v02.01.25 Geliştirme Notları
Hadîd Sûresi
537
Cuz 27
4﴿ Ancak O (Allâh-u Te‘âlâ), öyle (kudretli) bir Zâttır ki; gökleri ve yeri (dünyâ günlerinden) altı gün (miktârına denk gelecek vakit)de yaratmıştır, sonra O(nun emir ve yasakları, nurları ve tecellîleri) Arş(a yönelmiş ve böylece Allâh-u Te‘âlâ’nın hükümranlığı en büyük cisim olan Arş dâhil tüm yaratılmışlar)ı istivâ (ve istîlâ) etmiş (de hepsine hükmünü kabûl ettirmiş)tir. O (Rabbiniz), yerin içerisine girmekte bulunan (ölüler, defîneler ve yağmur tâneleri gibi) şeyleri de, ondan çıkmakta olan (bitkiler, gözeler, mâdenler ve diriltilecek ölüler gibi) şeyleri de, gökten inmekte olan (yağmurlar, karlar, çiseler, dolular, yıldırımlar, melekler, kitaplar, kaderler ve rızıklar gibi) şeyleri de, onun içerisinde yükselmekte olan (buharlar, dumanlar, melekler ve kulların duâları ve sâlih amelleri gibi) şeyleri de bilmektedir. Zâten siz her nerede bulunursanız O (Rabbinizin ilim ve kudreti) sizinle berâberdir. Bir de Allâh yapmakta olduğunuz şeyleri (hakkıyla gören bir) Basîr’dir.
5﴿ Göklerin ve yerin mülkü (saltanatı, hükümrânlığı ve yönetimi) sâdece O’na mahsustur. Zâten bütün işler ancak Allâh(ın âhiretteki hesap yurdun)a döndürülecektir. (Netîcede O herkese amellerinin karşılığını verecektir.)
6﴿ O (Rabbiniz), (gündüzü uzatıp geceyi kısaltarak) geceyi gündüzün içerisine girdiriyor, (geceyi uzatıp gündüzü kısaltarak) gündüzü(n saatlerini) de gecenin içerisine girdiriyor. Yine O (Rabbiniz), göğüslerin (barındırdığı kalplerin) sâhip olduğu şeyleri (ve onlarda bulunan tüm sırları, niyet ve inançları hakkıyla bilen bir) Alîm’dir.
7﴿ (Ey müşrikler! Allâh-u Te‘âlâ’nın varlığına ve birliğine, kudretinin ve ilminin sonsuzluğuna delâlet eden bunca âyetleri anladığınıza göre artık) Allâh’a da Rasûlüne de îmân edin ve o şeylerden (O’nun yoluna) harcamada bulunun ki (aslında onlar sâdece O’na âit olup) sizi (ise) kendisinde halîfe kılınmış (olmanız hasebiyle harcama yetkisine sâhip emânetçi) kimseler yapmıştır. Artık içinizden o kimseler ki, îmân etmiştirler ve (Bizim yolumuzda) infakta bulunmuşturlar; eşi benzeri olmayan çok büyük bir mükâfat sâdece onlara âittir.
8﴿ Bir de (mâzeret olarak) sizin için ne şey vardır ki, (hâlâ) Allâh’a îmân etmiyorsunuz?! Hâlbuki o Rasûl, sizi sürekli Rabbinize îmân etmeye dâvet etmektedir. Üstelik gerçekten O (Rabbiniz îmân kazandıracak bunca delilleri ortaya koyup, size onları araştırma imkânı vererek hem ruhlar âleminde, hem de dünyâda) sizin (O’na îmân edeceğinize dâir) sağlam sözünüzü almıştır. Eğer (aklî veyâ naklî herhangi bir delîli anlayıp, gereğine) inan(ma kābiliyetine sâhip ol)an kimseler olduysanız (bunca delille sâbit olan İslâm’a inanmaktan sizi engelleyen şey nedir? Oysa Rasûlümüz sizi iknâ etmeye yeterli olacak kadar mûcize göstermiştir).
