HATA BİLDİRİMLERİNİZ İÇİN TIKLAYIN
سُورَةُالْكَافِرُونَ  ٦٠٣ 
الجزء ٣٠

سُورَةُالْكَافِرُونَ
بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ
قُلْ يَٓا اَيُّهَا الْكَافِرُونَۙ ﴿ ١ ﴾ لَٓا اَعْبُدُ مَا تَعْبُدُونَۙ ﴿ ٢ ﴾ وَلَٓا اَنْتُمْ عَابِدُونَ مَٓا اَعْبُدُۚ ﴿ ٣ ﴾ وَلَٓا اَنَا۬ عَابِدٌ مَا عَبَدْتُمْۙ ﴿ ٤ ﴾ وَلَٓا اَنْتُمْ عَابِدُونَ مَٓا اَعْبُدُۜ ﴿ ٥ ﴾ لَكُمْ د۪ينُكُمْ وَلِيَ د۪ينِ ﴿ ٦ ﴾
سُورَةُالنَّصْرِ
بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ
اِذَا جَٓاءَ نَصْرُ اللّٰهِ وَالْفَتْحُۙ ﴿ ١ ﴾ وَرَاَيْتَ النَّاسَ يَدْخُلُونَ ف۪ي د۪ينِ اللّٰهِ اَفْوَاجًاۙ ﴿ ٢ ﴾ فَسَبِّحْ بِحَمْدِ رَبِّكَ وَاسْتَغْفِرْهُۜ اِنَّهُ كَانَ تَوَّابًا ﴿ ٣ ﴾
سُورَةُالْمَسَدِ
بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ
تَبَّتْ يَدَٓا اَب۪ي لَهَبٍ وَتَبَّۜ ﴿ ١ ﴾ مَٓا اَغْنٰى عَنْهُ مَالُهُ وَمَا كَسَبَۜ ﴿ ٢ ﴾ سَيَصْلٰى نَارًا ذَاتَ لَهَبٍۚ ﴿ ٣ ﴾ وَامْرَاَتُهُۜ حَمَّالَةَ الْحَطَبِۚ ﴿ ٤ ﴾ ف۪ي ج۪يدِهَا حَبْلٌ مِنْ مَسَدٍ ﴿ ٥ ﴾

سُورَةُالْكَافِرُونَ  ٦٠٣ 
الجزء ٣٠
Kâfirûn Sûresi  603 
Cüz  30

YÜZDOKUZUNCU SÛRE-İ CELİLE
el-Kâfirûn
SÛRE-İ CELîLESİ

Mekkî (Mekke-i Mükerreme döneminde inmiş)dir. 6 ayettir.
Rahmân ve Rahîm olan Allâh’ın ismiyle!

1  (Habîbim! O iman etmeyecekleri Allâh tarafından bilinen hususi müşriklere) de ki: “Ey kâfirler!

2  Ben sizin tapmakta olduğunuz şeylere tapmıyorum!

3  Siz de (şu an için) benim ibadet etmekte olduğum Zât’a tapan kimseler değilsiniz!

4  Zaten ben sizin tapmış olduğunuz şeylere (hiçbir zaman) tapacak biri değilim!

5  Siz de (hiçbir zaman) benim ibadet etmekte olduğum Zât’a tapacak kimseler değilsiniz!

6  Sizin (bâtıl) dîniniz size aittir (, artık siz onu bırakacak değilsiniz); benim (hak olan) dînim de bana mahsustur (, artık ben de onu terk edecek değilim)!”
Sûre-i celîle, aralarında Âs ibni Vâil, Velîd ibni Muğîre ve Ümeyye ibni Halef gibi azılı müşriklerin de bulunduğu bir topluluk hakkında inmiştir. Onlar Rasûlûllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)`e gelerek: “Ya Muhammed! Gel sen bizim dinimize uy, biz de senin dinine uyalım; şöyle ki, bir sene sen bizim ilâhlarımıza taparsın, bir sene de biz senin ilâhına ibadet ederiz, böylece senin getirdiğin doğruysa biz ondan nasibimizi almış oluruz, yok eğer bizim elimizdeki hayırlıysa sen de ondan nasiplenirsin!” dediklerinde, Rasûlûllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem): “Kendisine başkasını ortak koşmaktan Allâh’a sığınırım!” buyurdu. O zaman: “Bari putlarımızdan birine olsun elini sür de, seni tasdik edelim ve ilâhına ibadet edelim!” dediklerinde, Rasûlûllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) vahiy beklemeye başlamıştı ki bu sûre nazil oldu. Bunun üzerine Rasûlûllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) sabah erkenden Mescid-i Harâm’a gitti ve bu teklifi getirenlerin de aralarında bulunduğu kodamanlara bu sûreyi okudu. İşte o zaman Rasûlûllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)`in kendilerine taviz vermesinden tamamen ümitlerini kestiler ve ona da, ashâbına da eziyeti artırdılar. Dolayısıyla bu sûre, iman etmeyecekleri ezelde bilinmiş olan birtakım kâfirler hakkında nazil olduğu için bunda, ne kâfirliğe bir müsâmaha, ne de cihada bir engel ifadesi mevzuubahis değildir. Buna göre cihat âyetiyle nesholunduğu hükmüne varılamaz. Ama her bir fırkanın, diğerini kendi dininde serbest bırakarak, mütâreke yapmaları anlamında yorumlanırsa, o zaman cihat âyetleriyle neshedildiğini kabullenmemiz gerekir. (Beyzâvî, Nesefî, Hâzin)

