v02.01.25 Geliştirme Notları
Ankebût Sûresi
398
Cuz 20
24﴿ Bunun üzerine (İbrâhîm (Aleyhisselâm)ın) kavminin (ona) cevâbı: “Onu (kılıç ve benzeri silahlarla) öldürün yâhut onu yakın” demelerinden başkası olmamıştır. (Böylece onlar çok büyük ateş yakıp onu içine attılar) fakat Allâh onu o ateşten kurtardı. (Ey mümin!) İşte sana! Şüphesiz bu (şekilde aylarca tutuşturulan ateşin bir anda söndürülüp, güllük gülistanlığa dönüştürülerek İbrâhîm (Aleyhisselâm)ın kurtarılması)nda bir kavim için elbette pek çok ve çok büyük âyetler vardır ki onlar (Kur’ân’a) îmân etmektedirler.
25﴿ O (İbrâhîm (Aleyhisselâm) ateşten kurtulmasının ardından kavmine) dedi ki: “Siz ancak o en alçak (dünyâ) hayât(ın)da (sevdiklerinizi putlara tapar bir hâlde görünce) aranızdaki sevgiden dolayı (onlara uymak için) Allâh’ı bırakıp birtakım putlar(ı ilâhlar) edindiniz. Sonra kıyâmet gününde (gerçek meydana çıktığında ise); bir kısmınız diğer bir kısmı tanımayacak, bâzınız da diğer bir kısma lânet edecektir. (İşte o zaman bâtıl ilâhlara tapanlar taptıklarından uzaklıklarını bildirecek de, böylece o gün siz birbirinizi tanımaz hâle geleceksiniz.) Sizin sığın(maya mecbur bırakıl)acağınız yer ise ancak o (cehennem) ateş(i)dir. (Bugün sizin beni attığınız ateşten Rabbim beni kurtarmıştır ama o gün) sizin için yardımcılardan hiçbir kimse de bulunmayacaktır.”
26﴿ Bunun üzerine (Allâh-u Te‘âlâ’nın birliğine öteden beri îmân etmiş olan) Lût ((Aleyhisselâm) İbrâhîm (Aleyhisselâm)ın peygamberlik îlânını duyduğu anda) ona îmân(ını îlân) etti. (Fakat çektiği eziyetler yüzünden dînini yaşamayacağını anladığı için) o (diyarda durmak istemeyen İbrâhîm (Aleyhisselâm)) da dedi ki: “Şüphesiz ben (müşrik kavmimin bulunduğu yerden ayrılıp) Rabbim(in emrettiği yer)e hicret ediciyim. Muhakkak ki ancak O, (yenilmez gücüyle beni düşmanlarımdan koruyacak bir) Azîz’dir, (her emrinde nice hikmetler bulunan, dolayısıyla bana ancak yararıma olan şeyleri emreden bir) Hakîm’dir.” Tefsirlerde zikredildiğine göre; İbrâhîm (Aleyhisselâm)ın bu âyet-i kerîmede geçen beyânı vechile; kendisi müşrik kavminin bulunduğu Kûfe havâlisinden ayrılıp Allâh-u Te‘âlâ’nın hicret etmesini emretttiği Harrân yöresine göçmüş, daha sonra da o vakit Şâm’a bağlı olan Filistin cihetine hicret etmiştir. (es-Sa‘lebî, el-Medârik)
27﴿ (İbrâhîm kulumuz Bizim uğrumuzda bunca fedakârlık yaptığı için) Biz de ona (kısır bir hanım olan Sâre’den, hem de yaşlanıp doğurmaktan tamâmen ümit kestiği bir anda, oğul olarak) İshâk’ı ve (torun olarak) Ya‘kûb’u hibe ettik, peygamberliği ve o (dört büyük) kitapları da onun zürriyetinde(n gelecek zatlara mahsus) kıldık. Böylece Biz (yapmış olduğu sâlih amellere karşılık) ona mükâfâtını dünyâda verdik. Muhakkak ki o, âhirette de şüphesiz (iyilikte kemâle ermiş) sâlih kimselerdendir. Tefsirlerde zikredildiğine göre; İbrâhîm (Aleyhisselâm)a dünyâda verilen “Ecr”den maksad; Nemrûd’un ateşinden kurtarılması, kıyâmete kadar gelecek her ümmetin onun milletine tâbi kılınması ve onların dilinde güzel övgülerle anısının bâkî yapılması, eşi çocuğa elverişli olmadığı hâlde evlât bahşedilmesi, kıyâmete kadar peygamberliğin onun soyunda devâm etmesi ve bütün ümmetler tarafından hem kendisine hem de âilesine salevât okuma emri verilmesi gibi fazîletlerdir. (et-Teysîr, el-Beyzâvî)
28﴿ Lût’u da o vakitte (peygamber olarak kavmine gönderdik) ki; o kavmine (şöyle) demişti: “Gerçekten siz elbette o en çirkin iş (olan livâta ve eşcinselliğ)i yapmaktasınız, âlemlerden hiçbiri (sizden önce) bunun (gibi bir günah)la sizi geçmemişti.