9﴿ Ancak O (Allâh-u Te‘âlâ), öyle (kudretli) bir Zâttır ki; sizi o (kâfirlik ve münâfıklık gibi türlü türlü) karanlıklardan o (îmân) nûr(un)a çıkarsın diye kulu (Muhammed Mustafâ’sı)na kendileri(nin mânâları ve mûcizeleri) çok açık olan birçok âyetler indirmektedir. (Ey müminler!) Zâten şüphesiz ki Allâh siz(in gibi müminler)e karşı elbette (çok esirgeyici olan bir) Raûf’dur, (ziyâde acıyan bir) Rahîm’dir.
10﴿ (Ey Habîbimin ashâbı!) Bir de (mâzeret olarak) sizin için ne şey vardır ki, Allâh’ın yolunda (mallarınızı) infakta bulunmuyorsunuz?! Hâlbuki (sizi öldürmesinin ardından bırakacağınız mallar dâhil) göklerin ve yerin mîrâsı sâdece Allâh’a âittir. (Ama şunu bilin ki) sizin içinizden o fetihten önce (İslâm ehli zayıf ve yardıma muhtaç durumdayken) infâk etmiş olan ve (kâfirlerle) savaşmış bulunan kimseler (ile Mekke fethiyle gelen zenginlikten sonra yardım yapan ve cihâd eden kimseler fazîlet bakımından) eşit olmaz. (Habîbim!) İşte sana! Onlar derece bakımından o kimselerden daha büyüktür(ler) ki kendileri daha sonra infakta bulunmuşlar ve (kâfirlerle) savaşmıştırlar. Yine de Allâh (derece farklılıklarına rağmen sahâbe-i kirâmın) hepsine (cennet mükâfatlarından ibâret) o en güzel şeyi söz vermiştir. Zâten Allâh sizin yapmakta olduğunuz şeyleri(n görünen-görünmeyen tüm yönlerinden hakkıyla haberdâr olan bir) Habîr’dir.
11﴿ Kim şu (bahtiyâr) kimsedir ki; (ihlâs ve gönül hoşluğuyla dînî hizmetlere harcama yaparak veyâ borç isteyene fâizsiz para vererek) güzel bir ödünçle Allâh’a borç verecek de, O da kendisi için o (bağışta bulunduğu)nu birçok katlara katlaya(rak artıra)caktır, üstelik (buna ilâveten) onun için çok değerli büyük bir mükâfat da var (olacak)dır?
سُورَةُ الْحَد۪يدِ
الجزء ٢٧
٥٣٧
هُوَ الَّذ۪ي خَلَقَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ ف۪ي سِتَّةِ اَيَّامٍ ثُمَّ اسْتَوٰى عَلَى الْعَرْشِۜ يَعْلَمُ مَا يَلِجُ فِي الْاَرْضِ وَمَا يَخْرُجُ مِنْهَا وَمَا يَنْزِلُ مِنَ السَّمَٓاءِ وَمَا يَعْرُجُ ف۪يهَاۜ وَهُوَ مَعَكُمْ اَيْنَ مَا كُنْتُمْۜ وَاللّٰهُ بِمَا تَعْمَلُونَ بَص۪يرٌ ﴿٤
لَهُ مُلْكُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۜ وَاِلَى اللّٰهِ تُرْجَعُ الْاُمُورُ ﴿٥
يُولِجُ الَّيْلَ فِي النَّهَارِ وَيُولِجُ النَّهَارَ فِي الَّيْلِۜ وَهُوَ عَل۪يمٌ بِذَاتِ الصُّدُورِ ﴿٦
