HATA BİLDİRİMLERİNİZ İÇİN TIKLAYIN
سُورَةُاٰلِ عِمْرٰنَ  ٥٥ 
الجزء ٣

وَيُكَلِّمُ النَّاسَ فِي الْمَهْدِ وَكَهْلًا وَمِنَ الصَّالِح۪ينَ ﴿ ٤٦ ﴾ قَالَتْ رَبِّ اَنّٰى يَكُونُ ل۪ي وَلَدٌ وَلَمْ يَمْسَسْن۪ي بَشَرٌۜ قَالَ كَذٰلِكِ اللّٰهُ يَخْلُقُ مَا يَشَٓاءُۜ اِذَا قَضٰٓى اَمْرًا فَاِنَّمَا يَقُولُ لَهُ كُنْ فَيَكُونُ ﴿ ٤٧ ﴾ وَيُعَلِّمُهُ الْكِتَابَ وَالْحِكْمَةَ وَالتَّوْرٰيةَ وَالْاِنْج۪يلَۚ ﴿ ٤٨ ﴾ وَرَسُولًا اِلٰى بَن۪ٓي اِسْرَٓاء۪يلَ اَنّ۪ي قَدْ جِئْتُكُمْ بِاٰيَةٍ مِنْ رَبِّكُمْۙ اَنّ۪ٓي اَخْلُقُ لَكُمْ مِنَ الطّ۪ينِ كَهَيْـَٔةِ الطَّيْرِ فَاَنْفُخُ ف۪يهِ فَيَكُونُ طَيْرًا بِاِذْنِ اللّٰهِۚ وَاُبْرِئُ الْاَكْمَهَ وَالْاَبْرَصَ وَاُحْيِ الْمَوْتٰى بِاِذْنِ اللّٰهِۚ وَاُنَبِّئُكُمْ بِمَا تَأْكُلُونَ وَمَا تَدَّخِرُونَۙ ف۪ي بُيُوتِكُمْۜ اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَةً لَكُمْ اِنْ كُنْتُمْ مُؤْمِن۪ينَۚ ﴿ ٤٩ ﴾ وَمُصَدِّقًا لِمَا بَيْنَ يَدَيَّ مِنَ التَّوْرٰيةِ وَلِاُحِلَّ لَكُمْ بَعْضَ الَّذ۪ي حُرِّمَ عَلَيْكُمْ وَجِئْتُكُمْ بِاٰيَةٍ مِنْ رَبِّكُمْ فَاتَّقُوا اللّٰهَ وَاَط۪يعُونِ ﴿ ٥٠ ﴾ اِنَّ اللّٰهَ رَبّ۪ي وَرَبُّكُمْ فَاعْبُدُوهُۜ هٰذَا صِرَاطٌ مُسْتَق۪يمٌ ﴿ ٥١ ﴾ فَلَمَّٓا اَحَسَّ ع۪يسٰى مِنْهُمُ الْكُفْرَ قَالَ مَنْ اَنْصَار۪ٓي اِلَى اللّٰهِۜ قَالَ الْحَوَارِيُّونَ نَحْنُ اَنْصَارُ اللّٰهِۚ اٰمَنَّا بِاللّٰهِۚ وَاشْهَدْ بِاَنَّا مُسْلِمُونَ ﴿ ٥٢ ﴾

سُورَةُاٰلِ عِمْرٰنَ  ٥٥ 
الجزء ٣
Âl-i İmrân Sûresi  55 
Cüz  3

46  (Bir mûcize eseri olarak) beşikte de, yetişkinken de (hiçbir fark olmaksızın) insanlara (peygamberler gibi) konuşacak ve (ataları İbrâhîm, İshâk, Ya`kûb ve Mûsâ (Aleyhimüsselâm) gibi) salihlerden olacak.’’

47  O (müjdeyi alan Meryem (Aleyhesselâm) Allâh-u Te`âlâ’nın kudretinin büyüklüğüne şaşırıp, çocuğun ne şekilde olacağını sormak üzere): “Ey Rabbim! Bana hiçbir beşer dokunmamışken, benim için bir çocuk nasıl olabilir?” demişti. O (Cebrâîl (Aleyhisselâm) da): “(Ey Meryem!) İşte Allâh dilediğini böylece (hârikulâde bir şekilde) yaratmaktadır! (Artık O’nun sana babasız bir çocuk verebileceğini yadırgama! Zira) O (bir şeyin meydana gelmesine karar verip) bir işe hükmettiği zaman, ona ancak (harften ve sesten münezzeh olarak): ‘Var ol!’ buyurur, o da hemen meydana geliverir. (Dolayısıyla senin Rabbin, yaratmak istediği şeyleri bazen birtakım sebepler ve ana maddelerle yarattığı gibi, dilerse de hiç bir sebebe dayanmaksızın yoktan yaratabilir.)” demişti.

