v02.01.25 Geliştirme Notları
Kasas Sûresi
387
Cuz 20
22﴿ Ne zaman ki o (Mûsâ (Aleyhisselâm) Firavun’un yönetimi altında bulunan sınırlardan çıkıp onun karışamadığı ve kendisinde Şu‘ayb (Aleyhisselâm) gibi büyük bir peygamberin yaşadığı) Medyen tarafına yöneldi, (işte o zaman Allâh-u Te‘âlâ’ya duâ ederek): “Umulur ki Rabbim beni (kurtuluşa erdirecek) yolun ortasına (ve doğru olanına) eriştirir” dedi. Mûsâ (Aleyhisselâm) Mısır’dan kaçarken yol bilmediği için, güvende olmayanların yapması gerektiği gibi en büyük yola değil de orta yola girdi. Peşine düşenlerse diğer iki yola girdikleri için ona ulaşamadılar. Böylece sekiz gece yalın ayak vaziyette kaldı ve ağaç yapraklarından başka bir şey yemeden durdu. Ama Allâh-u Te‘âlâ’ya karşı tevekkülünü ve hüsn-ü zannını hiç bozmadığından dolayı Rabbi ona Cebrâîl (Aleyhisselâm)ı göndererek onu Medyen’in yoluna sevketti. (el-Âlûsî)
23﴿ O (Mûsâ (Aleyhisselâm)) Medyen’in su (ku)yu(su)na vardığı zaman, onun başında, farklı insanlardan (oluşan) kalabalık bir topluluk buldu ki onlar (hayvanlarına) su içiriyordular. Onların aşağısında ise (insanlardan uzakta duran) iki kadın buldu ki o ikisi (diğer hayvanlara karışmasın diye koyunlarını sudan) engelliyordu.O (Mûsâ (Aleyhisselâm) onlara yönelip): “İkinizin isteği nedir (niçin sudan geri duruyorsunuz)?” dedi. O ikisi: “(Yabancı erkeklere karışmamak için) çobanlar (hayvanlarını suyun başından) döndürünceye kadar biz (koyunlarımıza) su içirmiyoruz, babamız ise (yaşı) çok büyük olan bir ihtiyardır (başka kimsemiz de bulunmadığından iş bize düştü)” dediler.
24﴿ Bunun üzerine (Mûsâ (Aleyhisselâm) ayakları yaralı, yorgun ve aç hâline rağmen onlara acıyarak, on kişinin zor kaldıracağı taşla kapatılmış başka bir kuyunun kapağını açtı ve) o ikisi için su (çekerek hayvanlarına) içirdi de sonra (şiddetli sıcaktan dolayı bir) gölgeye doğru çekildi ve: “Ey Rabbim! Ben gerçekten hayır (ve rızık)dan (yiyecek olarak az veyâ çok) bana indirdiğin (ve indireceğin) şeye çok muhtaç biriyim” dedi.
