v02.01.25 Geliştirme Notları
Nisâ Sûresi
91
Cuz 5
87﴿ Allâh ki; Kendisinden başka hiçbir ilâh yoktur. Andolsun ki; mutlaka O sizi, kendisin(in meydana geleceğin)de hiçbir şüphe bulunmayan kıyâmet gününde toplayacaktır. Söz bakımından kim Allâh’tan daha doğrudur?!
88﴿ Kazanmış oldukları (mürtetlik ve benzeri kötü) şeyler yüzünden Allâh onları (eski kâfirliklerine) ters döndürmüşken, size ne oluyor da (bu kişilerin kâfir olduklarına dâir bir kararda birleşemeyip) hâlâ o münâfıklar(ın kâfir olup olmadıkları) hakkında (görüş ayrılığına düşen) iki fırka oluyorsunuz?! (Yapmış olduğu pis ameller yüzünden) Allâh’ın saptırmış olduğu kimseyi siz mi hidâyete erdirmek istiyorsunuz?! (Habîbim!) Zâten Allâh kimi dalâlete düşürürse, artık sen onun (hidâyeti) için aslâ bir yol bulamazsın. Âyet-i celîlenin iniş sebebi hakkında birkaç görüş vardır:
a) Mücâhid (Rahimehullâh)tan nakledildiğine göre; bir topluluk Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)e gelerek İslâm’a girdiler ve Allâh’ın dilediği kadar Medîne-i Münevvere’de ikāmet ettikten sonra hastalıklarını bahâne ederek çöle yerleşme isteğiyle Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)den izin talep ettiler. Aldıkları müsâade üzerine Medîne’den ayrıldılar. Konaklaya konaklaya yollarına devâm ederlerken müşriklere katılıp onlarla birlikte yaşamaya başladılar.[/l] Bu durum karşısında Müslümanlar fikir birliğine varamayıp onlar hakkında iki görüş üzere ihtilâf ettiler; kimisi: “Onlar bizim gibi Müslüman olsalardı elbette bizimle birlikte kalır ve biz sabrettiğimiz gibi onlar da sabrederlerdi” dediler. Diğer bir kısım ise: “Onlar Müslüman kimselerdir, durumları meydana çıkıncaya kadar kendilerini kâfirlikle ithâm edemeyiz” dediler. Bunun üzerine Allâh-u Te‘âlâ bu âyet-i kerîmeyi indirerek onların münâfık olduklarını açıkladı. [l]b) İbnü Abbâs ve Katâde (Radıyallâhu Anhüm)e göre; âyet-i kerîme, Mekke’de Müslüman olduklarını açıkladıkları hâlde Müslümanlar aleyhine müşriklere yardım eden bir topluluk hakkında inmiştir. Bunlar Mekke’den hicret etmeyince Müslümanlar iki görüş üzere onlar hakkında ihtilâfa düşmüşlerdir. İşte bu konuda bu ve bir sonraki âyet-i celîle nâzil olarak onları münâfık diye adlandırmış ve kendileri hicret edinceye kadar onlarla dostluk kurmamalarını müminlere emretmiştir. (er-Râzî, et-Tefsîru’l-kebîr, 10/224-225; en-Nesefî, -Mecmû‘atü’t-tefâsîr-, 2/131)
Âyet-i kerîmelerin, Uhud günü yoldan geri dönen münâfıklar veyâ Medîne’ye geceleyin baskın düzenleyip Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in Yesâr adındaki çobanını şehit eden Urneliler yâhut Âişe (Radıyallâhu Anhâ) ile ilgili iftirâya karışanlar hakkında nâzil olduğuna dâir rivâyetler için bakınız: Rûhu’l-Furkān Tefsîri, 5/485-486
89﴿ O (mürted ola)nlar kendileri kâfir olduğu gibi, sizin de kâfir olmanızı ve netîcede (kâfirlikte ve sapıklıkta) eşit olmanızı temennî ettiler. Artık onlar (îmân edinceye ve bunun isbâtı olmak üzere) Allâh yolunda hicret edinceye kadar onlardan dostlar edinmeyin. Artık eğer (îmânı açıklamaktan) yüz çevirirlerse, onları hemen yakalayın ve kendilerini bulduğunuz yerde onları öldürün. Bir de onlardan hiçbir dost edinmeyin, hiçbir yardımcı da edinmeyin.
