v02.01.25 Geliştirme Notları
Kasas Sûresi
392
Cuz 20
60﴿ (Hayâtınız boyunca mal ve mülk olarak) size verilmiş olan herhangi bir şey (varsa; onların hepsi) de o en alçak (dünyâ) hayâtın(ın birkaç günlük geçici) yaşantısı ve onun (değersiz) süsüdür. Allâh’ın (cennet mükâfatları olarak Kendi) nezdinde (sizin için hazırlanmış) olan şeyler ise (rahatsızlık verici her şeyden arınmış, üstelik sonsuz bir lezzet olduğundan dolayı elbette) çok hayırlıdır ve daha ziyâde kalıcıdır. Siz hâlâ (bu gerçeği) anla(yarak o alçak olanı bırakıp da değerli olan âhiret nîmetlerini almaya çalış)mayacak mısınız?!
61﴿ (Geçici dünyâ metâıyla, Allâh indindeki sonsuz mükâfatlar aslâ eşit olmadığına göre) artık (iyi düşünün) kendisine çok güzel olan bir (cennet) vaad(i) ile söz verdiğimiz, bu sebeple (de) kendisi (mutlaka) ona kavuşacak olan bir kimse(nin iç açıcı hâli), hiç o kimse(nin kötü durmu) gibi midir ki, Biz onu (elemlerle karışık ve kederlerle bulaşık) o en âdî (dünyâ) hayâtın(ın) yaşantısıyla iyice yaşatmışızdır da, sonra kıyâmet günü o kişi, (cehenneme atılmak üzere ateşin kenarında) hâzır bulundurulan kimselerden (biri)dir?!
62﴿ (Habîbim!) O günü de (onlara anlat) ki; O (Allâh-u Te‘âlâ) o (müşrik ola)nlara nidâ edecek ve: “Sizin (Benim ortaklarım olduğunu) iddiâ eder olduğunuz o ortaklarım nerededir(ler, niçin size yardım etmiyorlar)?!” buyuracak!
63﴿ (İşte o gün) o (azap) söz(ü) kendilerinin üzerine hak olmuş o (müşrik) kimseler (saptırdıkları kimselerin sorumluluğundan sıyrılabilmek için dünyâda kendilerine uyan adamlarını göstererek): “Ey Rabbimiz! İşte şu bizim (dünyâdayken hak yoldan saptırıp) azdırdığımız o (müşrik) kimseler (var ya); biz (onları zorla saptırmadık), kendimiz (isteyerek) azdığımız gibi onları da (vesvese vererek ve kötülükleri güzel göstererek) azdırdık. (Dolayısıyla onlar da isteyerek şirki tercih ettiler.) (Şimdi) biz (onlardan uzaklaşıp) Sana doğru (yönelerek, onların seçmiş oldukları kâfirlik ve günahların sorumluluğundan) tamâmen berî (ve uzak) olduk. (Zâten) onlar özellikle bize tapmakta değillerdi! (İşin gerçeğine bakılacak olursa onlar nefislerinin arzularına tapmaktaydılar)” dedi(ler).
64﴿ Yine (kıyâmet günü müşriklere:)(Allâh’a) ortak (koştuk)larınızı çağırın (da sizi bu azaptan kurtarsınlar)” denildi ve onlar azâbı görmüş (oldukları için bâtıl ilâhlarının kendilerini kurtaramayacağını bilmiş)lerken (şaşkınlıklarından dolayı yine de bir umut diye) hemen onları çağırdılar. Fakat bu (kendilerine tapılmış ola)nlar onlara (çağrıda bulunanlara müsbet mânâda) hiçbir cevap veremediler. Eğer gerçekten onlar (azaptan kurtulmak için herhangi bir vesîleye) yol bulabilecek olsaydılar (elbette her çâreye başvururdular). /Eğer şüphesiz onlar (dünyâda) hidâyet bulacak olsaydılar (âhirette bu azâba uğramazdılar)./
65﴿ (Habîbim!) O günü de (anlat) ki; O (Allâh-u Te‘âlâ) o (müşrik ola)nlara nidâ edecek ve: “O (size) rasûl (olarak) gönderilen kimselere ne ile cevap verdiniz?” buyuracak!
