HATA BİLDİRİMLERİNİZ İÇİN TIKLAYIN
سُورَةُالنِّسَاءِ  ٨٨ 
الجزء ٥

وَلَوْ اَنَّا كَتَبْنَا عَلَيْهِمْ اَنِ اقْتُلُٓوا اَنْفُسَكُمْ اَوِ اخْرُجُوا مِنْ دِيَارِكُمْ مَا فَعَلُوهُ اِلَّا قَل۪يلٌ مِنْهُمْۜ وَلَوْ اَنَّهُمْ فَعَلُوا مَا يُوعَظُونَ بِه۪ لَكَانَ خَيْرًا لَهُمْ وَاَشَدَّ تَثْب۪يتًاۙ ﴿ ٦٦ ﴾ وَاِذًا لَاٰتَيْنَاهُمْ مِنْ لَدُنَّٓا اَجْرًا عَظ۪يمًاۙ ﴿ ٦٧ ﴾ وَلَهَدَيْنَاهُمْ صِرَاطًا مُسْتَق۪يمًا ﴿ ٦٨ ﴾ وَمَنْ يُطِعِ اللّٰهَ وَالرَّسُولَ فَاُو۬لٰٓئِكَ مَعَ الَّذ۪ينَ اَنْعَمَ اللّٰهُ عَلَيْهِمْ مِنَ النَّبِيّ۪نَ وَالصِّدّ۪يق۪ينَ وَالشُّهَدَٓاءِ وَالصَّالِح۪ينَۚ وَحَسُنَ اُو۬لٰٓئِكَ رَف۪يقًاۜ ﴿ ٦٩ ﴾ ذٰلِكَ الْفَضْلُ مِنَ اللّٰهِۜ وَكَفٰى بِاللّٰهِ عَل۪يمًا۟ ﴿ ٧٠ ﴾ يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا خُذُوا حِذْرَكُمْ فَانْفِرُوا ثُبَاتٍ اَوِ انْفِرُوا جَم۪يعًا ﴿ ٧١ ﴾ وَاِنَّ مِنْكُمْ لَمَنْ لَيُبَطِّئَنَّۚ فَاِنْ اَصَابَتْكُمْ مُص۪يبَةٌ قَالَ قَدْ اَنْعَمَ اللّٰهُ عَلَيَّ اِذْ لَمْ اَكُنْ مَعَهُمْ شَه۪يدًا ﴿ ٧٢ ﴾ وَلَئِنْ اَصَابَكُمْ فَضْلٌ مِنَ اللّٰهِ لَيَقُولَنَّ كَاَنْ لَمْ تَكُنْ بَيْنَكُمْ وَبَيْنَهُ مَوَدَّةٌ يَا لَيْتَن۪ي كُنْتُ مَعَهُمْ فَاَفُوزَ فَوْزًا عَظ۪يمًا ﴿ ٧٣ ﴾ فَلْيُقَاتِلْ ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِ الَّذ۪ينَ يَشْرُونَ الْحَيٰوةَ الدُّنْيَا بِالْاٰخِرَةِۜ وَمَنْ يُقَاتِلْ ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِ فَيُقْتَلْ اَوْ يَغْلِبْ فَسَوْفَ نُؤْت۪يهِ اَجْرًا عَظ۪يمًا ﴿ ٧٤ ﴾

سُورَةُالنِّسَاءِ  ٨٨ 
الجزء ٥
Nisâ Sûresi  88 
Cüz  5

66  Eğer geçekten Biz (İsrâîloğul larına emretti ğimiz gibi) o (senin hükmüne râzı olmaya) nlar üze rine de: “Kendilerinizi öldürün!” veya “Yurtlarınızdan çıkın!” diye (bir hükmü farz olarak) yazsaydık, içle rinden bunu ancak (sahâbe-i kirâm gibi hâlis mümin olan) bir azınlık yapardı. Eğer gerçekten onlar (pey gambere itaat hususunda) kendisiyle öğütlenmekte oldukları şeyi yapacak olsalardı, elbette bu, ken dileri için (dünya ve âhirette) çok iyi bir şey, (iman larını) sağlamlaştırma bakımından da daha kuvvetli olurdu.

67  İşte o zaman Biz de kendilerine tarafımız dan elbette pek büyük bir mükâfat verirdik. (Bil dikleriyle amel ettikleri için, bilmedikleri ledün ilmini onlara öğretirdik!)

