HATA BİLDİRİMLERİNİZ İÇİN TIKLAYIN
سُورَةُالْمَعَارِجِ  ٥٦٨ 
الجزء ٢٩

يُبَصَّرُونَهُمْۜ يَوَدُّ الْمُجْرِمُ لَوْ يَفْتَد۪ي مِنْ عَذَابِ يَوْمِئِذٍ بِبَن۪يهِۙ ﴿ ١١ ﴾ وَصَاحِبَتِه۪ وَاَخ۪يهِۙ ﴿ ١٢ ﴾ وَفَص۪يلَتِهِ الَّت۪ي تُـْٔو۪يهِۙ ﴿ ١٣ ﴾ وَمَنْ فِي الْاَرْضِ جَم۪يعًاۙ ثُمَّ يُنْج۪يهِۙ ﴿ ١٤ ﴾ كَلَّاۜ اِنَّهَا لَظٰىۙ ﴿ ١٥ ﴾ نَزَّاعَةً لِلشَّوٰىۚ ﴿ ١٦ ﴾ تَدْعُوا مَنْ اَدْبَرَ وَتَوَلّٰىۙ ﴿ ١٧ ﴾ وَجَمَعَ فَاَوْعٰى ﴿ ١٨ ﴾ اِنَّ الْاِنْسَانَ خُلِقَ هَلُوعًاۙ ﴿ ١٩ ﴾ اِذَا مَسَّهُ الشَّرُّ جَزُوعًاۙ ﴿ ٢٠ ﴾ وَاِذَا مَسَّهُ الْخَيْرُ مَنُوعًاۙ ﴿ ٢١ ﴾ اِلَّا الْمُصَلّ۪ينَۙ ﴿ ٢٢ ﴾ اَلَّذ۪ينَ هُمْ عَلٰى صَلَاتِهِمْ دَٓائِمُونَۖ ﴿ ٢٣ ﴾ وَالَّذ۪ينَ ف۪ٓي اَمْوَالِهِمْ حَقٌّ مَعْلُومٌۙ ﴿ ٢٤ ﴾ لِلسَّٓائِلِ وَالْمَحْرُومِۖ ﴿ ٢٥ ﴾ وَالَّذ۪ينَ يُصَدِّقُونَ بِيَوْمِ الدّ۪ينِۖ ﴿ ٢٦ ﴾ وَالَّذ۪ينَ هُمْ مِنْ عَذَابِ رَبِّهِمْ مُشْفِقُونَۚ ﴿ ٢٧ ﴾ اِنَّ عَذَابَ رَبِّهِمْ غَيْرُ مَأْمُونٍۚ ﴿ ٢٨ ﴾ وَالَّذ۪ينَ هُمْ لِفُرُوجِهِمْ حَافِظُونَۙ ﴿ ٢٩ ﴾ اِلَّا عَلٰٓى اَزْوَاجِهِمْ اَوْ مَا مَلَكَتْ اَيْمَانُهُمْ فَاِنَّهُمْ غَيْرُ مَلُوم۪ينَۚ ﴿ ٣٠ ﴾ فَمَنِ ابْتَغٰى وَرَٓاءَ ذٰلِكَ فَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْعَادُونَۚ ﴿ ٣١ ﴾ وَالَّذ۪ينَ هُمْ لِاَمَانَاتِهِمْ وَعَهْدِهِمْ رَاعُونَۖ ﴿ ٣٢ ﴾ وَالَّذ۪ينَ هُمْ بِشَهَادَاتِهِمْ قَٓائِمُونَۖ ﴿ ٣٣ ﴾ وَالَّذ۪ينَ هُمْ عَلٰى صَلَاتِهِمْ يُحَافِظُونَۜ ﴿ ٣٤ ﴾ اُو۬لٰٓئِكَ ف۪ي جَنَّاتٍ مُكْرَمُونَۜ۟ ﴿ ٣٥ ﴾ فَمَا لِ‌الَّذ۪ينَ كَفَرُوا قِبَلَكَ مُهْطِع۪ينَۙ ﴿ ٣٦ ﴾ عَنِ الْيَم۪ينِۙ وَعَنِ الشِّمَالِ عِز۪ينَ ﴿ ٣٧ ﴾ اَيَطْمَعُ كُلُّ امْرِئٍ مِنْهُمْ اَنْ يُدْخَلَ جَنَّةَ نَع۪يمٍۙ ﴿ ٣٨ ﴾ كَلَّاۜ اِنَّا خَلَقْنَاهُمْ مِمَّا يَعْلَمُونَ ﴿ ٣٩ ﴾

سُورَةُالْمَعَارِجِ  ٥٦٨ 
الجزء ٢٩
Meâric Sûresi  568 
Cüz  29

11  (Onların birbirine hal hatır soramamaları, bir birlerini göremediklerinden değildir. Nitekim) onlar birbirine gösterileceklerdir. (Ama) o (şirke bulaşmış olan) suçlu kişi (büyük bir sıkıntıya düşünce, yakınlarını sormak bir yana) arzu edecektir ki; keşke o günün azâbından (kurtulmak için) oğullarını fidye olarak ver(ip kabul ettir)ebilse!