66﴿ Artık işte o gün bütün haberler (bilgiler, mâzeretler ve deliller) onlara (gizli kalmış ve) körelmiştir. Şimdi onlar (hiçbir şey bilmeme husûsunda müşterek oldukları için) birbirlerine (de bir şey) soramazlar!
67﴿ Ama her kim ki (şirkten ve kâfirlikten) tevbe etmiştir, (inanılması gereken her şeye de) îmân etmiştir ve (namaz, oruç, hac ve zekâttan ibâret) sâlih ameller işlemiştir, artık onun (tüm isteklerine nâil olup korktuklarından kurtularak) felâh bulan kimselerden olması kesinleşmiştir.
68﴿ (Habîbim!) Senin Rabbin murâd ettiği şeyleri yaratır ve (istediği kimseyi dilediği konuda) seçer(ek başkalarına tercih eder). O (insa)nlar için (yaratılıp yaratılmama hakkında hiçbir tercih yetkisi yoktur. Kendilerine cüzî irâde verilmiş olan konularda ise Allâh’a rağmen kimsenin hiçbir hususta) seçim yapma (hakkı) yoktur. (Herhangi bir kimse tarafından irâdesinin engellenmesinden) O Allâh’ı tesbîh ile (tenzîh ederim)! Zâten O (Allâh-u Te‘âlâ), onların (yüce Zâtına) ortak koştukları şeylerden dâimâ çok yüce olmuştur.
69﴿ (Habîbim!) Yine senin Rabbin onların (bâtıl inançlar ve İslâm’a düşmanlık gibi konularda) göğüsleri(nde bulunan kalpleri)nin gizlemekte olduğu şeyleri de, açıkça yaptıkları (diğer kötü) şeyleri de (hakkıyla) bilmektedir.
70﴿ Yine O (herkesin ibâdetine lâyık olan Rabbiniz) ancak Allâh’tır! O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur! O en ilk olan (dünyâ)da da, o sona kalan (âhiret yurdun)da da bütün hamdler (ve övgüler) sâdece O’na mahsustur. (Her konuda geçerli olan karar ve) hükümler de ancak O’na âittir. (Ölümünüzün ardından diriltilerek) siz de ancak O’na döndürüleceksiniz.
سُورَةُ الْقَصَصِ
الجزء ٢٠
٣٩٢
وَمَٓا اُو۫ت۪يتُمْ مِنْ شَيْءٍ فَمَتَاعُ الْحَيٰوةِ الدُّنْيَا وَز۪ينَتُهَاۚ وَمَا عِنْدَ اللّٰهِ خَيْرٌ وَاَبْقٰىۜ اَفَلَا تَعْقِلُونَ۟ ﴿٦٠
اَفَمَنْ وَعَدْنَاهُ وَعْدًا حَسَنًا فَهُوَ لَاق۪يهِ كَمَنْ مَتَّعْنَاهُ مَتَاعَ الْحَيٰوةِ الدُّنْيَا ثُمَّ هُوَ يَوْمَ الْقِيٰمَةِ مِنَ الْمُحْضَر۪ينَ ﴿٦١
وَيَوْمَ يُنَاد۪يهِمْ فَيَقُولُ اَيْنَ شُرَكَٓاءِيَ الَّذ۪ينَ كُنْتُمْ تَزْعُمُونَ ﴿٦٢
قَالَ الَّذ۪ينَ حَقَّ عَلَيْهِمُ الْقَوْلُ رَبَّنَا هٰٓؤُ۬لَٓاءِ الَّذ۪ينَ اَغْوَيْنَاۚ اَغْوَيْنَاهُمْ كَمَا غَوَيْنَاۚ تَبَرَّأْنَٓا اِلَيْكَۘ مَا كَانُٓوا اِيَّانَا يَعْبُدُونَ ﴿٦٣
