HATA BİLDİRİMLERİNİZ İÇİN TIKLAYIN
سُورَةُالْمُؤْمِنِ  ٤٧١ 
الجزء ٢٤

وَيَا قَوْمِ مَا ل۪ٓي اَدْعُوكُمْ اِلَى النَّجٰوةِ وَتَدْعُونَن۪ٓي اِلَى النَّارِۜ ﴿ ٤١ ﴾ تَدْعُونَن۪ي لِاَكْفُرَ بِاللّٰهِ وَاُشْرِكَ بِه۪ مَا لَيْسَ ل۪ي بِه۪ عِلْمٌۘ وَاَنَا۬ اَدْعُوكُمْ اِلَى الْعَز۪يزِ الْغَفَّارِ ﴿ ٤٢ ﴾ لَا جَرَمَ اَنَّمَا تَدْعُونَن۪ٓي اِلَيْهِ لَيْسَ لَهُ دَعْوَةٌ فِي الدُّنْيَا وَلَا فِي الْاٰخِرَةِ وَاَنَّ مَرَدَّنَٓا اِلَى اللّٰهِ وَاَنَّ الْمُسْرِف۪ينَ هُمْ اَصْحَابُ النَّارِ ﴿ ٤٣ ﴾ فَسَتَذْكُرُونَ مَٓا اَقُولُ لَكُمْۜ وَاُفَوِّضُ اَمْر۪ٓي اِلَى اللّٰهِۜ اِنَّ اللّٰهَ بَص۪يرٌ بِالْعِبَادِ ﴿ ٤٤ ﴾ فَوَقٰيهُ اللّٰهُ سَيِّـَٔاتِ مَا مَكَرُوا وَحَاقَ بِاٰلِ فِرْعَوْنَ سُٓوءُ الْعَذَابِۚ ﴿ ٤٥ ﴾ اَلنَّارُ يُعْرَضُونَ عَلَيْهَا غُدُوًّا وَعَشِيًّاۚ وَيَوْمَ تَقُومُ السَّاعَةُ۠ اَدْخِلُٓوا اٰلَ فِرْعَوْنَ اَشَدَّ الْعَذَابِ ﴿ ٤٦ ﴾ وَاِذْ يَتَحَٓاجُّونَ فِي النَّارِ فَيَقُولُ الضُّعَفٰٓؤُ۬ا لِلَّذ۪ينَ اسْتَكْبَرُٓوا اِنَّا كُنَّا لَكُمْ تَبَعًا فَهَلْ اَنْتُمْ مُغْنُونَ عَنَّا نَص۪يبًا مِنَ النَّارِ ﴿ ٤٧ ﴾ قَالَ الَّذ۪ينَ اسْتَكْبَرُٓوا اِنَّا كُلٌّ ف۪يهَٓا اِنَّ اللّٰهَ قَدْ حَكَمَ بَيْنَ الْعِبَادِ ﴿ ٤٨ ﴾ وَقَالَ الَّذ۪ينَ فِي النَّارِ لِخَزَنَةِ جَهَنَّمَ ادْعُوا رَبَّكُمْ يُخَفِّفْ عَنَّا يَوْمًا مِنَ الْعَذَابِ ﴿ ٤٩ ﴾

سُورَةُالْمُؤْمِنِ  ٤٧١ 
الجزء ٢٤
Mü`min Sûresi  471 
Cüz  24

41  Ey kavmim! Bana ne oldu da; ben sizi kurtuluşa davet ediyorum, siz ise beni o (cehennem) ateş(in)e çağırıyorsunuz.

42  Siz bana Allâh’ı inkâr edeyim ve kendisi(nin ilâhlığı) hakkında benim için hiçbir bilgi bulunma yan şeyleri O’na ortak koşayım diye çağrıda bulu nuyorsunuz. Bense sizi O Azîz ve Ğaffâr’a (O Kendisine inanmayan ve birliğini kabullenmeyenlerden inti kam alma gücüne sahip olan ve iman edenlerin günahlarını çokça bağışlayan Allâh-u Te`âlâ’ya ibadete çağır makla, aslında ebedi kurtuluşa) davet etmekteyim!

