HATA BİLDİRİMLERİNİZ İÇİN TIKLAYIN
سُورَةُالْجِنِّ  ٥٧١ 
الجزء ٢٩

سُورَةُالْجِنِّ
بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ
قُلْ اُو۫حِيَ اِلَيَّ اَنَّهُ اسْتَمَعَ نَفَرٌ مِنَ الْجِنِّ فَقَالُٓوا اِنَّا سَمِعْنَا قُرْاٰنًا عَجَبًاۙ ﴿ ١ ﴾ يَهْد۪ٓي اِلَى الرُّشْدِ فَاٰمَنَّا بِه۪ۜ وَلَنْ نُشْرِكَ بِرَبِّنَٓا اَحَدًاۙ ﴿ ٢ ﴾ وَاَنَّهُ تَعَالٰى جَدُّ رَبِّنَا مَا اتَّخَذَ صَاحِبَةً وَلَا وَلَدًاۙ ﴿ ٣ ﴾ وَاَنَّهُ كَانَ يَقُولُ سَف۪يهُنَا عَلَى اللّٰهِ شَطَطًاۙ ﴿ ٤ ﴾ وَاَنَّا ظَنَنَّٓا اَنْ لَنْ تَقُولَ الْاِنْسُ وَالْجِنُّ عَلَى اللّٰهِ كَذِبًاۙ ﴿ ٥ ﴾ وَاَنَّهُ كَانَ رِجَالٌ مِنَ الْاِنْسِ يَعُوذُونَ بِرِجَالٍ مِنَ الْجِنِّ فَزَادُوهُمْ رَهَقًاۙ ﴿ ٦ ﴾ وَاَنَّهُمْ ظَنُّوا كَمَا ظَنَنْتُمْ اَنْ لَنْ يَبْعَثَ اللّٰهُ اَحَدًاۙ ﴿ ٧ ﴾ وَاَنَّا لَمَسْنَا السَّمَٓاءَ فَوَجَدْنَاهَا مُلِئَتْ حَرَسًا شَد۪يدًا وَشُهُبًاۙ ﴿ ٨ ﴾ وَاَنَّا كُنَّا نَقْعُدُ مِنْهَا مَقَاعِدَ لِلسَّمْعِۜ فَمَنْ يَسْتَمِعِ الْاٰنَ يَجِدْ لَهُ شِهَابًا رَصَدًاۙ ﴿ ٩ ﴾ وَاَنَّا لَا نَدْر۪ٓي اَشَرٌّ اُر۪يدَ بِمَنْ فِي الْاَرْضِ اَمْ اَرَادَ بِهِمْ رَبُّهُمْ رَشَدًاۙ ﴿ ١٠ ﴾ وَاَنَّا مِنَّا الصَّالِحُونَ وَمِنَّا دُونَ ذٰلِكَۜ كُنَّا طَرَٓائِقَ قِدَدًاۙ ﴿ ١١ ﴾ وَاَنَّا ظَنَنَّٓا اَنْ لَنْ نُعْجِزَ اللّٰهَ فِي الْاَرْضِ وَلَنْ نُعْجِزَهُ هَرَبًاۙ ﴿ ١٢ ﴾ وَاَنَّا لَمَّا سَمِعْنَا الْهُدٰٓى اٰمَنَّا بِه۪ۜ فَمَنْ يُؤْمِنْ بِرَبِّه۪ فَلَا يَخَافُ بَخْسًا وَلَا رَهَقًاۙ ﴿ ١٣ ﴾

سُورَةُالْجِنِّ  ٥٧١ 
الجزء ٢٩
Cin Sûresi  571 
Cüz  29

YETMİŞİKİNCİ SÛRE-İ CELİLE
el-Cin
SÛRE-İ CELîLESİ

Mekkî (Mekke-i Mükerreme döneminde inmiş)dir. 28 ayettir.
Rahmân ve Rahîm olan Allâh’ın ismiyle!

1  (Habîbim!) De ki: “Gerçekten bana şu hakikat vahyolundu ki; cinlerden bir topluluk (Kur’ân’ı) dinlemiş de demişlerdir ki: ‘Gerçekten biz (, insan sözüne hiç benzemeyen, nazmında ve manasında diğer kitaplardan tamamen farklı olan) çok şaşılacak bir Kur’ân işittik;

2  O, doğruya/tevhîde ve imana/ ulaştırmaktadır! Biz de hemen o (Kur’â)na iman ettik! (Bundan böyle) Rabbimize hiçbir kimseyi asla ortak koşmayacağız!

