HATA BİLDİRİMLERİNİZ İÇİN TIKLAYIN
سُورَةُالْبَلَدِ  ٥٩٤ 
الجزء ٣٠

اَلَمْ نَجْعَلْ لَهُ عَيْنَيْنِۙ ﴿ ٨ ﴾ وَلِسَانًا وَشَفَتَيْنِۙ ﴿ ٩ ﴾ وَهَدَيْنَاهُ النَّجْدَيْنِۚ ﴿ ١٠ ﴾ فَلَا اقْتَحَمَ الْعَقَبَةَۘ ﴿ ١١ ﴾ وَمَٓا اَدْرٰيكَ مَا الْعَقَبَةُۜ ﴿ ١٢ ﴾ فَكُّ رَقَبَةٍۙ ﴿ ١٣ ﴾ اَوْ اِطْعَامٌ ف۪ي يَوْمٍ ذ۪ي مَسْغَبَةٍۙ ﴿ ١٤ ﴾ يَت۪يمًا ذَا مَقْرَبَةٍۙ ﴿ ١٥ ﴾ اَوْ مِسْك۪ينًا ذَا مَتْرَبَةٍۜ ﴿ ١٦ ﴾ ثُمَّ كَانَ مِنَ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَتَوَاصَوْا بِالصَّبْرِ وَتَوَاصَوْا بِالْمَرْحَمَةِۜ ﴿ ١٧ ﴾ اُو۬لٰٓئِكَ اَصْحَابُ الْمَيْمَنَةِۜ ﴿ ١٨ ﴾ وَالَّذ۪ينَ كَفَرُوا بِاٰيَاتِنَا هُمْ اَصْحَابُ الْمَشْـَٔمَةِۜ ﴿ ١٩ ﴾ عَلَيْهِمْ نَارٌ مُؤْصَدَةٌ ﴿ ٢٠ ﴾
سُورَةُالشَّمْسِ
بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ
وَالشَّمْسِ وَضُحٰيهَاۙۖ ﴿ ١ ﴾ وَالْقَمَرِ اِذَا تَلٰيهَاۙۖ ﴿ ٢ ﴾ وَالنَّهَارِ اِذَا جَلّٰيهَاۙۖ ﴿ ٣ ﴾ وَالَّيْلِ اِذَا يَغْشٰيهَاۙۖ ﴿ ٤ ﴾ وَالسَّمَٓاءِ وَمَا بَنٰيهَاۙۖ ﴿ ٥ ﴾ وَالْاَرْضِ وَمَا طَحٰيهَاۙۖ ﴿ ٦ ﴾ وَنَفْسٍ وَمَا سَوّٰيهَاۙۖ ﴿ ٧ ﴾ فَاَلْهَمَهَا فُجُورَهَا وَتَقْوٰيهَاۙۖ ﴿ ٨ ﴾ قَدْ اَفْلَحَ مَنْ زَكّٰيهَاۙۖ ﴿ ٩ ﴾ وَقَدْ خَابَ مَنْ دَسّٰيهَاۜ ﴿ ١٠ ﴾ كَذَّبَتْ ثَمُودُ بِطَغْوٰيهَاۙۖ ﴿ ١١ ﴾ اِذِ انْبَعَثَ اَشْقٰيهَاۙۖ ﴿ ١٢ ﴾ فَقَالَ لَهُمْ رَسُولُ اللّٰهِ نَاقَةَ اللّٰهِ وَسُقْيٰيهَا۠ ﴿ ١٣ ﴾ فَكَذَّبُوهُ فَعَقَرُوهَاۙۖ فَدَمْدَمَ عَلَيْهِمْ رَبُّهُمْ بِذَنْبِهِمْ فَسَوّٰيهَاۙۖ ﴿ ١٤ ﴾ وَلَا يَخَافُ عُقْبٰيهَا ﴿ ١٥ ﴾

سُورَةُالْبَلَدِ  ٥٩٤ 
الجزء ٣٠
Beled Sûresi  594 
Cüz  30

8  Biz ona (varlıkları görmesini sağlayacak) iki göz vermedik mi?

9  (İçindekilere tercüman olacak) bir dil, (ağzını kapatacak, konuşmasına ve yeyip içmesine yardımcı olacak) iki de dudak;

10  Bir de ona (cennet ve cehenneme götüren) iki yol gösterdik;

11  Ama o (bunca nimetlerimize şükür için) sarp yokuşa girişemedi!

12  (Habîbim!) Sarp yokuşun ne olduğunu sana hangi şey bildirdi?