اٰمِنُوا بِاللّٰهِ وَرَسُولِه۪ وَاَنْفِقُوا مِمَّا جَعَلَكُمْ مُسْتَخْلَف۪ينَ ف۪يهِۜ فَالَّذ۪ينَ اٰمَنُوا مِنْكُمْ وَاَنْفَقُوا لَهُمْ اَجْرٌ كَب۪يرٌ ﴿٧
وَمَا لَكُمْ لَا تُؤْمِنُونَ بِاللّٰهِۚ وَالرَّسُولُ يَدْعُوكُمْ لِتُؤْمِنُوا بِرَبِّكُمْ وَقَدْ اَخَذَ م۪يثَاقَكُمْ اِنْ كُنْتُمْ مُؤْمِن۪ينَ ﴿٨
هُوَ الَّذ۪ي يُنَزِّلُ عَلٰى عَبْدِه۪ٓ اٰيَاتٍ بَيِّنَاتٍ لِيُخْرِجَكُمْ مِنَ الظُّلُمَاتِ اِلَى النُّورِۜ وَاِنَّ اللّٰهَ بِكُمْ لَرَؤُ۫فٌ رَح۪يمٌ ﴿٩
وَمَا لَكُمْ اَلَّا تُنْفِقُوا ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِ وَلِلّٰهِ م۪يرَاثُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۜ لَا يَسْتَو۪ي مِنْكُمْ مَنْ اَنْفَقَ مِنْ قَبْلِ الْفَتْحِ وَقَاتَلَۜ اُو۬لٰٓئِكَ اَعْظَمُ دَرَجَةً مِنَ الَّذ۪ينَ اَنْفَقُوا مِنْ بَعْدُ وَقَاتَلُواۜ وَكُلًّا وَعَدَ اللّٰهُ الْحُسْنٰىۜ وَاللّٰهُ بِمَا تَعْمَلُونَ خَب۪يرٌ۟ ﴿١٠
مَنْ ذَا الَّذ۪ي يُقْرِضُ اللّٰهَ قَرْضًا حَسَنًا فَيُضَاعِفَهُ لَهُ وَلَهُٓ اَجْرٌ كَر۪يمٌۚ ﴿١١
Hadîd Sûresi
537
Cuz 27
هُوَ الَّذ۪ي خَلَقَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ ف۪ي سِتَّةِ اَيَّامٍ ثُمَّ اسْتَوٰى عَلَى الْعَرْشِۜ يَعْلَمُ مَا يَلِجُ فِي الْاَرْضِ وَمَا يَخْرُجُ مِنْهَا وَمَا يَنْزِلُ مِنَ السَّمَٓاءِ وَمَا يَعْرُجُ ف۪يهَاۜ وَهُوَ مَعَكُمْ اَيْنَ مَا كُنْتُمْۜ وَاللّٰهُ بِمَا تَعْمَلُونَ بَص۪يرٌ ﴿٤
4﴿ Ancak O (Allâh-u Te‘âlâ), öyle (kudretli) bir Zâttır ki; gökleri ve yeri (dünyâ günlerinden) altı gün (miktârına denk gelecek vakit)de yaratmıştır, sonra O(nun emir ve yasakları, nurları ve tecellîleri) Arş(a yönelmiş ve böylece Allâh-u Te‘âlâ’nın hükümranlığı en büyük cisim olan Arş dâhil tüm yaratılmışlar)ı istivâ (ve istîlâ) etmiş (de hepsine hükmünü kabûl ettirmiş)tir. O (Rabbiniz), yerin içerisine girmekte bulunan (ölüler, defîneler ve yağmur tâneleri gibi) şeyleri de, ondan çıkmakta olan (bitkiler, gözeler, mâdenler ve diriltilecek ölüler gibi) şeyleri de, gökten inmekte olan (yağmurlar, karlar, çiseler, dolular, yıldırımlar, melekler, kitaplar, kaderler ve rızıklar gibi) şeyleri de, onun içerisinde yükselmekte olan (buharlar, dumanlar, melekler ve kulların duâları ve sâlih amelleri gibi) şeyleri de bilmektedir. Zâten siz her nerede bulunursanız O (Rabbinizin ilim ve kudreti) sizinle berâberdir. Bir de Allâh yapmakta olduğunuz şeyleri (hakkıyla gören bir) Basîr’dir.
