v02.01.25 Geliştirme Notları
Tîn Sûresi
597
Cuz 30
6﴿ Ancak o kimseler müstesnâ ki; îmân (şartlarına şüphesiz bir şekilde îtikād) etmiştirler ve (namaz, oruç, hac, zekât gibi) sâlih ameller işlemiştirler; işte o (cehennem ehlinin aşağılık durumundan kurtula)nlar için, (cennette ardı arkası) kesilmeyen çok büyük bir ecir (ve mükâfât) vardır.
7﴿ (Ey kâfir insan!) Artık bu(nca kat‘î delillerin açığa çıkması)ndan sonra hangi şey seni o (âhiretteki) cezâyı yalanlamaya sevk ediyor?!
8﴿ Kesinlikle Allâh hâkimlerin en geçerli hüküm vereni değil midir?! (Mâdemki öyledir, o hâlde kıyâmet günü kullar arasında isâbetli hükmünü verecek ve îmân edenleri cennete, kâfirleri ise cehenneme gönderecektir.) Ebû Hureyre (Radıyallâhu Anh)dan rivâyet edilen bir hadîs-i şerîfte Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: “Sizden her kim Vettîni’yi okuyup sonuna varırsa: (بَلٰي وَأَنَا عَلٰي ذٰلِكَ مِنَ الشَّاهِد۪ينَ) ‘Evet! (Elbette; Allâh Ahkemü’l-hâkimîn’dir!) Ben de buna dâir şâhitlerdenim’ desin!” (Ebû Dâvûd, rakam:887, 1/234; Ahmed ibnü Hanbel, el-Müsned, rakam:7391, 12/353)



DOKSANALTINCI SÛRE-İ CELİLE
el-Alak
SÛRE-İ CELîLESİ

Mekkî (Mekke-i Mükerreme döneminde inmiş)dir. 19 ayettir.
Rahmân ve Rahîm olan Allâh’ın ismiyle!
1﴿ (Habîbim!) O Rabbinin ismiyle başlayarak (Kur’ân’ı) oku ki, (her şeyi) O yaratmıştır.
2﴿ O (Allâh-u Te‘âlâ) insanları (sülük gibi rahim duvarına yapışıp kan emerek beslenen aşılanmış yumurtadan ibâret) pıhtılaşmış kan parçalarından yaratmıştır.
3﴿ (Habîbim!) Oku! Zâten ancak senin Rabbin en ziyâde kerem (ve iyilik) sâhibi olandır. (Çünkü ancak O karşılıksız verir ve hiçbir şeyden çekinmediği hâlde günahkârlara mühlet tanır.)
4﴿ Öyle (yüce) Zât ki kalem(i yaratmak) ile (insana yazmayı) öğretmiştir.
5﴿ O (Rabbin), insana (işitme, görme ve anlama gibi birtakım kuvvetler vererek ve âyetler indirip deliller sunarak) bilmediği şeyleri öğretmiştir.
6﴿ Hayır! (İnsan bunca nîmetlere nankörlük etmemelidir.) Gerçekten o (kâfir) insan elbette haddi aşmaktadır.
7﴿ Çünkü kendisini (Allâh’tan ve îmândan) ihtiyaçsız (kalmış) olarak görmüştür.
8﴿ Şüphesiz (ölümün ardındaki) o (son) dönüş ancak senin Rabbin(in muhâsebesin)edir.
9﴿ Gördün mü öyle (şerli) kimseyi ki engelliyor?!
10﴿ Namaz kıldığı zaman bir kulu.
11﴿ (Ey muhâtab!) Gördün mü (ne acâyip şey)?! Eğer o (namazdan engellenen kişi), hidâyet (ve dosdoğru bir yol) üzere olduysa (ki kesinlikle öyledir).
12﴿ Ya da (şirkten ve günahlardan sakınma ve) takvâ ile emretmiş (oldu) ise (ki kesinlikle öyle yapmıştır, artık o kişi Allâh-u Te‘âlâ’nın kendisini gördüğünü ve ona bu güzel amellerinden dolayı mükâfât vereceğini bilmedi mi?)!
13﴿ (Ey muhâtab!) Gördün mü (ne acâyip şey)?! Eğer o (kişi namazı engelleyerek hakkı) yalanlamış ve (ondan) yüz çevirmişse (ki öyle yapmıştır).
14﴿ O bilmedi mi ki; gerçekten Allâh (yaptıklarını) görmektedir (ve kesinlikle cezâsını verecektir)?!
