HATA BİLDİRİMLERİNİZ İÇİN TIKLAYIN
سُورَةُفَاطِرٍ  ٤٣٥ 
الجزء ٢٢

وَمَا يَسْتَوِي الْبَحْرَانِۗ هٰذَا عَذْبٌ فُرَاتٌ سَٓائِغٌ شَرَابُهُ وَهٰذَا مِلْحٌ اُجَاجٌۜ وَمِنْ كُلٍّ تَأْكُلُونَ لَحْمًا طَرِيًّا وَتَسْتَخْرِجُونَ حِلْيَةً تَلْبَسُونَهَاۚ وَتَرَى الْفُلْكَ ف۪يهِ مَوَاخِرَ لِتَبْتَغُوا مِنْ فَضْلِه۪ وَلَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ ﴿ ١٢ ﴾ يُولِجُ الَّيْلَ فِي النَّهَارِ وَيُولِجُ النَّهَارَ فِي الَّيْلِۙ وَسَخَّرَ الشَّمْسَ وَالْقَمَرَۘ كُلٌّ يَجْر۪ي لِاَجَلٍ مُسَمًّىۜ ذٰلِكُمُ اللّٰهُ رَبُّكُمْ لَهُ الْمُلْكُۜ وَالَّذ۪ينَ تَدْعُونَ مِنْ دُونِه۪ مَا يَمْلِكُونَ مِنْ قِطْم۪يرٍۜ ﴿ ١٣ ﴾ اِنْ تَدْعُوهُمْ لَا يَسْمَعُوا دُعَٓاءَكُمْۚ وَلَوْ سَمِعُوا مَا اسْتَجَابُوا لَكُمْۜ وَيَوْمَ الْقِيٰمَةِ يَكْفُرُونَ بِشِرْكِكُمْۜ وَلَا يُنَبِّئُكَ مِثْلُ خَب۪يرٍ۟ ﴿ ١٤ ﴾ يَٓا اَيُّهَا النَّاسُ اَنْتُمُ الْفُقَرَٓاءُ اِلَى اللّٰهِۚ وَاللّٰهُ هُوَ الْغَنِيُّ الْحَم۪يدُ ﴿ ١٥ ﴾ اِنْ يَشَأْ يُذْهِبْكُمْ وَيَأْتِ بِخَلْقٍ جَد۪يدٍۚ ﴿ ١٦ ﴾ وَمَا ذٰلِكَ عَلَى اللّٰهِ بِعَز۪يزٍ ﴿ ١٧ ﴾ وَلَا تَزِرُ وَازِرَةٌ وِزْرَ اُخْرٰىۜ وَاِنْ تَدْعُ مُثْقَلَةٌ اِلٰى حِمْلِهَا لَا يُحْمَلْ مِنْهُ شَيْءٌ وَلَوْ كَانَ ذَا قُرْبٰىۜ اِنَّمَا تُنْذِرُ الَّذ۪ينَ يَخْشَوْنَ رَبَّهُمْ بِالْغَيْبِ وَاَقَامُوا الصَّلٰوةَۜ وَمَنْ تَزَكّٰى فَاِنَّمَا يَتَزَكّٰى لِنَفْسِه۪ۜ وَاِلَى اللّٰهِ الْمَص۪يرُ ﴿ ١٨ ﴾

سُورَةُفَاطِرٍ  ٤٣٥ 
الجزء ٢٢
Fâtır Sûresi  435 
Cüz  22

12  İki deniz eşit (olmadığı gibi, müminle kâfir de denk) olmaz! İşte bu (ırmaklar) tatlıdır, susuzluğu gidericidir/serinlik vericidir/ içimi pek kolaydır! İşte şu (denizler) ise tuzludur, çoraktır/çok ha râret vericidir/çok acıdır/! Her birinden de taptaze bir et yemektesiniz ve (inci, mercan gibi) pek değerli bir süs eşyası çıkar maktasınız ki, onları da (takı olarak) giymektesiniz. (Ey insan!) Sen gemileri onun (o her iki denizin) içerisinde yara yara akıp giderlerken görürsün! Tâ ki siz O’nun lütfundan (nasibinizi) arayasınız, bir de ola ki siz (mazhar kılındığınız nimetlerin hak kını ödemek için İslâm’a girip ibadette bulunarak Ken disine) şükredesiniz (diye Allâh-u Te`âlâ bunları yaratmıştır)!

