v02.01.25 Geliştirme Notları
İnsân Sûresi
579
Cuz 29
26﴿ Gecenin bâzı saatlerinde de O’nun (rızâsını kazanmak) için (kıldığın namazlarda) secde yap. Bir de gecenin uzunca bir kısmında (zikre kalkarak) O’nu (bütün noksan sıfatlardan tenzîh ve) tesbîh et(meye devâm et).
27﴿ Şüphesiz ki işte bu (Kur’ân’a inanmaya)nlar o peşin olan (dünyây)ı seviyorlar ve (hesâbıyla azâbı) çok ağır olan bir günü (önemsemedikleri için) arkalarında bırak(arak kıyâmet günü için hiç hazırlanm)ıyorlar.
28﴿ Onları Biz yarattık, (eklemlerinin) bağlantılarını da (sinir ve damarlarla) sağlamlaştırdık. Ama (onları helâk etmeyi) dilediğimiz zaman kolay bir değiştirme (yapmak sûreti) ile (görüntüde o kâfirlerin) benzerlerini (fakat inkârda hiç de onlara benzemeyen îmânlı ve tâatli kimseleri) onların yerine getiririz.
29﴿ Gerçekten işte bu (sûrede bulunan âyetler) büyük bir (vaaz ve) hatırlatmadır. Artık her kim (hidâyet bulmak) isterse (îmân ve tâat yolunu tutarak kendisini) Rabbin(in cennetin)e doğru (ulaştıracak) bir yol edinir.
30﴿ (Ey müşrikler! Siz: “Mâdem bu irâde bize bırakılıyor, dilediğimiz zaman yola geliriz” diyorsunuz) ama Allâh murâd etmedikçe siz (hiçbir şeyi) dileyemezsiniz. (Allâh ise ancak doğru yol arayışında olduğunu bildiği kimselerin hidâyetini murâd eder.) Şüphesiz ki Allâh dâimâ (kimin neye lâyık olduğunu hakkıyla bilen bir) Alîm ve (dilediğini hikmet üzere murâd eden bir) Hakîm olmuştur.
31﴿ O (Rabbiniz), dilediği kimseyi rahmeti(nin mahalli olan cenneti)ne girdirir (ki, o dilediği kişiler de hidâyeti seçeceklerini tâ ezelden bilmiş olduğu, yarattıktan sonra da hidâyet arayışında görmüş olduğu kimselerdir). (Kendilerine verilen irâde ve gücü doğru yol arayışında kullanmayan) o zâlimlere ise; O (Allâh-u Te‘âlâ) onlar için çok acı verici pek büyük bir azap hazırlamıştır.



YETMİŞYEDİNCİ SÛRE-İ CELİLE
el-Mürselât
SÛRE-İ CELîLESİ

Mekkî (Mekke-i Mükerreme döneminde inmiş)dir. 50 ayettir.
Rahmân ve Rahîm olan Allâh’ın ismiyle!
1﴿ O mârûf için (hayır, iyilik ve vahiy getirsinler diye) gönderilen (melek)lere yemîn olsun!
2﴿ Ardı sıra o (Rablerinin emrini yerine getirme yolunda kasırga gibi) güçlü bir esme ile kuvvetlice (koşan ve rüzgâr gibi) esen (melek)lere (de kasem olsun).
3﴿ O (bulutları ve yağmurları) tam bir yaymayla neşreden (melek)lere de yemîn olsun!
4﴿ Bir de (Kur’ân âyetlerinden hak ile bâtılı birbirinden) tam bir ayırt etme ile ayıranlara (andolsun).
5﴿ Sonra (rasüllerden olup insanlara) vahyi (ulaştırıp) bırakanlara (yemîn olsun).
6﴿ (Îmân edenlerin işlediği) kötülüğü silmek ve (bâtıl ehlini) uyarmak için (vahyi ulaştıran rasüllere de yemîn ederim).
7﴿ (İşte bütün bunlara kasem olsun) şüphesiz ki; vaad olunmakta bulunduğunuz o (kıyâmetin kopması ve cennet-cehennemle ilgili) şeyler elbette meydana gelicidir.
8﴿ Artık (o kıyâmet günü) yıldızlar ışıksız bırakıldığı zaman!
9﴿ Gök(yüzü) de yarıl(ıp kendisinde kapılar açıl)dığı zaman!
10﴿ Bir de dağlar (yerinden koparılarak) parçalanıp havaya savrulduğu zaman!