68  Elbette onları (Allâh-u Te`âlâ’ya kavuşturacak) dosdoğru bir yola da eriştirirdik!

69  Her kim Allâh’a ve o Rasûl’e itaat ederse, işte onlar Allâh’ın kendilerine in`âm (ve ikram) da bulunmuş olduğu; o peygamberler, sıddîklar, şehitler ve (iyi amel sahibi olan) sâlihlerle beraberdirler. İşte arkadaş olarak ne de güzel olmuştur onlar!
Âyet-i celîlenin iniş sebebi hakkında birçok rivayet mevcuttur:
1) Rasûlullâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)`in azatlısı Sevbân (Radıyallâhu anh) Rasûlullâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)`e karşı çok muhabbetli olduğundan onsuz hiç duramazdı. Bir gün rengi değişmiş ve yüzünde üzüntü eseri belirgin bir halde huzur-u risâlete geldiğinde Rasûlullâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) ona: “Senin rengini değiştiren şey nedir?” diye sordu. O: “Yâ Rasûlallâh! Bende hiçbir hastalık ve ağrı yok! Ancak seni göremediğim zaman tekrar sana kavuşuncaya kadar çok sıkıntı çekiyorum, sonra ahireti düşündüğümde seni hiç göremeyeceğimden korkuyorum! Çünkü sen peygamberlerin makamına yükseltileceksin, benimse cennete gireceğim şüpheli, eğer girecek olursam senin makamından daha aşağı bir mertebede olacağım muhakkak, yok eğer giremezsem o vakit seni ebediyyen göremeyeceğim!” dedi. İşte bunun üzerine bu âyet-i celîle nâzil olarak Allâh’a ve Rasûlüne itaat edenlerin iki cihanda da sevdikleriyle beraber olacakları müjdesini verdi. (Beğavî, Sa’lebî, Kurtubî)
2) Ezan rüyasını gören Abdullah ibni Zeyd Hazretlerinin: “Yâ Rasûlallâh! Sen ve biz öldüğümüz zaman, sen Illiyyîn’de olacaksın, bu yüzden biz seni asla göremeyeceğiz ve seninle buluşamayacağız!” sözleriyle üzüntüsünü dile getirmesi üzerine bu âyet-i celîle onun gibi âşıkları teselli etmek üzere nâzil oldu. Nitekim bu zat Rasûlullâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)`in vefat haberini aldığında, ondan sonra hiçbir kimseyi görmemek için Allâh-u Te`âlâ’dan kendisini kör etmesi talebinde bulunmuş ve duası anında kabul olunmuştur. Bu konudaki diğer rivayetler için bakınız: Rûhu’l-Furkan: 5/323

70  İşte (itaatkârlara vaad edilen) bu (mükâfat gibi bir) fazl(-u kerem), Allâh (tarafın)dandır. Zaten (kimin ne kadar fazîlete lâyık olduğunu hak kıyla bilen bir) Alîm olarak Allâh yeterli olmuştur!

71  Ey iman etmiş olan kimseler! (Düşmanlarınıza karşı savunma ve) sakınma (tedbir ve hazırlığı)nızı alın da böylece hemen dağınık cemaatler halinde (bölük bölük cihada) çıkın yahut toplu olarak (sa vaşa) çıkın!

72  (Ey peygamberimin or dusunda bulunanlar!) Andol sun ki şüphesiz içinizden elbette öyle (müna fık) kimse var dır ki; (cihada çıkma işini ağırdan alıp) mutlaka geri kalacak (ve sizin başınıza neler gele ceğini kollayacak) tır. Artık size (bozgun gibi) bir musîbet çatacak olsa o (münafık): “(Bu muhârebede) onlarla birlikte ha zır bulunmadığım için Allâh bana gerçekten lütufta bulunmuştur!” der.

73  Ama andolsun ki; Al lâh ’tan size (fetih ve ga nimet gibi) bir fazl(u kerem) erişecek olsa, (o za man) elbette bu kişi – sanki (evvelce) sizinle kendisi arasında hiçbir dostluk (ve tanışıklık) yokmuş (da o yüzden cihattan geri kalmış) gibi: “Ah keşke ben de onlarla birlikte olaydım da (ganimetten bolca hisse alarak) büyük bir nâiliyetle muradıma ereydim!” der.

74  Artık o en alçak (dünya) ha ya tı(nı) âhiret karşılığında satacak olanlar Allâh yolunda (din düşmanlarıyla) savaşsın! Her kim Allâh yolunda savaşır da öldürülür ya hut gâlip gelirse, çok yakında Biz ona (kimse tara fından) görülmemiş pek büyük bir ecir vereceğiz.

Nisâ Sûresi  88 
Cüz  5
cihanyamaneren