25﴿ Derken o ikisinden biri (elbisesiyle yüzünü örtmüş bir hâlde) büyük bir utangaçlık üzere (Mûsâ (Aleyhisselâm)a doğru) yürüyerek ona geldi de: “Şüphesiz babam bizim için (hayvanlara) su içirmenin ücretiyle seni mükâfatlandırsın diye seni dâvet ediyor” dedi. Ne zaman ki o (Mûsâ (Aleyhisselâm)), o (kızların babası)na geldi ve (başından geçen) anlatılmaya değer o haberi kendisine anlattı, o (zaman Şu‘ayb (Aleyhisselâm)): “(Bu topraklarda Firavun’un hükmü geçerli olmadığı için) korkma! (Artık) o zâlimler toplumundan kurtuldun” dedi. Ömer ibnü’l-Hattâb (Radıyallâhu Anh)dan rivâyet edildiği üzere; Şu‘ayb (Aleyhisselâm)ın kızı Mûsâ (Aleyhisselâm)a gelirken elbisesiyle yüzünü kapattığı için Allâh-u Te‘âlâ tarafından “Çok utangaç” olma vasfıyla methedilerek onun bu hâli bütün Müslümanların kadınlarına örnek gösterildi. (el-Âlûsî)
26﴿ O ikisinden (ileride eşi olacak olan) biri: “Ey babam! Sen onu (koyunlarımıza bakması için) ücretle tut, çünkü ücretle tutmuş olduğun kimselerin en iyisi, gerçekten (de) ancak çok kuvvetli ve ziyâde güvenilir olan kimsedir (ki o da bu kişidir)” dedi. Ömer (Radıyallâhu Anh)dan rivâyet edildiğine göre; Şu‘ayb (Aleyhisselâm) kızına Mûsâ (Aleyhisselâm)ın kuvvetini ve güvenilirliğini nereden anladığını sorunca o: “Birçok insanın kaldıramayacağı bir taşı tek başına kaldırdığı zaman onun kuvvetini anladım. Ayrıca bana: ‘Arkamdan yürü ki, esen rüzgârla elbisen bedenine yapışıp da vücut şeklin meydana çıkmasın’ diyerek beni önünde yürütmemesi güvenilirliğinin en büyük alâmetlerindendir” diye cevap vermiştir. (İbnü Ebî Şeybe, el-Musannef, rakam:31842; ‘Ömer en-Nesefî, et-Teysîr, 11/428)
27﴿ (Kızının ferâset dolu bu sözleri üzerine) O (Şu‘ayb (Aleyhisselâm) Mûsâ (Aleyhisselâm)a): “Muhakkak ben, senin bana sekiz sene işçilik yapmana karşılık işte şu iki kızımdan birini seninle evlendirmek istiyorum; ama eğer (bu çalışmanı) on (yıl)a tamamlarsan, artık (bu benim şartım gereği olmayıp) senin katından (yapılan bir ikrâm olacak)dır. Ayrıca ben (on yılı doldurmayı mecbur kılarak, inceden inceye vakit hesâbı yaparak ve işlerini sıkı tâkipten geçirerek) sana zorluk çıkarmak istemem; inşâallâh sen çok yakında beni (güzel davranışlı, sözüne sâdık ve iyi huylu) sâlih kimselerden (biri olarak) bulacaksın” dedi.
28﴿ O (Mûsâ (Aleyhisselâm) Şu‘ayb (Aleyhisselâm)ın bu teklifi karşısında): “İşte sana! Bu (anlaşma) benim aramla senin aranda (karâra bağlanmış)dır; o iki sürenin (kısası ya da uzunundan) hangisini tamamlayacak olursam, artık (on seneden fazlası istenemeyeceği gibi, sekiz seneden yukarısı da istenerek) bana karşı hiçbir zulüm (ve haksızlık) olamaz. Zâten Allâh (anlaştığımız şartlar hakkında) söylemekte olduğumuz şeyler üzerine (hakkıyla şâhit olan) bir Vekîl’dir” dedi.
