v02.01.25 Geliştirme Notları
A`lâ Sûresi
591
Cuz 30
SEKSENYEDİNCİ SÛRE-İ CELİLE
el-A`lâ
SÛRE-İ CELîLESİ

Mekkî (; Mekke-i Mükerreme döneminde inmiş)dir. 19 ayettir.
Rahmân ve Rahîm olan Allâh’ın ismiyle!
1﴿ O en yüce olan Rabbinin ismini tesbîh et (O’nun isimlerine yanlış mânâlar yüklemekten sakın, o isimleri başkalarına takma, uygunsuz hâllerde ve necâset bulunan mahallerde onları anma).
2﴿ Öyle Zât(ı tesbîh et) ki; (her şeyi) yaratmıştır ve (tüm yarattıklarını, varlıklarını sürdürebilmelerine en elverişli biçimde yaratmak sûretiyle doğru ve) düzgün yapmıştır.
3﴿ Yine O Zât(ı tesbîh et) ki; (tüm varlıkların cinsleri, türleri, şahısları, miktarları, sıfatları, yaptıkları, yapacakları ve ecelleri dâhil her şeylerini ayarlayıp) takdîr etmiştir ve (her şeyi yaratılış gâyesine) yönlendir(erek, her varlığa neden nasıl faydalanacağını öğret)miştir.
4﴿ Yine O Zât(ı tesbîh et) ki; (hayvanların otlayacağı bunca yeşil) otlakları (topraktan) çıkarmıştır.
5﴿ Sonra (yemyeşil otlakların o güzel hâlini değiştirmiş ve) onu esmer olan kupkuru (ve) kırılgan bir şeye dönüştürmüştür.
6﴿ (Habîbim!) Muhakkak Biz seni okutuyoruz, artık sen (Kur’ân’ı) unutmayacaksın.
7﴿ Lâkin Allâh’ın (âyetlerden hükmünü ve tilâvetini nesh etmeyi) dilemiş olduğu şeyler müstesnâ! Muhakkak ki O, (kırâati) açık (ve sesli) yapmayı da, (okuma bakımından) gizli olan şeyi de bilmektedir. (Nitekim sen bir şey kaçırırım diye kalbinde endişe barındırarak Cibrîl’in tilâveti sırasında seslice okumaya başlıyorsun, ama artık buna ihtiyaç yoktur. Zîrâ Biz vahiyden hiçbir şeyi sana unutturmayacağız.)
8﴿ Ayrıca Biz seni o en kolay olan (yol)a (ve müsâmahalı bir şerîata) kolayca ulaştıracağız (ve vahyi ezberlemeye, onunla amel etmeye ve onu tebliğ etmeye seni muvaffak kılacağız).
9﴿ Öyleyse sen (Kur’ân’la insanlara) öğüt ver; o öğüt fayda verirse (de vermezse de sen vaaz etmeye devâm et, ama kalpleri kılıflı olan kişilere fayda vermeyeceği bellidir, bu yüzden de çok üzülme).
10﴿ (Allâh’tan) saygıyla korkmakta olan kimse mutlaka öğütlenecek (ve dinlediği ile amel edecek)tir.
11﴿ Ama o en şakî (bedbaht, serkeş, âsî ve kötü) olan (kâfir) kimse o (Kur’ân’la verdiğin vaazları)ndan iyice uzaklaşacaktır.
12﴿ O kimse ki; o en büyük ateşe (sâhip olan cehenneme) girecektir.
13﴿ Sonra o orada öl(üp istirâhat ed)emeyecektir ve (faydalanacağı bir hayatla da) yaşayamayacaktır.
14﴿ Muhakkak felâha ermiştir o kimse ki (kâfirlikten ve günahlardan kurtulup, gusül ve abdest ile de) iyice temizlenmiştir.
15﴿ (Böylece namaza niyetlenip iftitah tekbiri okuyarak) Rabbinin ismini (kalben ve lisânen) zikretmiştir de peşi sıra (beş vakit) namaz(ı) kılmıştır.
16﴿ (Ey kullar!) Doğrusu siz o en alçak (dünyâ) hayâtı(nı âhirete) tercih ediyorsunuz.