15﴿ Hayır! (Bir daha böyle yapmasın!) Andolsun ki; eğer o (namazdan engelleyen kişi bu yaptığından) vazgeçmeyecek olursa, elbette o(nu) alın saçından yakalayıp (cehenneme) şiddetle sürükleyeceğiz.
16﴿ O çok yalancı ve ziyâdesiyle hatâlı (kişinin) alın saçından (yakalayacağız).
17﴿ Haydi (o zaman) çağırsın (da görelim) meclisini(n adamlarını)!
18﴿ Muhakkak Biz (de) çağıracağız (onu ateşe sürükleyecek) zebânîleri!
19﴿ (Habîbim!) Hayır! O’na itâat etme(meye devâm et). Böylece sen secde(ye devâm) et de, (Rabbinin rızâsına) iyice yakınlaş. Rivâyete göre; Ebû Cehil: “Bir daha Muhammed’in sizin aranızda secde yaptığını görürsem, elbette boynuna basacağım ve yüzünü topraklara sürteceğim” dedi. Sonra onu namaz kılarken görünce yanına yaklaşmak istediyse de, ânîden elleriyle korunarak (ve bir şeyden sakınır gibi yaparak) gerisingeri kaçmaya başladı. Kendisine bunun sebebi sorulduğunda ise: “Onunla benim aramda birçok kanat ve ateşten bir hendek gördüm” dedi. Bunun üzerine Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem): “Bana yaklaşacak olsaydı, elbette melekler onun bütün uzuvlarını parçalayacaklardı” buyurdu. Sonra Ebû Cehil’i tutup sallayarak tehdit etti. O: “Bu vâdîde meclisi en kalabalık olan ben iken, sen nasıl beni tehdit edersin?” deyince, bu âyet-i kerîmeler nâzil oldu! Bunun üzerine Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem): “Eğer meclisini toplamaya kalksaydı, elbette zebânîler onu herkesin gözü önünde yakalayacaklardı” buyurdu. (el-Beyzâvî, Envâru’t-Tenzîl; en-Nesefî; el-Hâzin; -Mecmû‘atü’t-tefâsîr-, 6/541)
سُورَةُ التّ۪ينِ
الجزء ٣٠
٥٩٧
اِلَّا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ فَلَهُمْ اَجْرٌ غَيْرُ مَمْنُونٍۜ ﴿٦
فَمَا يُكَذِّبُكَ بَعْدُ بِالدّ۪ينِۜ ﴿٧
اَلَيْسَ اللّٰهُ بِاَحْكَمِ الْحَاكِم۪ينَ ﴿٨
سُورَةُالْعَلَقِ
بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ
اِقْرَأْ بِاسْمِ رَبِّكَ الَّذ۪ي خَلَقَۚ ﴿١
خَلَقَ الْاِنْسَانَ مِنْ عَلَقٍۚ ﴿٢
اِقْرَأْ وَرَبُّكَ الْاَكْرَمُۙ ﴿٣
اَلَّذ۪ي عَلَّمَ بِالْقَلَمِۙ ﴿٤
عَلَّمَ الْاِنْسَانَ مَا لَمْ يَعْلَمْۜ ﴿٥
كَلَّٓا اِنَّ الْاِنْسَانَ لَيَطْغٰىۙ ﴿٦
اَنْ رَاٰهُ اسْتَغْنٰىۜ ﴿٧
اِنَّ اِلٰى رَبِّكَ الرُّجْعٰىۜ ﴿٨
اَرَاَيْتَ الَّذ۪ي يَنْهٰىۙ ﴿٩
عَبْدًا اِذَا صَلّٰىۜ ﴿١٠
اَرَاَيْتَ اِنْ كَانَ عَلَى الْهُدٰىۙ ﴿١١
اَوْ اَمَرَ بِالتَّقْوٰىۜ ﴿١٢
اَرَاَيْتَ اِنْ كَذَّبَ وَتَوَلّٰىۜ ﴿١٣
اَلَمْ يَعْلَمْ بِاَنَّ اللّٰهَ يَرٰىۜ ﴿١٤
كَلَّا لَئِنْ لَمْ يَنْتَهِ۬ لَنَسْفَعًا بِالنَّاصِيَةِۙ ﴿١٥
نَاصِيَةٍ كَاذِبَةٍ خَاطِئَةٍۚ ﴿١٦
فَلْيَدْعُ نَادِيَهُۙ ﴿١٧
سَنَدْعُ الزَّبَانِيَةَۙ ﴿١٨
كَلَّاۜ لَا تُطِعْهُ وَاسْجُدْ وَاقْتَرِبْ ﴿١٩
Tîn Sûresi
597
Cuz 30
اِلَّا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ فَلَهُمْ اَجْرٌ غَيْرُ مَمْنُونٍۜ ﴿٦
6﴿ Ancak o kimseler müstesnâ ki; îmân (şartlarına şüphesiz bir şekilde îtikād) etmiştirler ve (namaz, oruç, hac, zekât gibi) sâlih ameller işlemiştirler; işte o (cehennem ehlinin aşağılık durumundan kurtula)nlar için, (cennette ardı arkası) kesilmeyen çok büyük bir ecir (ve mükâfât) vardır.
