v02.01.25 Geliştirme Notları
Ahzab Sûresi
424
Cuz 22
51﴿ (Habîbim! Bugüne kadar hanımların arasında nöbet taksîmiyle mükelleftin ama bundan sonra) onlardan kimi dilersen (nöbetinden) geri bırakır (da, kendisine yanaşmaz)sın, kimi istersen de kendi (yanına) katar(ak nöbetlerini dâim kılar)sın. (Çünkü bu husus senin isteğine bırakılmıştır. Artık aralarında eşitliği gözetmeye mecbur değilsin fakat bu sana mahsus bir hükümdür.) Ama (dönüşü mümkün olan ric‘î bir talâkla boşamış veyâ nöbet taksîminden) ayırmış olduklarından kimi (geri almayı) istediysen, artık (bunda) senin üzerine hiçbir günah yoktur. İşte sana! Bu (şekilde serbest bırakılman), o kadınların gözlerinin aydın olmasına ve üzülmemelerine, ayrıca onların hepsinin, senin kendilerine vermiş olduğun şeylerle hoşnut olmalarına daha yakındır (çünkü bu durumda, gözettiğin adâleti senin bir lütfun olarak değerlendireceklerdir). (Ey Habîbim ve kıymetli eşleri!) Allâh sizin kalplerinizin içinde bulunan şeyleri (hakkıyla) bilmektedir. (Öyleyse Allâh’ın taksîmine rızâ gösterip bu hususta kalbinizden bir îtirâz geçirmeyin.) Zâten Allâh (kalplerde bulunanlar dâhil bütün sırları) dâimâ (hakkıyla bilen bir) Alîm ve (bunca bilgisine rağmen cezâ vermekte acele etmeyen bir) Halîm olmuştur. (Bu nedenle Kendisinden en çok sakınılması gereken Zât ancak O’dur!) Rivâyete göre; bu âyet-i celîlenin inmesinin ardından Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem), Cüveyriye, Sevde, Safiyye, Meymûne ve Ümmü Habîbe (Radıyallâhu Anhünne)yi geri bıraktı, şöyle ki; onlara belirli günler tâyin etmeyip dilediği şekilde dilediği kadar kendileriyle görüştü. Âişe, Hafsa, Zeyneb ve Ümmü Seleme vâlidelerimizi ise nezdine alarak, onlar arasında gece nöbeti gibi konularda eşitliğe riâyet etti. Ancak geri bıraktıklarından Sevde vâlidemiz yaşlılığı nedeniyle evvelce gecesini Âişe annemize bağışladığı için Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) onun yanında gecelemezdi. (et-Teysîr; el-Medârik)
52﴿ (Habîbim!) Bu (dokuz hanımı)ndan sonra (bu sayıya ilâveten başka) kadınlar(la evlenmen) senin için helâl olmaz, (hanımlarından birini veyâ hepini boşayıp yerlerine başka birileriyle evlenmek sûretiyle) onları başka eşlerle değiştirmen de (senin için helâl) olmaz. Velev ki (bu hükümden önce evlenme niyetiyle kendilerine bakarak) güzellikleri hoşuna gitmiş olsun. Lâkin (câriyelerden) senin sağ elinin mâlik olduğu kimseler müstesnâ. Zâten Allâh her bir şey üzerine (gözetici olan ve kavrayıcı bir şekilde bütün varlıkları) dâimâ (görüp gözeten bir) Rakîb olmuştur. (O hâlde siz de O’nun sınırlarını gözetin ve haddi aşmayın!)
