HATA BİLDİRİMLERİNİZ İÇİN TIKLAYIN
سُورَةُالْمَعَارِجِ  ٥٦٩ 
الجزء ٢٩

فَلَٓا اُقْسِمُ بِرَبِّ الْمَشَارِقِ وَالْمَغَارِبِ اِنَّا لَقَادِرُونَۙ ﴿ ٤٠ ﴾ عَلٰٓى اَنْ نُبَدِّلَ خَيْرًا مِنْهُمْۙ وَمَا نَحْنُ بِمَسْبُوق۪ينَ ﴿ ٤١ ﴾ فَذَرْهُمْ يَخُوضُوا وَيَلْعَبُوا حَتّٰى يُلَاقُوا يَوْمَهُمُ الَّذ۪ي يُوعَدُونَۙ ﴿ ٤٢ ﴾ يَوْمَ يَخْرُجُونَ مِنَ الْاَجْدَاثِ سِرَاعًا كَاَنَّهُمْ اِلٰى نُصُبٍ يُوفِضُونَۙ ﴿ ٤٣ ﴾ خَاشِعَةً اَبْصَارُهُمْ تَرْهَقُهُمْ ذِلَّةٌۜ ذٰلِكَ الْيَوْمُ الَّذ۪ي كَانُوا يُوعَدُونَ ﴿ ٤٤ ﴾
سُورَةُنُوحٍ
بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ
اِنَّٓا اَرْسَلْنَا نُوحًا اِلٰى قَوْمِه۪ٓ اَنْ اَنْذِرْ قَوْمَكَ مِنْ قَبْلِ اَنْ يَأْتِيَهُمْ عَذَابٌ اَل۪يمٌ ﴿ ١ ﴾ قَالَ يَا قَوْمِ اِنّ۪ي لَكُمْ نَذ۪يرٌ مُب۪ينٌۙ ﴿ ٢ ﴾ اَنِ اعْبُدُوا اللّٰهَ وَاتَّقُوهُ وَاَط۪يعُونِۙ ﴿ ٣ ﴾ يَغْفِرْ لَكُمْ مِنْ ذُنُوبِكُمْ وَيُؤَخِّرْكُمْ اِلٰٓى اَجَلٍ مُسَمًّىۜ اِنَّ اَجَلَ اللّٰهِ اِذَا جَٓاءَ لَا يُؤَخَّرُۢ لَوْ كُنْتُمْ تَعْلَمُونَ ﴿ ٤ ﴾ قَالَ رَبِّ اِنّ۪ي دَعَوْتُ قَوْم۪ي لَيْلًا وَنَهَارًاۙ ﴿ ٥ ﴾ فَلَمْ يَزِدْهُمْ دُعَٓاء۪ٓي اِلَّا فِرَارًا ﴿ ٦ ﴾ وَاِنّ۪ي كُلَّمَا دَعَوْتُهُمْ لِتَغْفِرَ لَهُمْ جَعَلُٓوا اَصَابِعَهُمْ ف۪ٓي اٰذَانِهِمْ وَاسْتَغْشَوْا ثِيَابَهُمْ وَاَصَرُّوا وَاسْتَكْبَرُوا اسْتِكْبَارًاۚ ﴿ ٧ ﴾ ثُمَّ اِنّ۪ي دَعَوْتُهُمْ جِهَارًاۙ ﴿ ٨ ﴾ ثُمَّ اِنّ۪ٓي اَعْلَنْتُ لَهُمْ وَاَسْرَرْتُ لَهُمْ اِسْرَارًاۙ ﴿ ٩ ﴾ فَقُلْتُ اسْتَغْفِرُوا رَبَّكُمْ اِنَّهُ كَانَ غَفَّارًاۙ ﴿ ١٠ ﴾

سُورَةُالْمَعَارِجِ  ٥٦٩ 
الجزء ٢٩
Meâric Sûresi  569 
Cüz  29

40  Artık (her yıldızın ve her günün) doğuların(ın) ve batıların(ın) Rabbine yemin ederim ki; muhak kak Biz elbette Kadirleriz!

41  (Günahları sebebiyle onları topluca helâk edip) yerlerine onlardan iyisini (ve Allâh’a daha çok ita atlisini) getirmemize! Zaten Biz asla (kimse tarafın dan âciz duruma düşürülüp) geçilenler değiliz!

