HATA BİLDİRİMLERİNİZ İÇİN TIKLAYIN
سُورَةُالْجَاثِيَةِ  ٤٩٩ 
الجزء ٢٥

قُلْ لِلَّذ۪ينَ اٰمَنُوا يَغْفِرُوا لِلَّذ۪ينَ لَا يَرْجُونَ اَيَّامَ اللّٰهِ لِيَجْزِيَ قَوْمًا بِمَا كَانُوا يَكْسِبُونَ ﴿ ١٤ ﴾ مَنْ عَمِلَ صَالِحًا فَلِنَفْسِه۪ۚ وَمَنْ اَسَٓاءَ فَعَلَيْهَاۘ ثُمَّ اِلٰى رَبِّكُمْ تُرْجَعُونَ ﴿ ١٥ ﴾ وَلَقَدْ اٰتَيْنَا بَن۪ٓي اِسْرَٓاء۪يلَ الْكِتَابَ وَالْحُكْمَ وَالنُّبُوَّةَ وَرَزَقْنَاهُمْ مِنَ الطَّيِّبَاتِ وَفَضَّلْنَاهُمْ عَلَى الْعَالَم۪ينَۚ ﴿ ١٦ ﴾ وَاٰتَيْنَاهُمْ بَيِّنَاتٍ مِنَ الْاَمْرِۚ فَمَا اخْتَلَفُٓوا اِلَّا مِنْ بَعْدِ مَا جَٓاءَهُمُ الْعِلْمُۙ بَغْيًا بَيْنَهُمْۜ اِنَّ رَبَّكَ يَقْض۪ي بَيْنَهُمْ يَوْمَ الْقِيٰمَةِ ف۪يمَا كَانُوا ف۪يهِ يَخْتَلِفُونَ ﴿ ١٧ ﴾ ثُمَّ جَعَلْنَاكَ عَلٰى شَر۪يعَةٍ مِنَ الْاَمْرِ فَاتَّبِعْهَا وَلَا تَتَّبِعْ اَهْوَٓاءَ الَّذ۪ينَ لَا يَعْلَمُونَ ﴿ ١٨ ﴾ اِنَّهُمْ لَنْ يُغْنُوا عَنْكَ مِنَ اللّٰهِ شَيْـًٔاۜ وَاِنَّ الظَّالِم۪ينَ بَعْضُهُمْ اَوْلِيَٓاءُ بَعْضٍۚ وَاللّٰهُ وَلِيُّ الْمُتَّق۪ينَ ﴿ ١٩ ﴾ هٰذَا بَصَٓائِرُ لِلنَّاسِ وَهُدًى وَرَحْمَةٌ لِقَوْمٍ يُوقِنُونَ ﴿ ٢٠ ﴾ اَمْ حَسِبَ الَّذ۪ينَ اجْتَرَحُوا السَّيِّـَٔاتِ اَنْ نَجْعَلَهُمْ كَالَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِۙ سَوَٓاءً مَحْيَاهُمْ وَمَمَاتُهُمْۜ سَٓاءَ مَا يَحْكُمُونَ۟ ﴿ ٢١ ﴾ وَخَلَقَ اللّٰهُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ بِالْحَقِّ وَلِتُجْزٰى كُلُّ نَفْسٍ بِمَا كَسَبَتْ وَهُمْ لَا يُظْلَمُونَ ﴿ ٢٢ ﴾

سُورَةُالْجَاثِيَةِ  ٤٩٩ 
الجزء ٢٥
Câsiye Sûresi  499 
Cüz  25

14  (Habîbim!) O iman etmiş olan kimselere de ki: “Allah’ın (, kendilerinden evvel geçmiş olan din düşmanlarına yaptığı azaplara sahne olan) günlerini(n bir benzerinin başlarına geleceğinden korkmayan ve böyle bir şeyi) ummayan o kimseleri(n sözlü ve fiili ufak tefek eziyetlerini) bağışlasınlar (ve affedip görmezden gelsinler)! Tâ ki O (Allâh-u Te`âlâ), kazanmakta bulunmuş oldukları (sabır, göz yumma, öfkeyi yutma ve istenmedik şeylere katlanma gibi güzel) şeyler sebebiyle o değerli toplumu mükâfatlandırsın!
İbni Abbâs (Radıyallâhu anhümâ)`dan nakledildiğine göre; bu âyet-i kerîme Hazret-i Ömer (Radıyallâhu anh) hakkında inmiştir. Şöyle ki; Hicret`ten önce bir müşrik kendisine hakaret edince, o hemen onu yakalamak istemiş, bunun üzerine bu âyet-i kerîme inerek, eziyet verici ufak tefek şeylerin bir kısmını görmezden gelmeleri gerektiğine dikkat çekmiştir. Buna göre âyet-i celîlede bir nesh söz konusu değildir. Ama “Mekke dönemindeki güçsüzlükten dolayı bir müddet için kâfirlere karşılık vermeme” anlamında değerlendirenlere göre, cihat âyetiyle hükümsüz kalmıştır. (Âlûsî)

