HATA BİLDİRİMLERİNİZ İÇİN TIKLAYIN
سُورَةُالنِّسَاءِ  ٨٧ 
الجزء ٥

اَلَمْ تَرَ اِلَى الَّذ۪ينَ يَزْعُمُونَ اَنَّهُمْ اٰمَنُوا بِمَٓا اُنْزِلَ اِلَيْكَ وَمَٓا اُنْزِلَ مِنْ قَبْلِكَ يُر۪يدُونَ اَنْ يَتَحَاكَمُٓوا اِلَى الطَّاغُوتِ وَقَدْ اُمِرُٓوا اَنْ يَكْفُرُوا بِه۪ۜ وَيُر۪يدُ الشَّيْطَانُ اَنْ يُضِلَّهُمْ ضَلَالًا بَع۪يدًا ﴿ ٦٠ ﴾ وَاِذَا ق۪يلَ لَهُمْ تَعَالَوْا اِلٰى مَٓا اَنْزَلَ اللّٰهُ وَاِلَى الرَّسُولِ رَاَيْتَ الْمُنَافِق۪ينَ يَصُدُّونَ عَنْكَ صُدُودًاۚ ﴿ ٦١ ﴾ فَكَيْفَ اِذَٓا اَصَابَتْهُمْ مُص۪يبَةٌ بِمَا قَدَّمَتْ اَيْد۪يهِمْ ثُمَّ جَٓاؤُ۫كَ يَحْلِفُونَ بِاللّٰهِ اِنْ اَرَدْنَٓا اِلَّٓا اِحْسَانًا وَتَوْف۪يقًا ﴿ ٦٢ ﴾ اُو۬لٰٓئِكَ الَّذ۪ينَ يَعْلَمُ اللّٰهُ مَا ف۪ي قُلُوبِهِمْ فَاَعْرِضْ عَنْهُمْ وَعِظْهُمْ وَقُلْ لَهُمْ ف۪ٓي اَنْفُسِهِمْ قَوْلًا بَل۪يغًا ﴿ ٦٣ ﴾ وَمَٓا اَرْسَلْنَا مِنْ رَسُولٍ اِلَّا لِيُطَاعَ بِاِذْنِ اللّٰهِۜ وَلَوْ اَنَّهُمْ اِذْ ظَلَمُٓوا اَنْفُسَهُمْ جَٓاؤُ۫كَ فَاسْتَغْفَرُوا اللّٰهَ وَاسْتَغْفَرَ لَهُمُ الرَّسُولُ لَوَجَدُوا اللّٰهَ تَوَّابًا رَح۪يمًا ﴿ ٦٤ ﴾ فَلَا وَرَبِّكَ لَا يُؤْمِنُونَ حَتّٰى يُحَكِّمُوكَ ف۪يمَا شَجَرَ بَيْنَهُمْۙ ثُمَّ لَا يَجِدُوا ف۪ٓي اَنْفُسِهِمْ حَرَجًا مِمَّا قَضَيْتَ وَيُسَلِّمُوا تَسْل۪يمًا ﴿ ٦٥ ﴾