29﴿ Gerçekten siz (kadınları bırakıp ısrarla) erkeklere yaklaşa(rak eşcinsellik yapıp dura)cak mısınız, (gelip geçene zorla bu fuhşu yaptırmak için ya da öldürüp yağmalamak için) yol kes(meyi sürdür)ecek misiniz ve (toplantı) meclislerinizde o (hem aklen hem de dînen çirkin sayılan) münker (şeyler)i yap(makta ısrarcı ol)acak mısınız?!” Bunun üzerine kavminin cevâbı: “(Biz bu işleri bırakmayacağız, öyleyse bunlara karşılık) bize (vaad ettiğin üzere) Allâh’ın azâbını getir! Eğer (bu iddianda) doğru söyleyen kimselerden oldu isen (bunu ispatla da görelim)” demelerinden başkası olmamıştır. Lût kavminin işlediği münker işlere misal olarak tefsirlerde; alenen yellenme ve herkesin ortasında cinsî münâsebette bulunma, sakalı traş etme, bıyığı kısaltma, sövüşme, müstehcen şakalar yapma, yolculara zarar vermek için sapanla taş atma, (ses çıkartarak) sakız çiğneme, parmak çıtlatma, alkış yapma, çıplak gezme ve birbirinin suratına tükürme gibi kötü huylar zikredilmiştir. (İbnü ‘Asâkir, et-Târîh, rakam:10694, 50/322; en-Nesefî, et-Teysîr, 11/499-500; es-Süyûtî, Câmi‘u’l-ehâdîs, rakam:14130, 14/208; ‘Ali el-Müttakî, el-Kenz, rakam:13014, 5/317)
30﴿ (O zaman Lût (Aleyhisselâm) Allâh-u Te‘âlâ’ya mürâcaat etmek üzere) dedi ki: “Ey Rabbim! (Böyle bir fuhşu başlatıp sürdürerek, bir de Senin kudretinle alay etmek için acele azap isteyerek bozgunculuk yapan) bu ifsatçılar topluluğuna karşı bana yardım et.