11﴿ Ayrıca (ümmetlerine şâhitlik yapmak üzere) rasüllere vakit tâyin edildiği zaman!
12﴿ (İşte o zaman denilecektir ki:)(O peygamberlerin şâhitliği) hangi büyük gün için geciktirildi?!
13﴿ O (kullar arasında) ayırım yapma (zamânı olan kıyâmet) günü için.”
14﴿ (Habîbim!) Şimdi sana ne bildirdi ki o ayırma günü ne (kadar dehşetli)dir? (Bir benzerini görmediğin için onun mâhiyetini sen dahî bilemezsin.)
15﴿ (İşte) o gün (vâkî olacak) büyük bir helâk (ve sürekli bir yıkım) o (kıyâmet gününü) yalanlayıcılar için olsun!
16﴿ Biz o evvelki (ümmetlerin kâfir)leri(ni) helâk etmedik mi?!
17﴿ Sonra gerideki (kâfir)leri de (helâke uğratılmakta) onlara tâbi kılacağız.
18﴿ (Habîbim!) İşte sana! (Şirk günahını işlemiş) tüm mücrimlere ancak böyle (kötü muâmele) yapacağız.
19﴿ (İşte) o gün (vâkî olacak) büyük bir helâk (ve sürekli bir yıkım) o (kıyâmet gününü) yalanlayıcılar için olsun!.
سُورَةُ الْاِنْسَانِ
الجزء ٢٩
٥٧٩
وَمِنَ الَّيْلِ فَاسْجُدْ لَهُ وَسَبِّحْهُ لَيْلًا طَو۪يلًا ﴿٢٦
اِنَّ هٰٓؤُ۬لَٓاءِ يُحِبُّونَ الْعَاجِلَةَ وَيَذَرُونَ وَرَٓاءَهُمْ يَوْمًا ثَق۪يلًا ﴿٢٧
نَحْنُ خَلَقْنَاهُمْ وَشَدَدْنَٓا اَسْرَهُمْۚ وَاِذَا شِئْنَا بَدَّلْنَٓا اَمْثَالَهُمْ تَبْد۪يلًا ﴿٢٨
اِنَّ هٰذِه۪ تَذْكِرَةٌۚ فَمَنْ شَٓاءَ اتَّخَذَ اِلٰى رَبِّه۪ سَب۪يلًا ﴿٢٩
وَمَا تَشَٓاؤُ۫نَ اِلَّٓا اَنْ يَشَٓاءَ اللّٰهُۜ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ عَل۪يمًا حَك۪يمًاۗ ﴿٣٠
يُدْخِلُ مَنْ يَشَٓاءُ ف۪ي رَحْمَتِه۪ۜ وَالظَّالِم۪ينَ اَعَدَّ لَهُمْ عَذَابًا اَل۪يمًا ﴿٣١
سُورَةُالْمُرْسَلَاتِ
بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ
وَالْمُرْسَلَاتِ عُرْفًاۙ ﴿١
فَالْعَاصِفَاتِ عَصْفًاۙ ﴿٢
وَالنَّاشِرَاتِ نَشْرًاۙ ﴿٣
فَالْفَارِقَاتِ فَرْقًاۙ ﴿٤
فَالْمُلْقِيَاتِ ذِكْرًاۙ ﴿٥
عُذْرًا اَوْ نُذْرًاۙ ﴿٦
اِنَّمَا تُوعَدُونَ لَوَاقِعٌۜ ﴿٧
فَاِذَا النُّجُومُ طُمِسَتْۙ ﴿٨
وَاِذَا السَّمَٓاءُ فُرِجَتْۙ ﴿٩
وَاِذَا الْجِبَالُ نُسِفَتْۙ ﴿١٠
وَاِذَا الرُّسُلُ اُقِّتَتْۜ ﴿١١
لِاَيِّ يَوْمٍ اُجِّلَتْۜ ﴿١٢
لِيَوْمِ الْفَصْلِۚ ﴿١٣
وَمَٓا اَدْرٰيكَ مَا يَوْمُ الْفَصْلِۜ ﴿١٤
وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّب۪ينَ ﴿١٥
اَلَمْ نُهْلِكِ الْاَوَّل۪ينَۜ ﴿١٦
ثُمَّ نُتْبِعُهُمُ الْاٰخِر۪ينَ ﴿١٧
كَذٰلِكَ نَفْعَلُ بِالْمُجْرِم۪ينَ ﴿١٨
وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّب۪ينَ ﴿١٩
İnsân Sûresi
579
Cuz 29
وَمِنَ الَّيْلِ فَاسْجُدْ لَهُ وَسَبِّحْهُ لَيْلًا طَو۪يلًا ﴿٢٦
26﴿ Gecenin bâzı saatlerinde de O’nun (rızâsını kazanmak) için (kıldığın namazlarda) secde yap. Bir de gecenin uzunca bir kısmında (zikre kalkarak) O’nu (bütün noksan sıfatlardan tenzîh ve) tesbîh et(meye devâm et).
