HATA BİLDİRİMLERİNİZ İÇİN TIKLAYIN
سُورَةُالرُّومِ  ٤٠٨ 
الجزء ٢١

قُلْ س۪يرُوا فِي الْاَرْضِ فَانْظُرُوا كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الَّذ۪ينَ مِنْ قَبْلُۜ كَانَ اَكْثَرُهُمْ مُشْرِك۪ينَ ﴿ ٤٢ ﴾ فَاَقِمْ وَجْهَكَ لِلدّ۪ينِ الْقَيِّمِ مِنْ قَبْلِ اَنْ يَأْتِيَ يَوْمٌ لَا مَرَدَّ لَهُ مِنَ اللّٰهِ يَوْمَئِذٍ يَصَّدَّعُونَ ﴿ ٤٣ ﴾ مَنْ كَفَرَ فَعَلَيْهِ كُفْرُهُۚ وَمَنْ عَمِلَ صَالِحًا فَلِاَنْفُسِهِمْ يَمْهَدُونَۙ ﴿ ٤٤ ﴾ لِيَجْزِيَ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ مِنْ فَضْلِه۪ۜ اِنَّهُ لَا يُحِبُّ الْكَافِر۪ينَ ﴿ ٤٥ ﴾ وَمِنْ اٰيَاتِه۪ٓ اَنْ يُرْسِلَ الرِّيَاحَ مُبَشِّرَاتٍ وَلِيُذ۪يقَكُمْ مِنْ رَحْمَتِه۪ وَلِتَجْرِيَ الْفُلْكُ بِاَمْرِه۪ وَلِتَبْتَغُوا مِنْ فَضْلِه۪ وَلَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ ﴿ ٤٦ ﴾ وَلَقَدْ اَرْسَلْنَا مِنْ قَبْلِكَ رُسُلًا اِلٰى قَوْمِهِمْ فَجَٓاؤُ۫هُمْ بِالْبَيِّنَاتِ فَانْتَقَمْنَا مِنَ الَّذ۪ينَ اَجْرَمُواۜ وَكَانَ حَقًّا عَلَيْنَا نَصْرُ الْمُؤْمِن۪ينَ ﴿ ٤٧ ﴾ اَللّٰهُ الَّذ۪ي يُرْسِلُ الرِّيَاحَ فَتُث۪يرُ سَحَابًا فَيَبْسُطُهُ فِي السَّمَٓاءِ كَيْفَ يَشَٓاءُ وَيَجْعَلُهُ كِسَفًا فَتَرَى الْوَدْقَ يَخْرُجُ مِنْ خِلَالِه۪ۚ فَاِذَٓا اَصَابَ بِه۪ مَنْ يَشَٓاءُ مِنْ عِبَادِه۪ٓ اِذَا هُمْ يَسْتَبْشِرُونَ ﴿ ٤٨ ﴾ وَاِنْ كَانُوا مِنْ قَبْلِ اَنْ يُنَزَّلَ عَلَيْهِمْ مِنْ قَبْلِه۪ لَمُبْلِس۪ينَ ﴿ ٤٩ ﴾ فَانْظُرْ اِلٰٓى اٰثَارِ رَحْمَتِ اللّٰهِ كَيْفَ يُحْيِ الْاَرْضَ بَعْدَ مَوْتِهَاۜ اِنَّ ذٰلِكَ لَمُحْيِ الْمَوْتٰىۚ وَهُوَ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ قَد۪يرٌ ﴿ ٥٠ ﴾

سُورَةُالرُّومِ  ٤٠٨ 
الجزء ٢١
Rûm Sûresi  408 
Cüz  21

42  (Habîbim!) De ki: “Yer(yüzün)de yürüyü( p gezi)n de, önceki (kâfir) kimselerin âkıbetinin nice olduğuna hemen bir bakın (ki; ıssız ocakları ve ses siz yurtları görerek, şirkin âkıbetinin çok kötü olduğu nun delilini gözlerinizle görün)! (Nitekim) onların ekserisi (Allâh’a ortak koşan) müşrik kimselerdi.”

43  O halde sen, Allâh(-u Te`âlâ tarafın)dan bü yük bir gün gelmeden önce yüzünü o dosdoğru (İs lâm) din(in)e doğrult ki, onun için hiçbir geri çev rilme (söz konusu) olamaz! İşte o gün (insanlar, cen net ve cehenneme giden fırkalar hâlinde) tamamen ayrılacaklardır.

