HATA BİLDİRİMLERİNİZ İÇİN TIKLAYIN
سُورَةُاٰلِ عِمْرٰنَ  ٥٩ 
الجزء ٣

وَاِنَّ مِنْهُمْ لَفَر۪يقًا يَلْوُ۫نَ اَلْسِنَتَهُمْ بِالْكِتَابِ لِتَحْسَبُوهُ مِنَ الْكِتَابِ وَمَا هُوَ مِنَ الْكِتَابِۚ وَيَقُولُونَ هُوَ مِنْ عِنْدِ اللّٰهِ وَمَا هُوَ مِنْ عِنْدِ اللّٰهِۚ وَيَقُولُونَ عَلَى اللّٰهِ الْكَذِبَ وَهُمْ يَعْلَمُونَ ﴿ ٧٨ ﴾ مَا كَانَ لِبَشَرٍ اَنْ يُؤْتِيَهُ اللّٰهُ الْكِتَابَ وَالْحُكْمَ وَالنُّبُوَّةَ ثُمَّ يَقُولَ لِلنَّاسِ كُونُوا عِبَادًا ل۪ي مِنْ دُونِ اللّٰهِ وَلٰكِنْ كُونُوا رَبَّانِيّ۪نَ بِمَا كُنْتُمْ تُعَلِّمُونَ الْكِتَابَ وَبِمَا كُنْتُمْ تَدْرُسُونَۙ ﴿ ٧٩ ﴾ وَلَا يَأْمُرَكُمْ اَنْ تَتَّخِذُوا الْمَلٰٓئِكَةَ وَالنَّبِيّ۪نَ اَرْبَابًاۜ اَيَأْمُرُكُمْ بِالْكُفْرِ بَعْدَ اِذْ اَنْتُمْ مُسْلِمُونَ۟ ﴿ ٨٠ ﴾ وَاِذْ اَخَذَ اللّٰهُ م۪يثَاقَ النَّبِيّ۪نَ لَمَٓا اٰتَيْتُكُمْ مِنْ كِتَابٍ وَحِكْمَةٍ ثُمَّ جَٓاءَكُمْ رَسُولٌ مُصَدِّقٌ لِمَا مَعَكُمْ لَتُؤْمِنُنَّ بِه۪ وَلَتَنْصُرُنَّهُۜ قَالَ ءَاَقْرَرْتُمْ وَاَخَذْتُمْ عَلٰى ذٰلِكُمْ اِصْر۪يۜ قَالُٓوا اَقْرَرْنَاۜ قَالَ فَاشْهَدُوا وَاَنَا۬ مَعَكُمْ مِنَ الشَّاهِد۪ينَ ﴿ ٨١ ﴾ فَمَنْ تَوَلّٰى بَعْدَ ذٰلِكَ فَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْفَاسِقُونَ ﴿ ٨٢ ﴾ اَفَغَيْرَ د۪ينِ اللّٰهِ يَبْغُونَ وَلَهُٓ اَسْلَمَ مَنْ فِي السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ طَوْعًا وَكَرْهًا وَاِلَيْهِ يُرْجَعُونَ ﴿ ٨٣ ﴾

سُورَةُاٰلِ عِمْرٰنَ  ٥٩ 
الجزء ٣
Âl-i İmrân Sûresi  59 
Cüz  3

78  Yine şüphesiz o (kitap ehli ola)nlardan elbette bir fırka vardır ki; kendisini kitaptan sanasınız diye kitap ile dillerini eğip büker(ek, doğru okuyormuş gibi yapıp, gerçek indirilmiş olanın yerine kendi değiştirdiklerini telaffuz eder)ler, hâlbuki o (okudukları), kitaptan değildir. Bir de: “O, Allâh katındandır!” derler. Oysa o (tahrif ettikleri şey), Allâh katından değildir. Böylece Allâh’a karşı (iftira ederek) yalan söylerler, üstelik kendileri de (yalancı olduklarını) bilirler.

79  Hiçbir beşer için olmuş bir şey değildir ki; Allâh kendisine kitap, hüküm (; şeri’ât anlayışı, sünnet, karar verme yetkisi, hikmet) ve peygamberlik versin de, sonra o (kalkıp), insanlara: “Allâh’ı bırakıp bana kullar olun!” desin! Lâkin (o peygamber): “Siz (Allâh-u Te`âlâ’nın indirmiş olduğu) o kitabı öğretmekte bulunmuş olmanız nedeniyle ve (onu okuyup okutarak) ders yapmakta bulunmuş olmanız sebebiyle (Allâh’ın taatına sımsıkı yapışan, ilim ve amelde kâmil ve Allâh-u Te`âlâ’ya bağlı) Rabbânî kimseler olun!” (der.)
Bu âyet-i celîleden anlaşıldığına göre; ilim tahsil etmek ve ders okutmak, insanın Rabbânî olmasını gerektirir. Demek ki; Rabbânî olmaktan başka bir maksatla okuyup okutanların, ilimleri zâyi ve gayretleri boşunadır. Dolayısıyla ilim toplama hususunda son derece gayret gösterip sonra onu amele vesile kılmayanın hâli; güzel bir ağaç dikip manzarasıyla avunan, ürünündense hiç faydalanmayan kimseye benzer. Ulemâ, âyet-i celîlede geçen “Rabbânî” vasfının îzâhı hakkında çeşitli manalar zikretmişlerdir ki, biz bunlardan bazısını nakledecek olursak: “Fıkıh ilmini bilip öğreten”; “Hikmetle davranıp acele etmeyen âlim”; “İlmiyle amel eden âlim”; “Helâl-haram, emir ve nehiy gibi hükümleri bilen kişi”; “Basîret ilmiyle, siyâset (insanları yönetme) ilmini cem eden kişi”; “İlim tahsil eden, bildiğiyle amel eden ve insanlara hayır yolu öğreten kişi” gibi manaları sayabiliriz.

