HATA BİLDİRİMLERİNİZ İÇİN TIKLAYIN
سُورَةُالْاِخْلَاصِ  ٦٠٤ 
الجزء ٣٠

سُورَةُالْاِخْلَاصِ
بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ
قُلْ هُوَ اللّٰهُ اَحَدٌۚ ﴿ ١ ﴾ اَللّٰهُ الصَّمَدُۚ ﴿ ٢ ﴾ لَمْ يَلِدْ وَلَمْ يُولَدْۙ ﴿ ٣ ﴾ وَلَمْ يَكُنْ لَهُ كُفُوًا اَحَدٌ ﴿ ٤ ﴾
سُورَةُالْفَلَقِ
بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ
قُلْ اَعُوذُ بِرَبِّ الْفَلَقِۙ ﴿ ١ ﴾ مِنْ شَرِّ مَا خَلَقَۙ ﴿ ٢ ﴾ وَمِنْ شَرِّ غَاسِقٍ اِذَا وَقَبَۙ ﴿ ٣ ﴾ وَمِنْ شَرِّ النَّفَّاثَاتِ فِي الْعُقَدِۙ ﴿ ٤ ﴾ وَمِنْ شَرِّ حَاسِدٍ اِذَا حَسَدَ ﴿ ٥ ﴾
سُورَةُالنَّاسِ
بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ
قُلْ اَعُوذُ بِرَبِّ النَّاسِۙ ﴿ ١ ﴾ مَلِكِ النَّاسِۙ ﴿ ٢ ﴾ اِلٰهِ النَّاسِۙ ﴿ ٣ ﴾ مِنْ شَرِّ الْوَسْوَاسِ الْخَنَّاسِۙ ﴿ ٤ ﴾ اَلَّذ۪ي يُوَسْوِسُ ف۪ي صُدُورِ النَّاسِۙ ﴿ ٥ ﴾ مِنَ الْجِنَّةِ وَالنَّاسِ ﴿ ٦ ﴾

سُورَةُالْاِخْلَاصِ  ٦٠٤ 
الجزء ٣٠
İhlâs Sûresi  604 
Cüz  30

YÜZONİKİNCİ SÛRE-İ CELİLE
el-İhlâs
SÛRE-İ CELîLESİ

Mekkî (Mekke-i Mükerreme döneminde inmiş)dir. 4 ayettir.
Rahmân ve Rahîm olan Allâh’ın ismiyle!

1  (Habîbim!) De ki: “O (bana vasıflarını sorduğunuz Rabbim), Allâh’tır; (O, hiçbir yönden ikincisi olma ihtimali bulunmayan ve hiçbir vasfında hiçbir varlıkla ortaklığı olmayan bir) Ehad’dir! (Dolayısıyla çokluk, parçalara ihtiyaç, maddî olan-olmayan tüm cevherler den ve unsurlardan birleşme gibi ikilik belirtisi olan şeyler O’nun Zât-ı İlâhîsi hakkında asla söz konusu olamaz. Bu itibarla O’nun, ne Zât’ı, ne sıfatları, ne de fiilleri hususunda başkalarıyla herhangi bir ortak nok tası bulunduğu düşünülemez.)

2  Ancak Allâh (, her şey Kendisine muhtaç olan, Ken disi ise hiç bir şeye ihtiyaç duymayan bir) Samed’dir! (Bu yüzden yemekten, içmekten ve sonradan yaratılma belirtisi olan noksanlık getirecek her türlü ihtiyaçtan son derece uzaktır. Dolayısıyla O, kimsesiz durur ama kimse O’nsuz duramaz!)

3  O doğurmamıştır (, zira hemcinsi yoktur ki, onunla birleşme neticesi bir doğum söz konusu olabilsin, zaten yardımcıya da, yerine kalacak birine de ihtiyacı yoktur) ve doğrulmamıştır (, nitekim her doğan son radandır ve cisimdir. O ise varlığının başlangıcı olma yan bir Kadîm’dir dolayısıyla varlığı öncesinde hiçbir yokluğun geçmiş olması söz konusu değildir)!