وَق۪يلَ ادْعُوا شُرَكَٓاءَكُمْ فَدَعَوْهُمْ فَلَمْ يَسْتَج۪يبُوا لَهُمْ وَرَاَوُا الْعَذَابَۚ لَوْ اَنَّهُمْ كَانُوا يَهْتَدُونَ ﴿٦٤
وَيَوْمَ يُنَاد۪يهِمْ فَيَقُولُ مَاذَٓا اَجَبْتُمُ الْمُرْسَل۪ينَ ﴿٦٥
فَعَمِيَتْ عَلَيْهِمُ الْاَنْبَٓاءُ يَوْمَئِذٍ فَهُمْ لَا يَتَسَٓاءَلُونَ ﴿٦٦
فَاَمَّا مَنْ تَابَ وَاٰمَنَ وَعَمِلَ صَالِحًا فَعَسٰٓى اَنْ يَكُونَ مِنَ الْمُفْلِح۪ينَ ﴿٦٧
وَرَبُّكَ يَخْلُقُ مَا يَشَٓاءُ وَيَخْتَارُۜ مَا كَانَ لَهُمُ الْخِيَرَةُۜ سُبْحَانَ اللّٰهِ وَتَعَالٰى عَمَّا يُشْرِكُونَ ﴿٦٨
وَرَبُّكَ يَعْلَمُ مَا تُكِنُّ صُدُورُهُمْ وَمَا يُعْلِنُونَ ﴿٦٩
وَهُوَ اللّٰهُ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَۜ لَهُ الْحَمْدُ فِي الْاُو۫لٰى وَالْاٰخِرَةِۘ وَلَهُ الْحُكْمُ وَاِلَيْهِ تُرْجَعُونَ ﴿٧٠
Kasas Sûresi
392
Cuz 20
وَمَٓا اُو۫ت۪يتُمْ مِنْ شَيْءٍ فَمَتَاعُ الْحَيٰوةِ الدُّنْيَا وَز۪ينَتُهَاۚ وَمَا عِنْدَ اللّٰهِ خَيْرٌ وَاَبْقٰىۜ اَفَلَا تَعْقِلُونَ۟ ﴿٦٠
60﴿ (Hayâtınız boyunca mal ve mülk olarak) size verilmiş olan herhangi bir şey (varsa; onların hepsi) de o en alçak (dünyâ) hayâtın(ın birkaç günlük geçici) yaşantısı ve onun (değersiz) süsüdür. Allâh’ın (cennet mükâfatları olarak Kendi) nezdinde (sizin için hazırlanmış) olan şeyler ise (rahatsızlık verici her şeyden arınmış, üstelik sonsuz bir lezzet olduğundan dolayı elbette) çok hayırlıdır ve daha ziyâde kalıcıdır. Siz hâlâ (bu gerçeği) anla(yarak o alçak olanı bırakıp da değerli olan âhiret nîmetlerini almaya çalış)mayacak mısınız?!
اَفَمَنْ وَعَدْنَاهُ وَعْدًا حَسَنًا فَهُوَ لَاق۪يهِ كَمَنْ مَتَّعْنَاهُ مَتَاعَ الْحَيٰوةِ الدُّنْيَا ثُمَّ هُوَ يَوْمَ الْقِيٰمَةِ مِنَ الْمُحْضَر۪ينَ ﴿٦١
61﴿ (Geçici dünyâ metâıyla, Allâh indindeki sonsuz mükâfatlar aslâ eşit olmadığına göre) artık (iyi düşünün) kendisine çok güzel olan bir (cennet) vaad(i) ile söz verdiğimiz, bu sebeple (de) kendisi (mutlaka) ona kavuşacak olan bir kimse(nin iç açıcı hâli), hiç o kimse(nin kötü durmu) gibi midir ki, Biz onu (elemlerle karışık ve kederlerle bulaşık) o en âdî (dünyâ) hayâtın(ın) yaşantısıyla iyice yaşatmışızdır da, sonra kıyâmet günü o kişi, (cehenneme atılmak üzere ateşin kenarında) hâzır bulundurulan kimselerden (biri)dir?!
