HATA BİLDİRİMLERİNİZ İÇİN TIKLAYIN
سُورَةُاٰلِ عِمْرٰنَ  ٦٠ 
الجزء ٣

قُلْ اٰمَنَّا بِاللّٰهِ وَمَٓا اُنْزِلَ عَلَيْنَا وَمَٓا اُنْزِلَ عَلٰٓى اِبْرٰه۪يمَ وَاِسْمٰع۪يلَ وَاِسْحٰقَ وَيَعْقُوبَ وَالْاَسْبَاطِ وَمَٓا اُو۫تِيَ مُوسٰى وَع۪يسٰى وَالنَّبِيُّونَ مِنْ رَبِّهِمْۖ لَا نُفَرِّقُ بَيْنَ اَحَدٍ مِنْهُمْۘ وَنَحْنُ لَهُ مُسْلِمُونَ ﴿ ٨٤ ﴾ وَمَنْ يَبْتَغِ غَيْرَ الْاِسْلَامِ د۪ينًا فَلَنْ يُقْبَلَ مِنْهُۚ وَهُوَ فِي الْاٰخِرَةِ مِنَ الْخَاسِر۪ينَ ﴿ ٨٥ ﴾ كَيْفَ يَهْدِي اللّٰهُ قَوْمًا كَفَرُوا بَعْدَ ا۪يمَانِهِمْ وَشَهِدُٓوا اَنَّ الرَّسُولَ حَقٌّ وَجَٓاءَهُمُ الْبَيِّنَاتُۜ وَاللّٰهُ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الظَّالِم۪ينَ ﴿ ٨٦ ﴾ اُو۬لٰٓئِكَ جَزَٓاؤُ۬هُمْ اَنَّ عَلَيْهِمْ لَعْنَةَ اللّٰهِ وَالْمَلٰٓئِكَةِ وَالنَّاسِ اَجْمَع۪ينَۙ ﴿ ٨٧ ﴾ خَالِد۪ينَ ف۪يهَاۚ لَا يُخَفَّفُ عَنْهُمُ الْعَذَابُ وَلَا هُمْ يُنْظَرُونَۙ ﴿ ٨٨ ﴾ اِلَّا الَّذ۪ينَ تَابُوا مِنْ بَعْدِ ذٰلِكَ وَاَصْلَحُوا فَاِنَّ اللّٰهَ غَفُورٌ رَح۪يمٌ ﴿ ٨٩ ﴾ اِنَّ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا بَعْدَ ا۪يمَانِهِمْ ثُمَّ ازْدَادُوا كُفْرًا لَنْ تُقْبَلَ تَوْبَتُهُمْۚ وَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الضَّٓالُّونَ ﴿ ٩٠ ﴾ اِنَّ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا وَمَاتُوا وَهُمْ كُفَّارٌ فَلَنْ يُقْبَلَ مِنْ اَحَدِهِمْ مِلْءُ الْاَرْضِ ذَهَبًا وَلَوِ افْتَدٰى بِه۪ۜ اُو۬لٰٓئِكَ لَهُمْ عَذَابٌ اَل۪يمٌ وَمَا لَهُمْ مِنْ نَاصِر۪ينَ۟ ﴿ ٩١ ﴾

سُورَةُاٰلِ عِمْرٰنَ  ٦٠ 
الجزء ٣
Âl-i İmrân Sûresi  60 
Cüz  3

84  (Ey Habîbim! Geçmiş peygamberleri tasdik ettiğinin bir açıklaması olmak üzere) de ki: “Biz; Allâh’a, üzerimize indirilmiş olan( Kur’ân-ı Azîmüşşân)`a, İbrâhîm’e, İsmâ`îl’e, İshâk’a, Ya`kûb’a ve o (İbrâhîm ile İshâk (Aleyhimesselam)`ın) torunlar( ı olan oniki boy) a indirilmiş olan (sayfalar)a, Mûsâ’ya, Îsâ’ya ve peygamberlere Rablerinden verilmiş olan (kitapların tamamın)a iman ettik. (Yahudi ve Hristiyanların yaptığı gibi, kimine inanıp kimini inkâr ederek) onlardan hiçbiri arasında ayrım yapmayız. Ayrıca biz ancak O(nları gönderen ve kendilerine o kitapları indiren Allâh-u Azîmüşşâ)na (tam manasıyla boyun eğerek) teslim olucu (Müslüman) kimseleriz.”

