v02.01.25 Geliştirme Notları
Abese Sûresi
585
Cuz 30
34﴿ Kişinin kardeşinden kaçacağı gün (herkes kendi derdine düşecektir).
35﴿ Annesinden ve babasından da (kaçacağı gün).
36﴿ Eşinden ve oğullarından da (kaçacağı kıyâmet günü artık o günün şiddetinden dolayı kimsenin kimseye bakacak ve arayıp soracak hâli kalmayacaktır).
37﴿ (Zîrâ) o gün onlardan her bir kişi için, kendisine yeterli olacak (ve başka bir şey düşündürmeyecek kadar) önemli bir iş vardır.
38﴿ Birtakım yüzler (dünyâda kıldıkları teheccütler ve aldıkları abdestler nedeniyle işte) o gün çok parlayıcıdır (ve ziyâde nurludur).
39﴿ (Şâhit olduğu sonsuz nîmetler karşısında) çok gülücüdür ve ziyâdesiyle sevinçlidir.
40﴿ Birtakım suratlar da, o gün özellikle onların üzerinde yoğun bir toz (ve bulanıklık) vardır.
41﴿ Onları(n suratlarındaki o tozu da) büyük bir karalık (ve karanlık) kaplayacaktır.
42﴿ (Ey insan!) İşte sana! Ancak onlar (Allâh’ın haklarını inkâr eden) kâfirlerin ve (kul haklarını ihlâl eden) fâcirlerin ta kendileridir. (Onlar kâfirlikle fâcirliği birleştirdikleri için suratlarında da toz ve siyahlık bir araya getirilecektir.)



SEKSENBİRİNCİ SÛRE-İ CELİLE
el-Tekvîr
SÛRE-İ CELîLESİ

Mekkî (Mekke-i Mükerreme döneminde inmiş)dir. 29 ayettir.
Rahmân ve Rahîm olan Allâh’ın ismiyle!
1﴿ Güneş (sarık gibi) dürüldüğü (ve ışığı giderildiği) zaman!
2﴿ Yıldızlar da (bulanıp karardıktan sonra gökteki yerlerinden) düştüğü zaman!
3﴿ Dağlar da (yeryüzünden koparılıp havada) iyice yürütüldüğü zaman!
4﴿ (Arapların en kıymetli malı olan) on aylık yüklü develer de (sâhiplerinin ilgisizliği yüzünden) başıboş bırakıldığı zaman!
5﴿ Bir de vahşî hayvanlar (bile insanlardan kaçmayacak şekilde her taraftan) toplanıl(arak mahşere çıkarıl)dığı (ve birbirine tealluk eden haklarla ilgili kısasa tâbi tutulduğu) zaman.
6﴿ Denizler de (tandır gibi) kızdırıldığı zaman!
7﴿ Ruhlar da (bedenlerine geri döndürülerek onlarla) eşleştirildiği zaman!
8﴿ Diri diri gömülen kız çocuğuna da (“Suçsuz yere öldürüldüm” cevâbını versin ve kātilini göstersin diye) sorulduğu zaman!
9﴿ “O hangi günah sebebiyle öldürüldü?”
10﴿ O (kulların amellerinin yazılı bulunduğu) sayfalar da (ölüm ânında dürülüp, sonra hesap zamânı) açıldığı zaman!
11﴿ (Hayvanın derisi soyulduğu gibi) gök de (yerinden) sıyrıldığı zaman!
12﴿ O tutuşturulmuş (cehennem) ateş(i) de iyice alevlendirildiği zaman!
13﴿ Cennet de (takvâ sâhibi kullara) yaklaştırıldığı zaman!
14﴿ (İşte o zaman) her bir nefis (hayırdan ve şerden) hazırlamış olduğu şeyi(n getirisini ve götürüsünü) bilmiştir.
15﴿ O (burçlardan birinin sonuna vardığı zaman her seferinde) geri(sin geri başa) dönen (gezegen)lere kesinlikle yemîn ederim!
16﴿ O akıp giden (gezegen)lere; (güneş çıkınca onun ışığı altında) örtünen (gezegen)lere (yemîn ederim)!