44  Kim kâfir olursa, kâfirliği(nin vebâli olarak cehennemde ebedi kalması) onun aleyhinedir! Kim de (namaz, oruç, hac ve zekât gibi) sa lih bir amelde bu lunursa; ancak kendileri için (kabirde ve cennette) yatacak yerlerini hazırlamış olurlar/ancak ken dileri için (cennette konaklar) hazırlamış olurlar/.

45  (Evet! Müminler şimdiden hazırlıklarını yap maktadırlar,) tâ ki O (Rableri), (iman şartla rı na şüp hesiz bir şekilde) iman etmiş olanları ve (namaz, oruç, hac, zekât gibi) sa lih ameller işlemiş bulunan ları (, hak ettiklerine göre değil de,) fazl(-ı ihsân)ın dan (bolca) mü kâfatlandırsın! Şüphesiz ki O (Allâh-u Te`âlâ), kâ firleri sevmez (onların inançlarını beğenmez, buna mukabil inanan ları çok sevdiğinden, iki cihanda da mahrum etmez)!

46  O (kuzey ve güney rüzgârlarıyla, güneydoğu dan esen sabâ) rüzgârları(nı, yağmuru) müjdeleyiciler olarak salıvermesi de O’nun (varlığının, birliğinin ve üstün kudretinin nişân ve) âyetlerindendir. Tâ ki O, (ekip-biçmek, kötü kokuyu gidermek ve ağaçları sulamak gibi sayısız nimet ve) rahmetinden bir kısmını (rüzgârlar sebebiyle) size tattırsın, Kendi emri (iradesi ve rüzgâra buyruğu) ile gemiler (de nizde) akıp gitsin, böylece siz (deniz ticâretiyle) O’nun fazlından (rızkınızı) arayasınız ve ola ki siz (Allâh-u Te`âlâ’nın bunca nimetine) şükredesiniz!
Âyet-i kerîmede geçen “Rüzgârlar” ifadesi cemi’ olarak zikredildiğinden, rahmet rüzgârları olarak tefsir edilmiştir. Sabâ rüzgârının tersi olan debûr (batı) rüzgârı ise azap rüzgârı olarak bilinmektedir. Bu yüzden rüzgârlar esince Rasûlûllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem): “Ey Allâh! Onları rüzgârlar yap, rüzgâr yapma!” diye dua ederdi. (Beyzâvî, Nesefî, Âlûsî)

47  Andolsun ki elbette Biz, senden ön ce de ken di kavimlerine nice değerli peygamberler gönder dik de, (tüm elçiler senin gibi) muhakkak onlara pek açık mucizeler getirdiler. Bunun üzerine (kimi inanıp, kimi inkâr edince) Biz (inananların öcünü almak için) o (şirk) suç(unu) işlemiş olanlardan intikam aldık. Zaten inananlara yardım etmek, (dâ ima) üstlen miş bulunduğumuz bir hak olmuştur.

48  Allâh’tır ancak O Zât ki; rüzgârları gönde rir de, onlar hemen bir bulutu harekete geçirirler. Derken dilediği şekilde onu gök (cihetin)de (bazen tek parça hâlinde birleşik olarak) yayar ve (bazen) onu parçalar hâline getirir. (Ey görebilen!) İşte sen yağmuru, onun (sıkıştı rılması neticesinde oluşan deliklerin) ara larından çıkarken görmektesin! Nihâyet kullarından dile diklerin(in memleketin)e onu isâbet ettirince, bir denbire onlar (bolluk, bereket gelecek diye sevinçleri yüzlerine vuracak derecede) müjdelenirler!

49  Oysa gerçekten onlar onun (yağdırılması) öncesinde; o üzerlerine indirilmeden evvel, elbet te ümit kesmiş kimseler olmuşlardı.

50  Artık sen, Allâh’ın (yağmur yağdırarak ihsan buyurduğu) rahmetinin eserleri (olan; türlü türlü ağaçlara, sebzelere, bitkilere ve diğer nimetleri)ne bak ki; O, toprağı ölümünün ardından nasıl dirilt mektedir? İşte gerçekten de Bu (yüce şâna sahip Zât), elbette ölüleri dirilticidir ve O, (yoktan yaratmak ve tekrar diriltmek dâhil) her şeye (hak kıyla gücü yeten bir) Kadîr’dir.

Rûm Sûresi  408 
Cüz  21
cihanyamaneren