v02.01.25 Geliştirme Notları
Muhammed Sûresi
509
Cuz 26
30﴿ Biz dileseydik elbette sana onları(n kalplerinde bulunan nifâkı açıkça) gösterirdik de kesinlikle sen onları sîmâlarıyla (ve birtakım alâmetleriyle) tanırdın. Ama andolsun ki; elbette sen (bundan sonra) onları (konuştukları) o (târizli ve kapalı) söz üslûbu içerisinde tanıyacaksın. Zâten Allâh (hepinizin) amellerinizi bilmektedir (ve niyetlerinize göre size karşılığınızı verecektir).
31﴿ Ve andolsun ki; elbette Biz sizi mutlaka imtihan (eden birinin imtihan ettiği kişiye yaptığı muâmelenin bir benzerine tâbi) edeceğiz ve nihâyet (sizi Allâh yolunda harbetmek gibi meşakkatli tekliflere muhâtap kılarak) içinizden cihâd eden kimselerle, sabreden kişileri (birbirinden) ayıracağız ve sizin (güzel ve çirkin tüm) haberlerinizi (özellikle îmânınızda ve müminlerle dostluğunuzda samîmiyet derecenizi) açığa çıkaracağız. İbnü Abbâs (Radıyallâhu Anhümâ)dan rivâyet edildiğine göre; bu âyet-i kerîmede geçen “İlim” fiili; “Temyîz (seçme ve ayırma)” mânâsına gelmektedir. (el-Fîrûzâbâdî, Tenvîru’l-mikbâs, sh:430; el-Kurtubî, el-Câmi‘u li-ahkâmi’l-Kur’ân, 16/253; es-Semerkandî, Bahru’l-‘ulûm, 3/303)
32﴿ O (Kureyza ve Nadîr kabîlelerinden olan Yahûdî) kimseler ki kâfir olmuşturlar ve (insanları) Allâh’ın yolundan engellemiştirler, ayrıca (âhir zaman peygamberinin Tevrât’taki vasıflarını okumaları ve açıkladığı mûcizeleri görmeleri sebebiyle) hidâyet(e ve İslâm’ın hak olduğu inancına ulaştıran deliller) kendilerine iyice belirdikten sonra o Rasûl’e karşı bir şıkta (ve muhâlif bir cephede) yer almıştırlar; gerçekten onlar Allah’a (da, peygamberine de) en ufak bir şeyle (bile) aslâ zarar veremezler. Zâten muhakkak O (Allâh-u Te‘âlâ) onların (İslâm’ı iptal uğrundaki tüm çabalarını ve kendi dinlerinde sevap umarak yapmış oldukları iyilik nâmına yaptıkları) amellerini (sevapsız bırakarak) boşa çıkaracaktır.
33﴿ Ey o îmân etmiş olan kimseler! Allâh’a itâat edin, o Rasûl’e de itâat edin (her ikisinin de emirlerini tutun, yasaklarından kaçın) ve amellerinizi(n sevâbını) iptâl etmeyin. (Ey Müminler! Müslüman olmanızı Habîbimin başına kakarak, inanç konularında nifak ve şüphelere kapılarak, gösteriş, işittirme ve kendini beğenme gibi günahlara bulaşarak, özellikle de yaptığınız yardımları fakirlerin başına kakarak güzel amellerinizin sevaplarını bozdurmayın.)
34﴿ O kimseler ki kâfir oldular ve Allâh’ın yolu (olan İslâm inancı)ndan (insanları) engellediler; sonra da kendileri kâfir kimseler olarak (Bedir’de) öldü(rüldü)ler; artık gerçekten Allâh onlar için aslâ (günahlarını) mağfirette bulunmayacaktır.
