v02.01.25 Geliştirme Notları
Muhammed Sûresi
508
Cuz 26
20﴿ (Habîbim!) O îmân etmiş olan kimseler de (bol sevâba nâil olma arzusuyla cihâda düşkünlüklerinden dolayı): “(Cihâdı emreden) bir sûre indirilseydi ya” der(ler). Ama mânâsı açık(ça belli olup, değişik anlamlara çekilme ihtimâli bulunmayan) bir sûre indirilip de onda (kâfirlerle) savaş(tan) bahsedildiği zaman, kalplerinde (nifak ve îmân zâfiyeti gibi) bir tür hastalık bulunan o kimseleri, ölüm (endişesin)den dolayı üzerine baygınlık gelen bir kişinin bakışıyla (ardında bırakacağı şeylere karşı hırslı ama göreceği kötü şeylere karşı endişeli bir şekilde) sana bakarlarken görürsün. Artık (şer ve) helâk onlara en yakın şey olsun (da, şerler peşlerini bırakmasın).
21﴿ (Cihatla emrolundukları zaman o emre) itâat etmek ve (emir tutmayı ifâde eden, meşrû ve güzel olarak bilinen) mârûf bir söz (söylemek, elbette kendileri için çok daha iyi olacaktır). İşte o (cihâd)(i) ciddileştiği zaman (münâfıklar sürekli karşı geldiler ve evvelce verdikleri sözleri bozdular)! Ama onlar Allâh’a (verdikleri sözde) sadâkat gösterselerdi elbette bu (söze sâdık kalmak) kendileri için çok hayırlı olurdu.
22﴿ (Ey münâfıklar! Sizin dünyâya düşkünlüğünüz ve makam-mevki hırsınız herkes tarafından bilindiği için insanlar sizin imkânlara kavuştuğunuzda neler yapacağınızı tahmin etmektedir.) Artık (insanların idârî işlerini ve) yönetimi(ni) üstlendiğiniz zaman o yer(yüzün)de (haksız kazançlar elde ederek, işinize gelmeyen insanları öldürterek ve birtakım günahlara bulaşarak) fesat çıkarmanızı ve akrabâ ilişkilerinizi tamâmen parçalamanızı siz de umdunuz (ve arzuladınız) değil mi?!
23﴿ (Habîbim!) İşte sana! Onlar ancak öyle (mahrum) kimselerdir ki; Allâh onlara lânet etmiştir (rahmetinden ve cennetinden uzak etmiştir) de akabinde onları (hakkı işitmekten) sağır etmiştir ve gözlerini (hakîkati görmekten) kör etmiştir. (Çünkü onlar sâhip oldukları arzu ve gücü, gerçekleri dinleyip anlama yönünde sarf etmemişlerdir.)
24﴿ Hâlâ onlar Kur’ân’ı inceden inceye hiç mi düşünmüyorlar (ki, bunca caydırıcı nasîhatlere rağmen bu duruma düşebiliyorlar)?! Yoksa birtakım (katı ve câhil) kalpler üzerinde kendi(lerine âit, uygun ve münâsip) kilitleri mi var?!
25﴿ O (münâfık) kimseler ki, hidâyet(e ve İslâm’ın hak olduğu inancına ulaştıran deliller) kendilerine iyice belirdikten sonra arkaları üzere (eski kâfirliklerine dönerek) irtidâd (ettiklerini açık) etmiştirler, şüphesiz ki şeytan (büyük günahlar işlemeyi) onlara süslü göstermiştir ve (türlü türlü vesveselerle) onlara uzun uzun (yaşayacakları ve birçok nîmetlere kavuşacaklarına dâir birtakım asılsız) kuruntular vermiştir.
26﴿ (Habîbim!) İşte sana! (Onların) bu (şekilde dinden dönmelerini açık etmeleri) şu sebepledir ki, gerçekten onlar Allâh’ın peyderpey indirmiş olduğu şeyi(n hak olduğunu bile bile kıskançlıkları yüzünden onu) kerîh (ve çirkin) görmüş olan o (Kureyza ve Nadîr Yahûdîlerinden olan) kimselere: “(Muhammed’in aleyhine ittifak gibi) bâzı işler(iniz)de muhakkak size itâat edeceğiz” demiştiler. Ama Allâh onların (bu sözü Yahûdîlere) gizl(ice söyl)emesini (çok iyi) bilmekteydi. Bu âyet-i celîleler birtakım münâfıklar hakkında inmiştir ki; onlar önce Müslüman olmuştular, daha sonra ise kalplerine nifak girmişti. Nitekim Haşr Sûresi’nin 11. âyet-i kerîmesinde; onların Ehl-i Kitâb olan kâfir kardeşlerine: “Siz sürgün edilirseniz, elbette biz de sizinle çıkacağız, sizin hakkınızda ebediyyen kimseyi dinlemeyeceğiz ve sizinle savaşılırsa mutlaka size yardım edeceğiz” dedikleri zikredilmiştir.