53﴿ Ey o îmân etmiş olan kimseler! (Bugüne kadar peygamberimin evine bir dâvet vesîlesiyle girdiğinizde yemeğin pişmesini bekliyor ve yemekten sonra hemen çıkmayıp kendi aranızda sohbet ediyordunuz ama bundan sonra) sizin için (hâne-i saâdette) bir yemeğe (katılmanız husûsunda) izin verilmesi (vakti) hâricinde o Nebî’nin evlerine (vakitli vakitsiz) gir(ip kendisini rahatsız et)meyin! Velâkin (yemeğe) çağrıldığınız vakit, onun (hazırlanma) zamânını bekleyen (ve bunun için erkenden girip oturarak rahatsızlık veren) kimseler olmadığınız hâlde hemen girin, sonra yediğiniz zaman (hâne halkının) herhangi bir söz(ün)e kulak veren kimseler olmayarak hemen dağılın! (Ey Habîbimin ashâbı!) İşte size! Gerçekten (evvelce) bu (şekilde onun evlerine girip uzun zaman oturmanız) o Nebî’ye eziyet vermekte olmuştur, ama o sizden utan(dığı için size karşı: “Haydi çıkın” sözünü kullanama)-maktadır. Ama Allâh hak(kı açıklamak)dan çekinmez! (Ey sahâbe cemâati! Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in eşlerine bir işiniz düşüp) o(nun) kadınlar(ın)dan faydalı bir şey istediğiniz zaman bir perde arkasından onlardan isteyin. İşte size! Bu (şekilde onları görmemeniz), sizin kalpleriniz için de, onların kalpleri için de (şeytânî vesveselere ve fitnelere mâruz kalmamak husûsunda) daha temiz olan bir şeydir. (İstemediği bir şeyi yaparak) Allâh’ın Rasûlüne eziyet etmeniz sizin için (câiz) olmamıştır, onun (vefâtının) ardından eşlerini nikâhlamanız da sizin için ebediyyen (câiz) olmaz! İşte size! Gerçekten bu (anlatılanlar), Allâh nezdinde (günahı ve cezâyı gerektiren) çok büyük bir şey olmuştur. Bu âyet-i kerîmede, nikâhları ebediyyen haram kılınmış anneler konumunda bulunan Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in eşleri, sahâbe-i kirâm gibi zatlara görünmemek ve bir zarûret olduğunda perde arkasından görüşmekle emrolunmuşlardır. Oysa Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in ashâbı bütün peygamberlerin ashâbından üstün oldukları gibi, bu ümmetin en büyük velîleri onların en aşağısının derecesine bile ulaşamaz. Hâl böyleyken bu fitne zamânında Müslümanların hanımlarının ve kızlarının nikâhı düşen nâmahrem erkeklerle yüz yüze görüşmeleri ve onlardan dînî veyâ dünyevî dersler okumaları nasıl tasvip edilebilir?! Gerçi bu âyet-i kerîme özellikle Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)i ve eşlerini muhâtap almış ise de mânâ herkes hakkında umûmîdir, zîrâ ümmet olarak biz, Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)e mahsus olan birkaç konu dışında her hususta ona uymakla emrolunmuşuzdur ki bu husus da onlardandır. (el-Cessâs, Ahkâmü’l-Kur’ân, 3/483)
54﴿ (Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)e eziyet veyâ eşleriyle evlenmek gibi) herhangi bir şeyi açık yaparsanız ya da onu (düşünerek içinizde) gizlerseniz (Allâh karşılığını verecektir)! Şüphesiz ki Allâh (gizli-açık yaptığınız günahlar dâhil) dâimâ her şeyi (hakkıyla bilen ve karşılığını veren bir) Alîm olmuştur.