43  Hayır! (Şu) kesinleşti ki; sizin beni kendisine (ibadete) davet etmekte olduğunuz şey; gerçekten de onun için ne dünyada nede âhirette (“Bana iba det edin!” diye) hiçbir davet (söz konusu) olmamıştır. (Oysa gerçekten ilâh olan bir varlığa yakışan; yarat mış olduğu mah lûklar içerisinden, peygamberler ve me lekler gibi değerli sınıfları bizzat kendisine ibadete da vet edip bununla memur kılması, sonra da kendisinin bu davetini açıklamak üzere o kulların bir kısmına di ğerlerini elçi ve davetçi olarak göndermesidir. Sizin taptıklarınızın ise, ne böyle bir iddiası, ne de bu konuda bir daveti iki cihanda da olacak şey değildir. Zira bâtıl ilâhlarınız cansız varlıklar oldukları için hiçbir zaman böyle bir şeye güç yetiremezler.) Dönüşümüz ise hiç şüphesiz Allâh’a (olacak)dır; (âhirette Allâh-u Te`âlâ onları diriolarak yarattığı zaman, o tapınılanlar O’nu eş ve ortaktan tenzîh edecekler ve kendilerine ibadet edenlerden uzaklıklarını bildireceklerdir,) ama o haddi aşa(rak Allâh-u Te`âlâ’ya ortak koşanlar ve O’nun el çilerini öldürmeye kalkışa) nlar, muhakkak ki o (ce hennem) ateşin(in) arkadaşları ancak onlardır.

44  İşte size söylemekte olduğum şeyleri(n doğruluğunu) yakında (azap la karşılaştığınızda) hatırla ya caksınız. Bense (her türlü kötülükten korunmam için) işimi Allâh’a ısmarlıyorum. Şüphesiz ki Allâh, kulları (hakkıyla gören ve Kendisine sığınanları tüm sıkıntılardan koruyup gözeten bir) Basîr’dir.”

45  Neticede Allâh onu, onların tuzak olarak kurmuş olduğu kötü (ve sıkıntılı) şeylerden korudu. Firavun hânedânını ise o kötü azap kuşatıverdi.
İbni Abbâs (Radıyallâhu anhümâ)dan rivayete göre; Firavun hânedânına bu nasihatleri yaparak imanını açığa vuran bu zâtı Firavun öldürmek isteyince, o bir dağa kaçtı, Firavun da onun peşine bin kişi yolladı. Onlardan bir kısmı onu, etrafında yırtıcı hayvanlar saf tutmuş bir halde namaz kılarken bulduklarında ona saldırmak isteyince, o vahşi hayvanlar tarafından parçalan dılar. Bir kısmı ise dağda susuzluktan öldüler. Eli boş bir şekilde Firavun’a dönenleri ise o, beceriksizlikle itham ederek cezalandırdı, böylece kimini astı, kimini de değişik şekillerde katletti. Zaten daha sonra Firavun’un kendisi ve yüz binlerle ifade edilen güçlü ordusu da Kızıldeniz’in sularında boğuldu. Dolayısıyla bu rada ifade edilen: “O kötü azap”, her birerlerinin başına gelen çeşitli felâketlere işaret ederek, genel manada dünya azâbın dan bahsetmektedir. (Âlûsî)

46  (Tattıkları bu azapların ardından kabir âlemin de uğrayacakları azap ise) sabah ak şam kendisine arz edilmek te oldukları o a teş(tir)! O (kıyâmet) ân(ı) meydana geleceği gün de ise (Allâh-u Te`âlâ meleklerine): “Firavun hânedânını azâbın en şiddetlisi (olan cehennem ateşi)ne girdirin!” (buyuracaktır.)

47  Hani onlar o ateş içeri sinde çekişecekler de, (dünyadayken) zayıf olanlar o büyüklük taslamış olan (lider konumundaki) kimselere: “Gerçekten de biz size uyan kişilerdik. Şimdi siz bu ateşten bir hisseyi (olsun) bizden def edici kimseler (olabilir) misiniz?” diyecek.

48  O kibretmiş olan kimseler (de, kendilerin uyanlara cevaben): “Şüphesiz biz (ve siz) topluca buradayız. Muhakkak ki Allâh gerçekten kullar arasında hüküm vermiş (böylece cenneti hak edenleri cennete, azâba müs tehak olanları da cehenneme göndermiş)tir. (Artık biz burada sizinle birlikte yanarken, bize müracaatınızın ne faydası olabilir?)” dedi(ler).

49  O ateş içinde olan kimseler (her kesten ümidi kesip tamamen dara düştüklerinde) cehennemin (içe ri sinde kendilerine azap etmekte olan) görevlilerine dedi(ler) ki: “(Ne olur,) Rabbinize dua edin de, (hiç değilse) bir gün olsun azaptan bir kısmını bizden hafifletsin!”

Mü`min Sûresi  471 
Cüz  24
cihanyamaneren