85  Her kim dîn olarak İslâm’dan başkasını ararsa, asla kendisinden (bu yanlış dîni de, diyâneti de) kabul edilmeyecektir. Üstelik o, (fıtratında bulunan İslâm kabiliyetini işleterek sonsuz cennetleri ve nimetleri kazanma imkânına sahipken, kâfirliği seçip bu istidâdını iptal ederek ebedî azaplara dûçâr olacağından,) âhirette hüsrâna düşenlerdendir.
İslâm kelimesi, tevhid ve inkıyâd (; Allâh-u Te`âlâ’nın birliğini kabul edip gönderdiği peygambere itaat) manasında olduğundan, her peygamberin dini İslâm’sa da burada kastedilen, Rasûlûllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)`in getirdiği özel şeri’âttır. Bu durumda mana: “Muhammed (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) gönderildikten sonra her kim onun şeri’âtinden başka yol arayışına girerse, onun bu yolu, kendisini Allâh-u Te`âlâ’nın rızasına ve mükâfatına asla ulaştırmayacak, üstelik cehennem azâbına düşürecektir.” şeklindedir. Tefsirlerde değişik yorumlar varsa da günümüzde bizi ilgilendiren mana budur!

86  Allâh (Yahudi ve Hristiyanlar gibi) bir toplumu (hak dine) nasıl hidâyet eder ki; onlar (Râsûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)`in doğruluğuna dâir, kitaplarında) kendilerine açık deliller gelmişken ve (bu yüzden) o Rasûlün hak olduğuna kesinlikle şâhitlikte bulunmuşlarken, (bu) imanlarından sonra kâfir olmuşlardır! Allâh (, düşünce kabiliyetlerini işletmeyip, inanma yerine inkârı koyarak ancak kendilerine zulmetmiş olan) o zâlimler gürûhunu hidâyet etmez(ken, ya hakkı anladıktan sonra bile bile yüz çeviren ve kâfirlik tercihini sürdüreni, İslâm’ı bulmaya ve cennet yoluna hiç muvaffak eder mi?)!
Bu âyet-i kerîme, irtidât ederek, Medîne’den çıkıp Mekke’ye kâfir olarak varan on iki kişi hakkında inmiştir ki, bunlar içinden Hâris ibni Süveyd el-Ensârî yaptığına pişman olarak ailesine: “Rasûlûllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)`e sorun ki benim tevbem kabul olur mu?” diye mektup yazmış, Rasûlûllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)`in olumlu cevabı üzerine de tevbeye muvaffak olmuştur. İşte ileride gelecek olan 89. âyet-i kerîme, onun gibilerin durumundan bahsetmektedir. Arkadaşları ise: “Biz durabildiğimiz kadar Mekke’de kâfir olarak kalalım, dönmek istediğimizde, Hâris hakkında inenin bir benzeri bizim hakkımızda da nâzil olur!” diyerek kâfirlikte aşırı gitmişlerdir. 90. âyet-i kerîme de onların kötü hâlini anlatmaktadır.

87  (Habîbim!) İşte onlar, şüphesiz onların cezasıdır ki; Allâh’ın, meleklerin ve bütün insanların lâneti kendileri üzerinedir.

88  (O lânet) içerisinde ebedî kalıcılar olarak (asla cehennemden çıkarılmayacaklardır)! Kendilerinden azap (hiçbir şekilde) hafifletilmeyecek (, bilakis azapları ziyade edilecek) tir, onlar (tevbe etmek için) mühlet verilecek (kimseler) de değildirler kendileri (özür dilemeleri) beklenecek (kimseler) de değildirler onlar (rahmet nazarıyla suratlarına) bakılacak (şahıslar) da değildirler.

89  (Habîbim!) İşte ancako kimseler müstesnâ ki; bu( dinden dönme suçu)nun ardından tevbe etmişlerdir ve (bozduklarını) düzeltmişlerdir (, işte onlar bu lânet ve azaptan kurtulmuşlardır)! Şüphesiz ki Allâh (onların tevbelerini kabul eden ve suçlarını çokça bağışlayan bir) Ğafûr’dur; (tevbe üzere ölebilenlere de çok acıyan bir) Rahîm’dir.

90  Muhakkak o kimseler ki; (evvelce Mûsâ (Aleyhisselâm)a ve Tevrât’a) inanmalarından sonra (, Îsâ (Aleyhisselâm)`ı ve İncîl’i inkâr ederek) kâfir olmuşlar, sonra da (Muhammed (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)`i ve Kur’ân-ı Kerîm’i reddederek) kâfirlikte artış kaydetmişlerdir; onların (ölürken yapacakları) tevbeleri asla kabul edilmeyecektir. İşte ancak onlar (hak yoldan şaşıp) dalâlete düşenlerin ta kendileridir!

91  Gerçekten o kimseler ki kâfir olmuşlar ve kendileri kâfirler olarak ölmüşlerdir; artık onların hiçbirinden yer dolusu altın kesinlikle kabul edilmeyecektir, velev ki onu fidye olarak verecek olsun! İşte onlar; çok acı verici büyük bir azap onlar içindir! (İki cihanda da) onlar için (Allâh’ın azâbına karşı) yardımcılardan hiçbir kimse yoktur.

Âl-i İmrân Sûresi  60 
Cüz  3
cihanyamaneren