سُورَةُ الْاَحْزَابِ
الجزء ٢٢
٤٢٤
تُرْج۪ي مَنْ تَشَٓاءُ مِنْهُنَّ وَتُـْٔو۪ٓي اِلَيْكَ مَنْ تَشَٓاءُۜ وَمَنِ ابْتَغَيْتَ مِمَّنْ عَزَلْتَ فَلَا جُنَاحَ عَلَيْكَۜ ذٰلِكَ اَدْنٰٓى اَنْ تَقَرَّ اَعْيُنُهُنَّ وَلَا يَحْزَنَّ وَيَرْضَيْنَ بِمَٓا اٰتَيْتَهُنَّ كُلُّهُنَّۜ وَاللّٰهُ يَعْلَمُ مَا ف۪ي قُلُوبِكُمْۜ وَكَانَ اللّٰهُ عَل۪يمًا حَل۪يمًا ﴿٥١
لَا يَحِلُّ لَكَ النِّسَٓاءُ مِنْ بَعْدُ وَلَٓا اَنْ تَبَدَّلَ بِهِنَّ مِنْ اَزْوَاجٍ وَلَوْ اَعْجَبَكَ حُسْنُهُنَّ اِلَّا مَا مَلَكَتْ يَم۪ينُكَۜ وَكَانَ اللّٰهُ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ رَق۪يبًا۟ ﴿٥٢
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لَا تَدْخُلُوا بُيُوتَ النَّبِيِّ اِلَّٓا اَنْ يُؤْذَنَ لَكُمْ اِلٰى طَعَامٍ غَيْرَ نَاظِر۪ينَ اِنٰيهُۙ وَلٰكِنْ اِذَا دُع۪يتُمْ فَادْخُلُوا فَاِذَا طَعِمْتُمْ فَانْتَشِرُوا وَلَا مُسْتَأْنِس۪ينَ لِحَد۪يثٍۜ اِنَّ ذٰلِكُمْ كَانَ يُؤْذِي النَّبِيَّ فَيَسْتَحْي۪ مِنْكُمْۘ وَاللّٰهُ لَا يَسْتَحْي۪ مِنَ الْحَقِّۜ وَاِذَا سَاَلْتُمُوهُنَّ مَتَاعًا فَسْـَٔلُوهُنَّ مِنْ وَرَٓاءِ حِجَابٍۜ ذٰلِكُمْ اَطْهَرُ لِقُلُوبِكُمْ وَقُلُوبِهِنَّۜ وَمَا كَانَ لَكُمْ اَنْ تُؤْذُوا رَسُولَ اللّٰهِ وَلَٓا اَنْ تَنْكِحُٓوا اَزْوَاجَهُ مِنْ بَعْدِه۪ٓ اَبَدًاۜ اِنَّ ذٰلِكُمْ كَانَ عِنْدَ اللّٰهِ عَظ۪يمًا ﴿٥٣
اِنْ تُبْدُوا شَيْـًٔا اَوْ تُخْفُوهُ فَاِنَّ اللّٰهَ كَانَ بِكُلِّ شَيْءٍ عَل۪يمًا ﴿٥٤
Ahzab Sûresi
424
Cuz 22
تُرْج۪ي مَنْ تَشَٓاءُ مِنْهُنَّ وَتُـْٔو۪ٓي اِلَيْكَ مَنْ تَشَٓاءُۜ وَمَنِ ابْتَغَيْتَ مِمَّنْ عَزَلْتَ فَلَا جُنَاحَ عَلَيْكَۜ ذٰلِكَ اَدْنٰٓى اَنْ تَقَرَّ اَعْيُنُهُنَّ وَلَا يَحْزَنَّ وَيَرْضَيْنَ بِمَٓا اٰتَيْتَهُنَّ كُلُّهُنَّۜ وَاللّٰهُ يَعْلَمُ مَا ف۪ي قُلُوبِكُمْۜ وَكَانَ اللّٰهُ عَل۪يمًا حَل۪يمًا ﴿٥١
51﴿ (Habîbim! Bugüne kadar hanımların arasında nöbet taksîmiyle mükelleftin ama bundan sonra) onlardan kimi dilersen (nöbetinden) geri bırakır (da, kendisine yanaşmaz)sın, kimi istersen de kendi (yanına) katar(ak nöbetlerini dâim kılar)sın. (Çünkü bu husus senin isteğine bırakılmıştır. Artık aralarında eşitliği gözetmeye mecbur değilsin fakat bu sana mahsus bir hükümdür.) Ama (dönüşü mümkün olan ric‘î bir talâkla boşamış veyâ nöbet taksîminden) ayırmış olduklarından kimi (geri almayı) istediysen, artık (bunda) senin üzerine hiçbir günah yoktur. İşte sana! Bu (şekilde serbest bırakılman), o kadınların gözlerinin aydın olmasına ve üzülmemelerine, ayrıca onların hepsinin, senin kendilerine vermiş olduğun şeylerle hoşnut olmalarına daha yakındır (çünkü bu durumda, gözettiğin adâleti senin bir lütfun olarak değerlendireceklerdir). (Ey Habîbim ve kıymetli eşleri!) Allâh sizin kalplerinizin içinde bulunan şeyleri (hakkıyla) bilmektedir. (Öyleyse Allâh’ın taksîmine rızâ gösterip bu hususta kalbinizden bir îtirâz geçirmeyin.) Zâten Allâh (kalplerde bulunanlar