v02.01.25 Geliştirme Notları
Nisâ Sûresi
81
Cuz 5
24﴿ Kadınlardan evli olanlar(ın) da (nikâhı size haram kılınmıştır). Lâkin (câriyelerden) sağ ellerinizin mâlik bulunmuş oldukları müstesnâ! (Zîrâ eşleri yanlarında bulunmadığı hâlde harp esiri olarak mâlik olduğunuz câriyelerle evlenmeniz helâldir. İşte bu ve bir önceki âyet-i kerîmede sayılan kadınlarla evlenmenizin haramlığına riâyet etmeniz) sizin üzerinize Allâh’ın (farz olarak) yazmasıyla (farz kılınmıştır). Artık işte size! (Kendilerini fuhuştan koruyan) iffetli kimseler olarak ve zinâya sapmayan kişiler olarak bu (sayıla)n (yasak)ların ötesinde bulunan (kadın)ları mallarınız(dan vereceğiniz mehir) ile (nikâhlamak) istemeniz sizin için helâl kılınmıştır. Artık onlardan hangisiyle (nikâhlanarak) faydalandıysanız, kesinlikle belirlenmiş bir şey olarak mehirlerini kendilerine verin. Ama tâyin edilen miktar (ile mehri sınırladık)dan sonra (mehrin artırılması, eksiltilmesi yâhut sürenin uzatılıp kısaltılması veyâ mehrin tamâmen düşürülmesi gibi) karşılıklı rızâ ile hakkında anlaşmaya vardığınız şeylerde sizin üzerinize hiçbir günah yoktur. Şüphesiz ki Allâh (evlilikleriniz dâhil tüm konularda sizin yararınıza olacak meseleleri) dâimâ (çok iyi bilen) bir Alîm ve (soyları korumanızı sağlayacak nikâh akdiyle ilgili tâyin ettiği hükümlerde tam isâbet ve hikmet sâhibi) bir Hakîm olmuştur. Bu âyet-i celîlenin zâhirî ifâdesinden, bu ve bir önceki âyet-i kerîmede zikredilen kadınların dışındakilerle evlenmenin helâl olduğu anlaşılmaktaysa da, sünnetteki bâzı deliller bunların dışında kalan bâzı sınıfların da haram olduğuna delâlet etmektedir. Nitekim bir kadınla halasının veyâ teyzesinin bir nikâhta birleştirilmesi, üç talakla boşanan bir kadının başka bir kocayla evlenip cimâ ettikten sonra ikinci kocasından boşanmadan eski kocasıyla nikâhlanması, iddet bekleyen bir kadının bu süre zarfında başka biriyle evlenmesi, dört hanımı olanın beşinciyle evlenmesi, dinden dönmüş mürted bir kadınla yeniden İslâm’a girmedikçe evlenilmesi, putperest ve ateşperest kadınlarla evlenmek gibi bâzı nikâhların haramlığı bu âyet-i celîlelerde ifâde edilmemişse de, haklarında hadîs-i şerîfler mevcut olduğundan nikâhı harâm olan kadınlara dâhildirler. Âyet-i celîlede geçen: “Bunların dışındakilerin nikâhını mallarınızla talep etmeniz size helâl kılındı” ifâdesi, mehrin nikâhın şartlarından olduğunu göstermektedir. Buna göre mehir konuşulmadan kıyılan nikâhlar geçerliyse de mutlaka bir mehir ödenecektir ve bu; ilim öğretmek, bir süre hizmet etmek gibi menfaatler kabîlinden olmayıp mutlaka mal cinsinden olacaktır. Bu hususta geniş mâlûmât için bakınız: Rûhu’l-Furkān Tefsîri, 4/560-563 Burada geçen “İstimtâ‘” tâbiri, sapık Şî‘a fırkasının iddiâ ettiği gibi müt‘a nikâhının helâl olduğunu ifâde etmez. Bilakis Zeccâc ve Taberî (Rahimehümellâh) gibi ulemânın beyanları vechile; bu âyet-i kerîme esas îtibârıyla şartlarına uygun olarak nikâhlanıp cimâ edilerek kendilerinden istifâde edilen kadınlara mehir verilmesini konu etmektedir. Nitekim Ehl-i Sünnet’e göre müt‘a nikâhı haramdır ve bu sûretle yapılan birleşmeler zinâdır.