YÜZONUNCU SÛRE-İ CELİLE
el-Nasr
SÛRE-İ CELîLESİ

Medenî (Medîne-i Münevvere döneminde inmiş)dir. 3 ayettir.
Rahmân ve Rahîm olan Allâh’ın ismiyle!

1  (Habîbim!) Allâh’ın (düşmanlarına karşı sana) yar dımı ve (şirk beldelerini) fetih/o (Mekke’yi) fetih/ gel diği zaman;

2  Bir de sen (Mekke, Tâif ve Yemen ehliyle, Hevâzin vesâir Arap kabilelerine mensup) insanları (evvelce tek tek Müslüman oluyorlarken, daha sonra) kalabalık cema atler halinde Allâh’ın dinine giriyorlarken gördüğünde;

3  Artık (“Sübhânellâhi ve bihamdihî ve estağfirullâhe ve etûbü ileyh” diyerek) Rabbinin hamdiyle birlikte tes bîhte bulun ve (O’nun, şanına yakışmayan tüm noksanlık lardan uzak olduğunu ifade et, bir de nefsini kırmak ve amelini küçümsemek için) O’ndan bağışlanma talep et! Muhakkak ki O, dâimâ (tevbeleri çokça kabul eden bir) Tevvâb olmuştur.

YÜZONBİRİNCİ SÛRE-İ CELİLE
el-Tebbet
SÛRE-İ CELîLESİ

Mekkî (Mekke-i Mükerreme döneminde inmiş)dir. 5 ayettir.
Rahmân ve Rahîm olan Allâh’ın ismiyle!

1  Ebû Leheb’in (Rasûlûllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)`e atmak için taş alan) iki eli helâk olsun; zaten (değil iki eli, bütünü) helâk oldu da!

2  Malı da, kazanmış olduğu (kârı da, çocukları da, fayda umuduyla yaptıkları) da (, başına gelecek azapları) ondan savuşturamamıştır.

3  Muhakkak ki o, çok alevli pek büyük bir ateşe girecektir;

4  O (cehennem) odunları(nı) çokça yüklenmekte olan karısı da;

5  Boynunda ise sıkıca örülü bir ip vardır!
İbni Abbâs (Radıyallâhu anhümâ)`dan rivayete göre; en yakın akrabasını korkutma emri alan Rasûlûllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem), Safâ tepesine çıkıp Kureyş boylarını İslâm’a davet ettiğinde, onları önlerindeki şiddetli azaptan korkutunca, Ebû Leheb: “Helâk olasın! Biz de önemli bir şey var diye işimizi gücümüzü bırakıp toplandık, bizi bunun için mi çağırdın?” dedi. Diğer bir rivayete göreyse; Rasûlûllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)`e atmak için taş almıştı ki, bu sûre-i celîle ile elleri de, kendisi de lânetlendi. O daima: “Yeğenimin dediği haksa, malımı ve üç oğlumu verir kurtulurum!” derdi. Ama Rasûlûllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)`in bedduasıyla bir oğlunu aslan yedi, kendisi de Bedir vakasından yedi gece sonra bulaşıcı bir hastalığa yakalanarak helâk oldu, bulaşma korkusuyla yakınları ondan uzak durdukları için, üç gün o halde kalarak kokmaya başladı. Artık utanma belası bir çukur kazıp bir sopayla onu içerisine attılar, üzerini de taşlarla örttüler. Ümm-ü Cemîl adındaki karısı ise; Rasûlûllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)`in yoluna döşemek üzere dikenler toplar ve bir iple boynuna bağlayıp taşırdı. O çok soylu bir aileden olmasına rağmen, cimriliğinden dolayı, bir de Rasûlûllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)`e karşı şiddetli nefreti yüzünden bu işi bizzat kendisi yapardı. İşte buna mukabil, boynunda cehennem bukağıları ve sırtında ateş odunları bulunduğu halde cehenneme gireceği beyan edildi. (Beyzâvî, Nesefî)

Kâfirûn Sûresi  603 
Cüz  30
cihanyamaneren