سُورَةُ الْعَنْكَبُوتِ
الجزء ٢٠
٣٩٨
فَمَا كَانَ جَوَابَ قَوْمِه۪ٓ اِلَّٓا اَنْ قَالُوا اقْتُلُوهُ اَوْ حَرِّقُوهُ فَاَنْجٰيهُ اللّٰهُ مِنَ النَّارِۜ اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَاتٍ لِقَوْمٍ يُؤْمِنُونَ ﴿٢٤
وَقَالَ اِنَّمَا اتَّخَذْتُمْ مِنْ دُونِ اللّٰهِ اَوْثَانًاۙ مَوَدَّةَ بَيْنِكُمْ فِي الْحَيٰوةِ الدُّنْيَاۚ ثُمَّ يَوْمَ الْقِيٰمَةِ يَكْفُرُ بَعْضُكُمْ بِبَعْضٍ وَيَلْعَنُ بَعْضُكُمْ بَعْضًاۘ وَمَأْوٰيكُمُ النَّارُ وَمَا لَكُمْ مِنْ نَاصِر۪ينَۗ ﴿٢٥
فَاٰمَنَ لَهُ لُوطٌۢ وَقَالَ اِنّ۪ي مُهَاجِرٌ اِلٰى رَبّ۪يۜ اِنَّهُ هُوَ الْعَز۪يزُ الْحَك۪يمُ ﴿٢٦
وَوَهَبْنَا لَهُٓ اِسْحٰقَ وَيَعْقُوبَ وَجَعَلْنَا ف۪ي ذُرِّيَّتِهِ النُّبُوَّةَ وَالْكِتَابَ وَاٰتَيْنَاهُ اَجْرَهُ فِي الدُّنْيَاۚ وَاِنَّهُ فِي الْاٰخِرَةِ لَمِنَ الصَّالِح۪ينَ ﴿٢٧
وَلُوطًا اِذْ قَالَ لِقَوْمِه۪ٓ اِنَّكُمْ لَتَأْتُونَ الْفَاحِشَةَۘ مَا سَبَقَكُمْ بِهَا مِنْ اَحَدٍ مِنَ الْعَالَم۪ينَ ﴿٢٨
اَئِنَّكُمْ لَتَأْتُونَ الرِّجَالَ وَتَقْطَعُونَ السَّب۪يلَ وَتَأْتُونَ ف۪ي نَاد۪يكُمُ الْمُنْكَرَۜ فَمَا كَانَ جَوَابَ قَوْمِه۪ٓ اِلَّٓا اَنْ قَالُوا ائْتِنَا بِعَذَابِ اللّٰهِ اِنْ كُنْتَ مِنَ الصَّادِق۪ينَ ﴿٢٩
قَالَ رَبِّ انْصُرْن۪ي عَلَى الْقَوْمِ الْمُفْسِد۪ينَ۟ ﴿٣٠
Ankebût Sûresi
398
Cuz 20
فَمَا كَانَ جَوَابَ قَوْمِه۪ٓ اِلَّٓا اَنْ قَالُوا اقْتُلُوهُ اَوْ حَرِّقُوهُ فَاَنْجٰيهُ اللّٰهُ مِنَ النَّارِۜ اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَاتٍ لِقَوْمٍ يُؤْمِنُونَ ﴿٢٤
24﴿ Bunun üzerine (İbrâhîm (Aleyhisselâm)ın) kavminin (ona) cevâbı: “Onu (kılıç ve benzeri silahlarla) öldürün yâhut onu yakın” demelerinden başkası olmamıştır. (Böylece onlar çok büyük ateş yakıp onu içine attılar) fakat Allâh onu o ateşten kurtardı. (Ey mümin!) İşte sana! Şüphesiz bu (şekilde aylarca tutuşturulan ateşin bir anda söndürülüp, güllük gülistanlığa dönüştürülerek İbrâhîm (Aleyhisselâm)ın kurtarılması)nda bir kavim için elbette pek çok ve çok büyük âyetler vardır ki onlar (Kur’ân’a) îmân etmektedirler.
