HATA BİLDİRİMLERİNİZ İÇİN TIKLAYIN
سُورَةُيٰسۤ  ٤٤٣ 
الجزء ٢٣

اِنَّ اَصْحَابَ الْجَنَّةِ الْيَوْمَ ف۪ي شُغُلٍ فَاكِهُونَۚ ﴿ ٥٥ ﴾ هُمْ وَاَزْوَاجُهُمْ ف۪ي ظِلَالٍ عَلَى الْاَرَٓائِكِ مُتَّكِؤُ۫نَ ﴿ ٥٦ ﴾ لَهُمْ ف۪يهَا فَاكِهَةٌ وَلَهُمْ مَا يَدَّعُونَۚ ﴿ ٥٧ ﴾ سَلَامٌ قَوْلًا مِنْ رَبٍّ رَح۪يمٍ ﴿ ٥٨ ﴾ وَامْتَازُوا الْيَوْمَ اَيُّهَا الْمُجْرِمُونَ ﴿ ٥٩ ﴾ اَلَمْ اَعْهَدْ اِلَيْكُمْ يَا بَن۪ٓي اٰدَمَ اَنْ لَا تَعْبُدُوا الشَّيْطَانَۚ اِنَّهُ لَكُمْ عَدُوٌّ مُب۪ينٌۙ ﴿ ٦٠ ﴾ وَاَنِ اعْبُدُون۪يۜ هٰذَا صِرَاطٌ مُسْتَق۪يمٌ ﴿ ٦١ ﴾ وَلَقَدْ اَضَلَّ مِنْكُمْ جِبِلًّا كَث۪يرًاۜ اَفَلَمْ تَكُونُوا تَعْقِلُونَ ﴿ ٦٢ ﴾ هٰذِه۪ جَهَنَّمُ الَّت۪ي كُنْتُمْ تُوعَدُونَ ﴿ ٦٣ ﴾ اِصْلَوْهَا الْيَوْمَ بِمَا كُنْتُمْ تَكْفُرُونَ ﴿ ٦٤ ﴾ اَلْيَوْمَ نَخْتِمُ عَلٰٓى اَفْوَاهِهِمْ وَتُكَلِّمُنَٓا اَيْد۪يهِمْ وَتَشْهَدُ اَرْجُلُهُمْ بِمَا كَانُوا يَكْسِبُونَ ﴿ ٦٥ ﴾ وَلَوْ نَشَٓاءُ لَطَمَسْنَا عَلٰٓى اَعْيُنِهِمْ فَاسْتَبَقُوا الصِّرَاطَ فَاَنّٰى يُبْصِرُونَ ﴿ ٦٦ ﴾ وَلَوْ نَشَٓاءُ لَمَسَخْنَاهُمْ عَلٰى مَكَانَتِهِمْ فَمَا اسْتَطَاعُوا مُضِيًّا وَلَا يَرْجِعُونَ۟ ﴿ ٦٧ ﴾ وَمَنْ نُعَمِّرْهُ نُنَكِّسْهُ فِي الْخَلْقِۜ اَفَلَا يَعْقِلُونَ ﴿ ٦٨ ﴾ وَمَا عَلَّمْنَاهُ الشِّعْرَ وَمَا يَنْبَغ۪ي لَهُۜ اِنْ هُوَ اِلَّا ذِكْرٌ وَقُرْاٰنٌ مُب۪ينٌۙ ﴿ ٦٩ ﴾ لِيُنْذِرَ مَنْ كَانَ حَيًّا وَيَحِقَّ الْقَوْلُ عَلَى الْكَافِر۪ينَ ﴿ ٧٠ ﴾

سُورَةُيٰسۤ  ٤٤٣ 
الجزء ٢٣
Yâsîn Sûresi  443 
Cüz  23

55  Gerçekten de cennetin arkadaşları bugün (birbirini ziyâret, nağmeler dinleme, eşlerinden lez zet lenme ve Mevlâ Te’âlâ’nın cemâlini müşâhede gibi akla hayâle gelmeyecek) büyük bir meşgale içerisinde eğlenicidirler!

56  Onlar ve eşleri (koyu) gölgeler içindedirler, (inciden) kubbeler içerisindeki (türlü türlü mücevherlerle bezenmiş ve kıymetli perdelerle kapatılmış köşklerin odalarında bulunan) tahtlar üzerine yas lanıcıdırlar.

57  Orada çok değerli meyveler sadece onlara âittir, (canları çekerek kendileri için) istemekte oldukları her şey de özellikle onlar içindir.