35﴿ (Ey müminler! Mâdemki Allâh-u Te‘âlâ’nın kâfirleri iki cihanda da rezîl-ü rüsvâ edeceğini anladınız) öyleyse gevşemeyin ve ancak siz (kuvvet bakımından) en üstün kimselerken (onları barışa ve) sulha çağır(arak güçsüzlük açıkla)mayın. (Her hâlükârda) Allâh(ın yardımı) sizinle berâberdir ve O, amellerinizi(n karşılığını) size aslâ eksiltmeyecektir.
36﴿ O en alçak (dünyâ) hayât(ının hiçbir karar ve istikrârı yoktur, her an elden çıkabilir, o) ancak basit bir oyundur ve değersiz bir eğlencedir. Eğer îmân ederseniz ve (haramlardan hakkıyla sakınarak) takvâ sâhibi olursanız, O (Allâh-u Te‘âlâ) size sevaplarınızı (tastamam) verecektir ve sizden mallarınızı(n tamâmını) istemeyecektir. (Bilakis kırkta bir gibi basit bir meblağı zekât olarak talep edecektir ki, bu da sizin kârınıza olacaktır.)
37﴿ Eğer O (Allâh-u Te‘âlâ) sizden onlar(ca malınızın tamâmın)ı isteyecek olsaydı da böylece ısrâr ile sizi yoracak olsaydı (mala karşı aşırı düşkünlüğünüzden dolayı) cimrilik ederdiniz. (Bu sûretle) O da sizin (Allâh’ın nebîsine karşı) şiddetli kinlerinizi (meydana) çıkarırdı.
38﴿ Dikkat! (Ey kullarım!) İşte sizler o (kadar cimri) kimselersiniz ki; Allâh yolunda (zekât vermek, misâfir ağırlamak, cihâd, çoluk-çocuğa bakmak ve akrabâya yardım gibi hayırlara) harcama yapasınız diye dâvet olunmaktasınız. Fakat içinizden cimrilik eden kimseler vardır. Ama kim cimrilik eder (de, Allâh-u Te‘âlâ’nın emrettiği yolda yapması gereken harcamayı eksiltir)se, o ancak kendi nefsinin aleyhine cimrilik yapmış olur. (Çünkü cimriliğinin zararı iki cihanda ancak kendisine dokunur.) Hâlbuki ancak Allâh (hiçbir kimsenin yardımına muhtaç olmayıp yegâne zengin olan bir) Ğaniyy’dir, ama siz tamâmen (Allâh’a muhtaç olan) fakir kimselersiniz (dolayısıyla Allâh’ın size infâkı emretmesi, Kendi ihtiyâcından dolayı olmayıp sizi faydalandırmak içindir). Ama eğer siz (Rabbinizin emirlerini tutmaktan) yüz çevirirseniz, yerinize (Fars ve Türk milleti gibi) sizden başka bir toplumu getirir de, sonra onlar sizin gibi (îmân ve takvâdan uzak) kimseler olmazlar.
