HATA BİLDİRİMLERİNİZ İÇİN TIKLAYIN
سُورَةُالتَّغَابُنِ  ٥٥٦ 
الجزء ٢٨

وَالَّذ۪ينَ كَفَرُوا وَكَذَّبُوا بِاٰيَاتِنَٓا اُو۬لٰٓئِكَ اَصْحَابُ النَّارِ خَالِد۪ينَ ف۪يهَاۜ وَبِئْسَ الْمَص۪يرُ۟ ﴿ ١٠ ﴾ مَٓا اَصَابَ مِنْ مُص۪يبَةٍ اِلَّا بِاِذْنِ اللّٰهِۜ وَمَنْ يُؤْمِنْ بِاللّٰهِ يَهْدِ قَلْبَهُۜ وَاللّٰهُ بِكُلِّ شَيْءٍ عَل۪يمٌ ﴿ ١١ ﴾ وَاَط۪يعُوا اللّٰهَ وَاَط۪يعُوا الرَّسُولَۚ فَاِنْ تَوَلَّيْتُمْ فَاِنَّمَا عَلٰى رَسُولِنَا الْبَلَاغُ الْمُب۪ينُ ﴿ ١٢ ﴾ اَللّٰهُ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَۜ وَعَلَى اللّٰهِ فَلْيَتَوَكَّلِ الْمُؤْمِنُونَ ﴿ ١٣ ﴾ يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اِنَّ مِنْ اَزْوَاجِكُمْ وَاَوْلَادِكُمْ عَدُوًّا لَكُمْ فَاحْذَرُوهُمْۚ وَاِنْ تَعْفُوا وَتَصْفَحُوا وَتَغْفِرُوا فَاِنَّ اللّٰهَ غَفُورٌ رَح۪يمٌ ﴿ ١٤ ﴾ اِنَّمَٓا اَمْوَالُكُمْ وَاَوْلَادُكُمْ فِتْنَةٌۜ وَاللّٰهُ عِنْدَهُٓ اَجْرٌ عَظ۪يمٌ ﴿ ١٥ ﴾ فَاتَّقُوا اللّٰهَ مَا اسْتَطَعْتُمْ وَاسْمَعُوا وَاَط۪يعُوا وَاَنْفِقُوا خَيْرًا لِاَنْفُسِكُمْۜ وَمَنْ يُوقَ شُحَّ نَفْسِه۪ فَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ ﴿ ١٦ ﴾ اِنْ تُقْرِضُوا اللّٰهَ قَرْضًا حَسَنًا يُضَاعِفْهُ لَكُمْ وَيَغْفِرْ لَكُمْۜ وَاللّٰهُ شَكُورٌ حَل۪يمٌۙ ﴿ ١٧ ﴾ عَالِمُ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِ الْعَز۪يزُ الْحَك۪يمُ ﴿ ١٨ ﴾

سُورَةُالتَّغَابُنِ  ٥٥٦ 
الجزء ٢٨
Tegâbün Sûresi  556 
Cüz  28

10  O kimseler ki; kâfir olmuşlardır ve Bizim âyetlerimizi yalan saymışlardır; işte ancak onlar, içerisinde ebedî kalıcılar olmak üzere o (ce hennem) ateşin(in) arkadaşlarıdır! Ne kötü varı lacak yer olmuştur o(rası)!

11  Allâh’ın izni (; dilemesi ve imkân vermesi) ile olmadıkça (insanın malına, çocuğuna ve canına) hiç bir musibet çatmaz! Her kim Allâh’a iman ederse, O onun kalbini (sabra ve başına geleni Allâh’tan bilip, rıza göstermeye) hidâyet eder (ki, böylece o, kendisine gelip çatanın, zaten ona isabet edecek olduğunu, ona isabet etme yenin de zaten kendisine gelip çatmayacağını yakînen bilir). Allâh her şeyi (hakkıyla bilen bir) Alîm’dir. (Dolayısıyla imanlı kişinin yakînî inancını bildiği için musibet anında onun kalbini kaydırmaz.)