وَيَوْمَ يُنَاد۪يهِمْ فَيَقُولُ اَيْنَ شُرَكَٓاءِيَ الَّذ۪ينَ كُنْتُمْ تَزْعُمُونَ ﴿٦٢
62﴿ (Habîbim!) O günü de (onlara anlat) ki; O (Allâh-u Te‘âlâ) o (müşrik ola)nlara nidâ edecek ve: “Sizin (Benim ortaklarım olduğunu) iddiâ eder olduğunuz o ortaklarım nerededir(ler, niçin size yardım etmiyorlar)?!” buyuracak!
قَالَ الَّذ۪ينَ حَقَّ عَلَيْهِمُ الْقَوْلُ رَبَّنَا هٰٓؤُ۬لَٓاءِ الَّذ۪ينَ اَغْوَيْنَاۚ اَغْوَيْنَاهُمْ كَمَا غَوَيْنَاۚ تَبَرَّأْنَٓا اِلَيْكَۘ مَا كَانُٓوا اِيَّانَا يَعْبُدُونَ ﴿٦٣
63﴿ (İşte o gün) o (azap) söz(ü) kendilerinin üzerine hak olmuş o (müşrik) kimseler (saptırdıkları kimselerin sorumluluğundan sıyrılabilmek için dünyâda kendilerine uyan adamlarını göstererek): “Ey Rabbimiz! İşte şu bizim (dünyâdayken hak yoldan saptırıp) azdırdığımız o (müşrik) kimseler (var ya); biz (onları zorla saptırmadık), kendimiz (isteyerek) azdığımız gibi onları da (vesvese vererek ve kötülükleri güzel göstererek) azdırdık. (Dolayısıyla onlar da isteyerek şirki tercih ettiler.) (Şimdi) biz (onlardan uzaklaşıp) Sana doğru (yönelerek, onların seçmiş oldukları kâfirlik ve günahların sorumluluğundan) tamâmen berî (ve uzak) olduk. (Zâten) onlar özellikle bize tapmakta değillerdi! (İşin gerçeğine bakılacak olursa onlar nefislerinin arzularına tapmaktaydılar)” dedi(ler).
وَق۪يلَ ادْعُوا شُرَكَٓاءَكُمْ فَدَعَوْهُمْ فَلَمْ يَسْتَج۪يبُوا لَهُمْ وَرَاَوُا الْعَذَابَۚ لَوْ اَنَّهُمْ كَانُوا يَهْتَدُونَ ﴿٦٤
64﴿ Yine (kıyâmet günü müşriklere:)(Allâh’a) ortak (koştuk)larınızı çağırın (da sizi bu azaptan kurtarsınlar)” denildi ve onlar azâbı görmüş (oldukları için bâtıl ilâhlarının kendilerini kurtaramayacağını bilmiş)lerken (şaşkınlıklarından dolayı yine de bir umut diye) hemen onları çağırdılar. Fakat bu (kendilerine tapılmış ola)nlar onlara (çağrıda bulunanlara müsbet mânâda) hiçbir cevap veremediler. Eğer gerçekten onlar (azaptan kurtulmak için herhangi bir vesîleye) yol bulabilecek olsaydılar (elbette her çâreye başvururdular). /Eğer şüphesiz onlar (dünyâda) hidâyet bulacak olsaydılar (âhirette bu azâba uğramazdılar)./
وَيَوْمَ يُنَاد۪يهِمْ فَيَقُولُ مَاذَٓا اَجَبْتُمُ الْمُرْسَل۪ينَ ﴿٦٥
65﴿ (Habîbim!) O günü de (anlat) ki; O (Allâh-u Te‘âlâ) o (müşrik ola)nlara nidâ edecek ve: “O (size) rasûl (olarak) gönderilen kimselere ne ile cevap verdiniz?” buyuracak!
