HATA BİLDİRİMLERİNİZ İÇİN TIKLAYIN
سُورَةُالْبَقَرَةِ  ٨ 
الجزء ١

وَاِذْ قُلْنَا ادْخُلُوا هٰذِهِ الْقَرْيَةَ فَكُلُوا مِنْهَا حَيْثُ شِئْتُمْ رَغَدًا وَادْخُلُوا الْبَابَ سُجَّدًا وَقُولُوا حِطَّةٌ نَغْفِرْ لَكُمْ خَطَايَاكُمْۜ وَسَنَز۪يدُ الْمُحْسِن۪ينَ ﴿ ٥٨ ﴾ فَبَدَّلَ الَّذ۪ينَ ظَلَمُوا قَوْلًا غَيْرَ الَّذ۪ي ق۪يلَ لَهُمْ فَاَنْزَلْنَا عَلَى الَّذ۪ينَ ظَلَمُوا رِجْزًا مِنَ السَّمَٓاءِ بِمَا كَانُوا يَفْسُقُونَ۟ ﴿ ٥٩ ﴾ وَاِذِ اسْتَسْقٰى مُوسٰى لِقَوْمِه۪ فَقُلْنَا اضْرِبْ بِعَصَاكَ الْحَجَرَۜ فَانْفَجَرَتْ مِنْهُ اثْنَتَا عَشْرَةَ عَيْنًاۜ قَدْ عَلِمَ كُلُّ اُنَاسٍ مَشْرَبَهُمْۜ كُلُوا وَاشْرَبُوا مِنْ رِزْقِ اللّٰهِ وَلَا تَعْثَوْا فِي الْاَرْضِ مُفْسِد۪ينَ ﴿ ٦٠ ﴾ وَاِذْ قُلْتُمْ يَا مُوسٰى لَنْ نَصْبِرَ عَلٰى طَعَامٍ وَاحِدٍ فَادْعُ لَنَا رَبَّكَ يُخْرِجْ لَنَا مِمَّا تُنْبِتُ الْاَرْضُ مِنْ بَقْلِهَا وَقِثَّٓائِهَا وَفُومِهَا وَعَدَسِهَا وَبَصَلِهَاۜ قَالَ اَتَسْتَبْدِلُونَ الَّذ۪ي هُوَ اَدْنٰى بِالَّذ۪ي هُوَ خَيْرٌۜ اِهْبِطُوا مِصْرًا فَاِنَّ لَكُمْ مَا سَاَلْتُمْۜ وَضُرِبَتْ عَلَيْهِمُ الذِّلَّةُ وَالْمَسْكَنَةُ وَبَٓاؤُ۫ بِغَضَبٍ مِنَ اللّٰهِۜ ذٰلِكَ بِاَنَّهُمْ كَانُوا يَكْفُرُونَ بِاٰيَاتِ اللّٰهِ وَيَقْتُلُونَ النَّبِيّ۪نَ بِغَيْرِ الْحَقِّۜ ذٰلِكَ بِمَا عَصَوْا وَكَانُوا يَعْتَدُونَ۟ ﴿ ٦١ ﴾

سُورَةُالْبَقَرَةِ  ٨ 
الجزء ١
Bakara Sûresi  8 
Cüz  1

58  Bir zamanı (da yâd edin) ki (Tîh sahrasından çıkışınızın ardından size): “İşte şu (Erîha ve Kudüs nâmındaki mukaddes) karyeye girin ve on(da bulunan rızıklar)dan dilediğiniz yerde bolca yiyin! Bir de (sizi Tîh’den kurtarmasına karşılık Allâh’a şükür için, tevâzulu bir şekilde yere kapanıp) secde ediciler olarak o (şehrin) kapı(sın)dan girin ve: (‘Ya Rabbi! Senden dileğimiz, bizi bağışlamandır!’ anlamına gelen) ‘Hıtta!’ (sözünü) deyin ki, sizin için hatalarınızı örtelim. (İyi amel işleyen) o muhsinlere ise, şüphesiz (sevap bakımından) sürekli artırmada bulunacağız!” buyurmuştuk.