لَهُ مُلْكُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۜ وَاِلَى اللّٰهِ تُرْجَعُ الْاُمُورُ ﴿٥
5﴿ Göklerin ve yerin mülkü (saltanatı, hükümrânlığı ve yönetimi) sâdece O’na mahsustur. Zâten bütün işler ancak Allâh(ın âhiretteki hesap yurdun)a döndürülecektir. (Netîcede O herkese amellerinin karşılığını verecektir.)
يُولِجُ الَّيْلَ فِي النَّهَارِ وَيُولِجُ النَّهَارَ فِي الَّيْلِۜ وَهُوَ عَل۪يمٌ بِذَاتِ الصُّدُورِ ﴿٦
6﴿ O (Rabbiniz), (gündüzü uzatıp geceyi kısaltarak) geceyi gündüzün içerisine girdiriyor, (geceyi uzatıp gündüzü kısaltarak) gündüzü(n saatlerini) de gecenin içerisine girdiriyor. Yine O (Rabbiniz), göğüslerin (barındırdığı kalplerin) sâhip olduğu şeyleri (ve onlarda bulunan tüm sırları, niyet ve inançları hakkıyla bilen bir) Alîm’dir.
اٰمِنُوا بِاللّٰهِ وَرَسُولِه۪ وَاَنْفِقُوا مِمَّا جَعَلَكُمْ مُسْتَخْلَف۪ينَ ف۪يهِۜ فَالَّذ۪ينَ اٰمَنُوا مِنْكُمْ وَاَنْفَقُوا لَهُمْ اَجْرٌ كَب۪يرٌ ﴿٧
7﴿ (Ey müşrikler! Allâh-u Te‘âlâ’nın varlığına ve birliğine, kudretinin ve ilminin sonsuzluğuna delâlet eden bunca âyetleri anladığınıza göre artık) Allâh’a da Rasûlüne de îmân edin ve o şeylerden (O’nun yoluna) harcamada bulunun ki (aslında onlar sâdece O’na âit olup) sizi (ise) kendisinde halîfe kılınmış (olmanız hasebiyle harcama yetkisine sâhip emânetçi) kimseler yapmıştır. Artık içinizden o kimseler ki, îmân etmiştirler ve (Bizim yolumuzda) infakta bulunmuşturlar; eşi benzeri olmayan çok büyük bir mükâfat sâdece onlara âittir.
وَمَا لَكُمْ لَا تُؤْمِنُونَ بِاللّٰهِۚ وَالرَّسُولُ يَدْعُوكُمْ لِتُؤْمِنُوا بِرَبِّكُمْ وَقَدْ اَخَذَ م۪يثَاقَكُمْ اِنْ كُنْتُمْ مُؤْمِن۪ينَ ﴿٨
8﴿ Bir de (mâzeret olarak) sizin için ne şey vardır ki, (hâlâ) Allâh’a îmân etmiyorsunuz?! Hâlbuki o Rasûl, sizi sürekli Rabbinize îmân etmeye dâvet etmektedir. Üstelik gerçekten O (Rabbiniz îmân kazandıracak bunca delilleri ortaya koyup, size onları araştırma imkânı vererek hem ruhlar âleminde, hem de dünyâda) sizin (O’na îmân edeceğinize dâir) sağlam sözünüzü almıştır. Eğer (aklî veyâ naklî herhangi bir delîli anlayıp, gereğine) inan(ma kābiliyetine sâhip ol)an kimseler olduysanız (bunca delille sâbit olan İslâm’a inanmaktan sizi engelleyen şey nedir? Oysa Rasûlümüz sizi iknâ etmeye yeterli olacak kadar mûcize göstermiştir).