سُورَةُ مُحَمَّدٍ
الجزء ٢٦
٥٠٩
وَلَوْ نَشَٓاءُ لَاَرَيْنَاكَهُمْ فَلَعَرَفْتَهُمْ بِس۪يمٰيهُمْۜ وَلَتَعْرِفَنَّهُمْ ف۪ي لَحْنِ الْقَوْلِۜ وَاللّٰهُ يَعْلَمُ اَعْمَالَكُمْ ﴿٣٠
وَلَنَبْلُوَنَّكُمْ حَتّٰى نَعْلَمَ الْمُجَاهِد۪ينَ مِنْكُمْ وَالصَّابِر۪ينَۙ وَنَبْلُوَ۬ا اَخْبَارَكُمْ ﴿٣١
اِنَّ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا وَصَدُّوا عَنْ سَب۪يلِ اللّٰهِ وَشَٓاقُّوا الرَّسُولَ مِنْ بَعْدِ مَا تَبَيَّنَ لَهُمُ الْهُدٰىۙ لَنْ يَضُرُّوا اللّٰهَ شَيْـًٔاۜ وَسَيُحْبِطُ اَعْمَالَهُمْ ﴿٣٢
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اَط۪يعُوا اللّٰهَ وَاَط۪يعُوا الرَّسُولَ وَلَا تُبْطِلُٓوا اَعْمَالَكُمْ ﴿٣٣
اِنَّ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا وَصَدُّوا عَنْ سَب۪يلِ اللّٰهِ ثُمَّ مَاتُوا وَهُمْ كُفَّارٌ فَلَنْ يَغْفِرَ اللّٰهُ لَهُمْ ﴿٣٤
فَلَا تَهِنُوا وَتَدْعُٓوا اِلَى السَّلْمِۗ وَاَنْتُمُ الْاَعْلَوْنَۗ وَاللّٰهُ مَعَكُمْ وَلَنْ يَتِرَكُمْ اَعْمَالَكُمْ ﴿٣٥
اِنَّمَا الْحَيٰوةُ الدُّنْيَا لَعِبٌ وَلَهْوٌۜ وَاِنْ تُؤْمِنُوا وَتَتَّقُوا يُؤْتِكُمْ اُجُورَكُمْ وَلَا يَسْـَٔلْكُمْ اَمْوَالَكُمْ ﴿٣٦
اِنْ يَسْـَٔلْكُمُوهَا فَيُحْفِكُمْ تَبْخَلُوا وَيُخْرِجْ اَضْغَانَكُمْ ﴿٣٧
هَٓا اَنْتُمْ هٰٓؤُ۬لَٓاءِ تُدْعَوْنَ لِتُنْفِقُوا ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِۚ فَمِنْكُمْ مَنْ يَبْخَلُۚ وَمَنْ يَبْخَلْ فَاِنَّمَا يَبْخَلُ عَنْ نَفْسِه۪ۜ وَاللّٰهُ الْغَنِيُّ وَاَنْتُمُ الْفُقَرَٓاءُۚ وَاِنْ تَتَوَلَّوْا يَسْتَبْدِلْ قَوْمًا غَيْرَكُمْۙ ثُمَّ لَا يَكُونُٓوا اَمْثَالَكُمْ ﴿٣٨
Muhammed Sûresi
509
Cuz 26
وَلَوْ نَشَٓاءُ لَاَرَيْنَاكَهُمْ فَلَعَرَفْتَهُمْ بِس۪يمٰيهُمْۜ وَلَتَعْرِفَنَّهُمْ ف۪ي لَحْنِ الْقَوْلِۜ وَاللّٰهُ يَعْلَمُ اَعْمَالَكُمْ ﴿٣٠
30﴿ Biz dileseydik elbette sana onları(n kalplerinde bulunan nifâkı açıkça) gösterirdik de kesinlikle sen onları sîmâlarıyla (ve birtakım alâmetleriyle) tanırdın. Ama andolsun ki; elbette sen (bundan sonra) onları (konuştukları) o (târizli ve kapalı) söz üslûbu içerisinde tanıyacaksın. Zâten Allâh (hepinizin) amellerinizi bilmektedir (ve niyetlerinize göre size karşılığınızı verecektir).