17﴿ Kasem olsun; (karanlığıyla) yöneldiği zaman geceye!
18﴿ Andolsun; iyice nefes al(ıp ışığı yayıl)dığında sabaha ki!
19﴿ Muhakkak o (Kur’ân) elbette (Allâh nezdinde) çok şerefli bir elçi (olan Cibrîl-i Emî)nin (teblîğ ettiği) sözüdür.
20﴿ Büyük kuvvet sâhibi ve Arş’ın sâhibi nezdinde mertebesi yüce olan (bir melek tarafından Muhammed kulumuza teblîğ edilmiştir). Tefsirlerde Cibrîl (Aleyhisselâm)ın kuvvetine misal olarak, Lût kavminin beş vilâyetini tek kanadıyla kökünden söküp göğe kaldırdıktan sonra ters çevirmesi, Semûd kavmini bir nâra ile helâk etmesi ve göz kırpmaktan daha çabuk bir sürede gökten yere inip çıkması özellikle zikredilmiştir. (el-Cemel; el-Hâzin)
سُورَةُ عَبَسَ
الجزء ٣٠
٥٨٥
يَوْمَ يَفِرُّ الْمَرْءُ مِنْ اَخ۪يهِۙ ﴿٣٤
وَاُمِّهِ وَاَب۪يهِۙ ﴿٣٥
وَصَاحِبَتِه۪ وَبَن۪يهِۜ ﴿٣٦
لِكُلِّ امْرِئٍ مِنْهُمْ يَوْمَئِذٍ شَأْنٌ يُغْن۪يهِۜ ﴿٣٧
وُجُوهٌ يَوْمَئِذٍ مُسْفِرَةٌۙ ﴿٣٨
ضَاحِكَةٌ مُسْتَبْشِرَةٌۚ ﴿٣٩
وَوُجُوهٌ يَوْمَئِذٍ عَلَيْهَا غَبَرَةٌۙ ﴿٤٠
تَرْهَقُهَا قَتَرَةٌۜ ﴿٤١
اُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْكَفَرَةُ الْفَجَرَةُ ﴿٤٢
سُورَةُالتَّكْو۪يرِ
بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ
اِذَا الشَّمْسُ كُوِّرَتْۙۖ ﴿١
وَاِذَا النُّجُومُ انْكَدَرَتْۙۖ ﴿٢
وَاِذَا الْجِبَالُ سُيِّرَتْۙۖ ﴿٣
وَاِذَا الْعِشَارُ عُطِّلَتْۙۖ ﴿٤
وَاِذَا الْوُحُوشُ حُشِرَتْۙۖ ﴿٥
وَاِذَا الْبِحَارُ سُجِّرَتْۙۖ ﴿٦
وَاِذَا النُّفُوسُ زُوِّجَتْۙۖ ﴿٧
وَاِذَا الْمَوْءُ۫دَةُ سُئِلَتْۙ ﴿٨
بِاَيِّ ذَنْبٍ قُتِلَتْۚ ﴿٩
وَاِذَا الصُّحُفُ نُشِرَتْۙۖ ﴿١٠
وَاِذَا السَّمَٓاءُ كُشِطَتْۙۖ ﴿١١
وَاِذَا الْجَح۪يمُ سُعِّرَتْۙۖ ﴿١٢
وَاِذَا الْجَنَّةُ اُزْلِفَتْۙۖ ﴿١٣
عَلِمَتْ نَفْسٌ مَٓا اَحْضَرَتْۜ ﴿١٤
فَلَٓا اُقْسِمُ بِالْخُنَّسِۙ ﴿١٥
اَلْجَوَارِ الْكُنَّسِۙ ﴿١٦
وَالَّيْلِ اِذَا عَسْعَسَۙ ﴿١٧
وَالصُّبْحِ اِذَا تَنَفَّسَۙ ﴿١٨
اِنَّهُ لَقَوْلُ رَسُولٍ كَر۪يمٍۙ ﴿١٩
ذ۪ي قُوَّةٍ عِنْدَ ذِي الْعَرْشِ مَك۪ينٍۙ ﴿٢٠
Abese Sûresi
585
Cuz 30
يَوْمَ يَفِرُّ الْمَرْءُ مِنْ اَخ۪يهِۙ ﴿٣٤
34﴿ Kişinin kardeşinden kaçacağı gün (herkes kendi derdine düşecektir).