سُورَةُ الْقَصَصِ
الجزء ٢٠
٣٨٧
وَلَمَّا تَوَجَّهَ تِلْقَٓاءَ مَدْيَنَ قَالَ عَسٰى رَبّ۪ٓي اَنْ يَهْدِيَن۪ي سَوَٓاءَ السَّب۪يلِ ﴿٢٢
وَلَمَّا وَرَدَ مَٓاءَ مَدْيَنَ وَجَدَ عَلَيْهِ اُمَّةً مِنَ النَّاسِ يَسْقُونَۘ وَوَجَدَ مِنْ دُونِهِمُ امْرَاَتَيْنِ تَذُودَانِۚ قَالَ مَا خَطْبُكُمَاۜ قَالَتَا لَا نَسْق۪ي حَتّٰى يُصْدِرَ الرِّعَٓاءُ وَاَبُونَا شَيْخٌ كَب۪يرٌ ﴿٢٣
فَسَقٰى لَهُمَا ثُمَّ تَوَلّٰٓى اِلَى الظِّلِّ فَقَالَ رَبِّ اِنّ۪ي لِمَٓا اَنْزَلْتَ اِلَيَّ مِنْ خَيْرٍ فَق۪يرٌ ﴿٢٤
فَجَٓاءَتْهُ اِحْدٰيهُمَا تَمْش۪ي عَلَى اسْتِحْيَٓاءٍۘ قَالَتْ اِنَّ اَب۪ي يَدْعُوكَ لِيَجْزِيَكَ اَجْرَ مَا سَقَيْتَ لَنَاۜ فَلَمَّا جَٓاءَهُ وَقَصَّ عَلَيْهِ الْقَصَصَۙ قَالَ لَا تَخَفْ۠ نَجَوْتَ مِنَ الْقَوْمِ الظَّالِم۪ينَ ﴿٢٥
قَالَتْ اِحْدٰيهُمَا يَٓا اَبَتِ اسْتَأْجِرْهُۘ اِنَّ خَيْرَ مَنِ اسْتَأْجَرْتَ الْقَوِيُّ الْاَم۪ينُ ﴿٢٦
قَالَ اِنّ۪ٓي اُر۪يدُ اَنْ اُنْكِحَكَ اِحْدَى ابْنَتَيَّ هَاتَيْنِ عَلٰٓى اَنْ تَأْجُرَن۪ي ثَمَانِيَ حِجَجٍۚ فَاِنْ اَتْمَمْتَ عَشْرًا فَمِنْ عِنْدِكَۚ وَمَٓا اُر۪يدُ اَنْ اَشُقَّ عَلَيْكَۜ سَتَجِدُن۪ٓي اِنْ شَٓاءَ اللّٰهُ مِنَ الصَّالِح۪ينَ ﴿٢٧
قَالَ ذٰلِكَ بَيْن۪ي وَبَيْنَكَۜ اَيَّمَا الْاَجَلَيْنِ قَضَيْتُ فَلَا عُدْوَانَ عَلَيَّۜ وَاللّٰهُ عَلٰى مَا نَقُولُ وَك۪يلٌ۟ ﴿٢٨
Kasas Sûresi
387
Cuz 20
وَلَمَّا تَوَجَّهَ تِلْقَٓاءَ مَدْيَنَ قَالَ عَسٰى رَبّ۪ٓي اَنْ يَهْدِيَن۪ي سَوَٓاءَ السَّب۪يلِ ﴿٢٢
22﴿ Ne zaman ki o (Mûsâ (Aleyhisselâm) Firavun’un yönetimi altında bulunan sınırlardan çıkıp onun karışamadığı ve kendisinde Şu‘ayb (Aleyhisselâm) gibi büyük bir peygamberin yaşadığı) Medyen tarafına yöneldi, (işte o zaman Allâh-u Te‘âlâ’ya duâ ederek): “Umulur ki Rabbim beni (kurtuluşa erdirecek) yolun ortasına (ve doğru olanına) eriştirir” dedi. Mûsâ (Aleyhisselâm) Mısır’dan kaçarken yol bilmediği için, güvende olmayanların yapması gerektiği gibi en büyük yola değil de orta yola girdi. Peşine düşenlerse diğer iki yola girdikleri için ona ulaşamadılar. Böylece sekiz gece yalın ayak vaziyette kaldı ve ağaç yapraklarından başka bir şey yemeden durdu. Ama Allâh-u Te‘âlâ’ya karşı tevekkülünü ve hüsn-ü zannını hiç bozmadığından dolayı Rabbi ona Cebrâîl (Aleyhisselâm)ı göndererek onu Medyen’in yoluna sevketti. (el-Âlûsî)
وَلَمَّا وَرَدَ مَٓاءَ مَدْيَنَ وَجَدَ عَلَيْهِ اُمَّةً مِنَ النَّاسِ يَسْقُونَۘ وَوَجَدَ مِنْ دُونِهِمُ امْرَاَتَيْنِ تَذُودَانِۚ قَالَ مَا خَطْبُكُمَاۜ قَالَتَا لَا نَسْق۪ي حَتّٰى يُصْدِرَ الرِّعَٓاءُ وَاَبُونَا شَيْخٌ كَب۪يرٌ ﴿٢٣
23﴿ O (Mûsâ (Aleyhisselâm)) Medyen’in su (ku)yu(su)na vardığı zaman, onun başında, farklı insanlardan (oluşan) kalabalık bir topluluk buldu ki onlar (hayvanlarına) su içiriyordular. Onların aşağısında ise (insanlardan uzakta duran) iki kadın buldu ki o ikisi (diğer hayvanlara karışmasın diye koyunlarını sudan) engelliyordu.O (Mûsâ (Aleyhisselâm) onlara yönelip): “İkinizin isteği nedir (niçin sudan geri duruyorsunuz)?” dedi. O ikisi: “(Yabancı erkeklere karışmamak için) çobanlar (hayvanlarını suyun başından) döndürünceye kadar biz (koyunlarımıza) su içirmiyoruz, babamız ise (yaşı) çok büyük olan bir ihtiyardır (başka kimsemiz de bulunmadığından iş bize düştü)” dediler.