59  Fakat (emrimizi tutmayarak nefislerine karşı) zulüm işlemiş olan o kişiler, (“Tevbe’’ manasına gelen “Hıtta’’ kelimesini alaya alıp, yerine; “Buğday’’ manasına gelen “Hınta” kelimesini söyleyerek emrolunan sözü,) kendilerine söylenmiş olandan başka bir söze çevirmişti de, böylece Biz, (itaatimizden çıkıp) fâsıklıkta bulunmuş olmalarına karşılık, (isyan ve) zulümde bulunmuş o kimseler üzerine gökten (yağarcasına üzerlerine çöken) murdar bir azap (; bir veba salgını) indirmiştik.

60  Hani bir zaman (sahrada susuz kaldıklarında) Mûsâ, kavmi için su istemişti de Biz hemen: “Asân ile şu taşa vur!” buyurmuştuk, böylece (o, bu emri uyguladığı anda) ondan (İsrâîloğullarının kabileleri sayısınca) on iki göze fışkırmıştı. Her kısım insan, içeceği kaynaklarını kesinlikle bilmişti. (O zaman Biz onlara:) “Allâh’ın rızkından (olan bıldırcın etini ve kudret helvasını) yeyin, (mûcize eseri olarak çıkan sudan da) için! Ama (nankörlük eden) bozguncu kişiler olarak yer(yüzün)de haddi aşmayın! ” (buyurmuştuk.)

61  Hani o zaman siz (haddi aşarak): “Ey Mûsâ! (Kudret helvası ve bıldırcın gibi) bir çeşit yemeğe (bağlı kalıp) asla sabretmeyeceğiz! O halde bizim için Rabbine dua et de, yerin bitirdiği şeylerden; sebzesinden, hıyarından, buğdayından/ sarımsağıdan, mercimeğinden ve soğanından bizim için çıkarsın!” demiştiniz. (Mûsâ (Aleyhisselâm) vasıtasıyla) O (Rabbiniz de size): “Yoksa siz kendisi daha iyi olan o şeyi, kendisi daha aşağı olan o şeyle değiştirmek mi istiyorsunuz? (O halde) bir şehre inin! Şüphesiz sizin için istediğiniz (orada) vardır.” buyurmuştu. Böylece onlar üzerine alçaklık ve yoksulluk (damgası) vuruldu (ve bu kötü haller kubbe gibi üzerlerine çatıldı) da, onlar (bu isteklerinden bir şey elde edemeyip) Allâh’tan (gelen) büyük bir gazap ile (gerisin geri) döndüler. İşte bu (İlâhî hışma uğramaları), şu sebepleydi ki; gerçekten onlar Allâh’ın (kendilerine göstermiş olduğu mûcizeleri ve indirmiş olduğu) âyetlerini inkâr etmekte bulunuyorlardı ve (kendilerince de) hak olmayan nedenle peygamberleri öldürüyorlardı. İşte bu (inkâr ve öldürme fiilleri) ise, (her konuda) isyan etmeleri ve kendilerinin (haramlar işleyerek) haddi aşmakta bulunmuş olmaları nedeniyle idi (ki, isyan alışkanlıkları ve günâhlarda sınır tanımazlıkları, onları kâfirliğe ve peygamberleri öldürmeye kadar götürmüştü).
İmâm-ı Rabbânî Ahmed el-Fârûkî es-Serhendî (Kaddesallâhu Sirrahu’s-Samedânî) Hazretleri`nin ulemâdan naklettiği şu söz, bu âyet-i kerîmeyi tefsir eder mâhiyettedir:
“Küçük günâhlarda ısrarcı olmak kişiyi büyük günâhlara sevk eder; büyük günâhlara devam etmek ise, maazallah insanı kâfirliğe kadar götürür.’’
(el-Mektûbât; c.1, sh.102, m.106)

Bakara Sûresi  8 
Cüz  1
cihanyamaneren