HATA BİLDİRİMLERİNİZ İÇİN TIKLAYIN
سُورَةُالْاَحْزَابِ  ٤٢٠ 
الجزء ٢١

مِنَ الْمُؤْمِن۪ينَ رِجَالٌ صَدَقُوا مَا عَاهَدُوا اللّٰهَ عَلَيْهِۚ فَمِنْهُمْ مَنْ قَضٰى نَحْبَهُ وَمِنْهُمْ مَنْ يَنْتَظِرُۘ وَمَا بَدَّلُوا تَبْد۪يلًاۙ ﴿ ٢٣ ﴾ لِيَجْزِيَ اللّٰهُ الصَّادِق۪ينَ بِصِدْقِهِمْ وَيُعَذِّبَ الْمُنَافِق۪ينَ اِنْ شَٓاءَ اَوْ يَتُوبَ عَلَيْهِمْۜ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ غَفُورًا رَح۪يمًاۚ ﴿ ٢٤ ﴾ وَرَدَّ اللّٰهُ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا بِغَيْظِهِمْ لَمْ يَنَالُوا خَيْرًاۜ وَكَفَى اللّٰهُ الْمُؤْمِن۪ينَ الْقِتَالَۜ وَكَانَ اللّٰهُ قَوِيًّا عَز۪يزًاۚ ﴿ ٢٥ ﴾ وَاَنْزَلَ الَّذ۪ينَ ظَاهَرُوهُمْ مِنْ اَهْلِ الْكِتَابِ مِنْ صَيَاص۪يهِمْ وَقَذَفَ ف۪ي قُلُوبِهِمُ الرُّعْبَ فَر۪يقًا تَقْتُلُونَ وَتَأْسِرُونَ فَر۪يقًاۚ ﴿ ٢٦ ﴾ وَاَوْرَثَكُمْ اَرْضَهُمْ وَدِيَارَهُمْ وَاَمْوَالَهُمْ وَاَرْضًا لَمْ تَطَؤُ۫هَاۜ وَكَانَ اللّٰهُ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ قَد۪يرًا۟ ﴿ ٢٧ ﴾ يَٓا اَيُّهَا النَّبِيُّ قُلْ لِاَزْوَاجِكَ اِنْ كُنْتُنَّ تُرِدْنَ الْحَيٰوةَ الدُّنْيَا وَز۪ينَتَهَا فَتَعَالَيْنَ اُمَتِّعْكُنَّ وَاُسَرِّحْكُنَّ سَرَاحًا جَم۪يلًا ﴿ ٢٨ ﴾ وَاِنْ كُنْتُنَّ تُرِدْنَ اللّٰهَ وَرَسُولَهُ وَالدَّارَ الْاٰخِرَةَ فَاِنَّ اللّٰهَ اَعَدَّ لِلْمُحْسِنَاتِ مِنْكُنَّ اَجْرًا عَظ۪يمًا ﴿ ٢٩ ﴾ يَا نِسَٓاءَ النَّبِيِّ مَنْ يَأْتِ مِنْكُنَّ بِفَاحِشَةٍ مُبَيِّنَةٍ يُضَاعَفْ لَهَا الْعَذَابُ ضِعْفَيْنِۜ وَكَانَ ذٰلِكَ عَلَى اللّٰهِ يَس۪يرًا ﴿ ٣٠ ﴾

سُورَةُالْاَحْزَابِ  ٤٢٠ 
الجزء ٢١
Ahzab Sûresi  420 
Cüz  21

23  (Samimî) müminler içerisinden öyle erler vardır ki, (er meydanında Rasûlûllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) ile sebat edip, kâfirlerle savaşacaklarına dâir) üzerinde Allâh ile sözleşmiş oldukları şeye sadâ kat göstermişlerdir (ki bunlar; Osman ibni Affân, Tal ha, Sa’d ibni Zeyd, Hamza ve Mu s’ab (Radıyallâhu anhüm) gibi zatlardır). İşte onlardan kimi (“Ben şehit olana kadar kâfir lerle cihat edeceğim” diyerek yapmış olduğu) adağını yerine getirmiştir (ki Hamza ve Mus’ab (Radıyallâhu anhümâ) onlardandır)! İçlerinden bir kısmı da (şehâdet şerefine nâiliyeti) beklemektedir (ki, Osman ve Talha (Radıyallâhu anhü mâ) bun lardandır)! Onlar en ufak bir değiştirmeyle bile (sözlerini) değiştirmemişlerdir.

