v02.01.25 Geliştirme Notları
Bakara Sûresi
29
Cuz 2
191﴿ Ayrıca o (size harp aça)nları yakaladığınız yerde öldürün onları. Bir de onların sizi çıkardıkları yer (olan Mekke)den siz de onları çıkarın. O (müşriklerin, Allâh’a ortak koşmaları ve sizi vatanlarınızdan sürmelerinden ibâret) fitne ise (sizin onları Harem’de ve ihramlıyken) öldürme(niz)den daha büyük (bir cürüm)dür. Onlar sizinle orada savaşıncaya kadar, siz de onlarla Mescid-i Harâm yanında savaş (başlat)mayın. Fakat eğer onlar sizinle (orada) savaş (başlat)ırlarsa, (oranın hürmetini önce onlar ihlâl ettiği için) siz de (mesûliyetten korkmadan) onlarla savaşın. (Ey mümin!) İşte sana! Kâfirlerin cezâsı böylece (misilleme)dir.
192﴿ Ama eğer onlar (kâfirlikten ve sizinle savaşmaktan) vazgeçerlerse, (Allâh da onların geçmiş günahlarını bağışlar, zîrâ) şüphesiz ki Allâh (tevbe etmeleri hâlinde kulların evvelce yaptıkları azgınlıkları çokça bağışlayan) bir Ğafûr’dur, (onlara çok acıdığı için, îmân ve tevbelerini kabûl eden) bir Rahîm’dir.
193﴿ Böylece onlarla savaşın, tâ ki (şirk gibi en büyük) bir fitne(den eser dahî) mevcut olmasın ve din sâdece Allâh için olsun (da, O’ndan başkasına ibâdet olunmasın). Ama eğer (şirkten ve inkârdan) vazgeçecek olurlarsa, artık (o zaman kendilerine saldırmayın, çünkü) o (şirk suçunu işleyen) zâlimlerden başkasına karşı saldırı yoktur. (Ama onlar îmân ettikleri zaman zulümden kurtulmuş olacaklarından artık kendileriyle savaşılmaz.)
194﴿ Bu (umreyi kazâ etmek için Hudeybiye senesi Mekke’ye girdiğiniz) haram ay (olan zülka‘denin hürmetini ihlâl etmeniz onların sizi umreden menettiği) o (aynı) haram ay(ın yasaklığını bozmaların)a karşılıktır. (Bu yüzden siz hürmeti ihlâl eden taraf değilsiniz, ancak misilleme yapmak niyetindesiniz. Dokunulmazlığa sâhip olan) yasaklar(da) ise bir kısas (ve misilleme uygulanmakta)dır. (Dolayısıyla onların haram ayda sizin umrenize mâni olmalarının karşılığı, sizin de haram ayda zor kullanarak da olsa Mekke’ye girmenizdir.) Artık kim sizin üzerinize saldırırsa, siz de üzerinize saldırmasının misliyle ona karşı saldırın. (İntikam alırken haddi aşma konusunda) Allâh’tan hakkıyla sakının ve bilin ki şüphesiz Allâh(ın ilmi ve yardımı) o takvâ sâhibi (haramlardan hakkıyla sakınan) kimselerle berâberdir.
195﴿ Allâh yolunda (mallarınızı cömertçe harcayarak) infakta bulunun, (geçiminizi bozacak şekilde isrâfa kaçarak yâhut Allâh yolunda cihâd ve infaktan geri kalarak) ellerinizle (kendinizi) tehlikeye atmayın /nefislerinizi tehlikeye atmayın/ ve (verdiklerinizin yerini dolduracağı hakkında Allâh-u Te‘âlâ’ya karşı) hüsn-ü zanda bulunun /(fakirlere) iyilik yapın /(muhtaçların bakımı dâhil tüm amellerinizi) güzelce yapın/. Şüphesiz ki Allâh iyilik edenleri sever (de onların bu davranışına rızâ gösterir ve kendilerini mükâfatlandırır).