وَلَنَبْلُوَنَّكُمْ حَتّٰى نَعْلَمَ الْمُجَاهِد۪ينَ مِنْكُمْ وَالصَّابِر۪ينَۙ وَنَبْلُوَ۬ا اَخْبَارَكُمْ ﴿٣١
31﴿ Ve andolsun ki; elbette Biz sizi mutlaka imtihan (eden birinin imtihan ettiği kişiye yaptığı muâmelenin bir benzerine tâbi) edeceğiz ve nihâyet (sizi Allâh yolunda harbetmek gibi meşakkatli tekliflere muhâtap kılarak) içinizden cihâd eden kimselerle, sabreden kişileri (birbirinden) ayıracağız ve sizin (güzel ve çirkin tüm) haberlerinizi (özellikle îmânınızda ve müminlerle dostluğunuzda samîmiyet derecenizi) açığa çıkaracağız. İbnü Abbâs (Radıyallâhu Anhümâ)dan rivâyet edildiğine göre; bu âyet-i kerîmede geçen “İlim” fiili; “Temyîz (seçme ve ayırma)” mânâsına gelmektedir. (el-Fîrûzâbâdî, Tenvîru’l-mikbâs, sh:430; el-Kurtubî, el-Câmi‘u li-ahkâmi’l-Kur’ân, 16/253; es-Semerkandî, Bahru’l-‘ulûm, 3/303)
اِنَّ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا وَصَدُّوا عَنْ سَب۪يلِ اللّٰهِ وَشَٓاقُّوا الرَّسُولَ مِنْ بَعْدِ مَا تَبَيَّنَ لَهُمُ الْهُدٰىۙ لَنْ يَضُرُّوا اللّٰهَ شَيْـًٔاۜ وَسَيُحْبِطُ اَعْمَالَهُمْ ﴿٣٢
32﴿ O (Kureyza ve Nadîr kabîlelerinden olan Yahûdî) kimseler ki kâfir olmuşturlar ve (insanları) Allâh’ın yolundan engellemiştirler, ayrıca (âhir zaman peygamberinin Tevrât’taki vasıflarını okumaları ve açıkladığı mûcizeleri görmeleri sebebiyle) hidâyet(e ve İslâm’ın hak olduğu inancına ulaştıran deliller) kendilerine iyice belirdikten sonra o Rasûl’e karşı bir şıkta (ve muhâlif bir cephede) yer almıştırlar; gerçekten onlar Allah’a (da, peygamberine de) en ufak bir şeyle (bile) aslâ zarar veremezler. Zâten muhakkak O (Allâh-u Te‘âlâ) onların (İslâm’ı iptal uğrundaki tüm çabalarını ve kendi dinlerinde sevap umarak yapmış oldukları iyilik nâmına yaptıkları) amellerini (sevapsız bırakarak) boşa çıkaracaktır.
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اَط۪يعُوا اللّٰهَ وَاَط۪يعُوا الرَّسُولَ وَلَا تُبْطِلُٓوا اَعْمَالَكُمْ ﴿٣٣
33﴿ Ey o îmân etmiş olan kimseler! Allâh’a itâat edin, o Rasûl’e de itâat edin (her ikisinin de emirlerini tutun, yasaklarından kaçın) ve amellerinizi(n sevâbını) iptâl etmeyin. (Ey Müminler! Müslüman olmanızı Habîbimin başına kakarak, inanç konularında nifak ve şüphelere kapılarak, gösteriş, işittirme ve kendini beğenme gibi günahlara bulaşarak, özellikle de yaptığınız yardımları fakirlerin başına kakarak güzel amellerinizin sevaplarını bozdurmayın.)
اِنَّ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا وَصَدُّوا عَنْ سَب۪يلِ اللّٰهِ ثُمَّ مَاتُوا وَهُمْ كُفَّارٌ فَلَنْ يَغْفِرَ اللّٰهُ لَهُمْ ﴿٣٤
34﴿ O kimseler ki kâfir oldular ve Allâh’ın yolu (olan İslâm inancı)ndan (insanları) engellediler; sonra da kendileri kâfir kimseler olarak (Bedir’de) öldü(rüldü)ler; artık gerçekten Allâh onlar için aslâ (günahlarını) mağfirette bulunmayacaktır.
فَلَا تَهِنُوا وَتَدْعُٓوا اِلَى السَّلْمِۗ وَاَنْتُمُ الْاَعْلَوْنَۗ وَاللّٰهُ مَعَكُمْ وَلَنْ يَتِرَكُمْ اَعْمَالَكُمْ ﴿٣٥
35﴿ (Ey müminler! Mâdemki Allâh-u Te‘âlâ’nın kâfirleri iki cihanda da rezîl-ü rüsvâ edeceğini anladınız) öyleyse gevşemeyin ve ancak siz (kuvvet bakımından) en üstün kimselerken (onları barışa ve) sulha çağır(arak güçsüzlük açıkla)mayın. (Her hâlükârda) Allâh(ın yardımı) sizinle berâberdir ve O, amellerinizi(n karşılığını) size aslâ eksiltmeyecektir.
