HATA BİLDİRİMLERİNİZ İÇİN TIKLAYIN
سُورَةُاٰلِ عِمْرٰنَ  ٧٠ 
الجزء ٤

وَلَئِنْ مُتُّمْ اَوْ قُتِلْتُمْ لَاِلَى اللّٰهِ تُحْشَرُونَ ﴿ ١٥٨ ﴾ فَبِمَا رَحْمَةٍ مِنَ اللّٰهِ لِنْتَ لَهُمْۚ وَلَوْ كُنْتَ فَظًّا غَل۪يظَ الْقَلْبِ لَانْفَضُّوا مِنْ حَوْلِكَۖ فَاعْفُ عَنْهُمْ وَاسْتَغْفِرْ لَهُمْ وَشَاوِرْهُمْ فِي الْاَمْرِۚ فَاِذَا عَزَمْتَ فَتَوَكَّلْ عَلَى اللّٰهِۜ اِنَّ اللّٰهَ يُحِبُّ الْمُتَوَكِّل۪ينَ ﴿ ١٥٩ ﴾ اِنْ يَنْصُرْكُمُ اللّٰهُ فَلَا غَالِبَ لَكُمْۚ وَاِنْ يَخْذُلْكُمْ فَمَنْ ذَا الَّذ۪ي يَنْصُرُكُمْ مِنْ بَعْدِه۪ۜ وَعَلَى اللّٰهِ فَلْيَتَوَكَّلِ الْمُؤْمِنُونَ ﴿ ١٦٠ ﴾ وَمَا كَانَ لِنَبِيٍّ اَنْ يَغُلَّۜ وَمَنْ يَغْلُلْ يَأْتِ بِمَا غَلَّ يَوْمَ الْقِيٰمَةِۚ ثُمَّ تُوَفّٰى كُلُّ نَفْسٍ مَا كَسَبَتْ وَهُمْ لَا يُظْلَمُونَ ﴿ ١٦١ ﴾ اَفَمَنِ اتَّبَعَ رِضْوَانَ اللّٰهِ كَمَنْ بَٓاءَ بِسَخَطٍ مِنَ اللّٰهِ وَمَأْوٰيهُ جَهَنَّمُۜ وَبِئْسَ الْمَص۪يرُ ﴿ ١٦٢ ﴾ هُمْ دَرَجَاتٌ عِنْدَ اللّٰهِۜ وَاللّٰهُ بَص۪يرٌ بِمَا يَعْمَلُونَ۟ ﴿ ١٦٣ ﴾ لَقَدْ مَنَّ اللّٰهُ عَلَى الْمُؤْمِن۪ينَ اِذْ بَعَثَ ف۪يهِمْ رَسُولًا مِنْ اَنْفُسِهِمْ يَتْلُوا عَلَيْهِمْ اٰيَاتِه۪ وَيُزَكّ۪يهِمْ وَيُعَلِّمُهُمُ الْكِتَابَ وَالْحِكْمَةَۚ وَاِنْ كَانُوا مِنْ قَبْلُ لَف۪ي ضَلَالٍ مُب۪ينٍ ﴿ ١٦٤ ﴾ اَوَلَمَّٓا اَصَابَتْكُمْ مُص۪يبَةٌ قَدْ اَصَبْتُمْ مِثْلَيْهَاۙ قُلْتُمْ اَنّٰى هٰذَاۜ قُلْ هُوَ مِنْ عِنْدِ اَنْفُسِكُمْۜ اِنَّ اللّٰهَ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ قَد۪يرٌ ﴿ ١٦٥ ﴾

سُورَةُاٰلِ عِمْرٰنَ  ٧٠ 
الجزء ٤
Âl-i İmrân Sûresi  70 
Cüz  4

158  Andolsun ki; (herhangi bir nedenle) ölseniz yahut öldürülseniz, elbette ancak (, uğrunda her şe yinizi cömertçe feda ettiğiniz) Allâh’a haşredilecek (ve O’nun manevî huzuruna döndürülecek)siniz. (O da size hak ettiğiniz karşılığı eksik siz olarak vere cek; iyilik sahiplerini hayırlarından dolayı mükâfatlan dıracak, kötüleri de günahları yüzünden ceza landıra caktır. O’ndan başka sevap vermesi beklenen ya da azâbı savuşturması u mu lan bir Zât mevcut olmadığına gö re; dünyaya meyletmeyi bırakın da, O’nun tâatiyle amel ederek ve yolunda ci hat ederek, sizi O’na manen yaklaş tı racak ve rızasına ulaştıracak amelleri tercih edin!)