27﴿ Artık (ölüm meleği Azrâîl ve yardımcıları olan) melekler (demir kamçılarla) onların yüzlerine ve arkalarına vura vura onları vefât ettirdikleri zaman (onların durumu) nasıl (olacak, onlar o anda ne yapacaklar ve nasıl kurtulacaklar)?!
28﴿ (Habîbim!) İşte sana! Bu (korkunç ölüm), şu sebepledir ki; gerçekten onlar Allâh’ı gazaplandırmış olan (kâfirlik ve günahlar gibi kötü) şeylerin ardına iyice düştüler ve O’nun rızâsını (kazandıracak îmân ve tâatleri) kerih (ve çirkin) gördüler de bu sebeple O da onların (iyilik nâmına yapmış oldukları) amellerini (sevapsız bırakarak) boşa çıkardı.
29﴿ Yoksa kalplerinde bir tür hastalık (münâfıklık ve şüphecilik illeti) bulunan o kimseler şunu sandı mı ki; Allâh onların (Müslümanlara karşı taşıdıkları) şiddetli kinlerini (ve kıskançlıklarını birtakım alâmetlerle) aslâ (açığa) çıkarmayacaktır.
سُورَةُ مُحَمَّدٍ
الجزء ٢٦
٥٠٨
وَيَقُولُ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لَوْلَا نُزِّلَتْ سُورَةٌۚ فَاِذَٓا اُنْزِلَتْ سُورَةٌ مُحْكَمَةٌ وَذُكِرَ ف۪يهَا الْقِتَالُۙ رَاَيْتَ الَّذ۪ينَ ف۪ي قُلُوبِهِمْ مَرَضٌ يَنْظُرُونَ اِلَيْكَ نَظَرَ الْمَغْشِيِّ عَلَيْهِ مِنَ الْمَوْتِۜ فَاَوْلٰى لَهُمْۚ ﴿٢٠
طَاعَةٌ وَقَوْلٌ مَعْرُوفٌ۠ فَاِذَا عَزَمَ الْاَمْرُ۠ فَلَوْ صَدَقُوا اللّٰهَ لَكَانَ خَيْرًا لَهُمْۚ ﴿٢١
فَهَلْ عَسَيْتُمْ اِنْ تَوَلَّيْتُمْ اَنْ تُفْسِدُوا فِي الْاَرْضِ وَتُقَطِّعُٓوا اَرْحَامَكُمْ ﴿٢٢
اُو۬لٰٓئِكَ الَّذ۪ينَ لَعَنَهُمُ اللّٰهُ فَاَصَمَّهُمْ وَاَعْمٰٓى اَبْصَارَهُمْ ﴿٢٣
اَفَلَا يَتَدَبَّرُونَ الْقُرْاٰنَ اَمْ عَلٰى قُلُوبٍ اَقْفَالُهَا ﴿٢٤
اِنَّ الَّذ۪ينَ ارْتَدُّوا عَلٰٓى اَدْبَارِهِمْ مِنْ بَعْدِ مَا تَبَيَّنَ لَهُمُ الْهُدَىۙ الشَّيْطَانُ سَوَّلَ لَهُمْۜ وَاَمْلٰى لَهُمْ ﴿٢٥
ذٰلِكَ بِاَنَّهُمْ قَالُوا لِلَّذ۪ينَ كَرِهُوا مَا نَزَّلَ اللّٰهُ سَنُط۪يعُكُمْ ف۪ي بَعْضِ الْاَمْرِۚ وَاللّٰهُ يَعْلَمُ اِسْرَارَهُمْ ﴿٢٦
فَكَيْفَ اِذَا تَوَفَّتْهُمُ الْمَلٰٓئِكَةُ يَضْرِبُونَ وُجُوهَهُمْ وَاَدْبَارَهُمْ ﴿٢٧
ذٰلِكَ بِاَنَّهُمُ اتَّبَعُوا مَٓا اَسْخَطَ اللّٰهَ وَكَرِهُوا رِضْوَانَهُ فَاَحْبَطَ اَعْمَالَهُمْ۟ ﴿٢٨
اَمْ حَسِبَ الَّذ۪ينَ ف۪ي قُلُوبِهِمْ مَرَضٌ اَنْ لَنْ يُخْرِجَ اللّٰهُ اَضْغَانَهُمْ ﴿٢٩
Muhammed Sûresi
508
Cuz 26
وَيَقُولُ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لَوْلَا نُزِّلَتْ سُورَةٌۚ فَاِذَٓا اُنْزِلَتْ سُورَةٌ مُحْكَمَةٌ وَذُكِرَ ف۪يهَا الْقِتَالُۙ رَاَيْتَ الَّذ۪ينَ ف۪ي قُلُوبِهِمْ مَرَضٌ يَنْظُرُونَ اِلَيْكَ نَظَرَ الْمَغْشِيِّ عَلَيْهِ مِنَ الْمَوْتِۜ فَاَوْلٰى لَهُمْۚ ﴿٢٠