اِنَّمَا الْحَيٰوةُ الدُّنْيَا لَعِبٌ وَلَهْوٌۜ وَاِنْ تُؤْمِنُوا وَتَتَّقُوا يُؤْتِكُمْ اُجُورَكُمْ وَلَا يَسْـَٔلْكُمْ اَمْوَالَكُمْ ﴿٣٦
36﴿ O en alçak (dünyâ) hayât(ının hiçbir karar ve istikrârı yoktur, her an elden çıkabilir, o) ancak basit bir oyundur ve değersiz bir eğlencedir. Eğer îmân ederseniz ve (haramlardan hakkıyla sakınarak) takvâ sâhibi olursanız, O (Allâh-u Te‘âlâ) size sevaplarınızı (tastamam) verecektir ve sizden mallarınızı(n tamâmını) istemeyecektir. (Bilakis kırkta bir gibi basit bir meblağı zekât olarak talep edecektir ki, bu da sizin kârınıza olacaktır.)
اِنْ يَسْـَٔلْكُمُوهَا فَيُحْفِكُمْ تَبْخَلُوا وَيُخْرِجْ اَضْغَانَكُمْ ﴿٣٧
37﴿ Eğer O (Allâh-u Te‘âlâ) sizden onlar(ca malınızın tamâmın)ı isteyecek olsaydı da böylece ısrâr ile sizi yoracak olsaydı (mala karşı aşırı düşkünlüğünüzden dolayı) cimrilik ederdiniz. (Bu sûretle) O da sizin (Allâh’ın nebîsine karşı) şiddetli kinlerinizi (meydana) çıkarırdı.
هَٓا اَنْتُمْ هٰٓؤُ۬لَٓاءِ تُدْعَوْنَ لِتُنْفِقُوا ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِۚ فَمِنْكُمْ مَنْ يَبْخَلُۚ وَمَنْ يَبْخَلْ فَاِنَّمَا يَبْخَلُ عَنْ نَفْسِه۪ۜ وَاللّٰهُ الْغَنِيُّ وَاَنْتُمُ الْفُقَرَٓاءُۚ وَاِنْ تَتَوَلَّوْا يَسْتَبْدِلْ قَوْمًا غَيْرَكُمْۙ ثُمَّ لَا يَكُونُٓوا اَمْثَالَكُمْ ﴿٣٨
38﴿ Dikkat! (Ey kullarım!) İşte sizler o (kadar cimri) kimselersiniz ki; Allâh yolunda (zekât vermek, misâfir ağırlamak, cihâd, çoluk-çocuğa bakmak ve akrabâya yardım gibi hayırlara) harcama yapasınız diye dâvet olunmaktasınız. Fakat içinizden cimrilik eden kimseler vardır. Ama kim cimrilik eder (de, Allâh-u Te‘âlâ’nın emrettiği yolda yapması gereken harcamayı eksiltir)se, o ancak kendi nefsinin aleyhine cimrilik yapmış olur. (Çünkü cimriliğinin zararı iki cihanda ancak kendisine dokunur.) Hâlbuki ancak Allâh (hiçbir kimsenin yardımına muhtaç olmayıp yegâne zengin olan bir) Ğaniyy’dir, ama siz tamâmen (Allâh’a muhtaç olan) fakir kimselersiniz (dolayısıyla Allâh’ın size infâkı emretmesi, Kendi ihtiyâcından dolayı olmayıp sizi faydalandırmak içindir). Ama eğer siz (Rabbinizin emirlerini tutmaktan) yüz çevirirseniz, yerinize (Fars ve Türk milleti gibi) sizden başka bir toplumu getirir de, sonra onlar sizin gibi (îmân ve takvâdan uzak) kimseler olmazlar.