17﴿ Hâlbuki âhiret (hayâtı, fânî dünyâ yaşantısına göre) çok hayrlıdır ve daha ziyâde bâkîdir.
18﴿ Şüphesiz ki işte bu (sûrede yazılanların bir benzeri), elbette evvelki sahîfelerde (de kaydedilmiş)dir.
19﴿ İbrâhîm’in ve Mûsâ’nın sahîfelerinde (de bu âyet-i kerîmelerin bir benzeri vahyedilmiştir).



SEKSENSEKİZİNCİ SÛRE-İ CELİLE
el-Gâşiye
SÛRE-İ CELîLESİ

Mekkî (Mekke-i Mükerreme döneminde inmiş)dir. 26 ayettir.
Rahmân ve Rahîm olan Allâh’ın ismiyle!
1﴿ (Habîbim!) O (insanları zorluklarıyla) bürüyen (kıyâmet gününden ibâret) müthiş (bir) hâdisenin önemli haberi sana geldi (değil) mi?!
2﴿ Birtakım yüzler(in sâhipleri işte) o gün zelîldir (ve taşıdığı endişeden dolayı etrâfa korkarak bakıcıdır)!
3﴿ (Cehennem içerisinde zahmetli işler yaparak) çok çalışıcıdır ve (zincirleri, bukağıları çekerek, balçığa batan develer gibi ateşe dalarak ve ateş dağlarına çıkıp inerek) çok yorulucudur.
4﴿ O (yüzlere sâhip ola)nlar son derece kızgın olan büyük bir ateşe girecek.
5﴿ O (yüzlere sâhip ola)nlara çok sıcak bir gözeden içirilecektir (ki onu içtiklerinde bağırsakları paramparça olup dökülecektir)!
6﴿ Onlar için darî‘ (denen; leşten murdar ve ateşten daha hâr olan zehirli çok acı diken)den başka bir yiyecek yoktur.
7﴿ (O dikenli yiyecek ne kadar yense de hiç şişmanlatmaz ve) semizleştirmez ve hiçbir açlığı defedemez.
8﴿ Birtakım yüzler (de işte) o gün çok güzeldir (güleçtir, çünkü sâhipleri çok mutludur).
9﴿ (Dünyâda yapmış oldukları) çalışmaların(ın karşılığına âhirette kavuşmaların)dan dolayı çok râzıdır (ve hoşnuttur).
10﴿ (O yüzlerin sâhipleri hem mekân hem de kıymet bakımından) çok yüksek olan değerli bir cennettedir.
11﴿ O (cennette ola)nlar orada boş olan bir şey işitmeyecektir. (Zîrâ cennet ehli, mazhar oldukları sürekli nîmetlere karşı hamd-ü senâda bulunmak gibi hikmetli kelâmlar dışında fuzûlî lakırdılar konuşmayacaklardır.)
