HATA BİLDİRİMLERİNİZ İÇİN TIKLAYIN
سُورَةُالْمُؤْمِنِ  ٤٦٧ 
الجزء ٢٤

رَبَّنَا وَاَدْخِلْهُمْ جَنَّاتِ عَدْنٍۨ الَّت۪ي وَعَدْتَهُمْ وَمَنْ صَلَحَ مِنْ اٰبَٓائِهِمْ وَاَزْوَاجِهِمْ وَذُرِّيَّاتِهِمْۜ اِنَّكَ اَنْتَ الْعَز۪يزُ الْحَك۪يمُۚ ﴿ ٨ ﴾ وَقِهِمُ السَّيِّـَٔاتِۜ وَمَنْ تَقِ السَّيِّـَٔاتِ يَوْمَئِذٍ فَقَدْ رَحِمْتَهُۜ وَذٰلِكَ هُوَ الْفَوْزُ الْعَظ۪يمُ۟ ﴿ ٩ ﴾ اِنَّ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا يُنَادَوْنَ لَمَقْتُ اللّٰهِ اَكْبَرُ مِنْ مَقْتِكُمْ اَنْفُسَكُمْ اِذْ تُدْعَوْنَ اِلَى الْا۪يمَانِ فَتَكْفُرُونَ ﴿ ١٠ ﴾ قَالُوا رَبَّنَٓا اَمَتَّنَا اثْنَتَيْنِ وَاَحْيَيْتَنَا اثْنَتَيْنِ فَاعْتَرَفْنَا بِذُنُوبِنَا فَهَلْ اِلٰى خُرُوجٍ مِنْ سَب۪يلٍ ﴿ ١١ ﴾ ذٰلِكُمْ بِاَنَّهُٓ اِذَا دُعِيَ اللّٰهُ وَحْدَهُ كَفَرْتُمْۚ وَاِنْ يُشْرَكْ بِه۪ تُؤْمِنُواۜ فَالْحُكْمُ لِلّٰهِ الْعَلِيِّ الْكَب۪يرِ ﴿ ١٢ ﴾ هُوَ الَّذ۪ي يُر۪يكُمْ اٰيَاتِه۪ وَيُنَزِّلُ لَكُمْ مِنَ السَّمَٓاءِ رِزْقًاۜ وَمَا يَتَذَكَّرُ اِلَّا مَنْ يُن۪يبُ ﴿ ١٣ ﴾ فَادْعُوا اللّٰهَ مُخْلِص۪ينَ لَهُ الدّ۪ينَ وَلَوْ كَرِهَ الْكَافِرُونَ ﴿ ١٤ ﴾ رَف۪يعُ الدَّرَجَاتِ ذُو الْعَرْشِۚ يُلْقِي الرُّوحَ مِنْ اَمْرِه۪ عَلٰى مَنْ يَشَٓاءُ مِنْ عِبَادِه۪ لِيُنْذِرَ يَوْمَ التَّلَاقِۙ ﴿ ١٥ ﴾ يَوْمَ هُمْ بَارِزُونَۚ لَا يَخْفٰى عَلَى اللّٰهِ مِنْهُمْ شَيْءٌۜ لِمَنِ الْمُلْكُ الْيَوْمَۜ لِلّٰهِ الْوَاحِدِ الْقَهَّارِ ﴿ ١٦ ﴾

سُورَةُالْمُؤْمِنِ  ٤٦٧ 
الجزء ٢٤
Mü`min Sûresi  467 
Cüz  24

8  Ey Rabbimiz! Onları da, babalarından, eşlerin den ve zürriyetlerinden (cennete girmeye elverişli bir imana sahip bulunarak) sâlih olmuş kimseleri de kendilerine söz vermiş bulunduğun o Adn cennet lerine gir dir! Şüphesiz ki Sen; (hiçbir şey karşısında yenik düş meyecek yegâne gâlip olan) Azîz de, (her işi yerli ye rinde olan ve hikmetsiz hiçbir iş yapmayan) Hakîm de ancak Sensin! (Sözünü yerine getirmek de Senin hik metin icabıdır.)

9  Bir de onları (dünyada günahlardan korumak sûretiyle) o kötü şeyler(in azâbından ve vebâlin)den koru! İşte o (hesap) gün(ü) Sen kimi kötü şeylerden ko rursan muhakkak ona rahmet etmiş olursun. İşte ancak bu (tür bir korumaya ve rahmete nâiliyet) pek büyük bir kurtuluşun ta kendisidir!”

