v02.01.25 Geliştirme Notları
Câsiye Sûresi
501
Cuz 26
33﴿ Yapmış oldukları şeylerin kötü olanları(nın acı azapları) böylece onlara belirmiştir ve kendisiyle sürekli alay eder oldukları (cezâlar ve azaplarla ilgili) şeyler onları kuşatmıştır.
34﴿ (Kıyâmet günü kâfirlere) buyruldu ki: “Siz (dünyâda) işte bu gününüze kavuşma(nız için hazırlamanız lâzım gelen îmân ve takvâ)yı unuttuğunuz gibi, bugün de Biz sizi (azap içerisinde) terk ediyoruz. (Bundan sonra) barınağınız ise ancak o (cehennem) ateş(i)dir, sizin için yardımcılardan hiçbir kimse de yoktur!
35﴿ İşte size! Bu (azap), şu sebepledir ki; gerçekten siz Allâh’ın âyetlerini (dikkatle dinleyecek yerde, onları) bir alay (malzemesi) edinmiştiniz ve o en alçak (dünyâ) hayât(ı) sizi aldatmıştı (da, ondan başka bir hayat yok sanmıştınız).” Artık bugün onlar o (cehennem ateşinin azâbı)ndan çıkarılmayacaklardır ve (dünyâda olduğu gibi) onlar(a: “Tevbe edin de Rabbinizin rızâsını kazanın” denilerek) kendilerinden (Allâh-u Te‘âlâ’yı) râzı etmeleri istenecek (kimseler) olmadılar.
36﴿ Artık bütün (nîmetlerin sâdece Allâh-u Te‘âlâ tarafından gönderildiği husûsu gün gibi ortaya çıktığına göre, tüm övgüler ve) hamdler, göklerin Rabbi, yerin Rabbi ve tüm âlemlerin Rabbi olan Allâh’a mahsustur.
37﴿ Zâten göklerde ve yerde (eserleri âşikâr olduğu üzere, mülk ve saltanat, hiçbir şeye boyun eğmeyen bir yücelik ve) büyüklük ancak O (Allâh-u Azîmüşşâ)na âittir ve ancak O (hiç yenilmeyecek yegâne güce sâhip bir) Azîz’dir, (kazâ ve kaderlerinin tümünde hikmet ve isâbet sâhibi bir) Hakîm’dir.



KIRKALTINCI SÛRE-İ CELİLE
el-Ahkâf
SÛRE-İ CELîLESİ

Mekkî (Mekke-i Mükerreme döneminde inmiş)dir. 10, 15-18 ve 35. âyet-i kerîmeler Medîne’de nâzil olmuştur. 35 ayettir.
Rahmân ve Rahîm olan Allâh’ın ismiyle!
1﴿ Hâ! Mîm! Müfessirler bu gibi hurûf-u mukatta‘anın tefsîrinde şöyle demişlerdir: (اَللّٰهُ أَعْلَمُ بِمُرَادِهِ بِذٰلِكَ) “Bu harfler müteşâbih âyetlerden olduğu için bunlardan murâdının ne olduğunu ziyâdesiyle bilen ancak Allâh’tır.”
2﴿ O (yüce) Kitâb’ın indirilişi, O (saltanatında çok güçlü olup, Kitâb’ına inanmayanlardan intikam alma gücüne sâhip bir) Azîz ve Hakîm (olarak bütün hükümleri yerli yerince tâyin eden) Allâh (tarafın)-dandır.
3﴿ Biz göklerle yeri ve ikisi arasındaki şeyleri (boşu boşuna değil) ancak (mükelleflere imtihan yurdu olma vasfı gibi, yaratılmalarını uygun kılan) hak(lı bir hikmet) ile ve (sürelerinin son bulması için takdîr edilip) adı konulmuş bir ecel (ve süre) ile yarattık. Ama o kâfir olmuş kimseler (bunca âlemlerin ne hikmetle yaratıldığını hiç düşünmezler, üstelik) uyarılmış oldukları (dirilme ve hesâba çekilme gibi) şeyler(e inanıp önem vermek)den yüz çevirici kimselerdir.
4﴿ (Habîbim! O müşriklere) de ki: “Gördünüz mü; Allâh(ı bırakıp da O’n)dan başka tapmakta olduğunuz o (âciz) şeyleri?! Gösterin bana ki; onlar yerden hangi bir şeyi yaratmışlar yoksa onlar için gökler(in yaratılışında ve yönetimin)de bir ortaklık mı var?! İşte bu (tevhîdi açıklayan ve şirki iptal eden Kur’â)ndan önce (dîninizin doğruluğunu gösteren İlâhî) bir kitap (varsa) ya da (putların ibâdeti hak ettiğine dâir evvelkilerin bilgilerinden) en ufak bir ilim kalıntısı (mevcutsa, onları) bana getirin (de göreyim)! Eğer (dâvânızda) doğru söyleyen kimseler olduysanız (bu konuda bana bir delil getirmeniz gerekir).