سُورَةُ الْاَعْلٰى
الجزء ٣٠
٥٩١
سُورَةُالْاَعْلٰى
بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ
سَبِّحِ اسْمَ رَبِّكَ الْاَعْلٰىۙ ﴿١
اَلَّذ۪ي خَلَقَ فَسَوّٰىۙۖ ﴿٢
وَالَّذ۪ي قَدَّرَ فَهَدٰىۙۖ ﴿٣
وَالَّذ۪ٓي اَخْرَجَ الْمَرْعٰىۙۖ ﴿٤
فَجَعَلَهُ غُثَٓاءً اَحْوٰىۜ ﴿٥
سَنُقْرِئُكَ فَلَا تَنْسٰىۙ ﴿٦
اِلَّا مَا شَٓاءَ اللّٰهُۜ اِنَّهُ يَعْلَمُ الْجَهْرَ وَمَا يَخْفٰىۜ ﴿٧
وَنُيَسِّرُكَ لِلْيُسْرٰىۚ ﴿٨
فَذَكِّرْ اِنْ نَفَعَتِ الذِّكْرٰىۜ ﴿٩
سَيَذَّكَّرُ مَنْ يَخْشٰىۙ ﴿١٠
وَيَتَجَنَّبُهَا الْاَشْقٰىۙ ﴿١١
اَلَّذ۪ي يَصْلَى النَّارَ الْكُبْرٰىۚ ﴿١٢
ثُمَّ لَا يَمُوتُ ف۪يهَا وَلَا يَحْيٰىۜ ﴿١٣
قَدْ اَفْلَحَ مَنْ تَزَكّٰىۙ ﴿١٤
وَذَكَرَ اسْمَ رَبِّه۪ فَصَلّٰىۜ ﴿١٥
بَلْ تُؤْثِرُونَ الْحَيٰوةَ الدُّنْيَاۘ ﴿١٦
وَالْاٰخِرَةُ خَيْرٌ وَاَبْقٰىۜ ﴿١٧
اِنَّ هٰذَا لَفِي الصُّحُفِ الْاُو۫لٰىۙ ﴿١٨
صُحُفِ اِبْرٰه۪يمَ وَمُوسٰى ﴿١٩
سُورَةُالْغَاشِيَةِ
بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ
هَلْ اَتٰيكَ حَد۪يثُ الْغَاشِيَةِۜ ﴿١
وُجُوهٌ يَوْمَئِذٍ خَاشِعَةٌۙ ﴿٢
عَامِلَةٌ نَاصِبَةٌۙ ﴿٣
تَصْلٰى نَارًا حَامِيَةًۙ ﴿٤
تُسْقٰى مِنْ عَيْنٍ اٰنِيَةٍۜ ﴿٥
لَيْسَ لَهُمْ طَعَامٌ اِلَّا مِنْ ضَر۪يعٍۙ ﴿٦
لَا يُسْمِنُ وَلَا يُغْن۪ي مِنْ جُوعٍۜ ﴿٧
وُجُوهٌ يَوْمَئِذٍ نَاعِمَةٌۙ ﴿٨
لِسَعْيِهَا رَاضِيَةٌۙ ﴿٩
ف۪ي جَنَّةٍ عَالِيَةٍۙ ﴿١٠
لَا تَسْمَعُ ف۪يهَا لَاغِيَةًۜ ﴿١١
A`lâ Sûresi
591
Cuz 30
SEKSENYEDİNCİ SÛRE-İ CELİLE
el-A`lâ
SÛRE-İ CELîLESİ

Mekkî (; Mekke-i Mükerreme döneminde inmiş)dir. 19 ayettir.
Rahmân ve Rahîm olan Allâh’ın ismiyle!
سَبِّحِ اسْمَ رَبِّكَ الْاَعْلٰىۙ ﴿١
1﴿ O en yüce olan Rabbinin ismini tesbîh et (O’nun isimlerine yanlış mânâlar yüklemekten sakın, o isimleri başkalarına takma, uygunsuz hâllerde ve necâset bulunan mahallerde onları anma).
اَلَّذ۪ي خَلَقَ فَسَوّٰىۙۖ ﴿٢
2﴿ Öyle Zât(ı tesbîh et) ki; (her şeyi) yaratmıştır ve (tüm yarattıklarını, varlıklarını sürdürebilmelerine en elverişli biçimde yaratmak sûretiyle doğru ve) düzgün yapmıştır.
وَالَّذ۪ي قَدَّرَ فَهَدٰىۙۖ ﴿٣
3﴿ Yine O Zât(ı tesbîh et) ki; (tüm varlıkların cinsleri, türleri, şahısları, miktarları, sıfatları, yaptıkları, yapacakları ve ecelleri dâhil her şeylerini ayarlayıp) takdîr etmiştir ve (her şeyi yaratılış gâyesine) yönlendir(erek, her varlığa neden nasıl faydalanacağını öğret)miştir.
وَالَّذ۪ٓي اَخْرَجَ الْمَرْعٰىۙۖ ﴿٤
4﴿ Yine O Zât(ı tesbîh et) ki; (hayvanların otlayacağı bunca yeşil) otlakları (topraktan) çıkarmıştır.