196﴿ Haccı da umreyi de Allâh için (tüm şartlarını yerine getirerek) tam yapın. Eğer (düşman korkusu, hastalık ve acziyet gibi nedenlerle Kâ‘be’ye ulaşmaktan) engellenir (de, ihramdan çıkmak ister)seniz, (bu durumda) kurbandan kolay(ınız)a geleni (kesim yeri olan Harem bölgesine gönderin). Ama kurban(ın), yerine ulaş(tığını iyice anlay)ıncaya kadar (ihramdan çıkmak için) başlarınızı tıraş etmeyin. Artık içinizden her kim (baş tıraşına mecbur kalacak şekilde) hasta olur yâhut başında (bulunan bit, pire veyâ yara gibi şeylerde)n dolayı kendisinde bir eziyet bulunur (da, başını tıraş etme mecbûriyetinde kalır)sa (o takdirde yapması gereken); bir fidyedir ki (o da); (üç gün) oruç yâhut (altı fakirden her birine birer fitre miktârı) sadaka veyâ (Harem-i Şerîf’te kesilecek koyun) kurban(ı)dır. (Karşınıza bir engel çıkmayacağından) emin olduğunuzda ise, artık her kim hacca kadar umre(nin sevâbı) ile faydalan(may)ı (arzula)rsa, kurbandan kolay(ın)a gelen(i temettu‘ kurbanı olarak kesmelidir). Ama her kim (kurban) bulamazsa (onun yapması gereken); hac (aylarındaki iki ihram arasın)da üç gün oruç, (hac vazîfelerini bitirip) döndüğünüzde ise yedi (gün oruç tutmaktır) ki, (ey hac yapan kimse!) işte sana! Bunlar tam olarak ondur. İşte sana! Bu (hüküm), âilesi Mescid-i Harâm’da yerleşik olmayan kimseler içindir. (Hac ve diğer ibâdetlerdeki emir ve yasaklarına karşı gelme husûsunda) Allâh’tan hakkıyla sakının ve bilin ki şüphesiz Allâh, (Kendisinden korkmayanlara karşı) azâbı çok şiddetli olan bir Zat’tır. (en-Nesefî, Medârikü’t-Tenzîl -Mecmû‘atü’t-tefâsîr-, 1/285; el-Merğînânî, el-Hidâye, 1/125)
سُورَةُ الْبَقَرَةِ
الجزء ٢
٢٩
وَاقْتُلُوهُمْ حَيْثُ ثَقِفْتُمُوهُمْ وَاَخْرِجُوهُمْ مِنْ حَيْثُ اَخْرَجُوكُمْ وَالْفِتْنَةُ اَشَدُّ مِنَ الْقَتْلِۚ وَلَا تُقَاتِلُوهُمْ عِنْدَ الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ حَتّٰى يُقَاتِلُوكُمْ ف۪يهِۚ فَاِنْ قَاتَلُوكُمْ فَاقْتُلُوهُمْۜ كَذٰلِكَ جَزَٓاءُ الْكَافِر۪ينَ ﴿١٩١
فَاِنِ انْتَهَوْا فَاِنَّ اللّٰهَ غَفُورٌ رَح۪يمٌ ﴿١٩٢
وَقَاتِلُوهُمْ حَتّٰى لَا تَكُونَ فِتْنَةٌ وَيَكُونَ الدّ۪ينُ لِلّٰهِۜ فَاِنِ انْتَهَوْا فَلَا عُدْوَانَ اِلَّا عَلَى الظَّالِم۪ينَ ﴿١٩٣
اَلشَّهْرُ الْحَرَامُ بِالشَّهْرِ الْحَرَامِ وَالْحُرُمَاتُ قِصَاصٌۜ فَمَنِ اعْتَدٰى عَلَيْكُمْ فَاعْتَدُوا عَلَيْهِ بِمِثْلِ مَا اعْتَدٰى عَلَيْكُمْۖ وَاتَّقُوا اللّٰهَ وَاعْلَمُٓوا اَنَّ اللّٰهَ مَعَ الْمُتَّق۪ينَ ﴿١٩٤