وَاُمِّهِ وَاَب۪يهِۙ ﴿٣٥
35﴿ Annesinden ve babasından da (kaçacağı gün).
وَصَاحِبَتِه۪ وَبَن۪يهِۜ ﴿٣٦
36﴿ Eşinden ve oğullarından da (kaçacağı kıyâmet günü artık o günün şiddetinden dolayı kimsenin kimseye bakacak ve arayıp soracak hâli kalmayacaktır).
لِكُلِّ امْرِئٍ مِنْهُمْ يَوْمَئِذٍ شَأْنٌ يُغْن۪يهِۜ ﴿٣٧
37﴿ (Zîrâ) o gün onlardan her bir kişi için, kendisine yeterli olacak (ve başka bir şey düşündürmeyecek kadar) önemli bir iş vardır.
وُجُوهٌ يَوْمَئِذٍ مُسْفِرَةٌۙ ﴿٣٨
38﴿ Birtakım yüzler (dünyâda kıldıkları teheccütler ve aldıkları abdestler nedeniyle işte) o gün çok parlayıcıdır (ve ziyâde nurludur).
ضَاحِكَةٌ مُسْتَبْشِرَةٌۚ ﴿٣٩
39﴿ (Şâhit olduğu sonsuz nîmetler karşısında) çok gülücüdür ve ziyâdesiyle sevinçlidir.
وَوُجُوهٌ يَوْمَئِذٍ عَلَيْهَا غَبَرَةٌۙ ﴿٤٠
40﴿ Birtakım suratlar da, o gün özellikle onların üzerinde yoğun bir toz (ve bulanıklık) vardır.
تَرْهَقُهَا قَتَرَةٌۜ ﴿٤١
41﴿ Onları(n suratlarındaki o tozu da) büyük bir karalık (ve karanlık) kaplayacaktır.
اُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْكَفَرَةُ الْفَجَرَةُ ﴿٤٢
42﴿ (Ey insan!) İşte sana! Ancak onlar (Allâh’ın haklarını inkâr eden) kâfirlerin ve (kul haklarını ihlâl eden) fâcirlerin ta kendileridir. (Onlar kâfirlikle fâcirliği birleştirdikleri için suratlarında da toz ve siyahlık bir araya getirilecektir.)




SEKSENBİRİNCİ SÛRE-İ CELİLE
el-Tekvîr
SÛRE-İ CELîLESİ

Mekkî (Mekke-i Mükerreme döneminde inmiş)dir. 29 ayettir.
Rahmân ve Rahîm olan Allâh’ın ismiyle!
اِذَا الشَّمْسُ كُوِّرَتْۙۖ ﴿١
1﴿ Güneş (sarık gibi) dürüldüğü (ve ışığı giderildiği) zaman!
وَاِذَا النُّجُومُ انْكَدَرَتْۙۖ ﴿٢
2﴿ Yıldızlar da (bulanıp karardıktan sonra gökteki yerlerinden) düştüğü zaman!
وَاِذَا الْجِبَالُ سُيِّرَتْۙۖ ﴿٣
3﴿ Dağlar da (yeryüzünden koparılıp havada) iyice yürütüldüğü zaman!
وَاِذَا الْعِشَارُ عُطِّلَتْۙۖ ﴿٤
4﴿ (Arapların en kıymetli malı olan) on aylık yüklü develer de (sâhiplerinin ilgisizliği yüzünden) başıboş bırakıldığı zaman!
وَاِذَا الْوُحُوشُ حُشِرَتْۙۖ ﴿٥
5﴿ Bir de vahşî hayvanlar (bile insanlardan kaçmayacak şekilde her taraftan) toplanıl(arak mahşere çıkarıl)dığı (ve birbirine tealluk eden haklarla ilgili kısasa tâbi tutulduğu) zaman.