فَجَعَلَهُ غُثَٓاءً اَحْوٰىۜ ﴿٥
5﴿ Sonra (yemyeşil otlakların o güzel hâlini değiştirmiş ve) onu esmer olan kupkuru (ve) kırılgan bir şeye dönüştürmüştür.
سَنُقْرِئُكَ فَلَا تَنْسٰىۙ ﴿٦
6﴿ (Habîbim!) Muhakkak Biz seni okutuyoruz, artık sen (Kur’ân’ı) unutmayacaksın.
اِلَّا مَا شَٓاءَ اللّٰهُۜ اِنَّهُ يَعْلَمُ الْجَهْرَ وَمَا يَخْفٰىۜ ﴿٧
7﴿ Lâkin Allâh’ın (âyetlerden hükmünü ve tilâvetini nesh etmeyi) dilemiş olduğu şeyler müstesnâ! Muhakkak ki O, (kırâati) açık (ve sesli) yapmayı da, (okuma bakımından) gizli olan şeyi de bilmektedir. (Nitekim sen bir şey kaçırırım diye kalbinde endişe barındırarak Cibrîl’in tilâveti sırasında seslice okumaya başlıyorsun, ama artık buna ihtiyaç yoktur. Zîrâ Biz vahiyden hiçbir şeyi sana unutturmayacağız.)
وَنُيَسِّرُكَ لِلْيُسْرٰىۚ ﴿٨
8﴿ Ayrıca Biz seni o en kolay olan (yol)a (ve müsâmahalı bir şerîata) kolayca ulaştıracağız (ve vahyi ezberlemeye, onunla amel etmeye ve onu tebliğ etmeye seni muvaffak kılacağız).
فَذَكِّرْ اِنْ نَفَعَتِ الذِّكْرٰىۜ ﴿٩
9﴿ Öyleyse sen (Kur’ân’la insanlara) öğüt ver; o öğüt fayda verirse (de vermezse de sen vaaz etmeye devâm et, ama kalpleri kılıflı olan kişilere fayda vermeyeceği bellidir, bu yüzden de çok üzülme).
سَيَذَّكَّرُ مَنْ يَخْشٰىۙ ﴿١٠
10﴿ (Allâh’tan) saygıyla korkmakta olan kimse mutlaka öğütlenecek (ve dinlediği ile amel edecek)tir.
وَيَتَجَنَّبُهَا الْاَشْقٰىۙ ﴿١١
11﴿ Ama o en şakî (bedbaht, serkeş, âsî ve kötü) olan (kâfir) kimse o (Kur’ân’la verdiğin vaazları)ndan iyice uzaklaşacaktır.
اَلَّذ۪ي يَصْلَى النَّارَ الْكُبْرٰىۚ ﴿١٢
12﴿ O kimse ki; o en büyük ateşe (sâhip olan cehenneme) girecektir.
ثُمَّ لَا يَمُوتُ ف۪يهَا وَلَا يَحْيٰىۜ ﴿١٣
13﴿ Sonra o orada öl(üp istirâhat ed)emeyecektir ve (faydalanacağı bir hayatla da) yaşayamayacaktır.
قَدْ اَفْلَحَ مَنْ تَزَكّٰىۙ ﴿١٤
14﴿ Muhakkak felâha ermiştir o kimse ki (kâfirlikten ve günahlardan kurtulup, gusül ve abdest ile de) iyice temizlenmiştir.
وَذَكَرَ اسْمَ رَبِّه۪ فَصَلّٰىۜ ﴿١٥
15﴿ (Böylece namaza niyetlenip iftitah tekbiri okuyarak) Rabbinin ismini (kalben ve lisânen) zikretmiştir de peşi sıra (beş vakit) namaz(ı) kılmıştır.
بَلْ تُؤْثِرُونَ الْحَيٰوةَ الدُّنْيَاۘ ﴿١٦
16﴿ (Ey kullar!) Doğrusu siz o en alçak (dünyâ) hayâtı(nı âhirete) tercih ediyorsunuz.
وَالْاٰخِرَةُ خَيْرٌ وَاَبْقٰىۜ ﴿١٧
17﴿ Hâlbuki âhiret (hayâtı, fânî dünyâ yaşantısına göre) çok hayrlıdır ve daha ziyâde bâkîdir.