159  (Habîbim! Ümmetine karşı sa na) Allâh’tan (bahşedilen) büyük bir (acıma ve) rahmet (sıfatı) ne deniyle (Uhud harbinde emrine karşı gelen) o kişilere (bile) yumuşak davrandın. (Faraza) eğer sen katı kalpli ve kötü huylu biri olsaydın, elbette (herkes senden kaçıp) etrafından dağılırlardı (, bu durumda ise, vazifen olan hidâyet ve irşâd işi noksan kalırdı). Artık (sana karşı yaptıkları yanlışları) onlardan affet, (Bana karşı yaptıklarından dolayı) kendileri için de mağfiret talep et! Bir de o (harple alâkalı ko nuda olduğu gibi, hakkında vahiy bulunmayan ve uy gun gördüğün her) işte (gönüllerini hoş etmek için) onlarla istişârede bulun! Ama (şûrâ neticesinde aklına bir şey yatar da onu yapmaya) azmedersen, o zaman (hakkında en faydalı olana muvaffak olabilmen için) Allâh’a tevekkül et! Şüphesiz ki Allâh (, bütün işlerini Kendisine ısmarlayarak) tevekkül edenleri sever (ve onlara en doğruyu buldurur).

160  (Bedir’de yaptığı gibi) Allâh size (her nere de) yardım ederse, artık sizi yenecek hiçbir kimse yoktur. Ama (Uhud’da yaptığı gibi) O sizden yardımını çe kecek olursa, artık O’ndan sonra o size yardım ede cek olan kişi de kimdir? (Bu gerçeği bilip buna böyle ce) inananlar ancak Allâh’a tevekkül etsin(ler)!

161  (Ganimet malı gibi emânetler hususunda ve ka mu malında) hâinlik yapmak hiçbir peygamber için olmuş (ve olacak bir şey) değildir. Kim (kamuya âit gelirlerden bir şey çalarak) hâinlik yaparsa, hâinlik ettiği o şeyi kıyâmet günü (sırtında taşıyarak) geti recektir. Sonra (hayırdan ve şerden) kazanmış olduğu şey(in karşılığı) herkese tastamam ödenecektir. On lar (sevapları eksiltilmek ve azapları artırılmak sure tiyle herhangi bir) zulme de uğratılmayacaklardır.

162  Yoksa o (emirlere itâat ederek) Allâh’ın rıza sının peşine iyice düş müş olan (ve onu kazanmak için son derece gayret gösteren Muhâcir ve Ensârdan bir) kimse, Allâh’tan (mü kâfat beklerken, günahları yüzünden) büyük bir gazapla dönmüş bulunan ve barınağı cehennem olan (kâfir ve münâfık) kişi gibi olur mu hiç? (Dostlar sonsuz cennetlerde nimetlenirken,) o (düş manların ebe dî mekânı olan cehennem ) ne kötü varı lacak yer olmuştur?

163  O (Rablerinin rızasına tâbi olanlar olsun, gaza bına uğraya)nlar (olsun, hepsi de) Allâh nezdinde (sevap ve azap hususunda farklı) dereceler(in ve dere kelerin sahipleri)dir. Allâh onların yapmakta oldu ğu şeyleri (hakkıyla görüp, karşılık verecek olan bir) Basîr’dir.

164  Andolsun ki; muhakkak Allâh inananlara karşı elbette büyük bir iyilikte bulunmuştur; hani O, (melek ve cin türünden değil de, anlaşmaları kolay olsun için) kendileri (gibi Âdem nesli)nden olan de ğerli bir peygamberi aralarında göndermişti ki, o O (Allâh-u Süb hânehû)nun â yetlerini ü zer lerine art arda okumakta dır, onları (maddî ve manevî pislikler den) tamamen arındırmaktadır, bir de kendile rine o (yüce) Kitab (olan Kur’ân)ı ve hikmeti (; sünnet ve fıkhı) öğret mektedir. Hâlbuki şüphesiz onlar daha önce elbette apaçık bir (sapıklık ve) dalâlet içinde bulunmuşlardı.

165  (Bedir günü düşmanlarınız hakkında) iki katı na kesinlikle ulaşmış olduğunuz bir musibet (şimdi Uhud’da) kendinize isâbet edince mi: “İşte bu nere den (başımıza geldi)?” dedi niz. (Habîbim!) De ki: “O (bozgun), nefisleriniz( e uyarak peygamberinizin emrini dinlemeyip merkezi terk etmeniz ve fidye karşılığı esirleri salmanız gibi suçlarınız) tarafındandır. Şüphesiz ki Allâh her şeye (hakkıyla gücü yeten bir) Kâdîr’dir (, emrine uyanlara yardım etmek, karşı gelenlerden ise yardımını çekmek dâhil her şey O’nun kudreti dâhilindedir).”

Âl-i İmrân Sûresi  70 
Cüz  4
cihanyamaneren