HATA BİLDİRİMLERİNİZ İÇİN TIKLAYIN
سُورَةُالْبَقَرَةِ  ٥ 
الجزء ١

وَاِذْ قَالَ رَبُّكَ لِلْمَلٰٓئِكَةِ اِنّ۪ي جَاعِلٌ فِي الْاَرْضِ خَل۪يفَةًۜ قَالُٓوا اَتَجْعَلُ ف۪يهَا مَنْ يُفْسِدُ ف۪يهَا وَيَسْفِكُ الدِّمَٓاءَۚ وَنَحْنُ نُسَبِّحُ بِحَمْدِكَ وَنُقَدِّسُ لَكَۜ قَالَ اِنّ۪ٓي اَعْلَمُ مَا لَا تَعْلَمُونَ ﴿ ٣٠ ﴾ وَعَلَّمَ اٰدَمَ الْاَسْمَٓاءَ كُلَّهَا ثُمَّ عَرَضَهُمْ عَلَى الْمَلٰٓئِكَةِ فَقَالَ اَنْبِؤُ۫ن۪ي بِاَسْمَٓاءِ هٰٓؤُ۬لَٓاءِ اِنْ كُنْتُمْ صَادِق۪ينَ ﴿ ٣١ ﴾ قَالُوا سُبْحَانَكَ لَا عِلْمَ لَنَٓا اِلَّا مَا عَلَّمْتَنَاۜ اِنَّكَ اَنْتَ الْعَل۪يمُ الْحَك۪يمُ ﴿ ٣٢ ﴾ قَالَ يَٓا اٰدَمُ اَنْبِئْهُمْ بِاَسْمَٓائِهِمْۚ فَلَمَّٓا اَنْبَاَهُمْ بِاَسْمَٓائِهِمْۙ قَالَ اَلَمْ اَقُلْ لَكُمْ اِنّ۪ٓي اَعْلَمُ غَيْبَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَاَعْلَمُ مَا تُبْدُونَ وَمَا كُنْتُمْ تَكْتُمُونَ ﴿ ٣٣ ﴾ وَاِذْ قُلْنَا لِلْمَلٰٓئِكَةِ اسْجُدُوا لِاٰدَمَ فَسَجَدُٓوا اِلَّٓا اِبْل۪يسَۜ اَبٰى وَاسْتَكْبَرَ وَكَانَ مِنَ الْكَافِر۪ينَ ﴿ ٣٤ ﴾ وَقُلْنَا يَٓا اٰدَمُ اسْكُنْ اَنْتَ وَزَوْجُكَ الْجَنَّةَ وَكُلَا مِنْهَا رَغَدًا حَيْثُ شِئْتُمَاۖ وَلَا تَقْرَبَا هٰذِهِ الشَّجَرَةَ فَتَكُونَا مِنَ الظَّالِم۪ينَ ﴿ ٣٥ ﴾ فَاَزَلَّهُمَا الشَّيْطَانُ عَنْهَا فَاَخْرَجَهُمَا مِمَّا كَانَا ف۪يهِۖ وَقُلْنَا اهْبِطُوا بَعْضُكُمْ لِبَعْضٍ عَدُوٌّۚ وَلَكُمْ فِي الْاَرْضِ مُسْتَقَرٌّ وَمَتَاعٌ اِلٰى ح۪ينٍ ﴿ ٣٦ ﴾ فَتَلَقّٰٓى اٰدَمُ مِنْ رَبِّه۪ كَلِمَاتٍ فَتَابَ عَلَيْهِۜ اِنَّهُ هُوَ التَّوَّابُ الرَّح۪يمُ ﴿ ٣٧ ﴾

سُورَةُالْبَقَرَةِ  ٥ 
الجزء ١
Bakara Sûresi  5 
Cüz  1

30  (Hatırla!) Bir zamanı ki, Rabbin meleklere: “Muhakkak Ben yer(yüzün)de (, oranın imarı, insanların idaresi ve emirlerimin tebliğ ve icrasına yetkili olmak üzere, art arda gelecek neslin babası olan Âdem’i) bir halîfe (olarak) yaratıcıyım!” buyurmuştu da, onlar (itiraz kastıyla değil de, hikmetini öğrenmek için): “Orada bozgunculuk yapacak ve kanlar dökecek bir kimseyi mi yaratacaksın? Oysa biz dâima Sana (övgülerde bulunmakta, ortak, eş ve evlat gibi şanına yakışmayan bütün ayıp ve noksanlardan uzaklığını ifade etmek üzere) hamdinle tesbîhte bulunmaktayız ve sürekli Seni takdîs etmekteyiz!” demişlerdi. O (Allâh-u Te`âlâ): “(Âdem’in yaratılıp halîfe seçilmesindeki faydalarla ilgili) sizin bilemeyeceğiniz şeyleri şüphesiz ki Ben bilmekteyim!” buyurmuştu.