20﴿ (Habîbim!) O îmân etmiş olan kimseler de (bol sevâba nâil olma arzusuyla cihâda düşkünlüklerinden dolayı): “(Cihâdı emreden) bir sûre indirilseydi ya” der(ler). Ama mânâsı açık(ça belli olup, değişik anlamlara çekilme ihtimâli bulunmayan) bir sûre indirilip de onda (kâfirlerle) savaş(tan) bahsedildiği zaman, kalplerinde (nifak ve îmân zâfiyeti gibi) bir tür hastalık bulunan o kimseleri, ölüm (endişesin)den dolayı üzerine baygınlık gelen bir kişinin bakışıyla (ardında bırakacağı şeylere karşı hırslı ama göreceği kötü şeylere karşı endişeli bir şekilde) sana bakarlarken görürsün. Artık (şer ve) helâk onlara en yakın şey olsun (da, şerler peşlerini bırakmasın).
طَاعَةٌ وَقَوْلٌ مَعْرُوفٌ۠ فَاِذَا عَزَمَ الْاَمْرُ۠ فَلَوْ صَدَقُوا اللّٰهَ لَكَانَ خَيْرًا لَهُمْۚ ﴿٢١
21﴿ (Cihatla emrolundukları zaman o emre) itâat etmek ve (emir tutmayı ifâde eden, meşrû ve güzel olarak bilinen) mârûf bir söz (söylemek, elbette kendileri için çok daha iyi olacaktır). İşte o (cihâd)(i) ciddileştiği zaman (münâfıklar sürekli karşı geldiler ve evvelce verdikleri sözleri bozdular)! Ama onlar Allâh’a (verdikleri sözde) sadâkat gösterselerdi elbette bu (söze sâdık kalmak) kendileri için çok hayırlı olurdu.
فَهَلْ عَسَيْتُمْ اِنْ تَوَلَّيْتُمْ اَنْ تُفْسِدُوا فِي الْاَرْضِ وَتُقَطِّعُٓوا اَرْحَامَكُمْ ﴿٢٢
22﴿ (Ey münâfıklar! Sizin dünyâya düşkünlüğünüz ve makam-mevki hırsınız herkes tarafından bilindiği için insanlar sizin imkânlara kavuştuğunuzda neler yapacağınızı tahmin etmektedir.) Artık (insanların idârî işlerini ve) yönetimi(ni) üstlendiğiniz zaman o yer(yüzün)de (haksız kazançlar elde ederek, işinize gelmeyen insanları öldürterek ve birtakım günahlara bulaşarak) fesat çıkarmanızı ve akrabâ ilişkilerinizi tamâmen parçalamanızı siz de umdunuz (ve arzuladınız) değil mi?!
اُو۬لٰٓئِكَ الَّذ۪ينَ لَعَنَهُمُ اللّٰهُ فَاَصَمَّهُمْ وَاَعْمٰٓى اَبْصَارَهُمْ ﴿٢٣
23﴿ (Habîbim!) İşte sana! Onlar ancak öyle (mahrum) kimselerdir ki; Allâh onlara lânet etmiştir (rahmetinden ve cennetinden uzak etmiştir) de akabinde onları (hakkı işitmekten) sağır etmiştir ve gözlerini (hakîkati görmekten) kör etmiştir. (Çünkü onlar sâhip oldukları arzu ve gücü, gerçekleri dinleyip anlama yönünde sarf etmemişlerdir.)
اَفَلَا يَتَدَبَّرُونَ الْقُرْاٰنَ اَمْ عَلٰى قُلُوبٍ اَقْفَالُهَا ﴿٢٤
24﴿ Hâlâ onlar Kur’ân’ı inceden inceye hiç mi düşünmüyorlar (ki, bunca caydırıcı nasîhatlere rağmen bu duruma düşebiliyorlar)?! Yoksa birtakım (katı ve câhil) kalpler üzerinde kendi(lerine âit, uygun ve münâsip) kilitleri mi var?!
