HATA BİLDİRİMLERİNİZ İÇİN TIKLAYIN
سُورَةُالْمُمْتَحِنَةِ  ٥٤٨ 
الجزء ٢٨

سُورَةُالْمُمْتَحِنَةِ
بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لَا تَتَّخِذُوا عَدُوّ۪ي وَعَدُوَّكُمْ اَوْلِيَٓاءَ تُلْقُونَ اِلَيْهِمْ بِالْمَوَدَّةِ وَقَدْ كَفَرُوا بِمَا جَٓاءَكُمْ مِنَ الْحَقِّۚ يُخْرِجُونَ الرَّسُولَ وَاِيَّاكُمْ اَنْ تُؤْمِنُوا بِاللّٰهِ رَبِّكُمْۜ اِنْ كُنْتُمْ خَرَجْتُمْ جِهَادًا ف۪ي سَب۪يل۪ي وَابْتِغَٓاءَ مَرْضَات۪ي تُسِرُّونَ اِلَيْهِمْ بِالْمَوَدَّةِۗ وَاَنَا۬ اَعْلَمُ بِمَٓا اَخْفَيْتُمْ وَمَٓا اَعْلَنْتُمْۜ وَمَنْ يَفْعَلْهُ مِنْكُمْ فَقَدْ ضَلَّ سَوَٓاءَ السَّب۪يلِ ﴿ ١ ﴾ اِنْ يَثْقَفُوكُمْ يَكُونُوا لَكُمْ اَعْدَٓاءً وَيَبْسُطُٓوا اِلَيْكُمْ اَيْدِيَهُمْ وَاَلْسِنَتَهُمْ بِالسُّٓوءِ وَوَدُّوا لَوْ تَكْفُرُونَۜ ﴿ ٢ ﴾ لَنْ تَنْفَعَكُمْ اَرْحَامُكُمْ وَلَٓا اَوْلَادُكُمْۚۛ يَوْمَ الْقِيٰمَةِۚۛ يَفْصِلُ بَيْنَكُمْۜ وَاللّٰهُ بِمَا تَعْمَلُونَ بَص۪يرٌ ﴿ ٣ ﴾ قَدْ كَانَتْ لَكُمْ اُسْوَةٌ حَسَنَةٌ ف۪ٓي اِبْرٰه۪يمَ وَالَّذ۪ينَ مَعَهُۚ اِذْ قَالُوا لِقَوْمِهِمْ اِنَّا بُرَءٰٓؤُ۬ا مِنْكُمْ وَمِمَّا تَعْبُدُونَ مِنْ دُونِ اللّٰهِۘ كَفَرْنَا بِكُمْ وَبَدَا بَيْنَنَا وَبَيْنَكُمُ الْعَدَاوَةُ وَالْبَغْضَٓاءُ اَبَدًا حَتّٰى تُؤْمِنُوا بِاللّٰهِ وَحْدَهُٓ اِلَّا قَوْلَ اِبْرٰه۪يمَ لِاَب۪يهِ لَاَسْتَغْفِرَنَّ لَكَ وَمَٓا اَمْلِكُ لَكَ مِنَ اللّٰهِ مِنْ شَيْءٍۜ رَبَّنَا عَلَيْكَ تَوَكَّلْنَا وَاِلَيْكَ اَنَبْنَا وَاِلَيْكَ الْمَص۪يرُ ﴿ ٤ ﴾ رَبَّنَا لَا تَجْعَلْنَا فِتْنَةً لِلَّذ۪ينَ كَفَرُوا وَاغْفِرْ لَنَا رَبَّنَاۚ اِنَّكَ اَنْتَ الْعَز۪يزُ الْحَك۪يمُ ﴿ ٥ ﴾

سُورَةُالْمُمْتَحِنَةِ  ٥٤٨ 
الجزء ٢٨
Mümtehine Sûresi  548 
Cüz  28

ATMIŞINCI SÛRE-İ CELİLE
el-Mümtehine
SÛRE-İ CELîLESİ

Medenî (Medîne-i Münevvere döneminde inmiş)dir. 13 ayettir.
Rahmân ve Rahîm olan Allâh’ın ismiyle!