31  O (Allâh-u Te`âlâ), (meleklere Âdem’in üstünlüğünü göstermek için, kepçeye, çanağa varıncaya kadar varlıkların) isimleri(ni ve neye yaradıklarını) tümüyle Âdem’e öğretmişti. Sonra onları (; o isimlerin kendilerine takılmış olduğu varlıkları) meleklere arz etmişti de: “İşte şunların adlarını Bana bildirin! Eğer siz (günâhsızlık sıfatınızdan dolayı halîfeliğe daha lâyık olduğunuz fikrinde) sâdıklar olduysanız(, bunu ispatlamanız gerekir)! ” buyurmuştu.

32  (Melekler) demişlerdi ki: “(Sana bir şeyin gizli kalması ve hükmüne itiraz olunması gibi şânına yakışmayan bütün noksanlıklardan) tesbîh (ve tenzîh) Sana! Bizim için Senin bize öğretmiş olduğun şeylerden başka hiçbir bilgi yoktur. Şüphesiz ki (öğrenmekten münezzeh olan) Alîm de, (hükmünde yanlış bulunmayan yegâne hikmet sahibi) Hakîm de Sensin ancak Sen! (Bu yüzden biz, Senin öğretmene muhtacız ve Âdem’i halîfe seçmene râzıyız.)

33  O: “Ey Âdem! Bu (gösterile)n (varlık)ların isimlerini onlara haber ver!” buyurmuştu. Bunun üzerine o (Âdem) onlara bunların isimlerini haber verince, (Allâh-u Te`âlâ) buyurmuştu ki: “Ben size: ‘Göklerin ve yerin ğaybını(; gizlilerini, olmuş ve olacak her şeyi) şüphesiz ki Ben bilmekteyim! (Âdem’in hilâfetine itirazınıza dâir) açıklamakta olduklarınızı da, (Benim sizden daha kıymetli kullar yaratmayacağım hususunda içinizde) gizlemekte bulunduklarınızı da yine Ben bilmekteyim!’ dememiş miydim?”

34  (Yâd et!) O zamanı ki Biz meleklere (ve cinlere): “(Şerefini ikrar ettiğinizi göstermek ve onu selamlamak üzere) Âdem’e (kıble olarak yönelip, Allâh’a) secde edin!” buyurmuştuk da, onlar(ın hepsi) hemen secde etmişlerdi. Ancak İblîs (direnip, secdeden) kaçındı ve iyice büyüklendi. Zaten o (ilmi ezelîde bedbahtlığı bilinen) kâfirlerdendi.

35  (Böylece) Biz: “Ey Âdem! Sen ve eşin cennete yerleş(in), ikiniz de onda (bulunan yiyeceklerde)n dilediğiniz yerde (engellenmeksizin, lezzetlice ve) bolca yiyin! İşte şu ağaca ise yaklaş(ıp ürününden yemeye kalkış)mayın, sonra ikiniz de (nefislerinize zarar vererek, kendilerine yazık eden) zâlimlerden olursunuz.” buyurduk.

36  Derken şeytan ikisini de (ağaçtan yemeye teşvik ederek) ondan sebep (yanlışa ve) zelleye sevk etti ve içinde bulundukları (cennet nimetlerinden ibaret o güzelim) şeylerden onları çıkardı. (O zaman) Biz de: “(Ey Âdem ile Havvâ ve ey İblîs! Zürriyetlerinizin birbirlerine karşı sergileyeceği düşmanlık, zulüm ve azgınlıklar yüzünden) bir kısmınız(ın) diğer bir kısm( ınız)a düşman ol(ması takdir edilmiş ol)arak (cennetten) inin. (Ecelinizin gelip çatacağı belirli) bir zamana kadar yer(yüzün)de sizin için bir yerleşim yeri ve bir yaşantı vardır.” buyurduk.

37  Bunun üzerine Âdem Rabbinden birtakım kelimeler öğrenip (onları) kabulle karşıladı (ve o dualarla Rabbine yalvarmaya başladı), O da hemen onun tevbesini kabul etti. Çünkü şüphesiz (tevbe etmeleri için kullarına çokça yardım eden ve tevbe ettiklerinde bolca kabul buyuran) Tevvâb da, (onlara son derece merhamet eden) Rahîm de O’dur; ancak O!

Bakara Sûresi  5 
Cüz  1
cihanyamaneren