اِنَّ الَّذ۪ينَ ارْتَدُّوا عَلٰٓى اَدْبَارِهِمْ مِنْ بَعْدِ مَا تَبَيَّنَ لَهُمُ الْهُدَىۙ الشَّيْطَانُ سَوَّلَ لَهُمْۜ وَاَمْلٰى لَهُمْ ﴿٢٥
25﴿ O (münâfık) kimseler ki, hidâyet(e ve İslâm’ın hak olduğu inancına ulaştıran deliller) kendilerine iyice belirdikten sonra arkaları üzere (eski kâfirliklerine dönerek) irtidâd (ettiklerini açık) etmiştirler, şüphesiz ki şeytan (büyük günahlar işlemeyi) onlara süslü göstermiştir ve (türlü türlü vesveselerle) onlara uzun uzun (yaşayacakları ve birçok nîmetlere kavuşacaklarına dâir birtakım asılsız) kuruntular vermiştir.
ذٰلِكَ بِاَنَّهُمْ قَالُوا لِلَّذ۪ينَ كَرِهُوا مَا نَزَّلَ اللّٰهُ سَنُط۪يعُكُمْ ف۪ي بَعْضِ الْاَمْرِۚ وَاللّٰهُ يَعْلَمُ اِسْرَارَهُمْ ﴿٢٦
26﴿ (Habîbim!) İşte sana! (Onların) bu (şekilde dinden dönmelerini açık etmeleri) şu sebepledir ki, gerçekten onlar Allâh’ın peyderpey indirmiş olduğu şeyi(n hak olduğunu bile bile kıskançlıkları yüzünden onu) kerîh (ve çirkin) görmüş olan o (Kureyza ve Nadîr Yahûdîlerinden olan) kimselere: “(Muhammed’in aleyhine ittifak gibi) bâzı işler(iniz)de muhakkak size itâat edeceğiz” demiştiler. Ama Allâh onların (bu sözü Yahûdîlere) gizl(ice söyl)emesini (çok iyi) bilmekteydi. Bu âyet-i celîleler birtakım münâfıklar hakkında inmiştir ki; onlar önce Müslüman olmuştular, daha sonra ise kalplerine nifak girmişti. Nitekim Haşr Sûresi’nin 11. âyet-i kerîmesinde; onların Ehl-i Kitâb olan kâfir kardeşlerine: “Siz sürgün edilirseniz, elbette biz de sizinle çıkacağız, sizin hakkınızda ebediyyen kimseyi dinlemeyeceğiz ve sizinle savaşılırsa mutlaka size yardım edeceğiz” dedikleri zikredilmiştir.
فَكَيْفَ اِذَا تَوَفَّتْهُمُ الْمَلٰٓئِكَةُ يَضْرِبُونَ وُجُوهَهُمْ وَاَدْبَارَهُمْ ﴿٢٧
27﴿ Artık (ölüm meleği Azrâîl ve yardımcıları olan) melekler (demir kamçılarla) onların yüzlerine ve arkalarına vura vura onları vefât ettirdikleri zaman (onların durumu) nasıl (olacak, onlar o anda ne yapacaklar ve nasıl kurtulacaklar)?!
ذٰلِكَ بِاَنَّهُمُ اتَّبَعُوا مَٓا اَسْخَطَ اللّٰهَ وَكَرِهُوا رِضْوَانَهُ فَاَحْبَطَ اَعْمَالَهُمْ۟ ﴿٢٨
28﴿ (Habîbim!) İşte sana! Bu (korkunç ölüm), şu sebepledir ki; gerçekten onlar Allâh’ı gazaplandırmış olan (kâfirlik ve günahlar gibi kötü) şeylerin ardına iyice düştüler ve O’nun rızâsını (kazandıracak îmân ve tâatleri) kerih (ve çirkin) gördüler de bu sebeple O da onların (iyilik nâmına yapmış oldukları) amellerini (sevapsız bırakarak) boşa çıkardı.
اَمْ حَسِبَ الَّذ۪ينَ ف۪ي قُلُوبِهِمْ مَرَضٌ اَنْ لَنْ يُخْرِجَ اللّٰهُ اَضْغَانَهُمْ ﴿٢٩
29﴿ Yoksa kalplerinde bir tür hastalık (münâfıklık ve şüphecilik illeti) bulunan o kimseler şunu sandı mı ki; Allâh onların (Müslümanlara karşı taşıdıkları) şiddetli kinlerini (ve kıskançlıklarını birtakım alâmetlerle) aslâ (açığa) çıkarmayacaktır.