12  Eşini ve kardeşini de;

13  Kendisini barındıran o aşîretini de;

14  Topluca yerde olanları da (verse), sonra (o fidyeyle) kendini kurtarsa!

15  Asla (kurtulamayacaktır)! Şüphesiz o (cehennem), katışıksız bir alevdir!

16  (İnsanın, el ve ayaklar gibi)(uzuv)ları(nı)/ baş derilerini/ (deriden ve etten) çokça soyan (o azab)ı (kastediyorum)!

17  (“Bana gel!” diye) o kimseyi (kendine) çağıra caktır ki; (hakka) arka dönmüştür ve (Allâh’ın taa tından) yüz çevirmiştir.

18  (Malı) toplamıştır, bir de kap (ve kasa gibi sağlam şeyler) içinde saklamıştır (da, fakirlere haklarını ödememiştir)!

19  Şüphesiz ki insan çok hırslı ve pek sabırsız biri olarak yaratılmıştır;

20  Kendisine (hastalık ve fakirlik gibi) şer dokun duğunda (niyetlendiği bütün işleri bırakacak kadar) çokça tasalanan,

21  Kendisine (zenginlik ve sıhhat gibi) hayır dokunduğunda ise, (cimriliğinden dolayı iyilik ve yardımı) fazlaca engelleyen!

22  Ancak (iman edenler ve) o (farz) namaz( ları) kılanlar müstesnâ!

23  O kimseler ki; onlar (beş vakit) namazlarına (vakti vaktine) devam edicidirler.

24  O kişiler ki; mallarında bilinen bir hak (ve belirli bir nasip) vardır,

25  İsteyen ve (iffeti nedeniyle zengin sanılıp yar dımdan) mahrum olan için.

26  O kimseler ki; (salih ameller işlemeye devam ederek) ceza gününü tasdik et(tiklerini an be an gös ter)mektedirler.

27  Bir de o kimseler ki; onlar (bunca amellerine rağmen) Rablerinin azâbından devamlı surette kor kucudurlar/titreyicidirler/.

28  Çünkü gerçekten Rablerinin azâbı, emin olunacak bir şey değildir. (Hiçbir insan bütün vazifeleri tam manasıyla eda et tiğini ve tüm ya saklardan sakındığını iddia ede meyece ğinden, herkesin korkuyla ümit arasında olması gerekir.)

29  Ayrıca o kimseler ki; onlar tenâsül uzuvlarını (haramlara karşı) devamlı koruyucudurlar.

30  Ancak eşlerine ya da (câri yelerden) sağ ellerinin sahip bulunduklarına karşı (korumaları) müs tesnâ! Çünkü gerçekten onlar (bunlarla yaptıkları meşrû ilişkilerinden dolayı) tenkit edilmiş değillerdir.

31  İşte artık her kim bu (dört hür hanım ve sınırsız câriyeden ibaret geniş helâl alanı) ndan öte sini arar (da, gayr-i meşrû yollardan şehvetini tatmine kalkışır)sa, işte ancak onlar haddi aşanların ta kendileridir!

32  Yine o kimseler ki; onlar (hem Allâh-u Te`âlâ ile, hem de kullarla aralarındaki) emanetlerine ve sözlerine sürekli riâyet edicidirler.

33  O şahıslar ki; onlar şahitliklerini (adâletle) yerine getiricidirler.

34  O kimseler ki; onlar (farz, vacip, sünnet ve müs tehaplarına riâyet ederek) namazlarını korumak tadırlar.

35  İşte onlar pek kıymetli cennetler içerisinde (sonsuz) ikram(lar)a mazhar kılınmıştırlar.

36  Şimdi ne oldu o kâfir olmuş kimselere, sana doğru boyun uzatıp süratle koşan kişiler halinde;

37  Sağ(ın)dan ve sol(un)dan dağınık topluluklar olarak (, Kâ’be’nin yanında okuduğun Kur’ân’ı din lemek için etrafında halka halka toplanıp dinledikle riyle alay ediyorlar ve fakir sahâbeni göstererek: “Mu hammed’in dediği gibi bunlar cennete girecekse, biz daha önce gireceğiz” diyorlar)!

38  Yoksa onlardan her bir kimse (, müminler gibi) nimetlerle dolu cennete girdirileceğini mi ümit ediyor?

39  Hayır! Gerçekten Biz onları bilmekte oldukları (meni gibi değersiz bir) şeyden yarattık! (Dolayısıyla iman ve taatla nefsini kemâle erdirme yen ve melekî sıfatlarla vasıflanmayan kişiler o nezih makama giremezler.)

Meâric Sûresi  568 
Cüz  29
cihanyamaneren