فَسَقٰى لَهُمَا ثُمَّ تَوَلّٰٓى اِلَى الظِّلِّ فَقَالَ رَبِّ اِنّ۪ي لِمَٓا اَنْزَلْتَ اِلَيَّ مِنْ خَيْرٍ فَق۪يرٌ ﴿٢٤
24﴿ Bunun üzerine (Mûsâ (Aleyhisselâm) ayakları yaralı, yorgun ve aç hâline rağmen onlara acıyarak, on kişinin zor kaldıracağı taşla kapatılmış başka bir kuyunun kapağını açtı ve) o ikisi için su (çekerek hayvanlarına) içirdi de sonra (şiddetli sıcaktan dolayı bir) gölgeye doğru çekildi ve: “Ey Rabbim! Ben gerçekten hayır (ve rızık)dan (yiyecek olarak az veyâ çok) bana indirdiğin (ve indireceğin) şeye çok muhtaç biriyim” dedi.
فَجَٓاءَتْهُ اِحْدٰيهُمَا تَمْش۪ي عَلَى اسْتِحْيَٓاءٍۘ قَالَتْ اِنَّ اَب۪ي يَدْعُوكَ لِيَجْزِيَكَ اَجْرَ مَا سَقَيْتَ لَنَاۜ فَلَمَّا جَٓاءَهُ وَقَصَّ عَلَيْهِ الْقَصَصَۙ قَالَ لَا تَخَفْ۠ نَجَوْتَ مِنَ الْقَوْمِ الظَّالِم۪ينَ ﴿٢٥
25﴿ Derken o ikisinden biri (elbisesiyle yüzünü örtmüş bir hâlde) büyük bir utangaçlık üzere (Mûsâ (Aleyhisselâm)a doğru) yürüyerek ona geldi de: “Şüphesiz babam bizim için (hayvanlara) su içirmenin ücretiyle seni mükâfatlandırsın diye seni dâvet ediyor” dedi. Ne zaman ki o (Mûsâ (Aleyhisselâm)), o (kızların babası)na geldi ve (başından geçen) anlatılmaya değer o haberi kendisine anlattı, o (zaman Şu‘ayb (Aleyhisselâm)): “(Bu topraklarda Firavun’un hükmü geçerli olmadığı için) korkma! (Artık) o zâlimler toplumundan kurtuldun” dedi. Ömer ibnü’l-Hattâb (Radıyallâhu Anh)dan rivâyet edildiği üzere; Şu‘ayb (Aleyhisselâm)ın kızı Mûsâ (Aleyhisselâm)a gelirken elbisesiyle yüzünü kapattığı için Allâh-u Te‘âlâ tarafından “Çok utangaç” olma vasfıyla methedilerek onun bu hâli bütün Müslümanların kadınlarına örnek gösterildi. (el-Âlûsî)
قَالَتْ اِحْدٰيهُمَا يَٓا اَبَتِ اسْتَأْجِرْهُۘ اِنَّ خَيْرَ مَنِ اسْتَأْجَرْتَ الْقَوِيُّ الْاَم۪ينُ ﴿٢٦