90﴿ Ancak o kimseler (yakalayıp öldürme hükmünden) müstesnâdır ki; sizin aranızla onların arasında antlaşma bulunan bir topluluğa (ilticâ ederek) ulaşmıştırlar yâhut (kâfir toplumlarıyla birlikte) sizinle savaşacakları için veyâ (sizinle birleşip) kendi milletleriyle harbedecekler diye göğüsleri darlanmış bir hâlde size gelmiştirler. (İşte onlar yakalanıp öldürülme hükmünden muaftırlar.) Zâten Allâh (sizinle savaşmaktan çekinen kimselerin kalplerindeki korku ve darlığı giderip, kendilerine cesâret vermeyi) dileseydi elbette onları sizin üzerinize musallat ederdi de böylece onlar elbette sizinle savaşırdılar. Şâyet onlar (başınıza belâ olmayıp) sizden ayrılırlar da sizinle savaşmazlarsa ve barışı size bırakırlarsa, artık Allâh (yakalanıp öldürülmeleri husûsunda) onlar aleyhine sizin için bir yol belirlememiştir.
91﴿ Yakında diğer birtakım kimseleri bulacaksınız ki; onlar hem sizden emin olmalarını, hem de kendi toplumlarına güvenmelerini istemektedirler. Onlar her ne zaman o (kâfirliğe dönmek ve Müslümanlarla savaş gibi) fitneye geri çağrılacak olsalar baş aşağı onun içine itilirler (ve İslâm aleyhine olan konulara balıklama dalarlar). Artık eğer onlar siz(e saldırı ve eziyet)den ayrılmazlar ve barışı size bırakmazlar, ellerini de (savaştan) çekmezlerse hemen onları yakalayın ve kendilerini bulduğunuz yerde onları öldürün. Ve işte size! Onlar ki, (yakalanıp öldürülmelerinin serbestliği hakkında) Biz sizin için onlar aleyhine pek açık güçlü bir delil vermişizdir.
سُورَةُ النِّسَاءِ
الجزء ٥
٩١
اَللّٰهُ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَۜ لَيَجْمَعَنَّكُمْ اِلٰى يَوْمِ الْقِيٰمَةِ لَا رَيْبَ ف۪يهِۜ وَمَنْ اَصْدَقُ مِنَ اللّٰهِ حَد۪يثًا۟ ﴿٨٧
فَمَا لَكُمْ فِي الْمُنَافِق۪ينَ فِئَتَيْنِ وَاللّٰهُ اَرْكَسَهُمْ بِمَا كَسَبُواۜ اَتُر۪يدُونَ اَنْ تَهْدُوا مَنْ اَضَلَّ اللّٰهُۜ وَمَنْ يُضْلِلِ اللّٰهُ فَلَنْ تَجِدَ لَهُ سَب۪يلًا ﴿٨٨
وَدُّوا لَوْ تَكْفُرُونَ كَمَا كَفَرُوا فَتَكُونُونَ سَوَٓاءً فَلَا تَتَّخِذُوا مِنْهُمْ اَوْلِيَٓاءَ حَتّٰى يُهَاجِرُوا ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِۜ فَاِنْ تَوَلَّوْا فَخُذُوهُمْ وَاقْتُلُوهُمْ حَيْثُ وَجَدْتُمُوهُمْۖ وَلَا تَتَّخِذُوا مِنْهُمْ وَلِيًّا وَلَا نَص۪يرًاۙ ﴿٨٩
اِلَّا الَّذ۪ينَ يَصِلُونَ اِلٰى قَوْمٍ بَيْنَكُمْ وَبَيْنَهُمْ م۪يثَاقٌ اَوْ جَٓاؤُ۫كُمْ حَصِرَتْ صُدُورُهُمْ اَنْ يُقَاتِلُوكُمْ اَوْ يُقَاتِلُوا قَوْمَهُمْۜ وَلَوْ شَٓاءَ اللّٰهُ لَسَلَّطَهُمْ عَلَيْكُمْ فَلَقَاتَلُوكُمْۚ فَاِنِ اعْتَزَلُوكُمْ فَلَمْ يُقَاتِلُوكُمْ وَاَلْقَوْا اِلَيْكُمُ السَّلَمَۙ فَمَا جَعَلَ اللّٰهُ لَكُمْ عَلَيْهِمْ سَب۪يلًا ﴿٩٠
سَتَجِدُونَ اٰخَر۪ينَ يُر۪يدُونَ اَنْ يَأْمَنُوكُمْ وَيَأْمَنُوا قَوْمَهُمْۜ كُلَّمَا رُدُّٓوا اِلَى الْفِتْنَةِ اُرْكِسُوا ف۪يهَاۚ فَاِنْ لَمْ يَعْتَزِلُوكُمْ وَيُلْقُٓوا اِلَيْكُمُ السَّلَمَ وَيَكُفُّٓوا اَيْدِيَهُمْ فَخُذُوهُمْ وَاقْتُلُوهُمْ حَيْثُ ثَقِفْتُمُوهُمْۜ وَاُو۬لٰٓئِكُمْ جَعَلْنَا لَكُمْ عَلَيْهِمْ سُلْطَانًا مُب۪ينًا۟ ﴿٩١
Nisâ Sûresi
91
Cuz 5
اَللّٰهُ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَۜ لَيَجْمَعَنَّكُمْ اِلٰى يَوْمِ الْقِيٰمَةِ لَا رَيْبَ ف۪يهِۜ وَمَنْ اَصْدَقُ مِنَ اللّٰهِ حَد۪يثًا۟ ﴿٨٧
87﴿ Allâh ki; Kendisinden başka hiçbir ilâh yoktur. Andolsun ki; mutlaka O sizi, kendisin(in meydana geleceğin)de hiçbir şüphe bulunmayan kıyâmet gününde toplayacaktır. Söz bakımından kim Allâh’tan daha doğrudur?!