5﴿ Zâten kim o kişiden daha ziyâde (doğru yoldan) sapıtıcıdır ki; Allâh’ı bırakıp da, kıyâmet gününe kadar kendisin(in hiçbir isteğin)e aslâ cevap veremeyecek olan (putlar, cinler, şeytanlar, melekler ve bâzı peygamberler gibi ilâh olmayan) kimselere ibâdet etmektedir?! Üstelik bu (tapınıla)nlar o (tapa)nların duâsından bile gâfil (ve habersiz şey)lerdir! Tasavvuf ve tevessül karşıtı bâzı kimselerin bu ve benzeri âyetleri, mürşitlerine râbıta yapan veyâ Allâh-u Te‘âlâ nezdinde yüksek mertebe sâhibi olduğuna dâir hüsn-ü zanda bulunulan kişilerin kabirlerini ziyâret edip, onların yüzü suyu hürmetine Allâh-u Te‘âlâ’dan bâzı isteklerde bulunan kişilerin aleyhine bir delilmiş gibi ortaya atmaları, ilgisiz bir şeyi konuya katmaktan başka bir şey değildir. Zîrâ bu âyet-i kerîme Allâh’ı bırakıp da başkalarına tapanların, onlara yalvarışından bahsetmektedir. Tevessül ehli ise, Allâh-u Te‘âlâ’ya ibâdet ve duâyı hiçbir sûretle terk etmemekte, peygamberleri ve velîleri ise yine Allâh-u Te‘âlâ’nın: “Sizi O’na ulaştıracak vesîle arayın” (el-Mâide Sûresi:35) emri gereği, Allâh-u Te‘âlâ’ya yaptıkları duânın kabûlüne bir aracı edinmektedirler.
سُورَةُ الْجَاثِيَةِ
الجزء ٢٦
٥٠١
وَبَدَا لَهُمْ سَيِّـَٔاتُ مَا عَمِلُوا وَحَاقَ بِهِمْ مَا كَانُوا بِه۪ يَسْتَهْزِؤُ۫نَ ﴿٣٣
وَق۪يلَ الْيَوْمَ نَنْسٰيكُمْ كَمَا نَس۪يتُمْ لِقَٓاءَ يَوْمِكُمْ هٰذَا وَمَأْوٰيكُمُ النَّارُ وَمَا لَكُمْ مِنْ نَاصِر۪ينَ ﴿٣٤
ذٰلِكُمْ بِاَنَّكُمُ اتَّخَذْتُمْ اٰيَاتِ اللّٰهِ هُزُوًا وَغَرَّتْكُمُ الْحَيٰوةُ الدُّنْيَاۚ فَالْيَوْمَ لَا يُخْرَجُونَ مِنْهَا وَلَا هُمْ يُسْتَعْتَبُونَ ﴿٣٥
فَلِلّٰهِ الْحَمْدُ رَبِّ السَّمٰوَاتِ وَرَبِّ الْاَرْضِ رَبِّ الْعَالَم۪ينَ ﴿٣٦
وَلَهُ الْكِبْرِيَٓاءُ فِي السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۖ وَهُوَ الْعَز۪يزُ الْحَك۪يمُ ﴿٣٧
سُورَةُالْاَحْقَافِ
بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ
حٰمٓ ﴿١
تَنْز۪يلُ الْكِتَابِ مِنَ اللّٰهِ الْعَز۪يزِ الْحَك۪يمِ ﴿٢
مَا خَلَقْنَا السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ وَمَا بَيْنَهُمَٓا اِلَّا بِالْحَقِّ وَاَجَلٍ مُسَمًّىۜ وَالَّذ۪ينَ كَفَرُوا عَمَّٓا اُنْذِرُوا مُعْرِضُونَ ﴿٣
قُلْ اَرَاَيْتُمْ مَا تَدْعُونَ مِنْ دُونِ اللّٰهِ اَرُون۪ي مَاذَا خَلَقُوا مِنَ الْاَرْضِ اَمْ لَهُمْ شِرْكٌ فِي السَّمٰوَاتِۜ ا۪يتُون۪ي بِكِتَابٍ مِنْ قَبْلِ هٰذَٓا اَوْ اَثَارَةٍ مِنْ عِلْمٍ اِنْ كُنْتُمْ صَادِق۪ينَ ﴿٤
وَمَنْ اَضَلُّ مِمَّنْ يَدْعُوا مِنْ دُونِ اللّٰهِ مَنْ لَا يَسْتَج۪يبُ لَهُٓ اِلٰى يَوْمِ الْقِيٰمَةِ وَهُمْ عَنْ دُعَٓائِهِمْ غَافِلُونَ ﴿٥
Câsiye Sûresi
501
Cuz 26
وَبَدَا لَهُمْ سَيِّـَٔاتُ مَا عَمِلُوا وَحَاقَ بِهِمْ مَا كَانُوا بِه۪ يَسْتَهْزِؤُ۫نَ ﴿٣٣
33﴿ Yapmış oldukları şeylerin kötü olanları(nın acı azapları) böylece onlara belirmiştir ve kendisiyle sürekli alay eder oldukları (cezâlar ve azaplarla ilgili) şeyler onları kuşatmıştır.