1  Ey iman etmiş olan kimseler! Hem Benim düşmanım hem de sizin düşmanınız olanları birtakım dostlar edinmeyin! Rabbiniz olan Allâh’a inandınız diye onlar o Rasûlü ve sizi (yurdunuz olan Mekke’den) çıkartmaktayken ve size gelmiş olan hakkı (ve hakikati) gerçekten inkâr etmişlerken siz onlara dostluk açıklıyorsunuz/ dostluk ulaştırıyorsunuz/ dostluk sebebiyle (Rasûlûllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)`in sırlarını) ulaştırıyorsunuz/ (, oysa böyle bir şey size hiç yakışmıyor)! Eğer siz Benim yolumda cihat için ve rızamı aramak için (muhâcir olarak vatanlarınızdan) çıkmış bulunduysanız (, düşmanlarımı dost edinmeyi bırakın)! Ben sizin gizlemiş olduğunuz şeyleri de, açıklamış bulunduğunuz şeyleri de en iyi bilen biriyken, onlara gizlice dostluk bildiriyorsunuz (, ama bunda sizin ne gibi bir faydanız bulunabilir, zira gizli ve açık her şey Benim katımda eşittir, neticede Ben peygamberimi sizin gizli işlerinizden haberdâr edeceğim)! İçinizden her kim bunu yaparsa muhakkak ki o, yolun doğrusundan sapmıştır/düz yolda sapıtmıştır/.
Ali ibni Ebî Talib (Radıyallâhu anh) şöyle anlatıyor: Rasûlûllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) Zübeyr ve Mikdâd’la birlikte bana: “Doğruca gidin! Medîne’ye yakın bir yerde olan Hâh bostanına varın, orada yanında mektup bulunan bir kadın bulacaksınız, o mektubu ondan alın!” buyurdu. Biz de yola düştük, o bostana vardığımızda birden o kadınla karşılaştık ve ona: “Çabuk mektubu çıkar!” dedik. O, yanında mektup olmadığını söyleyince: “Ya mektubu çıkarırsın ya da elbiselerini çıkarırsın!” dedik. Bunun üzerine hemen saç örgülerinin içinden mektubu çıkarttı. Biz de onu alıp Rasûlûllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)`e ulaştırdık. Sonra mektubun, Hâtıb ibni Ebî Belte’a tarafından, Mekke’de bulunan birtakım müşrik insanlara yazılmış olup, Rasûlûllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)`in Mekke fethiyle alâkalı bazı sırlarını onlara haber ver diğini anladık. Bunun üzerine Rasûlûllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem): “Ey Hâtıb! Bu ne?” diye sorunca, o: “Ya Rasûlallâh! Hakkımda acele karar verme! Ben Kureyş’in kendi bünyesinden değilim, seninle birlikte olan diğer muhâcirlerin, Mekke’de bulunan aile lerini ve mallarını koruyacak akrabaları var. Ben de orada bulunan akrabamı korumak için: ‘Madem soy bağım yok, bari bir iyiliğim olsun da o vesileyle yakınlarımı korusunlar!’ diye düşündüm. Ben bunu bir kâfirlik ve dinden irtidâd niyetiyle yapmadım. Zaten İslâm’dan sonra kâfirliğe râzı olacak değilim!” diye cevap verdi. O zaman Rasûlûllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) etrafındakilere: “Gerçekten o size doğru söylemiştir!” buyurdu. Bu durum karşısında şaşkına dönen Ömer (Radıyallâhu anh): “Ya Rasûlallâh! Bırak beni de şu münafığın boynunu vurayım!” deyince, Rasûlûllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem): “Muhakkak ki o, Bedir’de bulunmuştur! Sen ne biliyorsun ki; Allâh Bedir ehline muttali olmuş ve: ‘Dilediğinizi yapın! Gerçekten Ben sizi (peşinen) bağışladım!’ buyurmuştur.” dedi. İşte bunun üzerine Allâh-u Te`âlâ bu âyetleri indirdi. (Beyzâvî, Nesefî, Hâzin, Âlûsî)

2  Onlar size karşı zafer kazanırlarsa, size pek çetin düşmanlar olacaklardır, ellerini ve dillerini (öldürme, esir etme ve hakarette bulunma gibi) kötü lüklerle size iyice uzatacaklardır. Zaten onlar siz kâ fir olsaydınız diye sürekli istekte bulunmuşlardır!

3  Ne akrabalık ilişkileriniz, ne de çocuklarınız (bir zararı savuşturarak ya da bir fayda temin ederek) size asla yaramayacaktır. Kıyâmet gününde (birbiri nizden kaçmanızı gerektirecek müthiş olaylar ortaya çıkararak) O sizin aranızda bir ayrılma meydana getirecektir. Allâh yapmakta olduğunuz şeyleri (hakkıyla gö ren ve karşılığını verecek olan bir) Basîr’dir.

4  Gerçekten sizin için, İb râ hîm’de ve o nunla birlikte olan larda pek güzel bir örnek bu lunmuş tur! Hani onlar kavimlerine de mişlerdi ki: “Gerçek ten biz sizden de, Al lâh’ı bırakıp tapmakta oldukla rınızdan da ta mamen uzak kimseleriz! Biz sizi(n dininizi) in kâr ettik. Siz Allâh’a, O tek olduğu halde ina nıncaya kadar ebediyyen bizimle sizin aranızda düşmanlık ve şiddetli öfke (meydana gelmiştir ve bu, kalplerimizde yerleşmekle kal mayıp, davranışlarımız da da) belirmiştir.” An cak İbrâhîm’in, babasına: “Ben senin için Al lâh’tan (gelecek azaplardan) hiçbir şey(i def etme y)e sahip değilsem de, andolsun ki; yine de senin için mutlaka bağışlanma talebinde bulunacağım!” sözü müstesnâ! (Zira bu, müşrikler için istiğfar yasa ğından önce vuku bulduğundan dolayı örnek alına cak bir şey değildir. Ey müminler! İbrâhîm (Aley hisselâm)`ın ve beraberindeki müminlerin şu sözlerini de örnek alın ki:) “Ey Rabbimiz! (Tüm işlerimizi Sana ısmarla yarak) ancak Sana tevekkül ettik ve ancak Sana yöneldik! Varış da ancak Sana’dır!

5  Ey Rabbimiz! Bizi o kâfir olmuş kimseler için bir fitne (malzemesi) yapma! (Onları bize musallat et me ki, bize hakaret edemesinler ve işkence yapamasın lar. Sen de bize azap etme ki, kendileri yanlış yoldayken hak üzere olduklarını sanarak bizim sebebimizle fitne ye düşmesinler.) Ey Rabbimiz! Bizim için (günahlarımızı) mağfiret te bulun! Şüphesiz ki Sen, (Kendisine sığınanı zelil etmeyecek ve Kendisine güvenenin ümidini boşa çıkar mayacak yegâne güce sahip olan) Azîz de, (hikmetsiz hiçbir iş yapmayan) Hakîm de ancak Sensin!

Mümtehine Sûresi  548 
Cüz  28
cihanyamaneren