3  Bir hakikat de gerçekten şudur ki; Rabbimi zin azameti dâima pek yüce olmuştur! O, ne bir eş, ne de bir çocuk edinmemiştir!

4  Bir de şu muhakkak ki; bizim câhilimiz (olan İblîs ve ona uyan azgın cinler) Allâh’a karşı haddi aşan/ (hakikatten) pek uzak/ bir söz söylemekteydi!

5  Şüphesiz ki biz, insanların ve cinlerin Allâh’a karşı asla bir yalan söyleyemeyeceğini sanmıştık (da, onun için bu zamana kadar İblîs’e uymuştuk. Ama şimdi Kur’ân bize onların yalanını-yanlışını açıkladı)!’

6  (Ey Mekke müşrikleri! Yine bana şöyle vahyolundu:) şüphesiz şu da bir hakikat ki; insanlardan birtakım erkekler, cinlerden birtakım erkeklere sığınmakta bulunmuşlardı da, böylece bunlar onları kibir ve azgınlık bakımından artırmışlardı.
Rivayete göre; câhiliyet devrinde Araplardan biri, yolculuğu esnasında ıssız, sessiz, korkunç bir arazide gecelemek zorunda kalınca, orada bulunan cinlerin büyüğünü kastederek: “Kavminin beyinsizlerinin şerrinden, bu vadinin efendisine sığınırım!” derdi ve böylece sabaha kadar güvenlik içerisinde yatardı. İşte bu, cinlerin reislerinin kibirlerini artırdığı için onlar: “Cinlerin de, insanların da efendisi biziz!” derlerdi. (Beyzâvî, Nesefî, Hâzin)

7  Gerçekten onlar da sizin zannettiğiniz gibi, Allâh’ın hiçbir kimseyi (ölümünün ardından) asla diriltmeyeceğini sanmışlardı! (Ama şimdi o cinler Kur’ân’ı dinleyerek dirilmeyi kabul ettiler, onlar gibi siz de inanmayı düşünmüyor musunuz?)

8  (Cinler sözlerini şöyle sürdürdüler:) Muhakkak ki biz göğe ulaşmak (ve onun halkının konuştukların dinlemek) istedik, ama onu (melekler gibi) kuvvetli bekçiler ve (yıldızlardan kopup, aşağı doğru kaydığı görünen) parlak birtakım ateş parçalarıyla doldu rulmuş bulduk (da, böylece oradan kovulduk)!

9  Oysa (daha önce) biz (meleklerin aralarında konuştukları gaybî haberleri) dinlemek için onun bazı yerlerinde birtakım meclislere otur(ma imkânı bul)uyorduk! Ama şimdi (Rasûlûllâh (Sal lâ llâhu Aleyhi ve Sellem)`in gönderilişinin ardından, içimizden) her kim (gök haberlerini) dinlemeye kalkışırsa, (orada) kendisini (yakıp helâk etmek üzere) gözeten parlak bir ateş parçası bulur!

10  Şüphesiz biz bilmemekteyiz ki, (gök cinlerden ve şeytanlardan korunarak) yerde olanlara bir şer mi murad edilmiştir, ya da Rableri onlara bir hayır mı murad etmiştir?

11  Hakikaten biz (öyle bir toplumuz ki); içimizden (imanlı, takvâ sahibi) salih kimseler de vardır. İşte yine bizden, (salâh ve takvâda kemâle ulaşamayıp) bunun aşağısında olan lar da vardır. Biz farklı birtakım yollar(a; dinlere ve mezheplere sahip varlıklar) olmuşuzdur!

12  Muhakkak ki biz (nerede bulunsak da) Allâh’ı asla yerde âciz bırakamayacağımızı ve (yerden gö ğe) kaçışla (bile) O’nu asla acze düşüremeyeceğimizi yakînen bilmişizdir!

13  Şüphesiz biz o hidâyeti(n ta kendisi olan Kur’ ân-ı Kerîm’i) işittiğimiz anda ona iman ettik! İşte (bizim gibi) kim Rabbine iman ederse, artık o ne (sevabında) bir eksiltilmeden, ne de bir alçak lık kuşatmasından korkmaz!

Cin Sûresi  571 
Cüz  29
cihanyamaneren