HATA BİLDİRİMLERİNİZ İÇİN TIKLAYIN
سُورَةُالسَّجْدَةِ  ٤١٤ 
الجزء ٢١

سُورَةُالسَّجْدَةِ
بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ
الٓمٓ۠ ﴿ ١ ﴾ تَنْز۪يلُ الْكِتَابِ لَا رَيْبَ ف۪يهِ مِنْ رَبِّ الْعَالَم۪ينَۜ ﴿ ٢ ﴾ اَمْ يَقُولُونَ افْتَرٰيهُۚ بَلْ هُوَ الْحَقُّ مِنْ رَبِّكَ لِتُنْذِرَ قَوْمًا مَٓا اَتٰيهُمْ مِنْ نَذ۪يرٍ مِنْ قَبْلِكَ لَعَلَّهُمْ يَهْتَدُونَ ﴿ ٣ ﴾ اَللّٰهُ الَّذ۪ي خَلَقَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ وَمَا بَيْنَهُمَا ف۪ي سِتَّةِ اَيَّامٍ ثُمَّ اسْتَوٰى عَلَى الْعَرْشِۜ مَا لَكُمْ مِنْ دُونِه۪ مِنْ وَلِيٍّ وَلَا شَف۪يعٍۜ اَفَلَا تَتَذَكَّرُونَ ﴿ ٤ ﴾ يُدَبِّرُ الْاَمْرَ مِنَ السَّمَٓاءِ اِلَى الْاَرْضِ ثُمَّ يَعْرُجُ اِلَيْهِ ف۪ي يَوْمٍ كَانَ مِقْدَارُهُٓ اَلْفَ سَنَةٍ مِمَّا تَعُدُّونَ ﴿ ٥ ﴾ ذٰلِكَ عَالِمُ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِ الْعَز۪يزُ الرَّح۪يمُۙ ﴿ ٦ ﴾ اَلَّذ۪ٓي اَحْسَنَ كُلَّ شَيْءٍ خَلَقَهُ وَبَدَاَ خَلْقَ الْاِنْسَانِ مِنْ ط۪ينٍۚ ﴿ ٧ ﴾ ثُمَّ جَعَلَ نَسْلَهُ مِنْ سُلَالَةٍ مِنْ مَٓاءٍ مَه۪ينٍۚ ﴿ ٨ ﴾ ثُمَّ سَوّٰيهُ وَنَفَخَ ف۪يهِ مِنْ رُوحِه۪ وَجَعَلَ لَكُمُ السَّمْعَ وَالْاَبْصَارَ وَالْاَفْـِٔدَةَۜ قَل۪يلًا مَا تَشْكُرُونَ ﴿ ٩ ﴾ وَقَالُٓوا ءَاِذَا ضَلَلْنَا فِي الْاَرْضِ ءَاِنَّا لَف۪ي خَلْقٍ جَد۪يدٍۜ بَلْ هُمْ بِلِقَٓاءِ رَبِّهِمْ كَافِرُونَ ﴿ ١٠ ﴾ قُلْ يَتَوَفّٰيكُمْ مَلَكُ الْمَوْتِ الَّذ۪ي وُكِّلَ بِكُمْ ثُمَّ اِلٰى رَبِّكُمْ تُرْجَعُونَ۟ ﴿ ١١ ﴾

سُورَةُالسَّجْدَةِ  ٤١٤ 
الجزء ٢١
Secde Sûresi  414 
Cüz  21

OTUZİKİNCİ SÛRE-İ CELİLE
el-Secde
SÛRE-İ CELîLESİ

Mekkî (Mekke-i Mükerreme döneminde inmiş)dir. 30 ayettir.
Rahmân ve Rahîm olan Allâh’ın ismiyle!

1  Elif! Lâm! Mîm!

2  Kendisinde hiçbir şüphe bulunmayan bu Ki tab’ın indirilişi, bütün âlemlerin Rabbinden (tüm varlıkların yaratıcısı ve yöneticisinden) dir.

3  Yoksa onlar: “Onu o (Muhammed) uydurdu!” mu diyorlar? Doğrusu o, senin Rabbinden olan hakkın ta kendisidir. Tâ ki senden önce kendileri ne hiçbir uyarıcı gelmemiş olan bir toplumu (inan mamaları durumunda karşılaşacakları azaplardan) korkutasın! Ola ki onlar (senin uyarılarını dikkate alıp, İslâm’ı kabul ederek) hidâyete ererler.