فَمَا لَكُمْ فِي الْمُنَافِق۪ينَ فِئَتَيْنِ وَاللّٰهُ اَرْكَسَهُمْ بِمَا كَسَبُواۜ اَتُر۪يدُونَ اَنْ تَهْدُوا مَنْ اَضَلَّ اللّٰهُۜ وَمَنْ يُضْلِلِ اللّٰهُ فَلَنْ تَجِدَ لَهُ سَب۪يلًا ﴿٨٨
88﴿ Kazanmış oldukları (mürtetlik ve benzeri kötü) şeyler yüzünden Allâh onları (eski kâfirliklerine) ters döndürmüşken, size ne oluyor da (bu kişilerin kâfir olduklarına dâir bir kararda birleşemeyip) hâlâ o münâfıklar(ın kâfir olup olmadıkları) hakkında (görüş ayrılığına düşen) iki fırka oluyorsunuz?! (Yapmış olduğu pis ameller yüzünden) Allâh’ın saptırmış olduğu kimseyi siz mi hidâyete erdirmek istiyorsunuz?! (Habîbim!) Zâten Allâh kimi dalâlete düşürürse, artık sen onun (hidâyeti) için aslâ bir yol bulamazsın. Âyet-i celîlenin iniş sebebi hakkında birkaç görüş vardır:
a) Mücâhid (Rahimehullâh)tan nakledildiğine göre; bir topluluk Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)e gelerek İslâm’a girdiler ve Allâh’ın dilediği kadar Medîne-i Münevvere’de ikāmet ettikten sonra hastalıklarını bahâne ederek çöle yerleşme isteğiyle Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)den izin talep ettiler. Aldıkları müsâade üzerine Medîne’den ayrıldılar. Konaklaya konaklaya yollarına devâm ederlerken müşriklere katılıp onlarla birlikte yaşamaya başladılar.[/l] Bu durum karşısında Müslümanlar fikir birliğine varamayıp onlar hakkında iki görüş üzere ihtilâf ettiler; kimisi: “Onlar bizim gibi Müslüman olsalardı elbette bizimle birlikte kalır ve biz sabrettiğimiz gibi onlar da sabrederlerdi” dediler. Diğer bir kısım ise: “Onlar Müslüman kimselerdir, durumları meydana çıkıncaya kadar kendilerini kâfirlikle ithâm edemeyiz” dediler. Bunun üzerine Allâh-u Te‘âlâ bu âyet-i kerîmeyi indirerek onların münâfık olduklarını açıkladı. [l]b) İbnü Abbâs ve Katâde (Radıyallâhu Anhüm)e göre; âyet-i kerîme, Mekke’de Müslüman olduklarını açıkladıkları hâlde Müslümanlar aleyhine müşriklere yardım eden bir topluluk hakkında inmiştir. Bunlar Mekke’den hicret etmeyince Müslümanlar iki görüş üzere onlar hakkında ihtilâfa düşmüşlerdir. İşte bu konuda bu ve bir sonraki âyet-i celîle nâzil olarak onları münâfık diye adlandırmış ve kendileri hicret edinceye kadar onlarla dostluk kurmamalarını müminlere emretmiştir. (er-Râzî, et-Tefsîru’l-kebîr, 10/224-225; en-Nesefî, -Mecmû‘atü’t-tefâsîr-, 2/131)
Âyet-i kerîmelerin, Uhud günü yoldan geri dönen münâfıklar veyâ Medîne’ye geceleyin baskın düzenleyip Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in Yesâr adındaki çobanını şehit eden Urneliler yâhut Âişe (Radıyallâhu Anhâ) ile ilgili iftirâya karışanlar hakkında nâzil olduğuna dâir rivâyetler için bakınız: Rûhu’l-Furkān Tefsîri, 5/485-486

وَدُّوا لَوْ تَكْفُرُونَ كَمَا كَفَرُوا فَتَكُونُونَ سَوَٓاءً فَلَا تَتَّخِذُوا مِنْهُمْ اَوْلِيَٓاءَ حَتّٰى يُهَاجِرُوا ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِۜ فَاِنْ تَوَلَّوْا فَخُذُوهُمْ وَاقْتُلُوهُمْ حَيْثُ وَجَدْتُمُوهُمْۖ وَلَا تَتَّخِذُوا مِنْهُمْ وَلِيًّا وَلَا نَص۪يرًاۙ ﴿٨٩
89﴿ O (mürted ola)nlar kendileri kâfir olduğu gibi, sizin de kâfir olmanızı ve netîcede (kâfirlikte ve sapıklıkta) eşit olmanızı temennî ettiler. Artık onlar (îmân edinceye ve bunun isbâtı olmak üzere) Allâh yolunda hicret edinceye kadar onlardan dostlar edinmeyin. Artık eğer (îmânı açıklamaktan) yüz çevirirlerse, onları hemen yakalayın ve kendilerini bulduğunuz yerde onları öldürün. Bir de onlardan hiçbir dost edinmeyin, hiçbir yardımcı da edinmeyin.