4  Hiçbir kimse O’na (hiçbir yönden benzer, eş, eşit ve) denk de olmamıştır!”
Okunduğunda elde edilecek sevap bakımından, Kur’ân-ı Kerîm’in üçte birine denk olan bu sûre-i celîle, Kureyş müşriklerinin Rasûlûllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)`e: “Yâ Muhammed! Bizi Kendisine ibadete davet etmekte olduğun Rabbini bize tarif et!” demeleri üzerine inmiş ve Allâh-u Te’âlâ’nın öz Zât’ını anlamaktan âciz olan kullara O’nu, en önemli bazı sıfatlarıyla tanıtmıştır.

YÜZONÜÇÜNCÜ SÛRE-İ CELİLE
el-Felak
SÛRE-İ CELîLESİ

Medenî (Medîne-i Münevvere döneminde inmiş)dir. 5 ayettir.
Rahmân ve Rahîm olan Allâh’ın ismiyle!

1  (Habîbim!) De ki: “Sabahın/yaratıkların/cehennem vadisinin/cehennem kuyusunun/ Rabbine sığınırım;

2  (İnsanlar ve cinlerden) yaratmış olduğu tüm (şerli) şeylerin şerrinden;

3  (Karanlığı her şey üzerine çöküp) girdiği zaman, koyu karanlık gecenin şerrinden de/ tutulduğu zaman ayın şerrinden de/;

4  O (iplere attıkları) düğümler içerisine tükürükle üfleyen (büyücü) kadınların/üfleyen (büyücü) canların/ toplumların/ şerrinden de;

5  Bir de hased(inin gereğini yapıp onu belli) ettiği zaman, haset eden kişinin şerrinden de!” (Zira hasedini içinde gizleyenin zararı ancak kendisine dokunacağından, haset edilen kişinin bundan sığınması gerekmez.)
Birçok sahâbîden rivayet edildiğine göre; Yahudilerden Lebîd ibni A’sam isimli bir adam Rasûlûllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)`in mübarek başının saçlarından ve tarak dişlerinden bir kısmını ele geçirerek, Rasûlûllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)`e sihir yaptı. Bu yüzden Rasûlûllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) birkaç gün hastalandı. Derken Cibrîl (Aleyhisselâm) gelerek ona: “Yahudilerden bir adam sana büyü yapmak için, bazı iplere düğümler atıp falan kuyu içerisine bıraktı!” dedi. Bunun üzerine Rasûlûllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) Ali (Radıyallâhu anh)ı gönderdi. O, kuyunun içindeki bir kayayı kaldırdığında, Rasûlûllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)`in tarağına takılan bazı saçlarını ve tarak dişlerini onun altında buldu ki, üzerlerine iğne ile onbir düğüm atılmıştı. Onları alıp Rasûlûllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)`e getirdiğinde, Cibrîl (Aleyhisselâm)`da toplamı onbir âyet-i kerîme olan bu iki sûre-i celîleyle geldi ve onları Rasûlûllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)`e okuyup üfledi. Böylece her bir âyeti okuduğunda bir düğüm çözülüyor ve Rasûlûllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) bir hafiflik hissediyordu. Sonunda tüm düğümler çözülünce, Rasûlûllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) bağlardan çözülmüş gibi rahatladı. (Beyzâvî, Nesefî, Âlûsî) Büyü ve sihrin gerçeğini anlamak için bakınız: Bakara Sûresi; 102.

YÜZONDÖRDÜNCÜ SÛRE-İ CELİLE
el-Nâs
SÛRE-İ CELîLESİ

Medenî (Medîne-i Münevvere döneminde inmiş)dir. 6 ayettir.
Rahmân ve Rahîm olan Allâh’ın ismiyle!

1  (Habîbim!) De ki: “Sığınırım tüm insanların (yaratıcısı ve eğiticisi olan) Rabbine;

2  Bütün insanların (sahibi ve yöneticisi olan) Melik’ine;

3  Tüm insanların (ibadetlerine lâyık olan) İlâhına;

4  Vesvesenin ta kendisi olanın ve (kul Rabbini zikrettiğinde) o çokça geri kaçan (şeytan)ın şerrinden;

5  O ki; (dilleriyle zikirde görünseler de, kalpleriyle zikirden gâfil olan) insanların göğüsleri içerisine (kadar hortumunu sokup) vesvese vermektedir;

6  (O şeytanlar;) cinlerden ve insanlardan (olmak üzere iki sınıftır ki, insanları cinlerden de beterdir)!

İhlâs Sûresi  604 
Cüz  30
cihanyamaneren