4  Allâh’tır ancak O Zât ki; göklerle yeri ve ikisi arasındakileri (dünya günlerinden) altı gün (mikta rına denk gelecek vakit)de yaratmıştır, sonra (bir mekâna yerleşmekten mü nezzeh olarak, Kendi murad ettiği mana üzere, Zât’ına yakışır şekilde) Arş’a istivâ buyurmuştur/ sonra (emri ve hükmü) Arş’a (yönelip) istivâ etmiştir/sonra (en büyük cisim olan) Arş (dâhil, tüm yaratıklar)ı (hükmü altına alıp, hepsini ilmen kuşatıcı şekilde) istîlâ etmiştir/. O’nun (izni ve rızası) dışında sizin için ne yakın bir dost, ne de herhan gi bir (konuda) şefaatçi ola maz! Hâlâ (bu anlatılanları doğru anlayıp da, bozuk yolda olduğunuzu) iyice düşün(erek, şirki bırakıp bir olan Allâh’a ibadet et)meyecek misiniz?

5  O, (mekândan münezzeh olduğu halde) gökten (indirmekte olduğu kaza ve kaderleri, melekleri ve vahiyleri) yere doğru (yöneltip, âlemlerle alâkalı) bü tün işleri (ayarlayarak yerli yerince) yönetir (ve idâre eder). (Sonsuza kadar var olacak her şeyi ezelî ilmiyle bil dikten) sonra o (işler vakti geldiğinde varlık saha sında belirir, sonunda ise Allâh tarafın dan karşılıkla rını bulsun diye), öyle bir günde sürekli O (Allâh-u Azîmüşşâ)`nın (huzurun) a yükselir ki, onun (bir mer ha lesinin) miktarı (bile) sizin saymakta bulundu ğunuz (yıllar) dan bin sene (kadar uzun) olmuştur!

6  İşte ancak Bu (Rabbiniz, duyu or ganlarıyla idrâk edilemeyen) tüm gizlileri ve görünenleri (hakkıyla) bilendir, (istediğini yapmaya son derece güçlü olan) Azîz’dir ve (tüm kararlarında kullarına çok acıyan) Rahîm’dir!

7  O Zât ki; kendisini yaratmış olduğu her şeyi (pek sağlam, yararlı ve) güzel yapmış, o (ilk) insan (olan Âdem (Aleyhisselâm)`)ı yaratmaya da (kuru, ka ra, kokmuş) bir çamurdan başlamıştır.

8  Sonra onun neslini değersiz bir sudan; süzme bir özden yaratmıştır.

9  Daha sonra (uzuvlarını tamamlayarak ve tak dir edilen şekle sokarak) onu (kıvama getirip) düzelt miş ve Kendi ruhu (olan diriltme sıfatı)ndan onun içerisine üflemiştir. Ayrıca O size kulaklar, gözler ve (anlayış merkezi olan) gönüller de vermiştir. (O’nun bunca nimetlerine kar şı) pek az/pek az bir zaman/ şükrediyorsunuz!

10  O (müşrik ola)nlar (dan Übeyy ibni Halef ve arkadaşları): “Biz o (gömüldüğümüz) toprak içeri sinde kaybol(up un ufak ol)duğumuz zaman mı, gerçekten de biz mi, elbette yepyeni bir yaratılış içinde olacağız!” dediler. Doğrusu onlar (ölümlerinin ardından diriltilip mah şere çıkartılmayı ve bu sûretle) Rablerine kavuşmayı inkâr edicidirler.

11  (Habîbim! Onların bu bâtıl sözünü reddetmek üzere) de ki: “O, sizin (ruhlarınızı kabzetmek)le gö revlendi rilmiş olan ölüm meleği sizi(n canlarınızı tamamen alarak sizi) vefat ettirecektir. Sonra da (diriltilerek) ancak Rabbinize döndürüleceksiniz. (Artık iyi dü şünün, Rabbinize ne cevap vereceksiniz?!)

Secde Sûresi  414 
Cüz  21
cihanyamaneren