10  O kimseler ki kâfir olmuşlardır; (kötü arzusu na uyarak cehenneme düş tükleri o nefislerine kızgınlık larından parmak uçlarını yerlerken) şüphesiz onlara seslenilecektir ki: “Elbette Allah’ın (size olan) gazabı, sizin nefislerinize olan öfkenizden daha büyüktür. Çünkü siz (peygamberler tarafından) sürekli ima na çağırılıyordunuzda inkâr ediyordunuz./Hani siz imana çağırılıyordunuz da inkâr ediyordunuz ya, elbette işte o zaman Allâh’ın (size karşı) gazabı, sizin (bugün cehennemde yanarken) nefislerinize kızmanızdan daha büyüktü!/”

11  (Bunun üzerine) onlar: “Ey Rabbimiz! Sen bizi iki kere öldürdün, iki defa da dirilttin! Şimdi biz (dirilmeyi inkâr suçumuzu ve âkıbet korkusu taşımadığımız için rahatça işlediğimiz sayısız) günahlarımızı itiraf ettik! Artık (bu cehennemden er ya da geç dünyaya veya başka bir yere) çıkışa herhangi bir yol var mıdır?” dediler.
Kâfirlerin sözünde geçen: “İki defa öldürme ve iki kere dirilt me” tâbirleri, müfessirler tarafından birkaç türlü yorumlanmış tır: İlk olarak babalarının sulbünde ölü olarak yaratılmaları ve ecelleri gelince öldürülmeleri şeklinde tefsir edilebileceği gibi; dünyada bilinen ölümleri ve kabirde sorgu-sual için diriltildik ten sonra tekrar öldürülmeleri de murad edilmiş olabilir.Yine böylece ilk diriltilmeleri; dünyadaki hayatları, ikincisi ise kabirdeki ihyâları yahut mahşere çıkarken diriltilmeleri olarak anlaşılabilir.

12  (O zaman kendilerine denile cektir ki:) “İşte si ze! Bu (sonsuz azâba uğramanız), şüphesiz şu hakikat se be biyledir ki; (dünyadayken) Allâh’a tek olduğu halde ibadet olunsa inkâr ederdiniz, O’na ortak ko şulacak olduğundaise iman (ve ikrar) ederdiniz. Artık (sizin hakkınızdaki) hüküm (ve karar), O Aliyy ve Kebîr olan (şanı çok yüce olup hükmü geri çevrilemeyen ve saltanatı pek büyük olması hasebiyle cezası sınırlanamayan) Allâh’a aittir.” (Zât’ı, sıfatları ve fiilleri hakkında benzeri ve ortağı bulunmadığı için, Kendisine şirk koşanlara karşı gazabı şiddetli olmuş ve hikmeti, onların cehennemde ebedî kalmasını ge rektirmiştir. Siz de müşrik olduğunuza göre buradan çıkmanızın yolu yoktur.)

13  Ancak O’dur O Zât ki; (ilâhlıkta tek olmasını gerektiren üstün vasıflarını açıklayan) âyetlerini size dâima göstermektedir ve zaman zaman sizin için gökten bir rızık (sebebi olan yağmur) indirmektedir. Ama (körü körüne inkârı bırakıp tefekküre) yönel mekte olan kimseden başkası iyice öğüt alamaz.

14  O halde siz dini (ve taatı) Kendisine tahsis ediciler olarak Allâh’a ibadet (etmeye devam) edin! Velev ki (ihlâsınız) kâfirlerin hoşuna gitmesin!

15  (Allâh-u Te`âlâ, meleklerin Arş’a varıncaya kadar basamak olarak kullandıkları) pek yüksek dere celere sahip olandır/(gök tabakalarını ve) derece leri(ni) yüksek yapandır/( dünyada da cennette de kullarının) dereceleri(ni) yükseltendir/, o (yedi kat göklerin üzerinde olan değerli ve yüce) Arş’ın (da) sa hibidir! Emrinden kaynaklanan/emrinden (ve nehyinden) ibaret/ o ruhu(n bedene sağladığı hayat gibi kalpleri canlandıran vahyi), kullarından diledi ğine indirmektedir, tâ ki (o kul) o (gök ve yer ehlinin, öncekilerle sonrakilerin, ruhlarla cesetlerin ve amellerle sahiplerinin) karşılaşma gününden korkutsun;

16  Onların (kabirlerinden mahşer sahasına) çıkmış olacakları günden/(tüm amelleriyle birlikte Allah’a karşı) açığa çıkacakları günden/ ki, onlardan hiç bir şey Allâh’a karşı gizli kalmayacaktır. (Kimsenin cevap veremeyeceği o günde Allâh-u Te`âlâ:) “Bugün mülk kime aittir?” (diye soracak, sonra yine Kendisi:) “O Vâhid ve Kahhâr olan (hiçbir ortağı olmayan ve her şeye zorla da olsa istediğini yaptırma gücüne sahip bulunan) Allâh’a aittir!” (buyuracaktır.)

Mü`min Sûresi  467 
Cüz  24
cihanyamaneren