وَق۪يلَ الْيَوْمَ نَنْسٰيكُمْ كَمَا نَس۪يتُمْ لِقَٓاءَ يَوْمِكُمْ هٰذَا وَمَأْوٰيكُمُ النَّارُ وَمَا لَكُمْ مِنْ نَاصِر۪ينَ ﴿٣٤
34﴿ (Kıyâmet günü kâfirlere) buyruldu ki: “Siz (dünyâda) işte bu gününüze kavuşma(nız için hazırlamanız lâzım gelen îmân ve takvâ)yı unuttuğunuz gibi, bugün de Biz sizi (azap içerisinde) terk ediyoruz. (Bundan sonra) barınağınız ise ancak o (cehennem) ateş(i)dir, sizin için yardımcılardan hiçbir kimse de yoktur!
ذٰلِكُمْ بِاَنَّكُمُ اتَّخَذْتُمْ اٰيَاتِ اللّٰهِ هُزُوًا وَغَرَّتْكُمُ الْحَيٰوةُ الدُّنْيَاۚ فَالْيَوْمَ لَا يُخْرَجُونَ مِنْهَا وَلَا هُمْ يُسْتَعْتَبُونَ ﴿٣٥
35﴿ İşte size! Bu (azap), şu sebepledir ki; gerçekten siz Allâh’ın âyetlerini (dikkatle dinleyecek yerde, onları) bir alay (malzemesi) edinmiştiniz ve o en alçak (dünyâ) hayât(ı) sizi aldatmıştı (da, ondan başka bir hayat yok sanmıştınız).” Artık bugün onlar o (cehennem ateşinin azâbı)ndan çıkarılmayacaklardır ve (dünyâda olduğu gibi) onlar(a: “Tevbe edin de Rabbinizin rızâsını kazanın” denilerek) kendilerinden (Allâh-u Te‘âlâ’yı) râzı etmeleri istenecek (kimseler) olmadılar.
فَلِلّٰهِ الْحَمْدُ رَبِّ السَّمٰوَاتِ وَرَبِّ الْاَرْضِ رَبِّ الْعَالَم۪ينَ ﴿٣٦
36﴿ Artık bütün (nîmetlerin sâdece Allâh-u Te‘âlâ tarafından gönderildiği husûsu gün gibi ortaya çıktığına göre, tüm övgüler ve) hamdler, göklerin Rabbi, yerin Rabbi ve tüm âlemlerin Rabbi olan Allâh’a mahsustur.
وَلَهُ الْكِبْرِيَٓاءُ فِي السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۖ وَهُوَ الْعَز۪يزُ الْحَك۪يمُ ﴿٣٧
37﴿ Zâten göklerde ve yerde (eserleri âşikâr olduğu üzere, mülk ve saltanat, hiçbir şeye boyun eğmeyen bir yücelik ve) büyüklük ancak O (Allâh-u Azîmüşşâ)na âittir ve ancak O (hiç yenilmeyecek yegâne güce sâhip bir) Azîz’dir, (kazâ ve kaderlerinin tümünde hikmet ve isâbet sâhibi bir) Hakîm’dir.




KIRKALTINCI SÛRE-İ CELİLE
el-Ahkâf
SÛRE-İ CELîLESİ

Mekkî (Mekke-i Mükerreme döneminde inmiş)dir. 10, 15-18 ve 35. âyet-i kerîmeler Medîne’de nâzil olmuştur. 35 ayettir.
Rahmân ve Rahîm olan Allâh’ın ismiyle!
حٰمٓ ﴿١
1﴿ Hâ! Mîm! Müfessirler bu gibi hurûf-u mukatta‘anın tefsîrinde şöyle demişlerdir: (اَللّٰهُ أَعْلَمُ بِمُرَادِهِ بِذٰلِكَ) “Bu harfler müteşâbih âyetlerden olduğu için bunlardan murâdının ne olduğunu ziyâdesiyle bilen ancak Allâh’tır.”