فَعَمِيَتْ عَلَيْهِمُ الْاَنْبَٓاءُ يَوْمَئِذٍ فَهُمْ لَا يَتَسَٓاءَلُونَ ﴿٦٦
66﴿ Artık işte o gün bütün haberler (bilgiler, mâzeretler ve deliller) onlara (gizli kalmış ve) körelmiştir. Şimdi onlar (hiçbir şey bilmeme husûsunda müşterek oldukları için) birbirlerine (de bir şey) soramazlar!
فَاَمَّا مَنْ تَابَ وَاٰمَنَ وَعَمِلَ صَالِحًا فَعَسٰٓى اَنْ يَكُونَ مِنَ الْمُفْلِح۪ينَ ﴿٦٧
67﴿ Ama her kim ki (şirkten ve kâfirlikten) tevbe etmiştir, (inanılması gereken her şeye de) îmân etmiştir ve (namaz, oruç, hac ve zekâttan ibâret) sâlih ameller işlemiştir, artık onun (tüm isteklerine nâil olup korktuklarından kurtularak) felâh bulan kimselerden olması kesinleşmiştir.
وَرَبُّكَ يَخْلُقُ مَا يَشَٓاءُ وَيَخْتَارُۜ مَا كَانَ لَهُمُ الْخِيَرَةُۜ سُبْحَانَ اللّٰهِ وَتَعَالٰى عَمَّا يُشْرِكُونَ ﴿٦٨
68﴿ (Habîbim!) Senin Rabbin murâd ettiği şeyleri yaratır ve (istediği kimseyi dilediği konuda) seçer(ek başkalarına tercih eder). O (insa)nlar için (yaratılıp yaratılmama hakkında hiçbir tercih yetkisi yoktur. Kendilerine cüzî irâde verilmiş olan konularda ise Allâh’a rağmen kimsenin hiçbir hususta) seçim yapma (hakkı) yoktur. (Herhangi bir kimse tarafından irâdesinin engellenmesinden) O Allâh’ı tesbîh ile (tenzîh ederim)! Zâten O (Allâh-u Te‘âlâ), onların (yüce Zâtına) ortak koştukları şeylerden dâimâ çok yüce olmuştur.
وَرَبُّكَ يَعْلَمُ مَا تُكِنُّ صُدُورُهُمْ وَمَا يُعْلِنُونَ ﴿٦٩
69﴿ (Habîbim!) Yine senin Rabbin onların (bâtıl inançlar ve İslâm’a düşmanlık gibi konularda) göğüsleri(nde bulunan kalpleri)nin gizlemekte olduğu şeyleri de, açıkça yaptıkları (diğer kötü) şeyleri de (hakkıyla) bilmektedir.
وَهُوَ اللّٰهُ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَۜ لَهُ الْحَمْدُ فِي الْاُو۫لٰى وَالْاٰخِرَةِۘ وَلَهُ الْحُكْمُ وَاِلَيْهِ تُرْجَعُونَ ﴿٧٠
70﴿ Yine O (herkesin ibâdetine lâyık olan Rabbiniz) ancak Allâh’tır! O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur! O en ilk olan (dünyâ)da da, o sona kalan (âhiret yurdun)da da bütün hamdler (ve övgüler) sâdece O’na mahsustur. (Her konuda geçerli olan karar ve) hükümler de ancak O’na âittir. (Ölümünüzün ardından diriltilerek) siz de ancak O’na döndürüleceksiniz.