80  (Allâh’ın, peygamber yaptığı bir kişinin,)melekleri ve peygamberleri rabler edinmenizi size emretmesi de olamaz! Siz Müslümanlar olduktan sonra o (peygamber) size kâfirliği mi emredecek?

81  Hani Allâh peygamberlerin (yeminlerle te’kitlenmiş) kuvvetli sözünü almıştı (da, onlara buyurmuştu) ki: “Andolsun; Benim size vermiş olduğum kitap ve hikmetten sonra, beraberinizde bulunan (şeri’âtler) i doğrulayıcı (olan Muhammed (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) nâmında) yüce bir rasûl size gelecek ki, ona mutlaka inanacaksınız ve kendisine gerçekten yardım edeceksiniz.” (Bundan sonra) O (Allâh-u Te`âlâ): “İşte siz (âhir zaman peygamberine inanıp yardım edeceğinizle ilgili bu ahdimi itiraf ve) ikrar ettiniz ve buna dâir Benim ağır sözümü (kabullenip) aldınız değil mi?” buyurmuş, onlar da: “(Biz bu sözü kabullenip) ikrar ettik!” demişlerdi. O da: “Öyleyse (birbirinizin ikrarına) şâhit olun! Ben de (bu ikrarınıza ve birbirinize yaptığınız şâhitliğe) sizinle birlikte şâhitlerdenim!” buyurmuştu.
Âyet-i kerîmeden maksadın ne olduğu hakkında müfessirler arasında ihtilaf mevcut olup, kimi; Rasûlûllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)`e iman etmekle ilgili bu ahdin, gerçekte peygamberlerden değil de, onların ümmetlerinden alındığını söylemişse de, Ali (Radıyallâhu anh) dan rivayet edilen: “Allâh-u Te`âlâ Âdem (Aleyhisselâm) dan ve ondan sonra gönderdiği her peygamberden: ‘Sen hayattayken Muhammed (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) gönderilecek olursa, ona inanacaksın ve yardım edeceksin! Ümmetinden de bu ahdi alacaksın!’ diye mutlaka söz almıştır.” şeklindeki nakle göre bu âyetin, zâhirî manası üzere tefsiri daha uygundur. (Taberî, Câmi’u’lbeyân, No: 7327, 3/330) Dolayısıyla Allâh-u Te`âlâ’nın, diğer peygamberlerin Rasûlûllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)`e ulaşamayacağınıbilmesine rağmen onlardan bu sözü alması, enbiyâ arasında sadece Rasûlûllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)`e gösterdiği özel ilginin, tâzim ve tebcilin bir göstergesi olmaktan öte, bu mîsakın tüm İlâhî kitaplardaki tesciliyle, Rasûlûllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)`e kavuşan Ehl-i Kitab’ın imanını temin içindir. Bundan dolayı Allah dostları: “Mutlak manada nebî, hakiki manada rasûl ve müstakil şeri`ât sahibi, sadece Rasûlûllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)`dir, onun dışındaki nebîler ise, onun tâbileri hükmündedirler!” demişlerdir. (Âlûsî)

82  (Ey bu mîsaktan haberdâr olan kişi!) İşte artık bu (âhir zaman peygamberinin doğruluğunu duyma)ndan sonra her kim (Muhammed (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)`e yetişir de, ona inanıp yardım etmekten) yüz çevirirse, işte ancak onlar (iman ve taattan çıkarak kâfir olan) fâsıkların ta kendileridir.

83  O (kâfir ola)nlar (İslâm’dan yüz çevirip de) Allâh’ın dininden başkasını mı arıyorlar? Oysa göklerde ve yerde bulunan (tüm yaratık)lar( dan kimi,) isteyerek ve (kimi de azâbı görme neticesinde) istemeyerek (de olsa) ancak Kendisi( nin hükmü)ne teslim olmuştur. Ve onlar (öldürülüp diriltilerek) sadece O’na döndürüleceklerdir!

Âl-i İmrân Sûresi  59 
Cüz  3
cihanyamaneren