25﴿ Ama içinizden her kim (imkân bakımından) hür ve îmânlı kadınları nikâhlayacak bir genişliğe güç yetiremezse, artık sağ ellerinizin mâlik (ve sâhip) bulunmuş olduğu îmânlı genç câriyelerinizden biriyle (nikâhlansın). Allâh ise îmânınızı hakkıyla bilendir. (Ama siz sâdece zâhirî ifâdelerle yetinmelisiniz. Dolayısıyla “Îmân ettim” diyenin iç yüzünü araştırmayın ve onlar köle, siz hürsünüz diye böyle bir nikâhtan çekinmeyin. Zîrâ dîniniz İslâm, babanız da Âdem (Aleyhisselâm) olması îtibârıyla) bir kısmınız diğer bir kısımdan (sayılmakta)dır. O hâlde iffetli kadınlar; (açıkça) fuhuş yapmayan kadınlar, (gizlice) dostlar da tutmayan kadınlar ol(ma şartlarını o câriyelerde aray)arak kendilerinin ehli (olan sâhipleri)nin izniyle onlarla evlenin ve (eksiltme, geciktirme gibi zararlar yapmaksızın şerîata ve örfe göre iyi bilinen) mârûf (ve meşrû bir sûret) ile mehirlerini kendilerine verin. Artık o (câriye olan) kadınlar evlendikleri zaman, eğer (zinâ gibi) bir fuhuş yapacak olurlarsa, işte onlar üzerine gereken (cezâ); hür kadınlar üzerine lâzım gelen (yüz sopa) azâb(ın)ın yarısıdır. (Ey Müslüman!) İşte sana! Bu (câriyelerle evlenme izni), içinizden (zinâ günahının dünyâda ve âhirette sebep olacağı) sıkıntı(lar)dan korkmuş olan kimse içindir. Yine de (câriyelerle evlenmeyip hür bir kadın bulana kadar) sabretmeniz sizin için daha iyidir. Allâh ise (İslâm’dan önce işlenmiş olan günahları çokça bağışlayan bir) Ğafûr’dur, (kullarına çok acıdığı için onlara bu müsâadeyi vermiş olan bir) Rahîm’dir.
26﴿ Allâh (yapmanız ve kaçınmanız gereken şeylerle alâkalı olarak, ayrıca bilmediğiniz fazîletli ameller ve ibâdetler ile sizden gizli kalan menfaatleriniz hakkında) size iyice açıklamada bulunmayı, sizden önceki (nebîler ve sâlih)lerin (izledikleri) yollarına sizi de ulaştırmayı ve sizi (yaptığınız yanlışlardan) tevbeye muvaffak kılmayı murâd ediyor. Zâten Allâh (kullarına gerekli olan kānunları çok iyi bilen bir) Alîm’dir, (o hükümleri tespit ederken isâbetli hüküm veren bir) Hakîm’dir.