48  (Melekler Meryem (Aleyhesselâm)`a yaptıkları nidâyı şöyle sürdürdüler: Ey Meryem! Şunu da bil ki, Allâh-u Te’âlâ) o (senin çocuğu) na (tüm İlâhî) kitab( ların malûmâtını ve yazı yazmay)ı, hikmeti (; helâl-harama dâir fıkıh bilgisini ve anlatma kabiliyetini), Tevrât’ı ve İncîl’i de öğretecektir...

49  Ayrıca (Allâh-u Te`âlâ Îsâ (Aleyhisselâm) ı) İsrâiloğullarına bir râsûl olarak (gönderecek de, o kendilerine diyecektir) ki: “Şüphesiz ben size (peygamberlik iddiamda doğruluğuma dâir) kesinlikle Rabbinizden birtakım büyük âyet (ve mûcize)ler getirdim. Muhakkak ben size, kuş suretine benzer bir şeyi çamurdan şekillendiririm, sonra içine üflerim de Allâh’ın izniyle hemen o (cansız suret, canlı ve uçabilen) bir kuş oluverir. Allâh’ın izniyle anadan doğma körü ve abraş (diye bilinen alaca hastalığına tutulmuş bir şahsı)ı iyileştiririm, ölüleri de diriltirim. (Bunları görüp de hâlâ ‘Büyüdür!’ diyorsanız, o zaman benim görmediğimi bildiğiniz gaybî hallerinize Allâh-u Te`âlâ’nın bildirmesiyle vâkıf olduğuma bir örnek olarak belirtiyorum ki;) yemekte olduğunuz şeyleri de, evlerinizde biriktirmiş olduklarınızı da size haber veririm! (Ey muhatap!) İşte şüphesiz ki bu (dört büyük mûcizeyle ilgili anlatıla)n(lar)da sizin için elbette (benim doğruluğumu gösteren) pek büyük birer âyet vardır. Eğer (gördüğü gerçekler karşısında direnmeyen) inanıcı kimseler olduysanız(, bunlarda faydalanırsınız)!

50  Bir de (Allâh-u Te`âlâ beni) önümde bulunan Tevrât’ı doğrulayıcı ve (Mûsâ (Aleyhisselâm) ın şerî’âtından) üzerinize haram kılınmış olan şeylerin bir kısmını sizin (faydalanmanız) için helâl kılayım diye (gönderdi)! Ayrıca ben size (risâletimin doğruluğuna dâir) Rabbinizden birçok âyet de getirdim. O halde Allâh’tan hakkıyla sakının ve bana itaat edin.
Rabî’ (Radıyallâhu anh)`dan nakledildiğine göre; Îsâ (Aleyhisselâm)`ın şerî`âtı, Mûsâ (Aleyhisselâm) ın şerî’âtinden daha hafifti. ÇünküTevrât’ta; içyağları, tırnaklı hayvanlar, deve eti, bazı balıkvekuş türlerinin yenmesinin harâmiyeti ve cumartesi günü çalışma yasağı gibi ağır hükümler vardı. Îsâ (Aleyhisselâm) ise İncîl’de bu hususta birtakım kolaylıklar getirildi.

51  Şüphesiz ki Allâh, benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir, öyleyse (bana değil) O’na kulluk edin! İşte bu, (sahibini ebedî nimetlere kavuşturacak) dosdoğru bir yoldur!”

52  Artık Îsâ onlardan (gözle görülür bir şekilde)kâfirliği hissedince: ‘‘Allâh’a (yönelici biri olarak benim) yardımcılarım kim (olacak)? (Zira Allah’a yardım, peygamberine yardımla olur!)’’ demişti. (Yakın ashâbından oluşan) havârîler demişti ki: “Allâh(ın davasın)ın yardımcıları biziz! Biz Allâh( ın her buyruğun)a iman ettik. (Ey Îsâ! Kıyâmet günü peygamberler, ümmetleri hakkında şâhitlik yaparken sen de bizim lehimize şâhit olabilmen için şimdiden) şâhit ol ki; gerçekten biz Müslüman kimseleriz!

Âl-i İmrân Sûresi  55 
Cüz  3
cihanyamaneren