15  Her kim (namaz, oruç, hac, zekât gibi) salih bir amel işlerse, kendi nefsi içindir. Kim de kötü iş yaparsa, kendi aleyhinedir. (Kim senin yaptığı başkasına sorulacak değildir.) Sonra siz ancak Rabbinize döndürüleceksiniz. (O da size amellerinizin karşılığını verecektir.)

16  Andolsun ki; elbette Biz o (Tevrât) kitabı(nı), (insanlar arasında karar verme yetkisi ve fıkıh bilgisi anlamına gelen) hükmü ve peygamberliği İsrâîloğul larına verdik, (nitekim peygamberlerin çoğunu on lardan gönderdik,) kendilerini pek lezzetli ve helâl şeylerden rızıklandırdık, bir de onları o (kendi asırlarında bulunan) âlemler üzerine çok üstün kıldık.

17  Biz onlara o (din)(i) hakkında (ve âhir zaman peygamberinin alâmetleri hususunda) pek açık deliller de verdik, fakat onlar ilim kendilerine gel dikten sonra (hak ve hakikati bilmedikleri için değil,) ancak aralarındaki kıskançlıktan dolayı ayrılığa düştüler. (Habîbim!) Şüphesiz ki senin Rabbin, hakkında ihtilaf etmekte bulunmuş oldukları şeyler(den han gisinin doğru, hangisinin yanlış olduğu) hususunda kıyâmet günü onların arasında hüküm ver(mek üzere, haklıyı sevaba mazhar edip, haksıza azap ed)e cektir.

18  Sonra Biz seni o (din)(i) hakkında büyük bir şerî`at (ve İlâhî bir yol) üzere yerleştirdik. Artık sen ona iyice uy! Ama o (sana: “Babalarının dinine dön!” diyen Kureyş müşriklerinin ve Yahudi kabîlelerine mensup câ hil) kimselerin kötü arzularına (ve yan lış görüşle rine) hiç mi hiç uyma ki, onlar (hakikat adına hiçbir şey) bilmemektedirler!

19  Çünkü (onlara uyman durumunda Ben seni azaba çarptırdığım zaman,) şüphesiz ki onlar Allâh’tan (gelecek) hiçbir şeyi senden asla savuşturamazlar. Üstelik o zalimler; gerçekten de onların bir kıs mı diğer bir kısmın dostlarıdır. (Dolayısıyla onlarla dostluk eden ve kötü arzula rına uyanlar ancak onlar gibi zâ lim lerdir.) Allâh ise o takvâ sahibi kulların Velîsi’dir (; yar ve yardımcısıdır. O halde sen sadece Allâh- u Te`âlâ’yı dost edinmeye ve O’nun gayrinden tamamen yüz çe virmeye devam et)!

20  İşte bu (Kur’ân), insan lar(ın hak ve hakikati anlaması) için (kalp gözlerinin görmesini sağlayan) birtakım basîretlerdir. Yakînen inanmakta olan bir toplum için de büyük bir hidâyettir ve yüce bir rahmettir.

21  Yoksa o (şirk gibi) kötü şeyle ri kazanmış bulunan kimseler san dı(lar) mı ki Biz onları, (ina nıl ması ge reken meselelere hiç şüphesiz bir itikatla) iman etmiş olan ve (namaz, oruç, hac, zekât gibi) salih amel ler işlemiş bulunan o kimseler gibi (kılacağız da,) yaşamlarını ve ölümlerini eşit yapacağız? Karar vermekte oldukları bu şey pek kötü olmuştur.

22  Allâh gökleri ve yeri (, kullara imtihan yurdu olmaları gibi) hak(lı bir neden ve yüce bir hik met) ile yaratmıştır. Neticede her nefis ka zan mış olduğu şey sebebiyle cezalandırıla caktır ve onlar (, sevap ları eksiltilerek ya da gü nahları artırılarak) zulme uğ ratılma ya caklar dır!

Câsiye Sûresi  499 
Cüz  25
cihanyamaneren