58  (Cennetliklere şeref vermek için, melekler aracı yapılmaksızın bi’z-Zât) O Rahîm olan Rab(lerin)den (“Ey cennet ehli! Selâm olsun size!”) söz(üy)le bir se lâm (verilince Allâh-u Te’âlâ’nın cemâlini müşâhede ederler ve O, kendilerinden perdeleninceye kadar hiç bir nimetin tarafına bakmazlar. Böylece o nur ve bereket, özel mekânlarında bile üzerlerinde kalıcı olur)!

59  (Allâh-u Te`âlâ mahşerde topladığı kâfirlere buyurur ki:) “Ey (şirk suçunu işlemiş) mücrimler! Ayrılın bugün (müminlerden de, cehennemde kimseyi göremeyeceğiniz, kimsenin de sizi göremeyeceği özel yerlerinize gidin)!

60  Ey Âdemoğulları! Ben, size (dün yada kitaplar ve peygamberler göndererek) tavsiyede bulunma mış mıydım ki: ‘Şeytan(ın vesveselerine uyup, bâtıl ilâhlar)a tapmayın! Şüphesiz ki o, sizin için pek âşikâr büyük bir düşmandır!

61  Siz (ancak) Bana ibadet edin! İşte bu, dosdoğru bir yoldur!

62  Andolsun ki; muhakkak o, sizin içinizden kalabalık pek çok cemaati saptırmıştı. Siz (ona uyanların dünyada tutuldukları azap eserlerini gördüğünüz halde, onların yanlış yolda olduklarını) hiç mi anlamakta olmamıştınız?’

63  (Derken kâfirler, içine atılmak üzere cehennemin kenarına getirildiklerinde onlara: ‘Şeytana uyma nız karşılığı dünyadayken) tehdit olunmakta bulun muş olduğunuz o cehennem işte budur!

64  (Dünyada) inkâr etmekte bulunmuş olmanız sebebiyle bugün girin oraya (da, sonsuz azaplara maruz kalın!’ denilir).”

65  O gün (yaptıkları suçları inkâr etmek için aşırı bir mücâdele içine girdiklerinde) onların ağızları üzerine mühür basarız (da, dünyada bülbül gibi öten dilleri konuşamaz hâle gelir); (dünyada) kazanmak ta bulunmuş oldukları şeylerle ilgili ise (itirafta bulunmak üzere) elleri Bizimle konuşur, ayakları da şâhitlik yapar.

66  Dileseydik (kâfirlikleri sebebiyle şimdiden hem görme güçlerini, hem de gören uzuvlarını tümüyle gidermek için) elbette onların gözleri üzerine tam bir silme (yaparak, göz çukurlarını alınları gibi düm düz) yapardık da böylece onlar (eskiden beri alışıp bildikleri) o yola koşuşurlardı, fakat nereden görebileceklerdi? (Ama Biz sonsuz rahmet ve hikmetimiz gereği dün yada onlara yollarını görme imkânı tanıdık ki, âhirette Bize karşı bir bahâneye sahip olamasınlar.)

67  Dileseydik elbette (günah işlemekte) oldukları yerde onların sûretlerini (maymuna, domuza yahut taşa) döndürürdük! Artık (istedikleri hedeflere ulaş mak için) ne hiç bir gidişe güç yetirebilirlerdi, ne de (artları sıra ge ri) dönebilirlerdi. (Onlar bu cezaları çoktan hak etmişlerdi. Lâkin rahmetimiz ve hikmetimiz, şimdilik onlara mühlet ver me yi uygun gördü.)

68  Her kim ki Biz onu uzun yaşatırız, yaratılış hususunda onu baş aşağı (ederek, aklî melekelerini ve uzuvlarının gücünü eksilte eksilte onu çocukluk hâline) çeviririz. (Bizim her şeye Kâdir olduğumuzu) hâlâ anlamayacaklar mı?

69  (Ey müşrikler! Siz Benim peygamberimi şâir likle itham ediyorsunuz ama) Biz ona şiir öğretme dik, zaten de bu ona yakışmaz! O(na vahyedilen âyetler) ancak büyük bir öğüt ve pek açık/çok açıklayıcı/ bir Kur’ân’dır.

70  Tâ ki o (Kur’ân-ı Kerîm ve peygamber), (kal ben) diri (olduğu için, akıllı ve anlayışlı) olmuş bir kimseyi uyarsın ve o (azap) söz(ü) kâfir(likte ısrar eden)ler aleyhine gerçekleşsin!

Yâsîn Sûresi  443 
Cüz  23
cihanyamaneren