سُورَةُالنِّسَاءِ  ٨٧ 
الجزء ٥
Nisâ Sûresi  87 
Cüz  5

60  (Habîbim!) Bakmadın mı o kimselere ki, gerçekten kendilerinin sana indirilmiş olan (Kur’ân)a da, senden önce indirilmiş bulunan (İlâhî kitap)lara da inanmış olduklarını iddia ediyorlar, bir de onlar hakem olarak o (peygamber düşmanlığında aşırı giden Kâ`b ibni Eşref isimli) Tâğût’a başvurmak istiyorlar. Oysa kendileri gerçekten onu inkâr etmeleriyle emrolunmuşlardı. Şeytan ise (ölüme kadar sürecek olan ve geri dönüşü olmayan) çok uzak bir sapıklıkla onları (haktan) saptırmak istiyor.
İbni Abbâs (Radıyallâhu anhumâ) âyet-i celîlenin iniş sebebini şöyle açıklamıştır: Bişr isimli bir münafıkla bir Yahudi arasında gelişen bir dava üzerine Yahudi, Rasûlullâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)`in rüşvet kabul etmeyeceğini ve hükmünde adâletsizlik yapmayacağını bildiği için ona müracaat talep etmiş, münafıksa, rüşvet vererek davayı lehine çevireceğine inandığı Kâ`b ibni Eşref adındaki Yahudi tâğûtuna başvurmak istemişti. Fakat Yahudi’nin ısrarı üzerine dava Rasûlullâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)`e intikal edince, Rasûlullâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) kendisine sorulan davada Yahudi’yi haklı gördüğü için hükmü onun lehine verdi. Rasûlullâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)`in huzurundan çıktıklarında o münafık, Yahudi’ye yapışarak: “Bu davayı bir de Ömer’e soralım!” deyince, birlikte onun yanına gittiler. Yahudi ona: “Biz Rasûlullâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)`in huzuruna çıkıp kendisine bir dava intikal ettirdik, kendisi hükmü benim lehime neticelendirince bu onun hükmüne râzı olmayıp bir de sana müracaat etmek istedi!” dedi. Ömer (Radıyallâhu anh) münafığa dönüp, Yahudi’nin anlattıklarının doğru olup olmadığını sordu, evet cevabını alınca da: “Siz biraz bekleyin, ben şimdi aranızda hükmedeceğim!” dedi ve kılıcını kuşanarak yanlarına gelir gelmez münafığın boynunu vurup: “Allâh’ın kararına ve Rasûlünün hükmüne râzı olmayana karşı işte ben böyle hüküm veririm!” dedi. Bunun üzerine Cibrîl (Aleyhisselâm) Rasûlullâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)`e gelerek: “Şüphesiz ki Ömer hakla bâtılın arasını ayırmıştır!” buyurunca, Rasûlullâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) Ömer (Radıyallâhu anh)`a: “Sen Fârûk’sun!” buyurdu. (Beyzâvî, Nesef î, Hâzin, Ebussuud, Kurtubî)

61  Onlara(o peygamberin hükmüne râzı olmayıp, başkasına baş vurmak isteyen münafıklara): “Allâh’ın (kitabında) indirmiş olduğu şeye ve (aranızda hüküm vermesi için) o Rasûle gelin!” denildiği zaman o mü nafıkları görürsün ki, senden tam bir yüz çevirişle yüz çevirirler (ve rüşvet yedirerek hükmü lehlerine çevirecekleri başka bir hakeme müracaat ederler)!

62  (Habîbim!) Peki ya (senin hükmüne râzı olmamak gibi) ellerinin sunmuş olduğu (kötü) şeyler sebebiyle kendilerine bir (öldürülme) musibet(i gelip) çattığında (halleri) nice olacak? Sonra bir de (kan sahipleri utanmadan) sana ge lirler de: “Biz (başkasına müracaat etmekle sana mu halefet kastetmedik,) ancak (iki hasım hakkında) bir iyilik yapmak ve arabulmak istedik!” diye Allâh’a yemin ederler.

63  İşte o (münafık ola)nlar öyle kimseler dir ki; kalplerinde bulunan (sah te kârlık ve nifak)ı sadece Allâh bilmektedir. (Bu yüzden yalan yere yemin etmeleri ve niyetlerini gizlemeleri kendilerini azaptan kurtaramayacaktır.) Artık onlar(ın mazeretlerini geçerli saymak) dan yüz çevir /(sağ kalmalarını gerektiren bazı hikmetler den dolayı) onlar(ı cezalandırmak) dan yüz çevir/ kendilerine (sitemli bir şekilde) öğüt ver ve kendi le ri(nin doğru yolu bulmaları) hakkında onlara (çok etkili ve münafıklıktan caydırma gayesine) iyice ula şıcı bir söz söyle!

64  Biz hiçbir peygamberi Al lâh’ın izniyle kendisine itaat olun masından başka bir şey için gön dermedik! Eğer gerçekten onlar (günahlar işleyerek) nefis lerine zulmettikleri zaman (senin huzurunda tevbe etmek üzere sağlığında veya vefatından sonra(1)) sana gelseler ve Allâh’tan (af ve) mağfiret dileseler, o Rasûl de kendileri için bağışlanma talebinde bu lunsa, elbette Allâh’ı (tevbelerini çokça kabul eden bir) Tevvâb ve (lütfuyla kendilerine çok acıyan bir) Rahîm olarak bulurlar.(1)(Nesef î)

65  Hayır! (İş o münafıkların anladığı gibi değildir. Habîbim!) Rabbine andolsun ki, onlar iman etmiş olamazlar; tâ ki (görüş ayrılığına düştükleri için) ara larında karışmış olan şeylerde seni hakem tayin edecekler, sonra vermiş olduğun hükümden do layı içlerinde hiçbir sıkıntı (ve zorlanma) bulmaya caklar ve tam bir teslimiyetle (senin emrine) boyun eğecekler!

Nisâ Sûresi  87 
Cüz  5
cihanyamaneren