26﴿ O ikisinden (ileride eşi olacak olan) biri: “Ey babam! Sen onu (koyunlarımıza bakması için) ücretle tut, çünkü ücretle tutmuş olduğun kimselerin en iyisi, gerçekten (de) ancak çok kuvvetli ve ziyâde güvenilir olan kimsedir (ki o da bu kişidir)” dedi. Ömer (Radıyallâhu Anh)dan rivâyet edildiğine göre; Şu‘ayb (Aleyhisselâm) kızına Mûsâ (Aleyhisselâm)ın kuvvetini ve güvenilirliğini nereden anladığını sorunca o: “Birçok insanın kaldıramayacağı bir taşı tek başına kaldırdığı zaman onun kuvvetini anladım. Ayrıca bana: ‘Arkamdan yürü ki, esen rüzgârla elbisen bedenine yapışıp da vücut şeklin meydana çıkmasın’ diyerek beni önünde yürütmemesi güvenilirliğinin en büyük alâmetlerindendir” diye cevap vermiştir. (İbnü Ebî Şeybe, el-Musannef, rakam:31842; ‘Ömer en-Nesefî, et-Teysîr, 11/428)
قَالَ اِنّ۪ٓي اُر۪يدُ اَنْ اُنْكِحَكَ اِحْدَى ابْنَتَيَّ هَاتَيْنِ عَلٰٓى اَنْ تَأْجُرَن۪ي ثَمَانِيَ حِجَجٍۚ فَاِنْ اَتْمَمْتَ عَشْرًا فَمِنْ عِنْدِكَۚ وَمَٓا اُر۪يدُ اَنْ اَشُقَّ عَلَيْكَۜ سَتَجِدُن۪ٓي اِنْ شَٓاءَ اللّٰهُ مِنَ الصَّالِح۪ينَ ﴿٢٧
27﴿ (Kızının ferâset dolu bu sözleri üzerine) O (Şu‘ayb (Aleyhisselâm) Mûsâ (Aleyhisselâm)a): “Muhakkak ben, senin bana sekiz sene işçilik yapmana karşılık işte şu iki kızımdan birini seninle evlendirmek istiyorum; ama eğer (bu çalışmanı) on (yıl)a tamamlarsan, artık (bu benim şartım gereği olmayıp) senin katından (yapılan bir ikrâm olacak)dır. Ayrıca ben (on yılı doldurmayı mecbur kılarak, inceden inceye vakit hesâbı yaparak ve işlerini sıkı tâkipten geçirerek) sana zorluk çıkarmak istemem; inşâallâh sen çok yakında beni (güzel davranışlı, sözüne sâdık ve iyi huylu) sâlih kimselerden (biri olarak) bulacaksın” dedi.
قَالَ ذٰلِكَ بَيْن۪ي وَبَيْنَكَۜ اَيَّمَا الْاَجَلَيْنِ قَضَيْتُ فَلَا عُدْوَانَ عَلَيَّۜ وَاللّٰهُ عَلٰى مَا نَقُولُ وَك۪يلٌ۟ ﴿٢٨
28﴿ O (Mûsâ (Aleyhisselâm) Şu‘ayb (Aleyhisselâm)ın bu teklifi karşısında): “İşte sana! Bu (anlaşma) benim aramla senin aranda (karâra bağlanmış)dır; o iki sürenin (kısası ya da uzunundan) hangisini tamamlayacak olursam, artık (on seneden fazlası istenemeyeceği gibi, sekiz seneden yukarısı da istenerek) bana karşı hiçbir zulüm (ve haksızlık) olamaz. Zâten Allâh (anlaştığımız şartlar hakkında) söylemekte olduğumuz şeyler üzerine (hakkıyla şâhit olan) bir Vekîl’dir” dedi.