وَاِذَا الْبِحَارُ سُجِّرَتْۙۖ ﴿٦
6﴿ Denizler de (tandır gibi) kızdırıldığı zaman!
وَاِذَا النُّفُوسُ زُوِّجَتْۙۖ ﴿٧
7﴿ Ruhlar da (bedenlerine geri döndürülerek onlarla) eşleştirildiği zaman!
وَاِذَا الْمَوْءُ۫دَةُ سُئِلَتْۙ ﴿٨
8﴿ Diri diri gömülen kız çocuğuna da (“Suçsuz yere öldürüldüm” cevâbını versin ve kātilini göstersin diye) sorulduğu zaman!
بِاَيِّ ذَنْبٍ قُتِلَتْۚ ﴿٩
9﴿ “O hangi günah sebebiyle öldürüldü?”
وَاِذَا الصُّحُفُ نُشِرَتْۙۖ ﴿١٠
10﴿ O (kulların amellerinin yazılı bulunduğu) sayfalar da (ölüm ânında dürülüp, sonra hesap zamânı) açıldığı zaman!
وَاِذَا السَّمَٓاءُ كُشِطَتْۙۖ ﴿١١
11﴿ (Hayvanın derisi soyulduğu gibi) gök de (yerinden) sıyrıldığı zaman!
وَاِذَا الْجَح۪يمُ سُعِّرَتْۙۖ ﴿١٢
12﴿ O tutuşturulmuş (cehennem) ateş(i) de iyice alevlendirildiği zaman!
وَاِذَا الْجَنَّةُ اُزْلِفَتْۙۖ ﴿١٣
13﴿ Cennet de (takvâ sâhibi kullara) yaklaştırıldığı zaman!
عَلِمَتْ نَفْسٌ مَٓا اَحْضَرَتْۜ ﴿١٤
14﴿ (İşte o zaman) her bir nefis (hayırdan ve şerden) hazırlamış olduğu şeyi(n getirisini ve götürüsünü) bilmiştir.
فَلَٓا اُقْسِمُ بِالْخُنَّسِۙ ﴿١٥
15﴿ O (burçlardan birinin sonuna vardığı zaman her seferinde) geri(sin geri başa) dönen (gezegen)lere kesinlikle yemîn ederim!
اَلْجَوَارِ الْكُنَّسِۙ ﴿١٦
16﴿ O akıp giden (gezegen)lere; (güneş çıkınca onun ışığı altında) örtünen (gezegen)lere (yemîn ederim)!
وَالَّيْلِ اِذَا عَسْعَسَۙ ﴿١٧
17﴿ Kasem olsun; (karanlığıyla) yöneldiği zaman geceye!
وَالصُّبْحِ اِذَا تَنَفَّسَۙ ﴿١٨
18﴿ Andolsun; iyice nefes al(ıp ışığı yayıl)dığında sabaha ki!
اِنَّهُ لَقَوْلُ رَسُولٍ كَر۪يمٍۙ ﴿١٩
19﴿ Muhakkak o (Kur’ân) elbette (Allâh nezdinde) çok şerefli bir elçi (olan Cibrîl-i Emî)nin (teblîğ ettiği) sözüdür.
ذ۪ي قُوَّةٍ عِنْدَ ذِي الْعَرْشِ مَك۪ينٍۙ ﴿٢٠
20﴿ Büyük kuvvet sâhibi ve Arş’ın sâhibi nezdinde mertebesi yüce olan (bir melek tarafından Muhammed kulumuza teblîğ edilmiştir). Tefsirlerde Cibrîl (Aleyhisselâm)ın kuvvetine misal olarak, Lût kavminin beş vilâyetini tek kanadıyla kökünden söküp göğe kaldırdıktan sonra ters çevirmesi, Semûd kavmini bir nâra ile helâk etmesi ve göz kırpmaktan daha çabuk bir sürede gökten yere inip çıkması özellikle zikredilmiştir. (el-Cemel; el-Hâzin)