13  (O, esâret bağıyla bağlı) bir boyun(un kölelik bağını) çözmektir;

14  Yahut bir açlık ve dermansızlık gününde (yemek) yedirmektir;

15  Yakınlık sahibi olan bir yetime;

16  Ya da (fakirliğinden yere serilip) toprağa yapışmış bir yoksula!

17  (Nefse ağır gelen salih amelleri işleyemeyerek sarp yokuşa göz kestiremeyen bu kişi,) sonra da o iman etmiş kimselerden, sabırla vasiyetleşmiş olan lardan ve (Allâh’ın kullarına karşı) birbirine merha met tavsiye etmiş bulunanlardan da olamadı!

18  İşte ancak bu (vasıflara sahip ola)nlar (defterlerini sağından alacak olan) sağın adamlarıdır /uğur sahipleridir/yüce mertebe sahipleridir/!

19  Ama o kimseler ki Bizim âyet lerimizi inkâr etmişlerdir; (defterlerini sol elinden alacak olan) so lun adamları da/uğursuzluk sahipleri de/alçak mevki sahipleri de/ ancak onlardır!

20  (İçerisine hiçbir hava girmeyecek ve kendisin den hiçbir ses çıkmayacak şekilde kapıları) sıkıca ka patılmış büyük bir ateş ancak onlar üzerindedir!

DOKSANBİRİNCİ SÛRE-İ CELİLE
el-Şems
SÛRE-İ CELîLESİ

Mekkî (Mekke-i Mükerreme döneminde inmiş)dir. 15 ayettir.
Rahmân ve Rahîm olan Allâh’ın ismiyle!

1  Kasem olsun güneşe ve kuşluk vaktindeki aydınlığına!

2  (Doğuşu,) onu(n batışını) izlediği (ilk yarı dönemi)nde(ki) aya!

3  Onu parlat(ıp görenlere açıkla)dığı zaman gündüze!

4  Onu bürüdüğü vakit geceye!

5  Göğe ve onu (direksiz) bina etmiş olan O (sonsuz kudret sahibi) Zât’a!

6  Yere ve onu (su üzerine) döşemiş olan O (eşsiz kuvvet sahibi) Zât’a!

7  Bir de (ilk insan olan Âdem (Aley hisselâm)`ın) nefs(i n)e ve onu(, konuşma, dinleme, görme ve bilme gibi birçok güçlere sahip bir suretle) düzenlemiş olan O Zât’a/Birçok nefse ve onları (birbirine uyumlu uzuv lara sahip bir biçimde ve rahatça yaşamalarına en elverişli şekilde) düzenlemiş olan O Zât’a/ (yemin ederim) ki;

8  Böylece O (nefsi yaratan Rabbi) ona fâcirliğini ve takvâsını ilham etmiş (; hayrı ve şerri, ibadet ve günahı, neleri yapması ve hangi şeylerden sakınması gerektiğini öğretmiş) tir!

9  (İşte bunca önemli şeye yemin olsun ki; nefsini ıslah edip bütün günahlardan uzak tutarak) onu arın dırmış olan kişi/(ilim ve amelle) onu geliştirmiş (ve feyizlendirmiş) olan kimse/ gerçekten felâha ermiş (, her isteğine kavuşmuş ve istenmedik her türlü şeyden kurtuluşa ermiş)tir!

10  Onu (câhillik ve fâsıklık bataklığı içerisinde) iyice gizlemiş olan da/ona eksiklik veren de/ mu hakkak ziyana uğramıştır!

11  (Nitekim Sâlih (Aleyhisse lâm)`ın kavmi olan) Semûd had di aşması sebebiyle (peygamberlerinin bir mûcize olarak kayadan çıkardığı deve âyetini) yalanladı!

12  Vaktâ ki; en kötüleri (olan Kudâr ibni Sâlif, deveyi kesme azmiyle) harekete geçti!

13  Bunun üzerine Allâh’ın rasûlü onlara: “Allâh’ın dişi devesine de, içeceği suyuna da (do kunmayın)!” dedi.

14  Ama onlar onu yalanladılar ve ayaklarını ke serek (işe başlayıp) onu boğazladılar. Artık günahları sebebiyle Rableri (azabını) onlar üzerine kapatma yaptı/onları yere yapıştırdı/ ve onu (; o büyük azâ bını, küçük-büyük ayırımı yapmaksızın hepsi arasında) eşit yaptı/orayı (onlarla birlikte) düzledi/.

15  Zaten O (Allâh) bunun âkı betinden korkmaz! (Ama cezalandırma yapan herkes: “Acaba bundan bir zarar gelir mi?” diye endişelenir.)

Beled Sûresi  594 
Cüz  30
cihanyamaneren