13  O, (gündüzü uzatıp geceyi kı sal tarak) geceyi gündüze girdirmek te, (geceyi uzatıp, gündüzü kısal tarak) gündüzü(n saatlerini) de geceye girdirmek tedir; güneşi ve ayı da (sizin istifâdeniz için) emre âmâde kılmıştır. Her biri (günlük, aylık ve yıllık, bir de kıyâmete kadarki tüm devrelerini tamamlamaları için) adı konmuş bir süreye kadar (burçlarında ve yörün gelerinde) sürekli ve süratlice akıp gitmektedir. İşte rabbiniz olan Allâh ancak bu (eşsiz fiilleri sadece Kendisi yapabilen bir Kayyûm)dur. Mülk (ve saltanat) sadece O’na mahsustur. (Ey müşrikler!) O’nu bırakıp da tapmakta oldu ğunuz o kimseler ise, bir hurma çekirdeğinin za rın(ı yapma imkânın)a dahi sahip olamazlar.

14  (Başınız sıkıştığında Allâh’ı bırakıp) onlara dua edecek olsanız, yakarışınızı işitemezler! (Farz-ı muhâl) duyacak olsalar da, (ne sözle, ne de fiilen) size hiçbir cevap veremezler! Kıyâmet günündey se (şefaat bir yana: “Siz asla bize tapmıyordunuz!” diyerek, onları Allâh-u Te`âlâ’ya) ortak koşmanızı reddedecekler. (Ey Habîbim ve ey dinleyen insan! Her şeyin iç yü zünü hakkıyla bilici bir) Habîr (olan Rabbin) gibi hiç kimse sana (gerçekleri) haber veremez!

15  Ey insanlar! Allâh(ın dünyada rızık ve âfiye tine, âhirette ise O’nun mağfiret ve lütfuna her şeyden fazl)a muhtaç olanlar ancak sizsiniz! (Zira varlığınız ve yaşamınız O’na bağlı olduğundan, her nefeste, her düşünüşte ve her bakışta sadece O’na muhtaçsınız!) Allâh ise; (hiçbir şeye muhtaç olmayıp, tüm yaratıklara nimetler yağdıracak yegâne zenginliğe sahip olan) Ğaniyy de, (övgüye lâyık üstün sıfatların tümünün sahibi olması hasebiyle, kimse hamdetmese de, bütün hamdler Kendisine mahsus olan) Hamîd de ancak O’dur.

16  O dilerse sizi(n gibi müşrikleri in kârları sebe biyle helâk ederek) giderir de, (yerinize, sizin tanıyıp bilmediğiniz, sizden daha itaatkâr) yepyeni yaratık lar getirir! (Çün kü O hiçbir işinde size muh taç değildir.)

17  İşte bu (şekilde sizi helâk edip yerinize başkalarını yaratması), Allâh’a göre hiç de zor bir şey değildir! (Zira O, meydana gelmesini dilediği her hangi bir şeye sadece “Var ol!” buyurur.)

18  Hiçbir (günah) taşıyıcı(sı) diğerinin yükünü taşımayacaktır. (Saptırıcı önderlerin, dalâlete sevk ettikleri kimselerin suçlarını yüklenmeleri ise, kendi fiilleri olan saptırma suçunun vebalini taşıma anla mına geldiğinden, yine herkes kendi yükünü yüklen miş olacaktır.) Ağır (günah) yük(lerini) yük len miş bir kimse (bir başkasını) o yükün(den bir şey yüklenmey) e çağıra cak olsa ve o (çağrılan), (anası, babası, oğlu ve kızı gibi) yakınlık sahibi biri de olsa, on(un günahla rın)dan hiçbir şey ona yükletilmez! (Habibim!) Sen (ne kadar vaaz etsen de) ancak o kimseleri uyara(rak etkileye)bilirsin ki, onlar Rab lerin(in rahmetine aldanmayıp, azâbını görmedikleri halde ve insanların görmedikleri yerlerde dahi Kendi sin)den gıyâben korkmaktadırlar ve o (farz) namaz (lar)ı (vakti vaktine) hakkıyla kılmıştırlar. (Çünkü senin korkutmalarından yararlanacak kimseler ancak onlardır.) Ama her kim (bu uyarılardan etkilenerek, emir leri tutup yasaklardan kaçmak sûretiyle günah kirle rinden) çokça temizlenirse, o ancak ken di si(nin men faati) için iyice temizlenmiş olur. (Sonunda) varış ancak Allâh’a (olacak)dır. (İşte o zaman dünyada arınmış olan lar mükâ fatla rını bulacaktır.)

Fâtır Sûresi  435 
Cüz  22
cihanyamaneren