تَنْز۪يلُ الْكِتَابِ مِنَ اللّٰهِ الْعَز۪يزِ الْحَك۪يمِ ﴿٢
2﴿ O (yüce) Kitâb’ın indirilişi, O (saltanatında çok güçlü olup, Kitâb’ına inanmayanlardan intikam alma gücüne sâhip bir) Azîz ve Hakîm (olarak bütün hükümleri yerli yerince tâyin eden) Allâh (tarafın)-dandır.
مَا خَلَقْنَا السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ وَمَا بَيْنَهُمَٓا اِلَّا بِالْحَقِّ وَاَجَلٍ مُسَمًّىۜ وَالَّذ۪ينَ كَفَرُوا عَمَّٓا اُنْذِرُوا مُعْرِضُونَ ﴿٣
3﴿ Biz göklerle yeri ve ikisi arasındaki şeyleri (boşu boşuna değil) ancak (mükelleflere imtihan yurdu olma vasfı gibi, yaratılmalarını uygun kılan) hak(lı bir hikmet) ile ve (sürelerinin son bulması için takdîr edilip) adı konulmuş bir ecel (ve süre) ile yarattık. Ama o kâfir olmuş kimseler (bunca âlemlerin ne hikmetle yaratıldığını hiç düşünmezler, üstelik) uyarılmış oldukları (dirilme ve hesâba çekilme gibi) şeyler(e inanıp önem vermek)den yüz çevirici kimselerdir.
قُلْ اَرَاَيْتُمْ مَا تَدْعُونَ مِنْ دُونِ اللّٰهِ اَرُون۪ي مَاذَا خَلَقُوا مِنَ الْاَرْضِ اَمْ لَهُمْ شِرْكٌ فِي السَّمٰوَاتِۜ ا۪يتُون۪ي بِكِتَابٍ مِنْ قَبْلِ هٰذَٓا اَوْ اَثَارَةٍ مِنْ عِلْمٍ اِنْ كُنْتُمْ صَادِق۪ينَ ﴿٤
4﴿ (Habîbim! O müşriklere) de ki: “Gördünüz mü; Allâh(ı bırakıp da O’n)dan başka tapmakta olduğunuz o (âciz) şeyleri?! Gösterin bana ki; onlar yerden hangi bir şeyi yaratmışlar yoksa onlar için gökler(in yaratılışında ve yönetimin)de bir ortaklık mı var?! İşte bu (tevhîdi açıklayan ve şirki iptal eden Kur’â)ndan önce (dîninizin doğruluğunu gösteren İlâhî) bir kitap (varsa) ya da (putların ibâdeti hak ettiğine dâir evvelkilerin bilgilerinden) en ufak bir ilim kalıntısı (mevcutsa, onları) bana getirin (de göreyim)! Eğer (dâvânızda) doğru söyleyen kimseler olduysanız (bu konuda bana bir delil getirmeniz gerekir).
وَمَنْ اَضَلُّ مِمَّنْ يَدْعُوا مِنْ دُونِ اللّٰهِ مَنْ لَا يَسْتَج۪يبُ لَهُٓ اِلٰى يَوْمِ الْقِيٰمَةِ وَهُمْ عَنْ دُعَٓائِهِمْ غَافِلُونَ ﴿٥
5﴿ Zâten kim o kişiden daha ziyâde (doğru yoldan) sapıtıcıdır ki; Allâh’ı bırakıp da, kıyâmet gününe kadar kendisin(in hiçbir isteğin)e aslâ cevap veremeyecek olan (putlar, cinler, şeytanlar, melekler ve bâzı peygamberler gibi ilâh olmayan) kimselere ibâdet etmektedir?! Üstelik bu (tapınıla)nlar o (tapa)nların duâsından bile gâfil (ve habersiz şey)lerdir! Tasavvuf ve tevessül karşıtı bâzı kimselerin bu ve benzeri âyetleri, mürşitlerine râbıta yapan veyâ Allâh-u Te‘âlâ nezdinde yüksek mertebe sâhibi olduğuna dâir hüsn-ü zanda bulunulan kişilerin kabirlerini ziyâret edip, onların yüzü suyu hürmetine Allâh-u Te‘âlâ’dan bâzı isteklerde bulunan kişilerin aleyhine bir delilmiş gibi ortaya atmaları, ilgisiz bir şeyi konuya katmaktan başka bir şey değildir. Zîrâ bu âyet-i kerîme Allâh’ı bırakıp da başkalarına tapanların, onlara yalvarışından bahsetmektedir. Tevessül ehli ise, Allâh-u Te‘âlâ’ya ibâdet ve duâyı hiçbir sûretle terk etmemekte, peygamberleri ve velîleri ise yine Allâh-u Te‘âlâ’nın: “Sizi O’na ulaştıracak vesîle arayın” (el-Mâide Sûresi:35) emri gereği, Allâh-u Te‘âlâ’ya yaptıkları duânın kabûlüne bir aracı edinmektedirler.