فَمَا يُكَذِّبُكَ بَعْدُ بِالدّ۪ينِۜ ﴿٧
7﴿ (Ey kâfir insan!) Artık bu(nca kat‘î delillerin açığa çıkması)ndan sonra hangi şey seni o (âhiretteki) cezâyı yalanlamaya sevk ediyor?!
اَلَيْسَ اللّٰهُ بِاَحْكَمِ الْحَاكِم۪ينَ ﴿٨
8﴿ Kesinlikle Allâh hâkimlerin en geçerli hüküm vereni değil midir?! (Mâdemki öyledir, o hâlde kıyâmet günü kullar arasında isâbetli hükmünü verecek ve îmân edenleri cennete, kâfirleri ise cehenneme gönderecektir.) Ebû Hureyre (Radıyallâhu Anh)dan rivâyet edilen bir hadîs-i şerîfte Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: “Sizden her kim Vettîni’yi okuyup sonuna varırsa: (بَلٰي وَأَنَا عَلٰي ذٰلِكَ مِنَ الشَّاهِد۪ينَ) ‘Evet! (Elbette; Allâh Ahkemü’l-hâkimîn’dir!) Ben de buna dâir şâhitlerdenim’ desin!” (Ebû Dâvûd, rakam:887, 1/234; Ahmed ibnü Hanbel, el-Müsned, rakam:7391, 12/353)




DOKSANALTINCI SÛRE-İ CELİLE
el-Alak
SÛRE-İ CELîLESİ

Mekkî (Mekke-i Mükerreme döneminde inmiş)dir. 19 ayettir.
Rahmân ve Rahîm olan Allâh’ın ismiyle!
اِقْرَأْ بِاسْمِ رَبِّكَ الَّذ۪ي خَلَقَۚ ﴿١
1﴿ (Habîbim!) O Rabbinin ismiyle başlayarak (Kur’ân’ı) oku ki, (her şeyi) O yaratmıştır.
خَلَقَ الْاِنْسَانَ مِنْ عَلَقٍۚ ﴿٢
2﴿ O (Allâh-u Te‘âlâ) insanları (sülük gibi rahim duvarına yapışıp kan emerek beslenen aşılanmış yumurtadan ibâret) pıhtılaşmış kan parçalarından yaratmıştır.
اِقْرَأْ وَرَبُّكَ الْاَكْرَمُۙ ﴿٣
3﴿ (Habîbim!) Oku! Zâten ancak senin Rabbin en ziyâde kerem (ve iyilik) sâhibi olandır. (Çünkü ancak O karşılıksız verir ve hiçbir şeyden çekinmediği hâlde günahkârlara mühlet tanır.)
اَلَّذ۪ي عَلَّمَ بِالْقَلَمِۙ ﴿٤
4﴿ Öyle (yüce) Zât ki kalem(i yaratmak) ile (insana yazmayı) öğretmiştir.
عَلَّمَ الْاِنْسَانَ مَا لَمْ يَعْلَمْۜ ﴿٥
5﴿ O (Rabbin), insana (işitme, görme ve anlama gibi birtakım kuvvetler vererek ve âyetler indirip deliller sunarak) bilmediği şeyleri öğretmiştir.
كَلَّٓا اِنَّ الْاِنْسَانَ لَيَطْغٰىۙ ﴿٦
6﴿ Hayır! (İnsan bunca nîmetlere nankörlük etmemelidir.) Gerçekten o (kâfir) insan elbette haddi aşmaktadır.
اَنْ رَاٰهُ اسْتَغْنٰىۜ ﴿٧
7﴿ Çünkü kendisini (Allâh’tan ve îmândan) ihtiyaçsız (kalmış) olarak görmüştür.
اِنَّ اِلٰى رَبِّكَ الرُّجْعٰىۜ ﴿٨
8﴿ Şüphesiz (ölümün ardındaki) o (son) dönüş ancak senin Rabbin(in muhâsebesin)edir.
