HATA BİLDİRİMLERİNİZ İÇİN TIKLAYIN
سُورَةُلُقْمٰانَ  ٤١٢ 
الجزء ٢١

اَلَمْ تَرَوْا اَنَّ اللّٰهَ سَخَّرَ لَكُمْ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَمَا فِي الْاَرْضِ وَاَسْبَغَ عَلَيْكُمْ نِعَمَهُ ظَاهِرَةً وَبَاطِنَةًۜ وَمِنَ النَّاسِ مَنْ يُجَادِلُ فِي اللّٰهِ بِغَيْرِ عِلْمٍ وَلَا هُدًى وَلَا كِتَابٍ مُن۪يرٍ ﴿ ٢٠ ﴾ وَاِذَا ق۪يلَ لَهُمُ اتَّبِعُوا مَٓا اَنْزَلَ اللّٰهُ قَالُوا بَلْ نَتَّبِعُ مَا وَجَدْنَا عَلَيْهِ اٰبَٓاءَنَاۜ اَوَلَوْ كَانَ الشَّيْطَانُ يَدْعُوهُمْ اِلٰى عَذَابِ السَّع۪يرِ ﴿ ٢١ ﴾ وَمَنْ يُسْلِمْ وَجْهَهُٓ اِلَى اللّٰهِ وَهُوَ مُحْسِنٌ فَقَدِ اسْتَمْسَكَ بِالْعُرْوَةِ الْوُثْقٰىۜ وَاِلَى اللّٰهِ عَاقِبَةُ الْاُمُورِ ﴿ ٢٢ ﴾ وَمَنْ كَفَرَ فَلَا يَحْزُنْكَ كُفْرُهُۜ اِلَيْنَا مَرْجِعُهُمْ فَنُنَبِّئُهُمْ بِمَا عَمِلُواۜ اِنَّ اللّٰهَ عَل۪يمٌ بِذَاتِ الصُّدُورِ ﴿ ٢٣ ﴾ نُمَتِّعُهُمْ قَل۪يلًا ثُمَّ نَضْطَرُّهُمْ اِلٰى عَذَابٍ غَل۪يظٍ ﴿ ٢٤ ﴾ وَلَئِنْ سَاَلْتَهُمْ مَنْ خَلَقَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ لَيَقُولُنَّ اللّٰهُۜ قُلِ الْحَمْدُ لِلّٰهِۜ بَلْ اَكْثَرُهُمْ لَا يَعْلَمُونَ ﴿ ٢٥ ﴾ لِلّٰهِ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۜ اِنَّ اللّٰهَ هُوَ الْغَنِيُّ الْحَم۪يدُ ﴿ ٢٦ ﴾ وَلَوْ اَنَّ مَا فِي الْاَرْضِ مِنْ شَجَرَةٍ اَقْلَامٌ وَالْبَحْرُ يَمُدُّهُ مِنْ بَعْدِه۪ سَبْعَةُ اَبْحُرٍ مَا نَفِدَتْ كَلِمَاتُ اللّٰهِۜ اِنَّ اللّٰهَ عَز۪يزٌ حَك۪يمٌ ﴿ ٢٧ ﴾ مَا خَلْقُكُمْ وَلَا بَعْثُكُمْ اِلَّا كَنَفْسٍ وَاحِدَةٍۜ اِنَّ اللّٰهَ سَم۪يعٌ بَص۪يرٌ ﴿ ٢٨ ﴾

سُورَةُلُقْمٰانَ  ٤١٢ 
الجزء ٢١
Lokmân Sûresi  412 
Cüz  21

20  (Ey müşrikler!) Görmediniz mi ki; şüphesiz Allâh göklerde olanları ve yerde bulunanları sizin (faydalanmanız) için emreâmâde kılmış, (güzel şe kil, boy pos ve uzuvlarınızın düzgünlüğü gibi) görünen ve (akıl, kalp, anlayış gibi) gizli olan (sayısız) nimet lerini de size bolca tamamlamıştır. Ama insanlardan (Nadr ibni Hâris ve Übeyy ibni Halef gibi) birtakım(lar)ı, ne (zorunlu) bir bilgi(si), ne (delille ulaştığı ) bir rehber(i), ne de (vahye ait) nur sa çan bir kitab(ı) bulunmaksızın (sırf cehâlet ve inada dayalı bir şekilde) Allâh hakkında (hâlâ) mücâdele eder.

21  O (müşrik ola)nlara: “Allâh’ın indirmiş olduğu (Kur’â)na tamamen uyun!” denildiği zaman: “(Hayır!) Doğrusu Biz, baba (ve ata) larımızı üze rinde bulduğumuz şeye uyarız.” derler. Ya şeytan onları(n babalarını) o alev li ateşin azâ bına çağırıyor olduysa da mı (bunlar yine onlara uyacak lar)?

