HATA BİLDİRİMLERİNİZ İÇİN TIKLAYIN
سُورَةُاٰلِ عِمْرٰنَ  ٥٨ 
الجزء ٣

يَٓا اَهْلَ الْكِتَابِ لِمَ تَلْبِسُونَ الْحَقَّ بِالْبَاطِلِ وَتَكْتُمُونَ الْحَقَّ وَاَنْتُمْ تَعْلَمُونَ۟ ﴿ ٧١ ﴾ وَقَالَتْ طَٓائِفَةٌ مِنْ اَهْلِ الْكِتَابِ اٰمِنُوا بِالَّذ۪ٓي اُنْزِلَ عَلَى الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَجْهَ النَّهَارِ وَاكْفُرُٓوا اٰخِرَهُ لَعَلَّهُمْ يَرْجِعُونَۚ ﴿ ٧٢ ﴾ وَلَا تُؤْمِنُٓوا اِلَّا لِمَنْ تَبِعَ د۪ينَكُمْۜ قُلْ اِنَّ الْهُدٰى هُدَى اللّٰهِۙ اَنْ يُؤْتٰٓى اَحَدٌ مِثْلَ مَٓا اُو۫ت۪يتُمْ اَوْ يُحَٓاجُّوكُمْ عِنْدَ رَبِّكُمْۜ قُلْ اِنَّ الْفَضْلَ بِيَدِ اللّٰهِۚ يُؤْت۪يهِ مَنْ يَشَٓاءُۜ وَاللّٰهُ وَاسِعٌ عَل۪يمٌۚ ﴿ ٧٣ ﴾ يَخْتَصُّ بِرَحْمَتِه۪ مَنْ يَشَٓاءُۜ وَاللّٰهُ ذُو الْفَضْلِ الْعَظ۪يمِ ﴿ ٧٤ ﴾ وَمِنْ اَهْلِ الْكِتَابِ مَنْ اِنْ تَأْمَنْهُ بِقِنْطَارٍ يُؤَدِّه۪ٓ اِلَيْكَۚ وَمِنْهُمْ مَنْ اِنْ تَأْمَنْهُ بِد۪ينَارٍ لَا يُؤَدِّه۪ٓ اِلَيْكَ اِلَّا مَا دُمْتَ عَلَيْهِ قَٓائِمًاۜ ذٰلِكَ بِاَنَّهُمْ قَالُوا لَيْسَ عَلَيْنَا فِي الْاُمِّيّ۪نَ سَب۪يلٌۚ وَيَقُولُونَ عَلَى اللّٰهِ الْكَذِبَ وَهُمْ يَعْلَمُونَ ﴿ ٧٥ ﴾ بَلٰى مَنْ اَوْفٰى بِعَهْدِه۪ وَاتَّقٰى فَاِنَّ اللّٰهَ يُحِبُّ الْمُتَّق۪ينَ ﴿ ٧٦ ﴾ اِنَّ الَّذ۪ينَ يَشْتَرُونَ بِعَهْدِ اللّٰهِ وَاَيْمَانِهِمْ ثَمَنًا قَل۪يلًا اُو۬لٰٓئِكَ لَا خَلَاقَ لَهُمْ فِي الْاٰخِرَةِ وَلَا يُكَلِّمُهُمُ اللّٰهُ وَلَا يَنْظُرُ اِلَيْهِمْ يَوْمَ الْقِيٰمَةِ وَلَا يُزَكّ۪يهِمْۖ وَلَهُمْ عَذَابٌ اَل۪يمٌ ﴿ ٧٧ ﴾

سُورَةُاٰلِ عِمْرٰنَ  ٥٨ 
الجزء ٣
Âl-i İmrân Sûresi  58 
Cüz  3

71  Ey Ehl-i Kitap! Niçin hakkı (değiştirmeyeve bâtılı hak suretinde göstermeye gayret ederek onu) bâtılla karıştırıyorsunuz ve (Muhammed (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)`in nübüvvetinin doğruluğunu ifade eden) o hakkı gizliyorsunuz? Oysa siz (gerçeği) biliyorsunuz!

72  Ehl-i Kitap’tan bir gürûh (Müslümanları şüpheye düşürmek için birbirlerine) dedi(ler) ki: “İnanmış olan kimselere indirilmiş olan (Kur’ân)a, gündüzün evvelinde inan(dığınızı açıklay)ın, sonunda ise (onu) inkâr edin! Ola ki onlar (dinlerinden) dönerler!..