سُورَةُ النِّسَاءِ
الجزء ٥
٨١
وَالْمُحْصَنَاتُ مِنَ النِّسَٓاءِ اِلَّا مَا مَلَكَتْ اَيْمَانُكُمْۚ كِتَابَ اللّٰهِ عَلَيْكُمْۘ وَاُحِلَّ لَكُمْ مَا وَرَٓاءَ ذٰلِكُمْ اَنْ تَبْتَغُوا بِاَمْوَالِكُمْ مُحْصِن۪ينَ غَيْرَ مُسَافِح۪ينَۜ فَمَا اسْتَمْتَعْتُمْ بِه۪ مِنْهُنَّ فَاٰتُوهُنَّ اُجُورَهُنَّ فَر۪يضَةًۜ وَلَا جُنَاحَ عَلَيْكُمْ ف۪يمَا تَرَاضَيْتُمْ بِه۪ مِنْ بَعْدِ الْفَر۪يضَةِۜ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ عَل۪يمًا حَك۪يمًا ﴿٢٤
وَمَنْ لَمْ يَسْتَطِعْ مِنْكُمْ طَوْلًا اَنْ يَنْكِحَ الْمُحْصَنَاتِ الْمُؤْمِنَاتِ فَمِنْ مَا مَلَكَتْ اَيْمَانُكُمْ مِنْ فَتَيَاتِكُمُ الْمُؤْمِنَاتِۜ وَاللّٰهُ اَعْلَمُ بِا۪يمَانِكُمْۜ بَعْضُكُمْ مِنْ بَعْضٍۚ فَانْكِحُوهُنَّ بِاِذْنِ اَهْلِهِنَّ وَاٰتُوهُنَّ اُجُورَهُنَّ بِالْمَعْرُوفِ مُحْصَنَاتٍ غَيْرَ مُسَافِحَاتٍ وَلَا مُتَّخِذَاتِ اَخْدَانٍۚ فَاِذَٓا اُحْصِنَّ فَاِنْ اَتَيْنَ بِفَاحِشَةٍ فَعَلَيْهِنَّ نِصْفُ مَا عَلَى الْمُحْصَنَاتِ مِنَ الْعَذَابِۜ ذٰلِكَ لِمَنْ خَشِيَ الْعَنَتَ مِنْكُمْۜ وَاَنْ تَصْبِرُوا خَيْرٌ لَكُمْۜ وَاللّٰهُ غَفُورٌ رَح۪يمٌ۟ ﴿٢٥
يُر۪يدُ اللّٰهُ لِيُبَيِّنَ لَكُمْ وَيَهْدِيَكُمْ سُنَنَ الَّذ۪ينَ مِنْ قَبْلِكُمْ وَيَتُوبَ عَلَيْكُمْۜ وَاللّٰهُ عَل۪يمٌ حَك۪يمٌ ﴿٢٦
Nisâ Sûresi
81
Cuz 5
وَالْمُحْصَنَاتُ مِنَ النِّسَٓاءِ اِلَّا مَا مَلَكَتْ اَيْمَانُكُمْۚ كِتَابَ اللّٰهِ عَلَيْكُمْۘ وَاُحِلَّ لَكُمْ مَا وَرَٓاءَ ذٰلِكُمْ اَنْ تَبْتَغُوا بِاَمْوَالِكُمْ مُحْصِن۪ينَ غَيْرَ مُسَافِح۪ينَۜ فَمَا اسْتَمْتَعْتُمْ بِه۪ مِنْهُنَّ فَاٰتُوهُنَّ اُجُورَهُنَّ فَر۪يضَةًۜ وَلَا جُنَاحَ عَلَيْكُمْ ف۪يمَا تَرَاضَيْتُمْ بِه۪ مِنْ بَعْدِ الْفَر۪يضَةِۜ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ عَل۪يمًا حَك۪يمًا ﴿٢٤
24﴿ Kadınlardan evli olanlar(ın) da (nikâhı size haram kılınmıştır). Lâkin (câriyelerden) sağ ellerinizin mâlik bulunmuş oldukları müstesnâ! (Zîrâ eşleri yanlarında bulunmadığı hâlde harp esiri olarak mâlik olduğunuz câriyelerle evlenmeniz helâldir. İşte bu ve bir önceki âyet-i kerîmede sayılan kadınlarla evlenmenizin haramlığına riâyet etmeniz) sizin üzerinize Allâh’ın (farz olarak) yazmasıyla (farz kılınmıştır). Artık işte size! (Kendilerini fuhuştan koruyan) iffetli kimseler olarak ve zinâya sapmayan kişiler olarak bu (sayıla)n (yasak)ların ötesinde bulunan (kadın)ları mallarınız(dan vereceğiniz mehir) ile (nikâhlamak) istemeniz sizin için helâl kılınmıştır. Artık onlardan hangisiyle (nikâhlanarak) faydalandıysanız, kesinlikle belirlenmiş bir şey olarak mehirlerini kendilerine verin. Ama tâyin edilen miktar (ile mehri sınırladık)dan sonra (mehrin artırılması, eksiltilmesi yâhut sürenin uzatılıp kısaltılması veyâ mehrin tamâmen düşürülmesi gibi) karşılıklı rızâ ile hakkında anlaşmaya vardığınız şeylerde sizin üzerinize hiçbir günah yoktur. Şüphesiz ki Allâh (evlilikleriniz dâhil tüm konularda sizin yararınıza olacak meseleleri) dâimâ (çok iyi bilen) bir Alîm ve (soyları korumanızı sağlayacak nikâh akdiyle ilgili tâyin ettiği hükümlerde tam isâbet ve hikmet sâhibi) bir Hakîm olmuştur. Bu âyet-i celîlenin zâhirî ifâdesinden, bu ve bir önceki âyet-i kerîmede zikredilen kadınların dışındakilerle evlenmenin helâl olduğu anlaşılmaktaysa da, sünnetteki bâzı deliller bunların dışında kalan bâzı sınıfların da haram olduğuna delâlet etmektedir. Nitekim bir kadınla halasının veyâ teyzesinin bir nikâhta birleştirilmesi, üç talakla boşanan bir kadının başka bir kocayla evlenip cimâ ettikten sonra ikinci kocasından boşanmadan eski kocasıyla nikâhlanması, iddet bekleyen bir kadının bu süre zarfında başka biriyle evlenmesi, dört hanımı olanın beşinciyle evlenmesi, dinden dönmüş mürted bir kadınla yeniden İslâm’a girmedikçe evlenilmesi, putperest ve ateşperest kadınlarla evlenmek gibi bâzı nikâhların haramlığı bu âyet-i celîlelerde ifâde edilmemişse de, haklarında hadîs-i şerîfler mevcut olduğundan nikâhı harâm olan kadınlara dâhildirler. Âyet-i celîlede geçen: “Bunların dışındakilerin nikâhını mallarınızla talep etmeniz size helâl kılındı” ifâdesi, mehrin nikâhın şartlarından olduğunu göstermektedir. Buna göre mehir konuşulmadan kıyılan nikâhlar geçerliyse de mutlaka bir mehir ödenecektir ve bu; ilim öğretmek, bir süre hizmet etmek gibi menfaatler kabîlinden olmayıp mutlaka mal cinsinden olacaktır. Bu hususta geniş mâlûmât için bakınız: Rûhu’l-Furkān Tefsîri, 4/560-563 Burada geçen “İstimtâ‘” tâbiri, sapık Şî‘a fırkasının iddiâ ettiği gibi müt‘a nikâhının helâl olduğunu ifâde etmez. Bilakis Zeccâc ve Taberî (Rahimehümellâh) gibi ulemânın beyanları vechile; bu âyet-i kerîme esas îtibârıyla şartlarına uygun olarak nikâhlanıp cimâ edilerek kendilerinden istifâde edilen kadınlara mehir verilmesini konu etmektedir. Nitekim Ehl-i Sünnet’e göre müt‘a nikâhı haramdır ve bu sûretle yapılan birleşmeler zinâdır.