هُوَ الَّذ۪ي يُنَزِّلُ عَلٰى عَبْدِه۪ٓ اٰيَاتٍ بَيِّنَاتٍ لِيُخْرِجَكُمْ مِنَ الظُّلُمَاتِ اِلَى النُّورِۜ وَاِنَّ اللّٰهَ بِكُمْ لَرَؤُ۫فٌ رَح۪يمٌ ﴿٩
9﴿ Ancak O (Allâh-u Te‘âlâ), öyle (kudretli) bir Zâttır ki; sizi o (kâfirlik ve münâfıklık gibi türlü türlü) karanlıklardan o (îmân) nûr(un)a çıkarsın diye kulu (Muhammed Mustafâ’sı)na kendileri(nin mânâları ve mûcizeleri) çok açık olan birçok âyetler indirmektedir. (Ey müminler!) Zâten şüphesiz ki Allâh siz(in gibi müminler)e karşı elbette (çok esirgeyici olan bir) Raûf’dur, (ziyâde acıyan bir) Rahîm’dir.
وَمَا لَكُمْ اَلَّا تُنْفِقُوا ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِ وَلِلّٰهِ م۪يرَاثُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۜ لَا يَسْتَو۪ي مِنْكُمْ مَنْ اَنْفَقَ مِنْ قَبْلِ الْفَتْحِ وَقَاتَلَۜ اُو۬لٰٓئِكَ اَعْظَمُ دَرَجَةً مِنَ الَّذ۪ينَ اَنْفَقُوا مِنْ بَعْدُ وَقَاتَلُواۜ وَكُلًّا وَعَدَ اللّٰهُ الْحُسْنٰىۜ وَاللّٰهُ بِمَا تَعْمَلُونَ خَب۪يرٌ۟ ﴿١٠
10﴿ (Ey Habîbimin ashâbı!) Bir de (mâzeret olarak) sizin için ne şey vardır ki, Allâh’ın yolunda (mallarınızı) infakta bulunmuyorsunuz?! Hâlbuki (sizi öldürmesinin ardından bırakacağınız mallar dâhil) göklerin ve yerin mîrâsı sâdece Allâh’a âittir. (Ama şunu bilin ki) sizin içinizden o fetihten önce (İslâm ehli zayıf ve yardıma muhtaç durumdayken) infâk etmiş olan ve (kâfirlerle) savaşmış bulunan kimseler (ile Mekke fethiyle gelen zenginlikten sonra yardım yapan ve cihâd eden kimseler fazîlet bakımından) eşit olmaz. (Habîbim!) İşte sana! Onlar derece bakımından o kimselerden daha büyüktür(ler) ki kendileri daha sonra infakta bulunmuşlar ve (kâfirlerle) savaşmıştırlar. Yine de Allâh (derece farklılıklarına rağmen sahâbe-i kirâmın) hepsine (cennet mükâfatlarından ibâret) o en güzel şeyi söz vermiştir. Zâten Allâh sizin yapmakta olduğunuz şeyleri(n görünen-görünmeyen tüm yönlerinden hakkıyla haberdâr olan bir) Habîr’dir.
مَنْ ذَا الَّذ۪ي يُقْرِضُ اللّٰهَ قَرْضًا حَسَنًا فَيُضَاعِفَهُ لَهُ وَلَهُٓ اَجْرٌ كَر۪يمٌۚ ﴿١١
11﴿ Kim şu (bahtiyâr) kimsedir ki; (ihlâs ve gönül hoşluğuyla dînî hizmetlere harcama yaparak veyâ borç isteyene fâizsiz para vererek) güzel bir ödünçle Allâh’a borç verecek de, O da kendisi için o (bağışta bulunduğu)nu birçok katlara katlaya(rak artıra)caktır, üstelik (buna ilâveten) onun için çok değerli büyük bir mükâfat da var (olacak)dır?