اِلَّا الَّذ۪ينَ يَصِلُونَ اِلٰى قَوْمٍ بَيْنَكُمْ وَبَيْنَهُمْ م۪يثَاقٌ اَوْ جَٓاؤُ۫كُمْ حَصِرَتْ صُدُورُهُمْ اَنْ يُقَاتِلُوكُمْ اَوْ يُقَاتِلُوا قَوْمَهُمْۜ وَلَوْ شَٓاءَ اللّٰهُ لَسَلَّطَهُمْ عَلَيْكُمْ فَلَقَاتَلُوكُمْۚ فَاِنِ اعْتَزَلُوكُمْ فَلَمْ يُقَاتِلُوكُمْ وَاَلْقَوْا اِلَيْكُمُ السَّلَمَۙ فَمَا جَعَلَ اللّٰهُ لَكُمْ عَلَيْهِمْ سَب۪يلًا ﴿٩٠
90﴿ Ancak o kimseler (yakalayıp öldürme hükmünden) müstesnâdır ki; sizin aranızla onların arasında antlaşma bulunan bir topluluğa (ilticâ ederek) ulaşmıştırlar yâhut (kâfir toplumlarıyla birlikte) sizinle savaşacakları için veyâ (sizinle birleşip) kendi milletleriyle harbedecekler diye göğüsleri darlanmış bir hâlde size gelmiştirler. (İşte onlar yakalanıp öldürülme hükmünden muaftırlar.) Zâten Allâh (sizinle savaşmaktan çekinen kimselerin kalplerindeki korku ve darlığı giderip, kendilerine cesâret vermeyi) dileseydi elbette onları sizin üzerinize musallat ederdi de böylece onlar elbette sizinle savaşırdılar. Şâyet onlar (başınıza belâ olmayıp) sizden ayrılırlar da sizinle savaşmazlarsa ve barışı size bırakırlarsa, artık Allâh (yakalanıp öldürülmeleri husûsunda) onlar aleyhine sizin için bir yol belirlememiştir.
سَتَجِدُونَ اٰخَر۪ينَ يُر۪يدُونَ اَنْ يَأْمَنُوكُمْ وَيَأْمَنُوا قَوْمَهُمْۜ كُلَّمَا رُدُّٓوا اِلَى الْفِتْنَةِ اُرْكِسُوا ف۪يهَاۚ فَاِنْ لَمْ يَعْتَزِلُوكُمْ وَيُلْقُٓوا اِلَيْكُمُ السَّلَمَ وَيَكُفُّٓوا اَيْدِيَهُمْ فَخُذُوهُمْ وَاقْتُلُوهُمْ حَيْثُ ثَقِفْتُمُوهُمْۜ وَاُو۬لٰٓئِكُمْ جَعَلْنَا لَكُمْ عَلَيْهِمْ سُلْطَانًا مُب۪ينًا۟ ﴿٩١
91﴿ Yakında diğer birtakım kimseleri bulacaksınız ki; onlar hem sizden emin olmalarını, hem de kendi toplumlarına güvenmelerini istemektedirler. Onlar her ne zaman o (kâfirliğe dönmek ve Müslümanlarla savaş gibi) fitneye geri çağrılacak olsalar baş aşağı onun içine itilirler (ve İslâm aleyhine olan konulara balıklama dalarlar). Artık eğer onlar siz(e saldırı ve eziyet)den ayrılmazlar ve barışı size bırakmazlar, ellerini de (savaştan) çekmezlerse hemen onları yakalayın ve kendilerini bulduğunuz yerde onları öldürün. Ve işte size! Onlar ki, (yakalanıp öldürülmelerinin serbestliği hakkında) Biz sizin için onlar aleyhine pek açık güçlü bir delil vermişizdir.