اِنَّ هٰٓؤُ۬لَٓاءِ يُحِبُّونَ الْعَاجِلَةَ وَيَذَرُونَ وَرَٓاءَهُمْ يَوْمًا ثَق۪يلًا ﴿٢٧
27﴿ Şüphesiz ki işte bu (Kur’ân’a inanmaya)nlar o peşin olan (dünyây)ı seviyorlar ve (hesâbıyla azâbı) çok ağır olan bir günü (önemsemedikleri için) arkalarında bırak(arak kıyâmet günü için hiç hazırlanm)ıyorlar.
نَحْنُ خَلَقْنَاهُمْ وَشَدَدْنَٓا اَسْرَهُمْۚ وَاِذَا شِئْنَا بَدَّلْنَٓا اَمْثَالَهُمْ تَبْد۪يلًا ﴿٢٨
28﴿ Onları Biz yarattık, (eklemlerinin) bağlantılarını da (sinir ve damarlarla) sağlamlaştırdık. Ama (onları helâk etmeyi) dilediğimiz zaman kolay bir değiştirme (yapmak sûreti) ile (görüntüde o kâfirlerin) benzerlerini (fakat inkârda hiç de onlara benzemeyen îmânlı ve tâatli kimseleri) onların yerine getiririz.
اِنَّ هٰذِه۪ تَذْكِرَةٌۚ فَمَنْ شَٓاءَ اتَّخَذَ اِلٰى رَبِّه۪ سَب۪يلًا ﴿٢٩
29﴿ Gerçekten işte bu (sûrede bulunan âyetler) büyük bir (vaaz ve) hatırlatmadır. Artık her kim (hidâyet bulmak) isterse (îmân ve tâat yolunu tutarak kendisini) Rabbin(in cennetin)e doğru (ulaştıracak) bir yol edinir.
وَمَا تَشَٓاؤُ۫نَ اِلَّٓا اَنْ يَشَٓاءَ اللّٰهُۜ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ عَل۪يمًا حَك۪يمًاۗ ﴿٣٠
30﴿ (Ey müşrikler! Siz: “Mâdem bu irâde bize bırakılıyor, dilediğimiz zaman yola geliriz” diyorsunuz) ama Allâh murâd etmedikçe siz (hiçbir şeyi) dileyemezsiniz. (Allâh ise ancak doğru yol arayışında olduğunu bildiği kimselerin hidâyetini murâd eder.) Şüphesiz ki Allâh dâimâ (kimin neye lâyık olduğunu hakkıyla bilen bir) Alîm ve (dilediğini hikmet üzere murâd eden bir) Hakîm olmuştur.
يُدْخِلُ مَنْ يَشَٓاءُ ف۪ي رَحْمَتِه۪ۜ وَالظَّالِم۪ينَ اَعَدَّ لَهُمْ عَذَابًا اَل۪يمًا ﴿٣١
31﴿ O (Rabbiniz), dilediği kimseyi rahmeti(nin mahalli olan cenneti)ne girdirir (ki, o dilediği kişiler de hidâyeti seçeceklerini tâ ezelden bilmiş olduğu, yarattıktan sonra da hidâyet arayışında görmüş olduğu kimselerdir). (Kendilerine verilen irâde ve gücü doğru yol arayışında kullanmayan) o zâlimlere ise; O (Allâh-u Te‘âlâ) onlar için çok acı verici pek büyük bir azap hazırlamıştır.




YETMİŞYEDİNCİ SÛRE-İ CELİLE
el-Mürselât
SÛRE-İ CELîLESİ

Mekkî (Mekke-i Mükerreme döneminde inmiş)dir. 50 ayettir.
Rahmân ve Rahîm olan Allâh’ın ismiyle!
وَالْمُرْسَلَاتِ عُرْفًاۙ ﴿١
1﴿ O mârûf için (hayır, iyilik ve vahiy getirsinler diye) gönderilen (melek)lere yemîn olsun!