dâhil bütün sırları) dâimâ (hakkıyla bilen bir) Alîm ve (bunca bilgisine rağmen cezâ vermekte acele etmeyen bir) Halîm olmuştur. (Bu nedenle Kendisinden en çok sakınılması gereken Zât ancak O’dur!) Rivâyete göre; bu âyet-i celîlenin inmesinin ardından Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem), Cüveyriye, Sevde, Safiyye, Meymûne ve Ümmü Habîbe (Radıyallâhu Anhünne)yi geri bıraktı, şöyle ki; onlara belirli günler tâyin etmeyip dilediği şekilde dilediği kadar kendileriyle görüştü. Âişe, Hafsa, Zeyneb ve Ümmü Seleme vâlidelerimizi ise nezdine alarak, onlar arasında gece nöbeti gibi konularda eşitliğe riâyet etti. Ancak geri bıraktıklarından Sevde vâlidemiz yaşlılığı nedeniyle evvelce gecesini Âişe annemize bağışladığı için Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) onun yanında gecelemezdi. (et-Teysîr; el-Medârik)
لَا يَحِلُّ لَكَ النِّسَٓاءُ مِنْ بَعْدُ وَلَٓا اَنْ تَبَدَّلَ بِهِنَّ مِنْ اَزْوَاجٍ وَلَوْ اَعْجَبَكَ حُسْنُهُنَّ اِلَّا مَا مَلَكَتْ يَم۪ينُكَۜ وَكَانَ اللّٰهُ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ رَق۪يبًا۟ ﴿٥٢
52﴿ (Habîbim!) Bu (dokuz hanımı)ndan sonra (bu sayıya ilâveten başka) kadınlar(la evlenmen) senin için helâl olmaz, (hanımlarından birini veyâ hepini boşayıp yerlerine başka birileriyle evlenmek sûretiyle) onları başka eşlerle değiştirmen de (senin için helâl) olmaz. Velev ki (bu hükümden önce evlenme niyetiyle kendilerine bakarak) güzellikleri hoşuna gitmiş olsun. Lâkin (câriyelerden) senin sağ elinin mâlik olduğu kimseler müstesnâ. Zâten Allâh her bir şey üzerine (gözetici olan ve kavrayıcı bir şekilde bütün varlıkları) dâimâ (görüp gözeten bir) Rakîb olmuştur. (O hâlde siz de O’nun sınırlarını gözetin ve haddi aşmayın!)
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لَا تَدْخُلُوا بُيُوتَ النَّبِيِّ اِلَّٓا اَنْ يُؤْذَنَ لَكُمْ اِلٰى طَعَامٍ غَيْرَ نَاظِر۪ينَ اِنٰيهُۙ وَلٰكِنْ اِذَا دُع۪يتُمْ فَادْخُلُوا فَاِذَا طَعِمْتُمْ فَانْتَشِرُوا وَلَا مُسْتَأْنِس۪ينَ لِحَد۪يثٍۜ اِنَّ ذٰلِكُمْ كَانَ يُؤْذِي النَّبِيَّ فَيَسْتَحْي۪ مِنْكُمْۘ وَاللّٰهُ لَا يَسْتَحْي۪ مِنَ الْحَقِّۜ وَاِذَا سَاَلْتُمُوهُنَّ مَتَاعًا فَسْـَٔلُوهُنَّ مِنْ وَرَٓاءِ حِجَابٍۜ ذٰلِكُمْ اَطْهَرُ لِقُلُوبِكُمْ وَقُلُوبِهِنَّۜ وَمَا كَانَ لَكُمْ اَنْ تُؤْذُوا رَسُولَ اللّٰهِ وَلَٓا اَنْ تَنْكِحُٓوا اَزْوَاجَهُ مِنْ بَعْدِه۪ٓ اَبَدًاۜ اِنَّ ذٰلِكُمْ كَانَ عِنْدَ اللّٰهِ عَظ۪يمًا ﴿٥٣