12  (Emir ve yasaklarına riâyet hususunda) Allâh’a da itaat edin, o Rasûle de itaat edin! Eğer (onların hükümlerinden) yüz çevirirseniz, (ne Allâh’a, ne de peygambere hiçbir zarar veremez siniz. Çünkü) Rasûlümüz üzerine düşen, ancak apa çık bir duyurudur! (O da bu vazifesini hakkıyla yapmıştır. Dolayısıyla onun tebliğine uymayanlar sadece kendilerine zarar vermiş olurlar.)

13  Allâh ki; O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur! Öyleyse inananlar ancak Allâh’a (güvenip) tevekkül etsin! (Zira her şeyin Allâh-u Te`âlâ’dan geldiğine inanmak, her işte sadece O’na güvenmeyi gerektirir.)

14  Ey iman etmiş olan kimseler! Şüphesiz eşlerinizden ve çocuklarınızdan sizin için birtakım düşmanlar vardır. Artık onlardan (sebep İslâm’ın bir hükmünü bile olsun aksatmaktan) sakının! Ama eğer (onların bağışlanabilecek birtakım suç larını) affederseniz, (kınama ve ayıplama yoluna baş vurmaktan) yüz çevirirseniz ve (kusurlarını) örter seniz, şüphesiz ki Allâh (onlara yaptığınız muame lenin bir misliyle size karşılık vererek günahlarınızı bağışlayacak olan bir) Ğafûr’dur; (pek merhametli olan bir) Rahîm’dir.

15  Mallarınız ve çocuklarınız ancak (günaha ve azâba düşmenize sebebiyet verecek) birer fitnedir/ (Allâh tarafından, kendileriyle sınanacağınız) birer imtihan vesilesidir/ (, artık sakın onların sevgisi yü zünden hâinliğe yönelerek imtihanı kaybetmeyin). Allâh ise, (rızasını ve taatını mal ve evlât sevgisine tercih edenler için) pek büyük bir mükâfat sadece O’nun katındadır.

16  Artık siz gücünüz yettiği nispette Allâh’tan hakkıyla sakının, (O’nun öğütlerini kabul kulağıyla) dinleyin, (emir ve yasaklarına) itaat edin ve (size verdiği rızıklardan bir kısmını,) nefisleriniz için (mal ve evlattan) daha hayırlı olan bir şekilde (O’nun emrettiği yerlere) infakta bulunun! Her kim nefsinin cimrilik hırsından korunur (da, Allâh yolunda infaka muvaffakkılınır)sa, işte ancak onlar, felâh (ve kurtuluş)a erenlerin ta kendileridir!
Sa’îd ibni Cübeyr (Radıyallâhu anh)`dan rivayet edildiğine göre; “Allâh’tan hakkıyla sakının!” (Âl-i İmrân: 102) âyet-i kerîmesi nâzil olunca, sahâbe-i kirâm ayakları şişinceye ve alınları yara oluncaya kadar ibadete başladılar. Sonra Allâh-u Te’âlâ Müslümanlara bir kolaylık olmak üzere bu âyet-i celîleyi indirerek, birinci âyet-i celîlenin hükmünü neshetti ve müminlerin, güçlerinin yetmeyeceği şeylerle mükellef kılınmayacağını beyan etti. Gerçi burada bir nesh bulunmadığını, ancak bu âyet-i kerîmenin, bir önceki âyet-i celîledeki icmâlin tafsili (; kısa ve kapalı ifadenin açıklaması) olduğunu söyleyenler de vardır. (Âlûsî)

17  Eğer siz (Allâh-u Te`âlâ’nın tayin ettiği yerlere ihlâs ve gönül hoşluğuyla yardımda bulunarak veya borç isteyene faizsiz para vererek) güzel bir ödünç le Allâh’a borç verirseniz, O sizin için o (bağışta bulunduğu)nu(zu, bire on, bire yedi yüz ve daha) bir çok katlara katlar ve sizin için (günahlarınızı) mağ firette bulunur. Zaten Allâh (az bir amel karşılığı pek büyük mü kâfatlar bahşeden bir) Şekûr’dur; (ceza vermekte acele etmeyen bir) Halîm’dir.

18  (O, duyu organlarıyla idrâk edilemeyen) tüm gizlileri ve görünenleri (hakkıyla) bilendir, (istedi ğini yapmaya son derece güçlü olan bir) Azîz’dir ve (her işi yerli yerinde olan bir) Hakîm’dir!

Tegâbün Sûresi  556 
Cüz  28
cihanyamaneren