وَمَنْ لَمْ يَسْتَطِعْ مِنْكُمْ طَوْلًا اَنْ يَنْكِحَ الْمُحْصَنَاتِ الْمُؤْمِنَاتِ فَمِنْ مَا مَلَكَتْ اَيْمَانُكُمْ مِنْ فَتَيَاتِكُمُ الْمُؤْمِنَاتِۜ وَاللّٰهُ اَعْلَمُ بِا۪يمَانِكُمْۜ بَعْضُكُمْ مِنْ بَعْضٍۚ فَانْكِحُوهُنَّ بِاِذْنِ اَهْلِهِنَّ وَاٰتُوهُنَّ اُجُورَهُنَّ بِالْمَعْرُوفِ مُحْصَنَاتٍ غَيْرَ مُسَافِحَاتٍ وَلَا مُتَّخِذَاتِ اَخْدَانٍۚ فَاِذَٓا اُحْصِنَّ فَاِنْ اَتَيْنَ بِفَاحِشَةٍ فَعَلَيْهِنَّ نِصْفُ مَا عَلَى الْمُحْصَنَاتِ مِنَ الْعَذَابِۜ ذٰلِكَ لِمَنْ خَشِيَ الْعَنَتَ مِنْكُمْۜ وَاَنْ تَصْبِرُوا خَيْرٌ لَكُمْۜ وَاللّٰهُ غَفُورٌ رَح۪يمٌ۟ ﴿٢٥
25﴿ Ama içinizden her kim (imkân bakımından) hür ve îmânlı kadınları nikâhlayacak bir genişliğe güç yetiremezse, artık sağ ellerinizin mâlik (ve sâhip) bulunmuş olduğu îmânlı genç câriyelerinizden biriyle (nikâhlansın). Allâh ise îmânınızı hakkıyla bilendir. (Ama siz sâdece zâhirî ifâdelerle yetinmelisiniz. Dolayısıyla “Îmân ettim” diyenin iç yüzünü araştırmayın ve onlar köle, siz hürsünüz diye böyle bir nikâhtan çekinmeyin. Zîrâ dîniniz İslâm, babanız da Âdem (Aleyhisselâm) olması îtibârıyla) bir kısmınız diğer bir kısımdan (sayılmakta)dır. O hâlde iffetli kadınlar; (açıkça) fuhuş yapmayan kadınlar, (gizlice) dostlar da tutmayan kadınlar ol(ma şartlarını o câriyelerde aray)arak kendilerinin ehli (olan sâhipleri)nin izniyle onlarla evlenin ve (eksiltme, geciktirme gibi zararlar yapmaksızın şerîata ve örfe göre iyi bilinen) mârûf (ve meşrû bir sûret) ile mehirlerini kendilerine verin. Artık o (câriye olan) kadınlar evlendikleri zaman, eğer (zinâ gibi) bir fuhuş yapacak olurlarsa, işte onlar üzerine gereken (cezâ); hür kadınlar üzerine lâzım gelen (yüz sopa) azâb(ın)ın yarısıdır. (Ey Müslüman!) İşte sana! Bu (câriyelerle evlenme izni), içinizden (zinâ günahının dünyâda ve âhirette sebep olacağı) sıkıntı(lar)dan korkmuş olan kimse içindir. Yine de (câriyelerle evlenmeyip hür bir kadın bulana kadar) sabretmeniz sizin için daha iyidir. Allâh ise (İslâm’dan önce işlenmiş olan günahları çokça bağışlayan bir) Ğafûr’dur, (kullarına çok acıdığı için onlara bu müsâadeyi vermiş olan bir) Rahîm’dir.
يُر۪يدُ اللّٰهُ لِيُبَيِّنَ لَكُمْ وَيَهْدِيَكُمْ سُنَنَ الَّذ۪ينَ مِنْ قَبْلِكُمْ وَيَتُوبَ عَلَيْكُمْۜ وَاللّٰهُ عَل۪يمٌ حَك۪يمٌ ﴿٢٦
26﴿ Allâh (yapmanız ve kaçınmanız gereken şeylerle alâkalı olarak, ayrıca bilmediğiniz fazîletli ameller ve ibâdetler ile sizden gizli kalan menfaatleriniz hakkında) size iyice açıklamada bulunmayı, sizden önceki (nebîler ve sâlih)lerin (izledikleri) yollarına sizi de ulaştırmayı ve sizi (yaptığınız yanlışlardan) tevbeye muvaffak kılmayı murâd ediyor. Zâten Allâh (kullarına gerekli olan kānunları çok iyi bilen bir) Alîm’dir, (o hükümleri tespit ederken isâbetli hüküm veren bir) Hakîm’dir.