وَاَنْفِقُوا ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِ وَلَا تُلْقُوا بِاَيْد۪يكُمْ اِلَى التَّهْلُكَةِۚۛ وَاَحْسِنُواۚۛ اِنَّ اللّٰهَ يُحِبُّ الْمُحْسِن۪ينَ ﴿١٩٥
وَاَتِمُّوا الْحَجَّ وَالْعُمْرَةَ لِلّٰهِۜ فَاِنْ اُحْصِرْتُمْ فَمَا اسْتَيْسَرَ مِنَ الْهَدْيِۚ وَلَا تَحْلِقُوا رُؤُ۫سَكُمْ حَتّٰى يَبْلُغَ الْهَدْيُ مَحِلَّهُۜ فَمَنْ كَانَ مِنْكُمْ مَر۪يضًا اَوْ بِه۪ٓ اَذًى مِنْ رَأْسِه۪ فَفِدْيَةٌ مِنْ صِيَامٍ اَوْ صَدَقَةٍ اَوْ نُسُكٍۚ فَاِذَٓا اَمِنْتُمْ۠ فَمَنْ تَمَتَّعَ بِالْعُمْرَةِ اِلَى الْحَجِّ فَمَا اسْتَيْسَرَ مِنَ الْهَدْيِۚ فَمَنْ لَمْ يَجِدْ فَصِيَامُ ثَلٰثَةِ اَيَّامٍ فِي الْحَجِّ وَسَبْعَةٍ اِذَا رَجَعْتُمْۜ تِلْكَ عَشَرَةٌ كَامِلَةٌۜ ذٰلِكَ لِمَنْ لَمْ يَكُنْ اَهْلُهُ حَاضِرِي الْمَسْجِدِ الْحَرَامِۜ وَاتَّقُوا اللّٰهَ وَاعْلَمُٓوا اَنَّ اللّٰهَ شَد۪يدُ الْعِقَابِ۟ ﴿١٩٦
Bakara Sûresi
29
Cuz 2
وَاقْتُلُوهُمْ حَيْثُ ثَقِفْتُمُوهُمْ وَاَخْرِجُوهُمْ مِنْ حَيْثُ اَخْرَجُوكُمْ وَالْفِتْنَةُ اَشَدُّ مِنَ الْقَتْلِۚ وَلَا تُقَاتِلُوهُمْ عِنْدَ الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ حَتّٰى يُقَاتِلُوكُمْ ف۪يهِۚ فَاِنْ قَاتَلُوكُمْ فَاقْتُلُوهُمْۜ كَذٰلِكَ جَزَٓاءُ الْكَافِر۪ينَ ﴿١٩١
191﴿ Ayrıca o (size harp aça)nları yakaladığınız yerde öldürün onları. Bir de onların sizi çıkardıkları yer (olan Mekke)den siz de onları çıkarın. O (müşriklerin, Allâh’a ortak koşmaları ve sizi vatanlarınızdan sürmelerinden ibâret) fitne ise (sizin onları Harem’de ve ihramlıyken) öldürme(niz)den daha büyük (bir cürüm)dür. Onlar sizinle orada savaşıncaya kadar, siz de onlarla Mescid-i Harâm yanında savaş (başlat)mayın. Fakat eğer onlar sizinle (orada) savaş (başlat)ırlarsa, (oranın hürmetini önce onlar ihlâl ettiği için) siz de (mesûliyetten korkmadan) onlarla savaşın. (Ey mümin!) İşte sana! Kâfirlerin cezâsı böylece (misilleme)dir.
فَاِنِ انْتَهَوْا فَاِنَّ اللّٰهَ غَفُورٌ رَح۪يمٌ ﴿١٩٢
192﴿ Ama eğer onlar (kâfirlikten ve sizinle savaşmaktan) vazgeçerlerse, (Allâh da onların geçmiş günahlarını bağışlar, zîrâ) şüphesiz ki Allâh (tevbe etmeleri hâlinde kulların evvelce yaptıkları azgınlıkları çokça bağışlayan) bir Ğafûr’dur, (onlara çok acıdığı için, îmân ve tevbelerini kabûl eden) bir Rahîm’dir.