73  (Ancak bunu yaparken, inancınızdan taviz vermeyin ve) dîninize uymuş olandan başkasına (gerçekmanada) inanmayın (, sadece ‘İnandık!’ diyerek onları döndürmeye çalışın)/( evvelce) sizin dîninize uymuş bulun(up sonra Müslüman ol)andan başkasına inan(dığınızı açıklayarak onu döndürmeye uğraş) mayın. (Çünkü onların dönmesi ümitsiz olup, evvelce sizin dîninizde olanları döndürmeniz daha önemli ve ümitlidir)/.” (Habîbim! Onlar Müslümanları dinlerinden döndürmek için ne yaparsa yapsın, sen) de ki: “Şüphesiz hidâyet, ancak Allâh’ın hidâyetidir. (Dîn O’nun dînidir, yol O’nun yoludur. Dolayısıyla dilediğini imana kavuşturur ve o yolda sabit kılar, kâfirlerin o kişiyi döndürme çabaları da böylece boşa çıkar.) (Ey Müslümanları dinden döndürmek için hile düşünen Yahudi âlimleri!) Size verilmiş olanın bir benzeri başka birine veriliyor yahut Rabbiniz katında onlar sizi delille mağlup edecekler diye (mi kıskançlığa kapılarak Müslümanlarla bu kadar uğraşıyorsunuz?)!” (Habîbim! O kıskançlara) de ki: “Şüphesiz (imana muvaffak kılınma ve İslâm’a hidâyet olunma hususunda) fazl(u inâyet), Allâh’ın (kudret) elindedir ki, onu dilediğine verir. (Ey Yahudiler! Bu sizin elinizde değildir ki, sizden başkasının bu lütfa mazhar olamayacağını iddia ediyorsunuz!) Allâh (dilediğine lütuflarda bulunacak kadar geniş rahmet sahibi bir) Vâsi’dir; (fazl u kereme kimin lâyık olduğunu çok iyi bilen bir) Alîm’dir.

74  O (Rabbiniz), (peygamberlik, İslâm’a hidâyet ve Kur’ân’a mazhariyet gibi) rahmet( ler)ini (kullarından) dilediğine tahsis eder (ki; onlar da Muhammed (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) ve ashâbıdır). Allâh büyük fazl(u kerem) sahibidir.”

75  Kitap ehlinden öylesi vardır ki; kendisine güvenip bir kıntar (; yükler dolusu mal) emanet bıraksan onu sana tastamam öder. Onlardan öylesi de vardır ki; kendisine bir dînâr (kadar az miktar bile) emanet verecek olsan, sen (başı) üzerinde sürekli ayakta (dikilip) durmadıkça onu sana ödemez! İşte (onların) bu (şekilde emanete hıyânetleri), gerçekten kendilerinin: “(Ehl-i Kitap’tan olmayan) ümmîler hakkında (ne yaparsak yapalım,) üzerimize hiçbir (günah ve ceza) yol(u) yoktur!” demiş olmaları sebebiyledir. Ama onlar Allâh’a karşı (iftirada bulunup) yalan söylemektedirler. Üstelik onlar (kendilerinin yalancı olduklarını da) bilmektedirler. Bu âyet-i kerîmede methedilen zât; Yahudilerin en büyük âlimi iken İslâm’ı seçen Abdullah ibni Selâm (Radıyallâhu anh)dır, zemmedilen ise yine Yahudilerden Fenhas ibni Âzûrâ’dır.

76  Hayır! (Onların sözü doğru değildir, bilakis ümmî kimselere yaptıkları haksızlıktan dolayı sorumludurlar.) Kim (Allâh’a ve kullara vermiş olduğu) sözünü yerine getirir ve (kâfirlik, hâinlik, ahde vefasızlık gibi kötülüklerden) iyice sakınırsa, şüphesiz ki Allâh o müttakîleri sever (ve mükâfatlandırır)!

77  O kimseler ki; Allâh’ın (, peygamberlere iman ve emanetleri eda hususundaki vasiyet ve) ahdini ve (“Vallâhi! Âhir zaman peygamberine inanıp yardım edeceğiz!” diyerek yaptıkları) yeminlerini (, yönetici olma ve rüşvet alma gibi dünyalık) az bir paha karşılığında değiştirmektedirler; işte onlar; gerçekten de kendileri için âhirette hiçbir nasip yoktur. Allâh onlarla(, kendilerini sevindirecek şekilde konuşmayacaktır. Kıyâmetgünü onlara (rahmet nazarıyla) bakmayacaktır ve kendilerini (affederek günah kirlerinden) temizlemeyecektir/( müminlere yapacağı gibi,) onlar hakkında (güzel övgüyle) tezkiyede bulunmayacaktır/. Onlar için pek acı verici büyük bir azap da vardır.

Âl-i İmrân Sûresi  58 
Cüz  3
cihanyamaneren