53﴿ Ey o îmân etmiş olan kimseler! (Bugüne kadar peygamberimin evine bir dâvet vesîlesiyle girdiğinizde yemeğin pişmesini bekliyor ve yemekten sonra hemen çıkmayıp kendi aranızda sohbet ediyordunuz ama bundan sonra) sizin için (hâne-i saâdette) bir yemeğe (katılmanız husûsunda) izin verilmesi (vakti) hâricinde o Nebî’nin evlerine (vakitli vakitsiz) gir(ip kendisini rahatsız et)meyin! Velâkin (yemeğe) çağrıldığınız vakit, onun (hazırlanma) zamânını bekleyen (ve bunun için erkenden girip oturarak rahatsızlık veren) kimseler olmadığınız hâlde hemen girin, sonra yediğiniz zaman (hâne halkının) herhangi bir söz(ün)e kulak veren kimseler olmayarak hemen dağılın! (Ey Habîbimin ashâbı!) İşte size! Gerçekten (evvelce) bu (şekilde onun evlerine girip uzun zaman oturmanız) o Nebî’ye eziyet vermekte olmuştur, ama o sizden utan(dığı için size karşı: “Haydi çıkın” sözünü kullanama)-maktadır. Ama Allâh hak(kı açıklamak)dan çekinmez! (Ey sahâbe cemâati! Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in eşlerine bir işiniz düşüp) o(nun) kadınlar(ın)dan faydalı bir şey istediğiniz zaman bir perde arkasından onlardan isteyin. İşte size! Bu (şekilde onları görmemeniz), sizin kalpleriniz için de, onların kalpleri için de (şeytânî vesveselere ve fitnelere mâruz kalmamak husûsunda) daha temiz olan bir şeydir. (İstemediği bir şeyi yaparak) Allâh’ın Rasûlüne eziyet etmeniz sizin için (câiz) olmamıştır, onun (vefâtının) ardından eşlerini nikâhlamanız da sizin için ebediyyen (câiz) olmaz! İşte size! Gerçekten bu (anlatılanlar), Allâh nezdinde (günahı ve cezâyı gerektiren) çok büyük bir şey olmuştur. Bu âyet-i kerîmede, nikâhları ebediyyen haram kılınmış anneler konumunda bulunan Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in eşleri, sahâbe-i kirâm gibi zatlara görünmemek ve bir zarûret olduğunda perde arkasından görüşmekle emrolunmuşlardır. Oysa Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in ashâbı bütün peygamberlerin ashâbından üstün oldukları gibi, bu ümmetin en büyük velîleri onların en aşağısının derecesine bile ulaşamaz. Hâl böyleyken bu fitne zamânında Müslümanların hanımlarının ve kızlarının nikâhı düşen nâmahrem erkeklerle yüz yüze görüşmeleri ve onlardan dînî veyâ dünyevî dersler okumaları nasıl tasvip edilebilir?! Gerçi bu âyet-i kerîme özellikle Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)i ve eşlerini muhâtap almış ise de mânâ herkes hakkında umûmîdir, zîrâ ümmet olarak biz, Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)e mahsus olan birkaç konu dışında her hususta ona uymakla emrolunmuşuzdur ki bu husus da onlardandır. (el-Cessâs, Ahkâmü’l-Kur’ân, 3/483)
اِنْ تُبْدُوا شَيْـًٔا اَوْ تُخْفُوهُ فَاِنَّ اللّٰهَ كَانَ بِكُلِّ شَيْءٍ عَل۪يمًا ﴿٥٤
54﴿ (Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)e eziyet veyâ eşleriyle evlenmek gibi) herhangi bir şeyi açık yaparsanız ya da onu (düşünerek içinizde) gizlerseniz (Allâh karşılığını verecektir)! Şüphesiz ki Allâh (gizli-açık yaptığınız günahlar dâhil) dâimâ her şeyi (hakkıyla bilen ve karşılığını veren bir) Alîm olmuştur.