HATA BİLDİRİMLERİNİZ İÇİN TIKLAYIN
سُورَةُالزُّمَرِ  ٤٦١ 
الجزء ٢٤

فَمَنْ اَظْلَمُ مِمَّنْ كَذَبَ عَلَى اللّٰهِ وَكَذَّبَ بِالصِّدْقِ اِذْ جَٓاءَهُۜ اَلَيْسَ ف۪ي جَهَنَّمَ مَثْوًى لِلْكَافِر۪ينَ ﴿ ٣٢ ﴾ وَالَّذ۪ي جَٓاءَ بِالصِّدْقِ وَصَدَّقَ بِه۪ٓ اُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْمُتَّقُونَ ﴿ ٣٣ ﴾ لَهُمْ مَا يَشَٓاؤُ۫نَ عِنْدَ رَبِّهِمْۜ ذٰلِكَ جَزٰٓؤُا الْمُحْسِن۪ينَۚ ﴿ ٣٤ ﴾ لِيُكَفِّرَ اللّٰهُ عَنْهُمْ اَسْوَاَ الَّذ۪ي عَمِلُوا وَيَجْزِيَهُمْ اَجْرَهُمْ بِاَحْسَنِ الَّذ۪ي كَانُوا يَعْمَلُونَ ﴿ ٣٥ ﴾ اَلَيْسَ اللّٰهُ بِكَافٍ عَبْدَهُۜ وَيُخَوِّفُونَكَ بِالَّذ۪ينَ مِنْ دُونِه۪ۜ وَمَنْ يُضْلِلِ اللّٰهُ فَمَا لَهُ مِنْ هَادٍۚ ﴿ ٣٦ ﴾ وَمَنْ يَهْدِ اللّٰهُ فَمَا لَهُ مِنْ مُضِلٍّۜ اَلَيْسَ اللّٰهُ بِعَز۪يزٍ ذِي انْتِقَامٍ ﴿ ٣٧ ﴾ وَلَئِنْ سَاَلْتَهُمْ مَنْ خَلَقَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ لَيَقُولُنَّ اللّٰهُۜ قُلْ اَفَرَاَيْتُمْ مَا تَدْعُونَ مِنْ دُونِ اللّٰهِ اِنْ اَرَادَنِيَ اللّٰهُ بِضُرٍّ هَلْ هُنَّ كَاشِفَاتُ ضُرِّه۪ٓ اَوْ اَرَادَن۪ي بِرَحْمَةٍ هَلْ هُنَّ مُمْسِكَاتُ رَحْمَتِه۪ۜ قُلْ حَسْبِيَ اللّٰهُۜ عَلَيْهِ يَتَوَكَّلُ الْمُتَوَكِّلُونَ ﴿ ٣٨ ﴾ قُلْ يَا قَوْمِ اعْمَلُوا عَلٰى مَكَانَتِكُمْ اِنّ۪ي عَامِلٌۚ فَسَوْفَ تَعْلَمُونَۙ ﴿ ٣٩ ﴾ مَنْ يَأْت۪يهِ عَذَابٌ يُخْز۪يهِ وَيَحِلُّ عَلَيْهِ عَذَابٌ مُق۪يمٌ ﴿ ٤٠ ﴾

سُورَةُالزُّمَرِ  ٤٦١ 
الجزء ٢٤
Zümer Sûresi  461 
Cüz  24

32  Artık Allâh’a karşı (ortak veya evlât isnat ederek) yalan uydurmuş olandan ya da kendisine gel diği anda (hiç düşünme gereği bile hissetmeden) o doğruluğun ta kendisi (olan Rasûlûllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)`i ve getirdiği İslâm dini)ni yalanlamış bulunandan daha zâlim kim olabilir? Kâfirler için cehennem içerisinde bir ikamet yok mudur?/Kâfirlere ait yerleşim yeri, cehennem içerisinde değil midir?

33  O kimse ki; o (Kurân gibi) dosdoğru şeyi getirmiştir ve onu doğrulamıştır, işte ancak o (ve ona uya)nlar takvâ sahiplerinin ta kendileridir.
Bu âyet-i kerîmede bahsedilen zât; sadece Rasûlûllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) olabilir ki, bu durumda sonunun cemî bir ifadeyle bağlanması, ona inananların tebe’iyyet yoluyla tasdik vasfında kendisine katılmış olmalarındandır. Gerçi; “Doğruyu getiren” den Rasûlûllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)`in “Doğrulayan”dan ise; özellikle Ebû Bekir (Radıyallâhu anh)ın ya da tüm müminlerin kastedilmiş olmaları da uygun görülmüştür.