42  (Habîbim!) Artık bırak onları da, (bâtıl inançlarına) dalsınlar ve (kalan ömürlerinde biraz daha) oynasınlar (bakalım), tâ ki onlar kavuşsunlar o teh dit edilmekte oldukları günlerine;

43  O kabirler(in)den süratli kişiler halinde çıkacakları güne ki, sanki gerçekten onlar (, toplanma yerlerinin işareti olan) dikili (sancak ve bayrak gibi) birtakım şeylere/(dünyada peşlerine koştukları) di kili putlara/ doğru koşuyorlar!

44  (Dehşete kapılıp) gözleri zelil duruma düşmüş kimseler olarak! (İşte o zaman) onları büyük bir horluk kaplayacak! İşte tehdit olunmakta bulunmuş oldukları o gün buydu ancak!

YETMİŞBİRİNCİ SÛRE-İ CELİLE
el-Nûh
SÛRE-İ CELîLESİ

Mekkî (Mekke-i Mükerreme döneminde inmiş)dir. 28 ayettir.
Rahmân ve Rahîm olan Allâh’ın ismiyle!

1  Şüphesiz ki Biz: “Onlara çok acı verici büyük bir azap gelmeden önce kavmini uyar!” diye Nûh’u kavmine gönderdik.

2  Dedi ki: “Ey kavmim! Muhakkak ki ben sizin (faydanız) için (gerçekleri) iyice açıklama yapan (ve sizden hiçbir ücret istemeyen) bir uyarıcıyım!

3  Şöyle ki; Allâh’a ibadet edin, O’n(a karşı çıkmak)dan hakkıyla sakının ve bana itaat edin!

4  (Böyle yaparsanız, Allâh-u Te`âlâ) sizin için günahlarınızı/(kul haklarına tealluk etmeyen) bazı gü nahlarınızı/ bağışlar ve sizi (kâfirlik ve isyan hali üzere kalmanız durumunda takdir etmiş olduğu ömrü nüzden öte, iman ve taat şartıyla takdir buyurmuş ol duğu) adı konmuş bir süreye kadar geciktirir. Zira gerçekten Allâh’ın (, kâfir olarak kalmanız halinde takdir ettiği) eceli geldiği zaman geciktiril mez! (O halde siz, o gelmeden önce iman ve taata ko şun ki, ileri bir süreye kadar ertelenme şartını elde edebilesiniz!) Eğer bilmekte bulunmuş olsaydınız (, elbette em rettiğim şeylere çabucak icabet ederdiniz)!”

5  (Nûh (Aleyhisselâm) dokuz yüz elli sene gibi uzun bir süre tebliğ görevini yerine getirdiği halde birkaç ki şiden başkasının iman etmediğini görünce, bu hususta şikâyetini Allâh-u Te`âlâ’ya arz etmek üzere) dedi ki: “Ey Rabbim! Şüphesiz ki ben (hiçbir gevşeklik yapmaksızın) gece-gündüz kavmimi (gizlice imana) davet ettim!

6  Ama benim çağrım onların kaçıştan başka bir şeylerini artırmadı!

7  Muhakkak ki ben, (iman etsinler de bu sayede) Sen onları bağışlayasın diye her ne zaman onları çağırdıysam, (benim vaazımı duymamak için) par maklarını kulakları içerisine yerleştirdiler, (bana karşı olan nefretlerinden dolayı beni görmesinler diye) elbiselerine tamamen büründüler, (kâfirlik ve günah larda) ısrarcı oldular ve görülmemiş bir büyüklenmeyle (, bana itaat etmekten) iyice kibirlendiler!

8  Sonra şüphesiz ben (değişik tebliğ usulleri de nemek üzere, hafif olan gizli davet usûlünü bir kenara bırakıp en güçlü şekle dönerek) onları açıkça(; ulu orta) /yüksek sesle/ davet ettim.

9  Sonra (bu usûlün de tesir etmediğini görünce, üslûp değiştirip, üçüncü bir yol deneyerek, gizli ve açık davetin arasını birleştirdim, böylece) muhakkak ben onlara (davetimi) ilan ettim ve onlara tam bir giz leyişle (çağrımı) gizledim.

10  Nihâyet dedim ki: ‘(İman ederek) Rabbinizden bağışlanma talebinde bulunun! Şüphesiz ki O dâima (tevbe edenlerin günahlarını çokça bağışlayan bir) Ğaffâr olmuştur.

Meâric Sûresi  569 
Cüz  29
cihanyamaneren