اَرَاَيْتَ الَّذ۪ي يَنْهٰىۙ ﴿٩
9﴿ Gördün mü öyle (şerli) kimseyi ki engelliyor?!
عَبْدًا اِذَا صَلّٰىۜ ﴿١٠
10﴿ Namaz kıldığı zaman bir kulu.
اَرَاَيْتَ اِنْ كَانَ عَلَى الْهُدٰىۙ ﴿١١
11﴿ (Ey muhâtab!) Gördün mü (ne acâyip şey)?! Eğer o (namazdan engellenen kişi), hidâyet (ve dosdoğru bir yol) üzere olduysa (ki kesinlikle öyledir).
اَوْ اَمَرَ بِالتَّقْوٰىۜ ﴿١٢
12﴿ Ya da (şirkten ve günahlardan sakınma ve) takvâ ile emretmiş (oldu) ise (ki kesinlikle öyle yapmıştır, artık o kişi Allâh-u Te‘âlâ’nın kendisini gördüğünü ve ona bu güzel amellerinden dolayı mükâfât vereceğini bilmedi mi?)!
اَرَاَيْتَ اِنْ كَذَّبَ وَتَوَلّٰىۜ ﴿١٣
13﴿ (Ey muhâtab!) Gördün mü (ne acâyip şey)?! Eğer o (kişi namazı engelleyerek hakkı) yalanlamış ve (ondan) yüz çevirmişse (ki öyle yapmıştır).
اَلَمْ يَعْلَمْ بِاَنَّ اللّٰهَ يَرٰىۜ ﴿١٤
14﴿ O bilmedi mi ki; gerçekten Allâh (yaptıklarını) görmektedir (ve kesinlikle cezâsını verecektir)?!
كَلَّا لَئِنْ لَمْ يَنْتَهِ۬ لَنَسْفَعًا بِالنَّاصِيَةِۙ ﴿١٥
15﴿ Hayır! (Bir daha böyle yapmasın!) Andolsun ki; eğer o (namazdan engelleyen kişi bu yaptığından) vazgeçmeyecek olursa, elbette o(nu) alın saçından yakalayıp (cehenneme) şiddetle sürükleyeceğiz.
نَاصِيَةٍ كَاذِبَةٍ خَاطِئَةٍۚ ﴿١٦
16﴿ O çok yalancı ve ziyâdesiyle hatâlı (kişinin) alın saçından (yakalayacağız).
فَلْيَدْعُ نَادِيَهُۙ ﴿١٧
17﴿ Haydi (o zaman) çağırsın (da görelim) meclisini(n adamlarını)!
سَنَدْعُ الزَّبَانِيَةَۙ ﴿١٨
18﴿ Muhakkak Biz (de) çağıracağız (onu ateşe sürükleyecek) zebânîleri!
كَلَّاۜ لَا تُطِعْهُ وَاسْجُدْ وَاقْتَرِبْ ﴿١٩
19﴿ (Habîbim!) Hayır! O’na itâat etme(meye devâm et). Böylece sen secde(ye devâm) et de, (Rabbinin rızâsına) iyice yakınlaş. Rivâyete göre; Ebû Cehil: “Bir daha Muhammed’in sizin aranızda secde yaptığını görürsem, elbette boynuna basacağım ve yüzünü topraklara sürteceğim” dedi. Sonra onu namaz kılarken görünce yanına yaklaşmak istediyse de, ânîden elleriyle korunarak (ve bir şeyden sakınır gibi yaparak) gerisingeri kaçmaya başladı. Kendisine bunun sebebi sorulduğunda ise: “Onunla benim aramda birçok kanat ve ateşten bir hendek gördüm” dedi. Bunun üzerine Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem): “Bana yaklaşacak olsaydı, elbette melekler onun bütün uzuvlarını parçalayacaklardı” buyurdu. Sonra Ebû Cehil’i tutup sallayarak tehdit etti. O: “Bu vâdîde meclisi en kalabalık olan ben iken, sen nasıl beni tehdit edersin?” deyince, bu âyet-i kerîmeler nâzil oldu! Bunun üzerine Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem): “Eğer meclisini toplamaya kalksaydı, elbette zebânîler onu herkesin gözü önünde yakalayacaklardı” buyurdu. (el-Beyzâvî, Envâru’t-Tenzîl; en-Nesefî; el-Hâzin; -Mecmû‘atü’t-tefâsîr-, 6/541)