فَالْعَاصِفَاتِ عَصْفًاۙ ﴿٢
2﴿ Ardı sıra o (Rablerinin emrini yerine getirme yolunda kasırga gibi) güçlü bir esme ile kuvvetlice (koşan ve rüzgâr gibi) esen (melek)lere (de kasem olsun).
وَالنَّاشِرَاتِ نَشْرًاۙ ﴿٣
3﴿ O (bulutları ve yağmurları) tam bir yaymayla neşreden (melek)lere de yemîn olsun!
فَالْفَارِقَاتِ فَرْقًاۙ ﴿٤
4﴿ Bir de (Kur’ân âyetlerinden hak ile bâtılı birbirinden) tam bir ayırt etme ile ayıranlara (andolsun).
فَالْمُلْقِيَاتِ ذِكْرًاۙ ﴿٥
5﴿ Sonra (rasüllerden olup insanlara) vahyi (ulaştırıp) bırakanlara (yemîn olsun).
عُذْرًا اَوْ نُذْرًاۙ ﴿٦
6﴿ (Îmân edenlerin işlediği) kötülüğü silmek ve (bâtıl ehlini) uyarmak için (vahyi ulaştıran rasüllere de yemîn ederim).
اِنَّمَا تُوعَدُونَ لَوَاقِعٌۜ ﴿٧
7﴿ (İşte bütün bunlara kasem olsun) şüphesiz ki; vaad olunmakta bulunduğunuz o (kıyâmetin kopması ve cennet-cehennemle ilgili) şeyler elbette meydana gelicidir.
فَاِذَا النُّجُومُ طُمِسَتْۙ ﴿٨
8﴿ Artık (o kıyâmet günü) yıldızlar ışıksız bırakıldığı zaman!
وَاِذَا السَّمَٓاءُ فُرِجَتْۙ ﴿٩
9﴿ Gök(yüzü) de yarıl(ıp kendisinde kapılar açıl)dığı zaman!
وَاِذَا الْجِبَالُ نُسِفَتْۙ ﴿١٠
10﴿ Bir de dağlar (yerinden koparılarak) parçalanıp havaya savrulduğu zaman!
وَاِذَا الرُّسُلُ اُقِّتَتْۜ ﴿١١
11﴿ Ayrıca (ümmetlerine şâhitlik yapmak üzere) rasüllere vakit tâyin edildiği zaman!
لِاَيِّ يَوْمٍ اُجِّلَتْۜ ﴿١٢
12﴿ (İşte o zaman denilecektir ki:)(O peygamberlerin şâhitliği) hangi büyük gün için geciktirildi?!
لِيَوْمِ الْفَصْلِۚ ﴿١٣
13﴿ O (kullar arasında) ayırım yapma (zamânı olan kıyâmet) günü için.”
وَمَٓا اَدْرٰيكَ مَا يَوْمُ الْفَصْلِۜ ﴿١٤
14﴿ (Habîbim!) Şimdi sana ne bildirdi ki o ayırma günü ne (kadar dehşetli)dir? (Bir benzerini görmediğin için onun mâhiyetini sen dahî bilemezsin.)
وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّب۪ينَ ﴿١٥
15﴿ (İşte) o gün (vâkî olacak) büyük bir helâk (ve sürekli bir yıkım) o (kıyâmet gününü) yalanlayıcılar için olsun!
اَلَمْ نُهْلِكِ الْاَوَّل۪ينَۜ ﴿١٦
16﴿ Biz o evvelki (ümmetlerin kâfir)leri(ni) helâk etmedik mi?!
ثُمَّ نُتْبِعُهُمُ الْاٰخِر۪ينَ ﴿١٧
17﴿ Sonra gerideki (kâfir)leri de (helâke uğratılmakta) onlara tâbi kılacağız.
كَذٰلِكَ نَفْعَلُ بِالْمُجْرِم۪ينَ ﴿١٨
18﴿ (Habîbim!) İşte sana! (Şirk günahını işlemiş) tüm mücrimlere ancak böyle (kötü muâmele) yapacağız.
وَيْلٌ يَوْمَئِذٍ لِلْمُكَذِّب۪ينَ ﴿١٩
19﴿ (İşte) o gün (vâkî olacak) büyük bir helâk (ve sürekli bir yıkım) o (kıyâmet gününü) yalanlayıcılar için olsun!.