اِنَّ هٰذَا لَفِي الصُّحُفِ الْاُو۫لٰىۙ ﴿١٨
18﴿ Şüphesiz ki işte bu (sûrede yazılanların bir benzeri), elbette evvelki sahîfelerde (de kaydedilmiş)dir.
صُحُفِ اِبْرٰه۪يمَ وَمُوسٰى ﴿١٩
19﴿ İbrâhîm’in ve Mûsâ’nın sahîfelerinde (de bu âyet-i kerîmelerin bir benzeri vahyedilmiştir).




SEKSENSEKİZİNCİ SÛRE-İ CELİLE
el-Gâşiye
SÛRE-İ CELîLESİ

Mekkî (Mekke-i Mükerreme döneminde inmiş)dir. 26 ayettir.
Rahmân ve Rahîm olan Allâh’ın ismiyle!
هَلْ اَتٰيكَ حَد۪يثُ الْغَاشِيَةِۜ ﴿١
1﴿ (Habîbim!) O (insanları zorluklarıyla) bürüyen (kıyâmet gününden ibâret) müthiş (bir) hâdisenin önemli haberi sana geldi (değil) mi?!
وُجُوهٌ يَوْمَئِذٍ خَاشِعَةٌۙ ﴿٢
2﴿ Birtakım yüzler(in sâhipleri işte) o gün zelîldir (ve taşıdığı endişeden dolayı etrâfa korkarak bakıcıdır)!
عَامِلَةٌ نَاصِبَةٌۙ ﴿٣
3﴿ (Cehennem içerisinde zahmetli işler yaparak) çok çalışıcıdır ve (zincirleri, bukağıları çekerek, balçığa batan develer gibi ateşe dalarak ve ateş dağlarına çıkıp inerek) çok yorulucudur.
تَصْلٰى نَارًا حَامِيَةًۙ ﴿٤
4﴿ O (yüzlere sâhip ola)nlar son derece kızgın olan büyük bir ateşe girecek.
تُسْقٰى مِنْ عَيْنٍ اٰنِيَةٍۜ ﴿٥
5﴿ O (yüzlere sâhip ola)nlara çok sıcak bir gözeden içirilecektir (ki onu içtiklerinde bağırsakları paramparça olup dökülecektir)!
لَيْسَ لَهُمْ طَعَامٌ اِلَّا مِنْ ضَر۪يعٍۙ ﴿٦
6﴿ Onlar için darî‘ (denen; leşten murdar ve ateşten daha hâr olan zehirli çok acı diken)den başka bir yiyecek yoktur.
لَا يُسْمِنُ وَلَا يُغْن۪ي مِنْ جُوعٍۜ ﴿٧
7﴿ (O dikenli yiyecek ne kadar yense de hiç şişmanlatmaz ve) semizleştirmez ve hiçbir açlığı defedemez.
وُجُوهٌ يَوْمَئِذٍ نَاعِمَةٌۙ ﴿٨
8﴿ Birtakım yüzler (de işte) o gün çok güzeldir (güleçtir, çünkü sâhipleri çok mutludur).
لِسَعْيِهَا رَاضِيَةٌۙ ﴿٩
9﴿ (Dünyâda yapmış oldukları) çalışmaların(ın karşılığına âhirette kavuşmaların)dan dolayı çok râzıdır (ve hoşnuttur).
ف۪ي جَنَّةٍ عَالِيَةٍۙ ﴿١٠
10﴿ (O yüzlerin sâhipleri hem mekân hem de kıymet bakımından) çok yüksek olan değerli bir cennettedir.
لَا تَسْمَعُ ف۪يهَا لَاغِيَةًۜ ﴿١١
11﴿ O (cennette ola)nlar orada boş olan bir şey işitmeyecektir. (Zîrâ cennet ehli, mazhar oldukları sürekli nîmetlere karşı hamd-ü senâda bulunmak gibi hikmetli kelâmlar dışında fuzûlî lakırdılar konuşmayacaklardır.)