24  Neticede Allâh sâdık kimseleri (sözlerinde) sadâkatleri sebebiyle mükâfatlandıracaktır, (nifak üzere öleceklerini bilir de, cehenneme gitmelerini) dilerse münafıklara azap edecek veya (irâdelerini tevbe et me yönünde kullanacaklarını bilirse) onlara tevbe nasip edecektir. Şüphesiz ki Allâh dâima (pişman olanların günah larını çokça bağışlayan bir) Ğafûr ve (kullarına çok acı dığı için tevbelerini kabul eden bir) Rahîm olmuştur.

25  (İşte) böylece Allâh o kâfir olmuş (ve Rasûlûllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)`e karşı birleşmiş) kim seleri öf keleriyle (memleketlerine) geri çevirmiş tir ki, hiçbir zafer elde edememişlerdir. Müminlere ise Allâh savaşta yeterli gelmiştir! Allâh dâima (istediğini yaratmaya pek güçlü bir) Kaviyy ve (hiç yenilmeyip sürekli gâ lip gelen bir) Azîz olmuştur.

26  Böylece O (Rabbiniz), kitap eh linden (olduk ları halde) o (müşrik ola)nlara arka çıkmış olan (Be nî Kureyza’ya mensup) o kişileri de kalelerinden indirmiş ve kalpleri içerisine şiddetli bir korku atıvermiştir. (Bu yüzden) siz (hiçbir direnişle karşılaşmaksızın) bir kısmını öldürüyorsunuz, bir fırkayı da esir ediyorsunuz!

27  Ayrıca O (Allâh-u Te`âlâ) sizi onların yerlerine, yurtlarına, mallarına ve (Hayber, Mekke, Acem ve Rum diyârı gibi kıyâmete kadar fethedeceğiniz) nice yerlere de mirasçı kılmıştır ki, (henüz) onlara ayak basmamışsınızdır. Allâh dâima her şeye (hakkıyla gücü yeten bir) Kadîr olmuştur. (Böylece sizin gibi güçsüz ve fakir bir ümmeti, dünyanın en güçlü imparatorluklarına gâlip kılacaktır.)

28  Ey Nebî(yy-i zîşân)! Eşlerine söyle ki: “Eğer siz o en alçak (dünya) hayatı(nı) ve onun (fâni) süsünü arzulamakta olduysanız, gelin sizi (boşanma bedeli ödeyerek, dünya metaından) faydalandırayım ve sizi (zarar ziyâna sokmadan) pek güzel bir salıvermeyle bırakayım!
Bu âyet-i celîle indiği sıralarda Rasûlûllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) hemen hemen Arap Yarımadası’nın tamamına hâkim durumdaydı. Bu durumu gören eşleri, Rasûlûllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)`den nafakalarına artış ve bazı süs eşyası talebinde bulundular. Bu talep karşısında sıkıntıya düşen Rasûlûllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) bir ay onlara yaklaşmama kararı aldı ve ashâb arasında Rasûlûllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)`in hanımlarını boşadığı haberi yayıldı. Bunun üzerine Hazreti Ömer (Radıyallâhu anh) Rasûlûllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)`in huzuruna girip durumu öğrendi ve kapıda bekleyen kalabalığa: “Rasûlûllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) hanımlarını boşamadı!” diye yüksek sesle bağırdı. O zaman Allâh-u Te`âlâ: “Tahyîr (serbest bırakma) âyeti” diye bilinen bu âyet-i kerîmeyi indirdi. O vakit Rasûlûllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)`in nikâhı altında beşi Kureyş’ten olmak üzere dokuz hanım bulunmaktaydı. Bu teklife en sevdiği hanımı olan Âişe (Radıyallâhu anhâ)dan başlayarak hepsine teker teker bu âyeti okudu. Hepsi de Allâh’ı, Rasûlünü ve âhiret yurdunu seçince, Rasûlûllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)`in mübarek yüzünde sevinç eseri belirdi. (Beyzâvî, Nesefî, Hâzin, Âlûsî)

29  Ama eğer siz Allâh’ı, O’nun Rasûlünü ve o sonraki yurdu(n son suz nimetlerini elde etmeyi) ar zu lamaktaysanız, şüphesiz ki Allâh güzel amel iş leyen sizlere (bu ihsâ nınıza karşılık) pek büyük ve çok fazla bir ecir (ve mükâfat) hazırlamıştır.”

30  Ey peygamber hanımları! İçinizden her kim (peygambere isyan ve onu üzecek taleplerde bulun mak gibi) pek açık ve çok kö tü bir iş yaparsa, (baş kalarına yapılana göre dünyada ve âhirette) kendisine azap iki kat katlanacaktır. İşte bu (şekilde kat kat azap yapmak), Allâh’a göre pek kolay bir şey olmuştur.

Ahzab Sûresi  420 
Cüz  21
cihanyamaneren