HATA BİLDİRİMLERİNİZ İÇİN TIKLAYIN
سُورَةُالْاَحْزَابِ  ٤١٧ 
الجزء ٢١

سُورَةُالْاَحْزَابِ
بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ
يَٓا اَيُّهَا النَّبِيُّ اتَّقِ اللّٰهَ وَلَا تُطِعِ الْكَافِر۪ينَ وَالْمُنَافِق۪ينَۜ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ عَل۪يمًا حَك۪يمًاۙ ﴿ ١ ﴾ وَاتَّبِعْ مَا يُوحٰٓى اِلَيْكَ مِنْ رَبِّكَۜ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ بِمَا تَعْمَلُونَ خَب۪يرًاۙ ﴿ ٢ ﴾ وَتَوَكَّلْ عَلَى اللّٰهِۜ وَكَفٰى بِاللّٰهِ وَك۪يلًا ﴿ ٣ ﴾ مَا جَعَلَ اللّٰهُ لِرَجُلٍ مِنْ قَلْبَيْنِ ف۪ي جَوْفِه۪ۚ وَمَا جَعَلَ اَزْوَاجَكُمُ الّٰٓـ۪ٔي تُظَاهِرُونَ مِنْهُنَّ اُمَّهَاتِكُمْۚ وَمَا جَعَلَ اَدْعِيَٓاءَكُمْ اَبْنَٓاءَكُمْۜ ذٰلِكُمْ قَوْلُكُمْ بِاَفْوَاهِكُمْۜ وَاللّٰهُ يَقُولُ الْحَقَّ وَهُوَ يَهْدِي السَّب۪يلَ ﴿ ٤ ﴾ اُدْعُوهُمْ لِاٰبَٓائِهِمْ هُوَ اَقْسَطُ عِنْدَ اللّٰهِۚ فَاِنْ لَمْ تَعْلَمُٓوا اٰبَٓاءَهُمْ فَاِخْوَانُكُمْ فِي الدّ۪ينِ وَمَوَال۪يكُمْۜ وَلَيْسَ عَلَيْكُمْ جُنَاحٌ ف۪يمَٓا اَخْطَأْتُمْ بِه۪ۙ وَلٰكِنْ مَا تَعَمَّدَتْ قُلُوبُكُمْۜ وَكَانَ اللّٰهُ غَفُورًا رَح۪يمًا ﴿ ٥ ﴾ اَلنَّبِيُّ اَوْلٰى بِالْمُؤْمِن۪ينَ مِنْ اَنْفُسِهِمْ وَاَزْوَاجُهُٓ اُمَّهَاتُهُمْۜ وَاُو۬لُوا الْاَرْحَامِ بَعْضُهُمْ اَوْلٰى بِبَعْضٍ ف۪ي كِتَابِ اللّٰهِ مِنَ الْمُؤْمِن۪ينَ وَالْمُهَاجِر۪ينَ اِلَّٓا اَنْ تَفْعَلُٓوا اِلٰٓى اَوْلِيَٓائِكُمْ مَعْرُوفًاۜ كَانَ ذٰلِكَ فِي الْكِتَابِ مَسْطُورًا ﴿ ٦ ﴾

سُورَةُالْاَحْزَابِ  ٤١٧ 
الجزء ٢١
Ahzab Sûresi  417 
Cüz  21

OTUZÜÇÜNCÜ SÛRE-İ CELİLE
el-Ahzab
SÛRE-İ CELîLESİ

Medenî (Medîne-i Münevvere döneminde inmiş)dir. 73 ayettir.
Rahmân ve Rahîm olan Allâh’ın ismiyle!

1  Ey Nebî! Allâh’tan hakkıyla sakın (ve müşrikle re karşı da olsa verdiğin sözü bozma)! (Ama seni şirke davet eden) o kâfirlere ve münafıklara itaat etme! Şüphesiz ki Allâh dâima (onların yaptıklarını çok iyi bilmekte olan bir) Alîm ve (onlara yapılacak saldı rıyı bir hikmetle erteleten bir) Hakîm olmuştur.

2  Sen Rabbinden sana vahyolunmakta olana hakkıyla uy (da, müşriklere itaat etme)! Gerçekten Allâh yapmakta oldu ğunuz şeyleri(n görünen-görünmeyen tüm yönlerinden) dâima (hak kıyla haberdâr olan bir) Habîr olmuştur. (Bu yüzden O sana iki cihanda lazım olan tüm konuları vahyetmek tedir.)