وَقَاتِلُوهُمْ حَتّٰى لَا تَكُونَ فِتْنَةٌ وَيَكُونَ الدّ۪ينُ لِلّٰهِۜ فَاِنِ انْتَهَوْا فَلَا عُدْوَانَ اِلَّا عَلَى الظَّالِم۪ينَ ﴿١٩٣
193﴿ Böylece onlarla savaşın, tâ ki (şirk gibi en büyük) bir fitne(den eser dahî) mevcut olmasın ve din sâdece Allâh için olsun (da, O’ndan başkasına ibâdet olunmasın). Ama eğer (şirkten ve inkârdan) vazgeçecek olurlarsa, artık (o zaman kendilerine saldırmayın, çünkü) o (şirk suçunu işleyen) zâlimlerden başkasına karşı saldırı yoktur. (Ama onlar îmân ettikleri zaman zulümden kurtulmuş olacaklarından artık kendileriyle savaşılmaz.)
اَلشَّهْرُ الْحَرَامُ بِالشَّهْرِ الْحَرَامِ وَالْحُرُمَاتُ قِصَاصٌۜ فَمَنِ اعْتَدٰى عَلَيْكُمْ فَاعْتَدُوا عَلَيْهِ بِمِثْلِ مَا اعْتَدٰى عَلَيْكُمْۖ وَاتَّقُوا اللّٰهَ وَاعْلَمُٓوا اَنَّ اللّٰهَ مَعَ الْمُتَّق۪ينَ ﴿١٩٤
194﴿ Bu (umreyi kazâ etmek için Hudeybiye senesi Mekke’ye girdiğiniz) haram ay (olan zülka‘denin hürmetini ihlâl etmeniz onların sizi umreden menettiği) o (aynı) haram ay(ın yasaklığını bozmaların)a karşılıktır. (Bu yüzden siz hürmeti ihlâl eden taraf değilsiniz, ancak misilleme yapmak niyetindesiniz. Dokunulmazlığa sâhip olan) yasaklar(da) ise bir kısas (ve misilleme uygulanmakta)dır. (Dolayısıyla onların haram ayda sizin umrenize mâni olmalarının karşılığı, sizin de haram ayda zor kullanarak da olsa Mekke’ye girmenizdir.) Artık kim sizin üzerinize saldırırsa, siz de üzerinize saldırmasının misliyle ona karşı saldırın. (İntikam alırken haddi aşma konusunda) Allâh’tan hakkıyla sakının ve bilin ki şüphesiz Allâh(ın ilmi ve yardımı) o takvâ sâhibi (haramlardan hakkıyla sakınan) kimselerle berâberdir.
وَاَنْفِقُوا ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِ وَلَا تُلْقُوا بِاَيْد۪يكُمْ اِلَى التَّهْلُكَةِۚۛ وَاَحْسِنُواۚۛ اِنَّ اللّٰهَ يُحِبُّ الْمُحْسِن۪ينَ ﴿١٩٥
195﴿ Allâh yolunda (mallarınızı cömertçe harcayarak) infakta bulunun, (geçiminizi bozacak şekilde isrâfa kaçarak yâhut Allâh yolunda cihâd ve infaktan geri kalarak) ellerinizle (kendinizi) tehlikeye atmayın /nefislerinizi tehlikeye atmayın/ ve (verdiklerinizin yerini dolduracağı hakkında Allâh-u Te‘âlâ’ya karşı) hüsn-ü zanda bulunun /(fakirlere) iyilik yapın /(muhtaçların bakımı dâhil tüm amellerinizi) güzelce yapın/. Şüphesiz ki Allâh iyilik edenleri sever (de onların bu davranışına rızâ gösterir ve kendilerini mükâfatlandırır).
