HATA BİLDİRİMLERİNİZ İÇİN TIKLAYIN
سُورَةُاٰلِ عِمْرٰنَ  ٥٦ 
الجزء ٣

رَبَّنَٓا اٰمَنَّا بِمَٓا اَنْزَلْتَ وَاتَّبَعْنَا الرَّسُولَ فَاكْتُبْنَا مَعَ الشَّاهِد۪ينَ ﴿ ٥٣ ﴾ وَمَكَرُوا وَمَكَرَ اللّٰهُۜ وَاللّٰهُ خَيْرُ الْمَاكِر۪ينَ۟ ﴿ ٥٤ ﴾ اِذْ قَالَ اللّٰهُ يَا ع۪يسٰٓى اِنّ۪ي مُتَوَفّ۪يكَ وَرَافِعُكَ اِلَيَّ وَمُطَهِّرُكَ مِنَ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا وَجَاعِلُ الَّذ۪ينَ اتَّبَعُوكَ فَوْقَ الَّذ۪ينَ كَفَرُٓوا اِلٰى يَوْمِ الْقِيٰمَةِۚ ثُمَّ اِلَيَّ مَرْجِعُكُمْ فَاَحْكُمُ بَيْنَكُمْ ف۪يمَا كُنْتُمْ ف۪يهِ تَخْتَلِفُونَ ﴿ ٥٥ ﴾ فَاَمَّا الَّذ۪ينَ كَفَرُوا فَاُعَذِّبُهُمْ عَذَابًا شَد۪يدًا فِي الدُّنْيَا وَالْاٰخِرَةِۘ وَمَا لَهُمْ مِنْ نَاصِر۪ينَ ﴿ ٥٦ ﴾ وَاَمَّا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ فَيُوَفّ۪يهِمْ اُجُورَهُمْۜ وَاللّٰهُ لَا يُحِبُّ الظَّالِم۪ينَ ﴿ ٥٧ ﴾ ذٰلِكَ نَتْلُوهُ عَلَيْكَ مِنَ الْاٰيَاتِ وَالذِّكْرِ الْحَك۪يمِ ﴿ ٥٨ ﴾ اِنَّ مَثَلَ ع۪يسٰى عِنْدَ اللّٰهِ كَمَثَلِ اٰدَمَۜ خَلَقَهُ مِنْ تُرَابٍ ثُمَّ قَالَ لَهُ كُنْ فَيَكُونُ ﴿ ٥٩ ﴾ اَلْحَقُّ مِنْ رَبِّكَ فَلَا تَكُنْ مِنَ الْمُمْتَر۪ينَ ﴿ ٦٠ ﴾ فَمَنْ حَٓاجَّكَ ف۪يهِ مِنْ بَعْدِ مَا جَٓاءَكَ مِنَ الْعِلْمِ فَقُلْ تَعَالَوْا نَدْعُ اَبْنَٓاءَنَا وَاَبْنَٓاءَكُمْ وَنِسَٓاءَنَا وَنِسَٓاءَكُمْ وَاَنْفُسَنَا وَاَنْفُسَكُمْ ثُمَّ نَبْتَهِلْ فَنَجْعَلْ لَعْنَتَ اللّٰهِ عَلَى الْكَاذِب۪ينَ ﴿ ٦١ ﴾

سُورَةُاٰلِ عِمْرٰنَ  ٥٦ 
الجزء ٣
Âl-i İmrân Sûresi  56 
Cüz  3

53  Ey Rabbimiz! İndirmiş olduğun (İncîl kitabın) a iman ettik. (Göndermiş olduğun) o (Îsâ) rasûle de (tam manasıyla teslim olarak) ittibâ’ ettik. Öyleyse bizi (birliğine) şâhitlik edenlerle birlikte yaz!”

54  O (İsrâîloğullarından kâfir ola)nlar (Îsâ (Aleyhisselâm)ı ansızın öldürecek bir adam görevlendirerek) hile yaptılar, Allâh da (Îsâ (Aleyhisselâm)ı göğe kaldırıp, onu öldürmeye gelen adamı ona benzer bir kılığa sokarak) hilelerine karşılık verdi (de, onu o sanarak çarmıha gerdiler). Zaten hilelere karşılık verenlerin en iyisi (ve kötülüğe karşı ceza verenlerin en üstünü) ancak Allâh’tır! (Zira istediğine, kimsenin beklemediği bir yönden zarar ulaştırma gücüne sahip olan ancak O’dur.)

