HATA BİLDİRİMLERİNİZ İÇİN TIKLAYIN
سُورَةُالْقَلَمِ  ٥٦٥ 
الجزء ٢٩

خَاشِعَةً اَبْصَارُهُمْ تَرْهَقُهُمْ ذِلَّةٌۜ وَقَدْ كَانُوا يُدْعَوْنَ اِلَى السُّجُودِ وَهُمْ سَالِمُونَ ﴿ ٤٣ ﴾ فَذَرْن۪ي وَمَنْ يُكَذِّبُ بِهٰذَا الْحَد۪يثِۜ سَنَسْتَدْرِجُهُمْ مِنْ حَيْثُ لَا يَعْلَمُونَۙ ﴿ ٤٤ ﴾ وَاُمْل۪ي لَهُمْۜ اِنَّ كَيْد۪ي مَت۪ينٌ ﴿ ٤٥ ﴾ اَمْ تَسْـَٔلُهُمْ اَجْرًا فَهُمْ مِنْ مَغْرَمٍ مُثْقَلُونَۚ ﴿ ٤٦ ﴾ اَمْ عِنْدَهُمُ الْغَيْبُ فَهُمْ يَكْتُبُونَ ﴿ ٤٧ ﴾ فَاصْبِرْ لِحُكْمِ رَبِّكَ وَلَا تَكُنْ كَصَاحِبِ الْحُوتِۢ اِذْ نَادٰى وَهُوَ مَكْظُومٌۜ ﴿ ٤٨ ﴾ لَوْلَٓا اَنْ تَدَارَكَهُ نِعْمَةٌ مِنْ رَبِّه۪ لَنُبِذَ بِالْعَرَٓاءِ وَهُوَ مَذْمُومٌ ﴿ ٤٩ ﴾ فَاجْتَبٰيهُ رَبُّهُ فَجَعَلَهُ مِنَ الصَّالِح۪ينَ ﴿ ٥٠ ﴾ وَاِنْ يَكَادُ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا لَيُزْلِقُونَكَ بِاَبْصَارِهِمْ لَمَّا سَمِعُوا الذِّكْرَ وَيَقُولُونَ اِنَّهُ لَمَجْنُونٌۢ ﴿ ٥١ ﴾ وَمَا هُوَ اِلَّا ذِكْرٌ لِلْعَالَم۪ينَ ﴿ ٥٢ ﴾
سُورَةُالْحَاقَّةِ
بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ
اَلْحَٓاقَّةُۙ ﴿ ١ ﴾ مَا الْحَٓاقَّةُۚ ﴿ ٢ ﴾ وَمَٓا اَدْرٰيكَ مَا الْحَٓاقَّةُۜ ﴿ ٣ ﴾ كَذَّبَتْ ثَمُودُ وَعَادٌ بِالْقَارِعَةِ ﴿ ٤ ﴾ فَاَمَّا ثَمُودُ فَاُهْلِكُوا بِالطَّاغِيَةِ ﴿ ٥ ﴾ وَاَمَّا عَادٌ فَاُهْلِكُوا بِر۪يحٍ صَرْصَرٍ عَاتِيَةٍۙ ﴿ ٦ ﴾ سَخَّرَهَا عَلَيْهِمْ سَبْعَ لَيَالٍ وَثَمَانِيَةَ اَيَّامٍۙ حُسُومًا فَتَرَى الْقَوْمَ ف۪يهَا صَرْعٰىۙ كَاَنَّهُمْ اَعْجَازُ نَخْلٍ خَاوِيَةٍۚ ﴿ ٧ ﴾ فَهَلْ تَرٰى لَهُمْ مِنْ بَاقِيَةٍ ﴿ ٨ ﴾

سُورَةُالْقَلَمِ  ٥٦٥ 
الجزء ٢٩
Kalem Sûresi  565 
Cüz  29

43  (Yaşadıkları dehşet nedeniyle) gözleri zelil duruma düşmüş kimseler halinde (bulunuyorlarken secdeye çağrılacaklardır)! (İşte o zaman) onları büyük bir horluk kaplayacaktır. Oysa onlar (bütün engel lerden) selâmette bulunan (sapa sağlam) kimseler ken gerçekten secdeye çağrılıyorlardı. (Ama ezanları duydukları halde namaza icabet etmiyorlardı!)

44  Artık Beni işte bu sözü yalan sayanlarla beraber (yalnız) bırak! (Zira onun şerrine kâfî gelecek ancak Benim!) Muhakkak Biz onları (kendileri hakkın da ne kastettiğimizi) bilmedikleri (bir) yönden azar azar helâke yaklaştırıyoruz (, böylece onlara nimet sandıkları aldatıcı bazı servetler ve imkânlar veriyo ruz ve bunları gittikçe artırarak hiç fark ettirmeksizin onları yavaş yavaş azap uçurumuna doğru çekip sonun da içine yuvarlıyoruz)!