34  Diledikleri her şey Rableri katında onlar için mevcuttur. İşte bu, ancak güzel amel işleyenlerin mükâfatıdır!

35  Tâ ki Allâh, (son derece takvâ sahibi olmaları münasebetiyle küçük-büyük demeden her günahı önem sediklerinden, kendi makamlarına göre) yapmış ol dukları en kötü şeyleri onlardan tamamen örtsün ve yapmakta bulunmuş oldukları o (güzel) şeylerin (kazandıracağı sevapların herhangi birine göre değil de,) en güzeliyle onlara mükafatlarını versin (diye kendilerini tüm isteklerine kavuşturacağı sözünü onla ra şimdiden vermiştir)!

36  Allâh kuluna kesinlikle kâfî değil midir? Onlarsa (“İlâhlarımız seni çarpacak!” diyerek) seni, O’ndan başkalarıyla korkutuyorlar! Allâh kimi saptırır (da, artık o kişi Allâh’ın yeterliliğini göz ardı edip, faydası ve zararı olmayacak şeylerden korkmaya başlar)sa artık onun için hiçbir hidâyet edici yoktur!
Bu âyet-i kerîme Kureyş müşriklerinin Rasûlûllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)`e: “Sen, bizim ilâhlarımızın aleyhine çok konuşuyorsun, ya bundan vazgeçeceksin ya da korkarız onlar seni çarpacak!” demeleri üzerine nâzil olmuştur. Buna göre âyet-i kerîmede geçen “Kul”dan maksat; Rasûlûllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) dir. Zaten peşi sıra gelen hitap da bu manayı güçlendirmektedir. Gerçi başta Rasûlûllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) olmak üzere bütün kulları içine alan genel bir mana da uygun görülmüştür. Nitekim “Kullar” anlamına gelen cemî ifadeyle “عِبَادَهُ” şeklinde nakledilen kıraat da buna uygun düşmektedir.

37  Allâh kimi de hidâyete erdirirse, artık onun için hiçbir saptırıcı olamaz (ki, onu Allâh-u Te`âlâ’nın kâfî gelişine inanmaktan ve bu inancı dâima göz önünde bulundurmaktan çevirebilsin)! Gerçekten de Allâh (hiç yenilmeyecek ve irâdesi engellenemeyecek yegâne güce sahip olan ve dostları adına düşmanlarından) intikam sahibi olan bir Azîz değil midir?

38  Andolsun ki; sen o (şirk koşa)nlara: “Gökleri ve yeri (yaratan, putlarınız ve siz olmadığınıza göre, bu kadar harika varlık da kendi kendine yaratılamaya cağına göre, pe ki ya bunları) kim yaratmış tır?” diye soracak olsan, yemin olsun elbette (her akıllı gibi) muhakkak onlar (da): “Allâh!” diyeceklerdir. De ki: “(Mademki ulvî ve süflî bütün âlemlerin yara tıcısının Allâh olduğunu ikrar ettiniz) öyleyse Allâh’ı bırakıp da tapmakta olduğunuz şeyleri gördünüz mü (söyleyin bakalım)? Eğer Allâh bana (hastalık ve fakirlik gibi) bir zarar (dokundurmayı) dilerse, onlar onun zararını aça(rak gidere)bilecek şeyler midir? Ya da bana (sıhhat ve zenginlik gibi) bir rahmet murad ederse, onlar O’nun rahmetini tuta(rak engelle ye)bilecek şeyler midir?” De ki: “(Tüm işlerimde) bana yeten ancak Allâh’tır! Tevekkül edenler (her şeyin Allâh-u Te’âlâ’nın idâresi altında bulunduğunu bildikleri için) ancak O’na tevekkül eder(ler)!”

39  (Habîbim! Müşrikleri tehdit mâhiyetinde) de ki: “Ey kavmim! Siz (kâfirlik ve bana karşı düşmanlık hususunda) olanca gücünüz/konumunuz/ üzere çalış(ıp çabalay)ın. Şüphesiz ben de (İslâm’da sebat ve size karşı direnişte, olanca gücümle) çalışıcıyım. Yakında bileceksiniz;

40  O kimseyi ki, kendisini rezil edecek/alçalta cak/helâk edecek/ büyük bir azap ona gelecek ve dâimî olan korkunç bir azap o - nun üzerine konacaktır!

Zümer Sûresi  461 
Cüz  24
cihanyamaneren