3  Sen (bütün işlerini) Allâh’a (ısmarlayarak sadece O’na) tevekkül et! Zaten (tüm işleri üstlenecek ve hakkından gelecek bir) Vekîl olarak Allâh yeterli olmuştur.
Uhud savaşından sonra Ebû Süfyan, İkrime ve Ebu’l-A’ver, Rasûlûllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)`den aldıkları emanla Medîne’ye gelip münafıkların reisi ibni Übeyy’in misafiri oldular. Fakat Rasûlûllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)`e: “Sen bizim ilâhlarımıza hakareti bırak, onların da faydalarına ve şefaatlerine kail ol, bu suretle bir anlaşma yapalım!” şeklinde bir teklif yaptıklarında, münafıklar da onları destekleyince, Ömer (Radıyallâhu anh) onları öldürmeye kalkıştıysa da, Rasûlûllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) kendilerine eman verdiğini hatırlatarak buna engel oldu. İşte bu âyetlerle; kime karşı olsa da, söz bozma konusunda Allâh’tan korkulması gerektiği, ama İslâm dışı fikirlere asla uyulmaması ve onların şerrine karşı Allâh’a güvenmenin lüzûmu açıklanmıştır. (Beyzâvî, Hâzin)

4  (Müşriklerin ve münafıkların, zeki kimseler hak kında zannettiği gibi,) Allâh hiçbir adam için içeri sinde iki kalp yaratmamıştır. (Boşama niyetiyle: “Sen bana anamın sırtıgibisin!” diyerek) kendilerinden zıharda bulunduğunuz o eşlerinizi de sizin anneleriniz kılmamıştır (ki, size ebediyyen haram olsunlar. Ancak şer’an tayin edilen keffâreti yerine getirmeden onlarla cima etmek veya kendilerine şehvetle dokunmak size haramdır). Evlatlıklarınızı da (özbeöz) oğullarınız kılmamıştır (ki, evlatlıklarınızın boşamasının ardından iddet lerini dolduran kadınlarla evlenmeniz haram olsun)! İşte bu (şekildeki konuşmalarınız), (hiçbir dayanağı olmaksızın) ağızlarınızla (söylediğiniz) sö zünüzdür (ki, böyle demekle ne bir adamda iki kalp olur, ne eşiniz ananız olur, ne de evlatlığınız çocuğu nuz olur)! (Siz böyle aslı astarı olmayan sözler konuşursunuz ama) Allâh (dâima, her yönden gerçeğe tıpatıp uygun olan) hakkı söyler ve Kendisi o (dosdoğru) yola hidâ yet eder. (Artık kendi lakırdılarınızı bırakıp, O’nun buyruğuna sarılın.)

5  Onları (o evlatlık edindiklerinizi, gerçek) baba larına nispet ederek çağırın! Çünkü Allâh katında bu pek doğrudur. Eğer babalarını bilmiyorsanız, artık (onlar) sizin dinde kardeşleriniz ve dostları nızdır. (Buna göre onlara: “Oğlum, çocuğum!” gibi laflar söylemeyip, “Kardeşim ve dostum!” diye hitap edin. Bu yasaklamadan önce, yanılmayla yahut dil sürçmesiyle başkasının çocuğuna “Oğlum, evladım!” gibi sözler sarf ederek) kendisiyle ilgili hata yapmış olduğunuz şeylerde sizin üzerinize hiçbir günahyoktur. Velâ kin kalplerinizin kastetm(esiyle bile bile)(lemiş) olduğu(nuz) şeyler(in mesuliyeti müstesnâ)! Allâh dâima (tevbekârları çok ça bağışlayan bir) Ğafûr ve (kullarına çok acıdığı için yanılgının vebâlini kaldıran bir) Rahîm olmuştur.

6  O Nebî(yy-i zî`şân), müminlere kendi (öz) canlarından evlâdır (daha önde ve daha yakındır)! (Ken disi müminlerin babası makamında olduğu için,) eşleri de onların anneleri (yerinde olduğundan, Rasûlûllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)`in vefatından sonra bile hiçbir kimsenin onlarla evlenmesi helâl değil)dir! (Din kardeşliği hakkına sahip) müminlerden ve (hicret hakkına mâlik) muhâcirlerdense, rahîm (ve akraba lık) sahipleri (olan Müslümanlar), onların bir kısmı diğer bir kısma (vâris olmaya) Allâh’ın (hüküm ve taksimini yazmış olduğu) kitab(ı olan Levh-i Mahfûz’da ve Kur’ân)ında daha yakındır(lar, zira akrabalık hakkı miras konusunda bunlardan öndedir). Ancak (miras yoluyla değil de, bıraktığınız malın üçte birini geçmemek üzere vasiyet yoluyla) dostla rınıza bir iyilik yapmanız müstesnâ! İşte bu (karar), o kitapta yazılan bir şey olmuştur.

Ahzab Sûresi  417 
Cüz  21
cihanyamaneren