55  Hani Allâh buyurmuştu ki: “Ey Îsâ! Şüphesiz Ben seni (yeryüzünden) tamamen al(ıp ikinci kat semaya kaldırarak, Yahudilerin öldürme teşebbüsünden kurtar) ıcıyım, seni Kendi (meleklerimin karargâhı olan gökleri)me yükselticiyim, o kâfir olmuş kimseler(in kötü muâmelelerin)den seni tertemiz ediciyim ve kıyâmet gününe kadar sana hakkıyla uymuş olan (Müslüman)ları (hem ilmî sahada, hem de silah gücü bakımından) inkâr etmiş olanların üstünde (gâlip) kılıcıyım! Sonra (âhirette senin de, ümmetinin de) dönüşünüz ancak Banadır! Artık (o zaman, dînî konularla alâkalı) kendisinde ihtilaf etmekte bulunmuş olduğunuz şeyler hususunda, aranızda (kimin haklı, kimin haksız olduğuna) Ben hüküm vereceğim!
Âyet-i celîlede geçen: “Seni vefat ettirecek Benim!” cümle-i celîlesinden yola çıkarak şu anda Îsâ (Aleyhisselâm)`ın vefat etmiş olduğunu, dolayısıyla kıyâmete yakın, dünyaya gönderilmeyeceğini söyleyenler, diğer birçok âyet-i kerîme ve hadîs-i şerifle çelişen, dolayısıyla da Ehl-i Sünnet’e muhâlif olan bâtıl bir inançtadırlar. Zira Ehl-i Sünnet ulemâsı, burada geçen “Teveffî” kelimesini; halk dilinde yaygın olan “Öldürme” anlamında değil de, lügatlerde maruf olan “Tamamıyla alma” manasında tefsir etmişlerdir. Zaten peşi sıra gelen: “Seni Kendime yükselteceğim!” ifâdesi de bunun, ölen diğer mübarek insanların ruhlarının göğe yükseltilmesi gibi rûhânî bir ref’ anlamında olmayıp, bir insanın hem bedeniyle hem de ruhuyla diri olarak göğe yükseltilmesi manasında olduğuna işaret etmektedir. Ulemânın bu hususta farklı cevapları varsa da, İbni Abbâs (Radıyallâhu Anhümâ)`dan nakledilen; Taberî ve Kurtubî (Rahimehumallâh) tarafından da tercih edilen sahih görüş; Îsâ (Aleyhisselâm)`ın hiç ölüm tatmaksızın ve uyutulmaksızın canlı ve uyanık hâliyle göğe kaldırıldığıdır! (Beyzâvî, Nesef î, Âlûsî, Hâzin)

56  Artık o kimseler ki kâfir olmuşlardır; onlara da hem dünyada hem de âhirette çok şiddetli bir azap ile azap edeceğim. (İki âlemde de) kendileri için (Allâh’ın azâbına karşı) yardımcılardan hiçbir kimse de bulunmayacaktır.
”Kâfirlere âhirette yapılacak şiddetli azâbın; türlü türlü cehennem azaplarından ibâret olduğu herkesçe malum olup, dünyada tâbi tutulacakları azaplar ise birkaç şekilde tefsir edilmiştir:
a) İslâm’a girme ya da cizye ödeme tekliflerini kabul etmeyip, savaşma yolunu seçenlerin kılıçtan geçirilmesi veya esâret rezâletine dûçâr edilmesi,
b) Cizye ödemeyi kabul edenlerin ise, cizyeye bağlanarak büyük bir alçaklığa mahkûm edilmesi.

57  Ama o kimseler ki; (Allâh-u Te`âlâ’ya, kitaplarına ve ayrım yapmaksızın bütün peygamberlerine) iman etmişler ve (namaz, oruç, hac ve zekât gibi) salih ameller işlemişlerdir; O (Rableri) onlara da (kıyâmet günü) ecirlerini tamamıyla verecektir. Allâh (şirk koşarak en büyük zulmü işlemiş olan) o zâlimleri sevmez. (Kendilerine değer vermez, rahmetiyle muâmele buyurmaz ve övgüde bulunmaz.)

58  (Habîbim!) İşte (Îsâ,Meryem ve havârilerle alâkalı) bun(ca mevzuy)u; (senin doğruluğuna delâlet eden) âyetlerden, bir de o hikmetli zikir (olan Kur’ân-ı Kerîm)den parçalar halinde onu sana sürekli okumaktayız.

59  Allâh nezdinde Îsâ’nın (babasız olarak yaratılmasının) şaşılacak durumu, gerçekten Âdem’in garip hâli gibidir ki; O (Allâh-u Te`âlâ) onu(n bedenini, ana ve baba aracılığı olmaksızın, kuru, kara ve kokmuş) bir topraktan yaratmış, sonra kendisine: “Var ol!” buyurmuştu, o da hemen (canlı ve mükemmel bir insan olarak) meydana gelivermişti!

60  (Ey işitme gücüne sahip olan kişi! İşte) o (duyduğun) hak, Rabbinden (gelmiş)dir. Öyleyse sen (bunların doğruluğu hakkında) şüphecilerden olma!

61  (Habîbim! Îsâ (Aleyhisselâm)ın Allâh’ın oğlu olmayıp, kulu ve rasûlü olduğuna dair) sana gelmiş olan (bunca) ilimden sonra artık (Hristiyanlardan) her kim onun hakkında seninle çekişirse, de ki: “Gelin, (en yakın ve kıymetli varlıklarımız olan) oğullarımızı ve oğullarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı, kendilerimizi ve kendilerinizi çağıralım dasonra lânetleşelim ve Allâh’ın lânetini o yalancılar üzerine salalım!”

Âl-i İmrân Sûresi  56 
Cüz  3
cihanyamaneren