وَقَالَ اِنَّمَا اتَّخَذْتُمْ مِنْ دُونِ اللّٰهِ اَوْثَانًاۙ مَوَدَّةَ بَيْنِكُمْ فِي الْحَيٰوةِ الدُّنْيَاۚ ثُمَّ يَوْمَ الْقِيٰمَةِ يَكْفُرُ بَعْضُكُمْ بِبَعْضٍ وَيَلْعَنُ بَعْضُكُمْ بَعْضًاۘ وَمَأْوٰيكُمُ النَّارُ وَمَا لَكُمْ مِنْ نَاصِر۪ينَۗ ﴿٢٥
25﴿ O (İbrâhîm (Aleyhisselâm) ateşten kurtulmasının ardından kavmine) dedi ki: “Siz ancak o en alçak (dünyâ) hayât(ın)da (sevdiklerinizi putlara tapar bir hâlde görünce) aranızdaki sevgiden dolayı (onlara uymak için) Allâh’ı bırakıp birtakım putlar(ı ilâhlar) edindiniz. Sonra kıyâmet gününde (gerçek meydana çıktığında ise); bir kısmınız diğer bir kısmı tanımayacak, bâzınız da diğer bir kısma lânet edecektir. (İşte o zaman bâtıl ilâhlara tapanlar taptıklarından uzaklıklarını bildirecek de, böylece o gün siz birbirinizi tanımaz hâle geleceksiniz.) Sizin sığın(maya mecbur bırakıl)acağınız yer ise ancak o (cehennem) ateş(i)dir. (Bugün sizin beni attığınız ateşten Rabbim beni kurtarmıştır ama o gün) sizin için yardımcılardan hiçbir kimse de bulunmayacaktır.”
فَاٰمَنَ لَهُ لُوطٌۢ وَقَالَ اِنّ۪ي مُهَاجِرٌ اِلٰى رَبّ۪يۜ اِنَّهُ هُوَ الْعَز۪يزُ الْحَك۪يمُ ﴿٢٦
26﴿ Bunun üzerine (Allâh-u Te‘âlâ’nın birliğine öteden beri îmân etmiş olan) Lût ((Aleyhisselâm) İbrâhîm (Aleyhisselâm)ın peygamberlik îlânını duyduğu anda) ona îmân(ını îlân) etti. (Fakat çektiği eziyetler yüzünden dînini yaşamayacağını anladığı için) o (diyarda durmak istemeyen İbrâhîm (Aleyhisselâm)) da dedi ki: “Şüphesiz ben (müşrik kavmimin bulunduğu yerden ayrılıp) Rabbim(in emrettiği yer)e hicret ediciyim. Muhakkak ki ancak O, (yenilmez gücüyle beni düşmanlarımdan koruyacak bir) Azîz’dir, (her emrinde nice hikmetler bulunan, dolayısıyla bana ancak yararıma olan şeyleri emreden bir) Hakîm’dir.” Tefsirlerde zikredildiğine göre; İbrâhîm (Aleyhisselâm)ın bu âyet-i kerîmede geçen beyânı vechile; kendisi müşrik kavminin bulunduğu Kûfe havâlisinden ayrılıp Allâh-u Te‘âlâ’nın hicret etmesini emretttiği Harrân yöresine göçmüş, daha sonra da o vakit Şâm’a bağlı olan Filistin cihetine hicret etmiştir. (es-Sa‘lebî, el-Medârik)
وَوَهَبْنَا لَهُٓ اِسْحٰقَ وَيَعْقُوبَ وَجَعَلْنَا ف۪ي ذُرِّيَّتِهِ النُّبُوَّةَ وَالْكِتَابَ وَاٰتَيْنَاهُ اَجْرَهُ فِي الدُّنْيَاۚ وَاِنَّهُ فِي الْاٰخِرَةِ لَمِنَ الصَّالِح۪ينَ ﴿٢٧
27﴿ (İbrâhîm kulumuz Bizim uğrumuzda bunca fedakârlık yaptığı için) Biz de ona (kısır bir hanım olan Sâre’den, hem de yaşlanıp doğurmaktan tamâmen ümit kestiği bir anda, oğul olarak) İshâk’ı ve (torun olarak) Ya‘kûb’u hibe ettik, peygamberliği ve o (dört büyük) kitapları da onun zürriyetinde(n gelecek zatlara mahsus) kıldık. Böylece Biz (yapmış olduğu sâlih amellere karşılık) ona mükâfâtını dünyâda