22  Her kim (bütün işlerini Allâh-u Te`âlâ’ya ısmar layarak tevekküle sarılır ve) yüzünü Allâh’a teslim ederse, kendisi de (İslâm’ın emrettiği) güzel amel (leri) işleyici biriyse, gerçekten de o, (kopmasın dan endişe edilmeyen) en güvenilir kulpa sımsıkı tutunmuştur. Tüm işlerin âkıbet (ve netices)i an cak Allâh’a (va racak)dır. (Dolayısıyla Allâh-u Te`âlâ, tevekkül edene de, itiraz edene de hak ettikleri muâmeleyi yapacaktır.)

23  (Habîbim!) Ama kim kâfir olduysa, onun in kârı seni (derde dü şürüp) üzmesin! (Tüm kullarımı zın) dönüşleri ancak Bizedir! Biz de onlara (dünyada) yapmış oldukları (kâfirlik ve günahların baş larına açtığı azap dolu) şeyleri haber vereceğiz. Şüp hesiz ki Allâh, göğüslerin sahip olduğu şeyi (; kalple rin barındırdığı tüm sırları, niyet ve inançları hakkıyla bilen bir) Alîm’dir.

24  Biz onları pek az (bir zaman) yaşatacağız, sonra da onları pek ağır bir azâba (girmeye) mec bur bırakacağız.

25  Andolsun ki; sen o (şirk koşa)nlara: “Gökleri ve yeri (yaratan, put larınız ve siz olmadığınıza göre, bunca âlemler de kendi kendilerine var olamayaca ğına göre, peki ya bunları)kim yaratmıştır?” diye soracak olsan, yemin olsun elbette (her akıllı gibi) muhakkak onlar (da, varlık ve yoklukları mümkün olan bütün mevcûdâtın yaratılışının, varlığı kimseye bağımlı olmayan bir Zât’a dayanması gerektiğini bil dikleri için): “Allâh!” diyeceklerdir. De ki: “Bütün hamdler (sizi bu itirafa mecbur bırakan) Allâh’a mah sustur!” Doğrusu onların pek çoğu (laflarıyla inanç larının çeliştiğini bile) bilmezler.

26  Göklerde ve yerde olanlar (yaratılış, mülkiyet ve yönetim bakımından) sadece Allâh’a aittir. Şüphesiz ki Allâh, (hiçbir şeye muhtaç olmayan) Ğaniyy de, (övgüye lâyık üstün sıfatların tümünün yegâne sahibi olan) Hamîd de ancak O’dur.

27  Eğer gerçekten yerde bulunan her bir ağaç kalemler olsa, o (okyanus diye bilinenen büyük) deniz ise, (mürekkep olarak harcanıp tükenmesinin) ar dından yedi deniz de onun mürekkebini artırsa, (bunların hepsiy le) Allâh’ın (mâ lûmâtını ifade eden kelâ mlarının ve yaratmak istediği şeylere hitâben buyurduğu: “Kün! (Var ol!)” emri gibi ilâhî) kelimele rinin bazısı bile (yazılacak olsa, elbette o denizlerin ve ağaçların tamamı tükenirdi de, O’nun ilim ve kud ret sahasında bulu nan varlıklar asla) tükenmezdi! Çünkü şüphesiz Allâh (hiçbir şey tarafından âciz bırakılamayacak yegâne güce sahip bir) Azîz’dir; (il mi ve hikmeti her varlığı kaplayan bir) Hakîm’dir!

28  (Ey dirilmeyi inkâr eden insanlar!) Sizi yaratmak ve sizi diriltmek, (Allâh’a göre hiç de zor olma yıp) ancak tek bir can(ı yaratıp diriltmek) gibi (ba sit)dir! (Zira herhangi bir şeyin varlığı, Allâh-u Te`âlâ’nın onu var etmeyi dileyip, kendisine “Kün!” (Var ol!) emrini yönlendirmesine bağlıdır. Dolayısıyla Allâh-u Te`â lâ’nın fiilleri sizin işleriniz gibi takip ve gözetim gerek tiren yollarla birtakım âlet ve edevâttan yardım alma ya bağımlı değildir.) Muhakkak ki Allâh (her an her şeyi hakkıyla işi ten bir) Semî’dir, (bir şeyi görürken diğerini göreme mekten mü nezzeh olan bir) Basîr’dir.

Lokmân Sûresi  412 
Cüz  21
cihanyamaneren