وَاَتِمُّوا الْحَجَّ وَالْعُمْرَةَ لِلّٰهِۜ فَاِنْ اُحْصِرْتُمْ فَمَا اسْتَيْسَرَ مِنَ الْهَدْيِۚ وَلَا تَحْلِقُوا رُؤُ۫سَكُمْ حَتّٰى يَبْلُغَ الْهَدْيُ مَحِلَّهُۜ فَمَنْ كَانَ مِنْكُمْ مَر۪يضًا اَوْ بِه۪ٓ اَذًى مِنْ رَأْسِه۪ فَفِدْيَةٌ مِنْ صِيَامٍ اَوْ صَدَقَةٍ اَوْ نُسُكٍۚ فَاِذَٓا اَمِنْتُمْ۠ فَمَنْ تَمَتَّعَ بِالْعُمْرَةِ اِلَى الْحَجِّ فَمَا اسْتَيْسَرَ مِنَ الْهَدْيِۚ فَمَنْ لَمْ يَجِدْ فَصِيَامُ ثَلٰثَةِ اَيَّامٍ فِي الْحَجِّ وَسَبْعَةٍ اِذَا رَجَعْتُمْۜ تِلْكَ عَشَرَةٌ كَامِلَةٌۜ ذٰلِكَ لِمَنْ لَمْ يَكُنْ اَهْلُهُ حَاضِرِي الْمَسْجِدِ الْحَرَامِۜ وَاتَّقُوا اللّٰهَ وَاعْلَمُٓوا اَنَّ اللّٰهَ شَد۪يدُ الْعِقَابِ۟ ﴿١٩٦
196﴿ Haccı da umreyi de Allâh için (tüm şartlarını yerine getirerek) tam yapın. Eğer (düşman korkusu, hastalık ve acziyet gibi nedenlerle Kâ‘be’ye ulaşmaktan) engellenir (de, ihramdan çıkmak ister)seniz, (bu durumda) kurbandan kolay(ınız)a geleni (kesim yeri olan Harem bölgesine gönderin). Ama kurban(ın), yerine ulaş(tığını iyice anlay)ıncaya kadar (ihramdan çıkmak için) başlarınızı tıraş etmeyin. Artık içinizden her kim (baş tıraşına mecbur kalacak şekilde) hasta olur yâhut başında (bulunan bit, pire veyâ yara gibi şeylerde)n dolayı kendisinde bir eziyet bulunur (da, başını tıraş etme mecbûriyetinde kalır)sa (o takdirde yapması gereken); bir fidyedir ki (o da); (üç gün) oruç yâhut (altı fakirden her birine birer fitre miktârı) sadaka veyâ (Harem-i Şerîf’te kesilecek koyun) kurban(ı)dır. (Karşınıza bir engel çıkmayacağından) emin olduğunuzda ise, artık her kim hacca kadar umre(nin sevâbı) ile faydalan(may)ı (arzula)rsa, kurbandan kolay(ın)a gelen(i temettu‘ kurbanı olarak kesmelidir). Ama her kim (kurban) bulamazsa (onun yapması gereken); hac (aylarındaki iki ihram arasın)da üç gün oruç, (hac vazîfelerini bitirip) döndüğünüzde ise yedi (gün oruç tutmaktır) ki, (ey hac yapan kimse!) işte sana! Bunlar tam olarak ondur. İşte sana! Bu (hüküm), âilesi Mescid-i Harâm’da yerleşik olmayan kimseler içindir. (Hac ve diğer ibâdetlerdeki emir ve yasaklarına karşı gelme husûsunda) Allâh’tan hakkıyla sakının ve bilin ki şüphesiz Allâh, (Kendisinden korkmayanlara karşı) azâbı çok şiddetli olan bir Zat’tır. (en-Nesefî, Medârikü’t-Tenzîl -Mecmû‘atü’t-tefâsîr-, 1/285; el-Merğînânî, el-Hidâye, 1/125)