45  Ben onlara (uzun ömürler ve bol rızıklar nasip ederek) mühlet veriyorum. Benim (başta güven ve rip sonra) yakalamam ise gerçekten pek çetindir.

46  (Habîbim!) Yoksa sen onlardan (elçilik vazifeni tebliğ mukabilinde fazlaca) bir ücret mi talep etmek tesin de, bu sebeple onlar borç yüzünden ağır yük taşımaktadırlar (ve bu yüzden sana uyamamakta dırlar)?

47  Yoksa gayb(a ait ilimlerin kendisinde yazılı bulunduğu Levh-i Mahfûz) onların yanındadır da, onlar (insanlara meşrû ettikleri uydurma düzenleri, ondan) mı yazı(p bildiri)yorlar?

48  O halde Rabbinin (onlara biraz daha mühlet verme ve yardımı geciktirme) hükmüne sabret ve o balığın arkadaşı (olan Yûnus (Aley hisselâm)) gibi olma! Hani o, (balığın karnına düştüğü zaman, iman etme yen kavmine karşı) öfke dolu bir halde (Rabbine) nidâ etmişti.

49  Eğer ona Rabbinden büyük bir nimet erişmiş olmasaydı (da, tevbesi kabul edilmeseydi), elbet te o, (İlâhî rahmetten ve ikramdan mahrum bulunan) kınanmış biri olarak (, ağaç ve bitkiden) boş bir yere atılacaktı. (Ama tevbeye muvaffak edilerek rahmete mazhar bir halde öyle bir alana çıkarıldı.)

50  İşte Rabbi onu seçti de, kendisini (güzel vasıfların tümüne sahip olan) salih kimselerden kıldı.

51  Muhakkak ki o kâfir olmuş kimseler (bir) zik(i)r (olan Kur’ân-ı Kerîm)i duydukları zaman elbette gözleriyle seni (yerinden) kaydırmalarına/ he lâk etmelerine/ pek yakın olmuştu! Bir de onlar (Kur’ân’da bulunan eşsiz ilimleri hiç anlayamadıkların dan dolayı, senin hakkında bir karar veremeyip): “Şüphesiz ki o elbette deli bir kimsedir!” diyorlar.

52  Hâlbuki o (Kur’ân), tüm âlemler için ancak (Allâh-u Te`âlâ tarafından gönderilen) büyük bir öğüttür.
Bu âyet-i kerîmeler göz ve nazarın hak olduğuna ve Allâh’ın izniyle tesir ettiğine delâlet etmektedir. Nitekim, nazarın; deveyi kazana, insanı mezara sokacak kadar etkili olduğuna delâlet eden sahih hadîs-i şerîfler mevcuttur. Rasûlûllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) zamanında Esedoğulları diye bilinen kabîlenin nazarı çok değerdi, onlardan biri üç gün aç kalıp sonra bir şeye gözü değdirir ve: “Böyle bir şey görmedim!” derse o şey mutlaka helâk olurdu. Müşrikler onlardan birini Rasûlûllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)`e getirip bu sözü söylettilerse de, Allâh-u Te’âlâ Habîbini nazardan korudu! (Beyzâvî, Nesefî, Hâzin)

ATMIŞDOKUZUNCU SÛRE-İ CELİLE
el-Hâkka
SÛRE-İ CELîLESİ

Mekkî (Mekke-i Mükerreme döneminde inmiş)dir. 52 ayettir.
Rahmân ve Rahîm olan Allâh’ın ismiyle!

1  O (vukuu kesin ve) hak olan (kıyâmet) ân(ı)!

2  O hak olan (kıyâmet) ân(ı) nedir?

3  Sana ne bildirdi ki; o hak olan (kıyâmet) ân(ı) nedir?

4  Semûd ve Âd kavimleri o (şiddetleriyle tüm âlemlere ve insanlara) darbe vuran (kıyâmet) ola y(ın)ı yalanladı!

5  Semûd’a gelince; onlar haddi aşan bir vâkı ayla helâk edildiler (ki o da, Cebrâîl (Aleyhisselâm)` ın nârasıyla meydana gelen emsalsiz bir zelzeledir)!

6  Âd (kavmi) ise; şiddetli esen pek soğuk/ çok gürültülü/ bir fırtına ile helâke uğratıldılar.

7  O (Rableri) onu art arda gelen yedi gece se kiz gün onların üzerine musallat etmişti ki; sen orada (bulunsan,) o toplumu çarpılıp yere yıkılan kimseler olarak görürsün! Sanki gerçekten onlar içi boş hurma kütükleri gibidir.

8  Artık onlar için hiçbir kalıntı/onlardan kalan bir kişi/görebiliyor musun?

Kalem Sûresi  565 
Cüz  29
cihanyamaneren