verdik. Muhakkak ki o, âhirette de şüphesiz (iyilikte kemâle ermiş) sâlih kimselerdendir. Tefsirlerde zikredildiğine göre; İbrâhîm (Aleyhisselâm)a dünyâda verilen “Ecr”den maksad; Nemrûd’un ateşinden kurtarılması, kıyâmete kadar gelecek her ümmetin onun milletine tâbi kılınması ve onların dilinde güzel övgülerle anısının bâkî yapılması, eşi çocuğa elverişli olmadığı hâlde evlât bahşedilmesi, kıyâmete kadar peygamberliğin onun soyunda devâm etmesi ve bütün ümmetler tarafından hem kendisine hem de âilesine salevât okuma emri verilmesi gibi fazîletlerdir. (et-Teysîr, el-Beyzâvî)
وَلُوطًا اِذْ قَالَ لِقَوْمِه۪ٓ اِنَّكُمْ لَتَأْتُونَ الْفَاحِشَةَۘ مَا سَبَقَكُمْ بِهَا مِنْ اَحَدٍ مِنَ الْعَالَم۪ينَ ﴿٢٨
28﴿ Lût’u da o vakitte (peygamber olarak kavmine gönderdik) ki; o kavmine (şöyle) demişti: “Gerçekten siz elbette o en çirkin iş (olan livâta ve eşcinselliğ)i yapmaktasınız, âlemlerden hiçbiri (sizden önce) bunun (gibi bir günah)la sizi geçmemişti.
اَئِنَّكُمْ لَتَأْتُونَ الرِّجَالَ وَتَقْطَعُونَ السَّب۪يلَ وَتَأْتُونَ ف۪ي نَاد۪يكُمُ الْمُنْكَرَۜ فَمَا كَانَ جَوَابَ قَوْمِه۪ٓ اِلَّٓا اَنْ قَالُوا ائْتِنَا بِعَذَابِ اللّٰهِ اِنْ كُنْتَ مِنَ الصَّادِق۪ينَ ﴿٢٩
29﴿ Gerçekten siz (kadınları bırakıp ısrarla) erkeklere yaklaşa(rak eşcinsellik yapıp dura)cak mısınız, (gelip geçene zorla bu fuhşu yaptırmak için ya da öldürüp yağmalamak için) yol kes(meyi sürdür)ecek misiniz ve (toplantı) meclislerinizde o (hem aklen hem de dînen çirkin sayılan) münker (şeyler)i yap(makta ısrarcı ol)acak mısınız?!” Bunun üzerine kavminin cevâbı: “(Biz bu işleri bırakmayacağız, öyleyse bunlara karşılık) bize (vaad ettiğin üzere) Allâh’ın azâbını getir! Eğer (bu iddianda) doğru söyleyen kimselerden oldu isen (bunu ispatla da görelim)” demelerinden başkası olmamıştır. Lût kavminin işlediği münker işlere misal olarak tefsirlerde; alenen yellenme ve herkesin ortasında cinsî münâsebette bulunma, sakalı traş etme, bıyığı kısaltma, sövüşme, müstehcen şakalar yapma, yolculara zarar vermek için sapanla taş atma, (ses çıkartarak) sakız çiğneme, parmak çıtlatma, alkış yapma, çıplak gezme ve birbirinin suratına tükürme gibi kötü huylar zikredilmiştir. (İbnü ‘Asâkir, et-Târîh, rakam:10694, 50/322; en-Nesefî, et-Teysîr, 11/499-500; es-Süyûtî, Câmi‘u’l-ehâdîs, rakam:14130, 14/208; ‘Ali el-Müttakî, el-Kenz, rakam:13014, 5/317)
قَالَ رَبِّ انْصُرْن۪ي عَلَى الْقَوْمِ الْمُفْسِد۪ينَ۟ ﴿٣٠
30﴿ (O zaman Lût (Aleyhisselâm) Allâh-u Te‘âlâ’ya mürâcaat etmek üzere) dedi ki: “Ey Rabbim! (Böyle bir fuhşu başlatıp sürdürerek, bir de Senin kudretinle alay etmek için acele azap isteyerek bozgunculuk yapan) bu ifsatçılar topluluğuna karşı bana yardım et.