سُورَةُنُوحٍ | ٥٧٠ | الجزء ٢٩ |
يُرْسِلِ السَّمَٓاءَ عَلَيْكُمْ مِدْرَارًاۙ ﴿ ١١ ﴾ وَيُمْدِدْكُمْ بِاَمْوَالٍ وَبَن۪ينَ وَيَجْعَلْ لَكُمْ جَنَّاتٍ وَيَجْعَلْ لَكُمْ اَنْهَارًاۜ ﴿ ١٢ ﴾ مَا لَكُمْ لَا تَرْجُونَ لِلّٰهِ وَقَارًاۚ ﴿ ١٣ ﴾ وَقَدْ خَلَقَكُمْ اَطْوَارًا ﴿ ١٤ ﴾ اَلَمْ تَرَوْا كَيْفَ خَلَقَ اللّٰهُ سَبْعَ سَمٰوَاتٍ طِبَاقًاۙ ﴿ ١٥ ﴾ وَجَعَلَ الْقَمَرَ ف۪يهِنَّ نُورًا وَجَعَلَ الشَّمْسَ سِرَاجًا ﴿ ١٦ ﴾ وَاللّٰهُ اَنْبَتَكُمْ مِنَ الْاَرْضِ نَبَاتًاۙ ﴿ ١٧ ﴾ ثُمَّ يُع۪يدُكُمْ ف۪يهَا وَيُخْرِجُكُمْ اِخْرَاجًا ﴿ ١٨ ﴾ وَاللّٰهُ جَعَلَ لَكُمُ الْاَرْضَ بِسَاطًاۙ ﴿ ١٩ ﴾ لِتَسْلُكُوا مِنْهَا سُبُلًا فِجَاجًا۟ ﴿ ٢٠ ﴾ قَالَ نُوحٌ رَبِّ اِنَّهُمْ عَصَوْن۪ي وَاتَّبَعُوا مَنْ لَمْ يَزِدْهُ مَالُهُ وَوَلَدُهُٓ اِلَّا خَسَارًاۚ ﴿ ٢١ ﴾ وَمَكَرُوا مَكْرًا كُبَّارًاۚ ﴿ ٢٢ ﴾ وَقَالُوا لَا تَذَرُنَّ اٰلِهَتَكُمْ وَلَا تَذَرُنَّ وَدًّا وَلَا سُوَاعًاۙ وَلَا يَغُوثَ وَيَعُوقَ وَنَسْرًاۚ ﴿ ٢٣ ﴾ وَقَدْ اَضَلُّوا كَث۪يرًاۚ وَلَا تَزِدِ الظَّالِم۪ينَ اِلَّا ضَلَالًا ﴿ ٢٤ ﴾ مِمَّا خَط۪ٓيـَٔاتِهِمْ اُغْرِقُوا فَاُدْخِلُوا نَارًا فَلَمْ يَجِدُوا لَهُمْ مِنْ دُونِ اللّٰهِ اَنْصَارًا ﴿ ٢٥ ﴾ وَقَالَ نُوحٌ رَبِّ لَا تَذَرْ عَلَى الْاَرْضِ مِنَ الْكَافِر۪ينَ دَيَّارًا ﴿ ٢٦ ﴾ اِنَّكَ اِنْ تَذَرْهُمْ يُضِلُّوا عِبَادَكَ وَلَا يَلِدُٓوا اِلَّا فَاجِرًا كَفَّارًا ﴿ ٢٧ ﴾ رَبِّ اغْفِرْ ل۪ي وَلِوَالِدَيَّ وَلِمَنْ دَخَلَ بَيْتِيَ مُؤْمِنًا وَلِلْمُؤْمِن۪ينَ وَالْمُؤْمِنَاتِۜ وَلَا تَزِدِ الظَّالِم۪ينَ اِلَّا تَبَارًا ﴿ ٢٨ ﴾
سُورَةُنُوحٍ | ٥٧٠ | الجزء ٢٩ |
Nûh Sûresi | 570 | Cüz 29 |
11 (İstiğfar edin ki; yetmiş sene süren kuraklık ve kısırlıktan sonra Rabbiniz) göğü(n yağmurunu) üze rinize (bardaktan boşanırcasına) bolca akan bir hal de/art arda/ salsın;
12 Mallarla ve oğullarla size yardım etsin (ve geniş imkân versin), sizin (faydalanmanız) için pek kıymetli bostanlar yapsın ve sizin için (gürül gürül akan) ırmaklar meydana getirsin!’
13 Ne oldu size ki; Allâh’a ait bü yük bir vakar (ve ululuğ)a inanmıyorsunuz (da, bu nedenle O’na isyandan sakınmıyorsunuz)/ Allâh’ın (, Kendisine iba det ve itaatte bulunana, âhiret yurdunda) değer ver mesini ummuyorsunuz/?
14 Oysa O sizi (bir damla su, bir pıhtı kan ve bir çiğnem et gibi) farklı tavırlar(a sahip olan ve halden hale dönen kimseler) olarak yaratmıştır.
15 Görmediniz mi ki; Allâh yedi göğü (üst üste gelen) tabakalar halinde nasıl (muhteşem bir nizam ile) yaratmıştır?
16 Onlar içerisinde ay`ı (gece karanlığında yer küreyi aydınlatan) bir nur kılmış, güneşi de (hem aydınlatan, hem ısıtan) bir kandil yapmıştır.
17 Allâh sizi(n babanız olan Âdem (Aleyhisselâm)`ı) mükemmel bir bitirişle (ve eşsiz bir yaratışla) top raktan bitirmeye başlamıştır.
18 Sonra sizi (öldürdüğünde, gömülmeniz için) onun içerisine iade edecektir ve (dirilteceği zaman) sizi kesin bir çıkarışla (oradan) çıkaracaktır.
19 Allâh yeri sizin (rahatça kullanabilmeniz) için bir döşek kılmıştır;
20 Tâ ki ondan birtakım geniş geniş yollar (edinip onlar)a giresiniz!”
21 Nûh ((Aleyhisselâm) bunca vaazlarından hiç etkilenmeyen kavmini Allâh-u Te`âlâ’ya şikâyet etmek üzere) dedi ki: “Ey Rabbim! Gerçekten onlar bana is yan(a devam) ettiler ve malıyla çocuğu, kendisini zarar bakımından artırmaktan başka bir şey yapmamış olan kimselere iyice uydular.
22 Onlar(ın uydukları liderler) son derece çok büyük bir hile yaparak tuzak kurdular.
23 Bir de onlar: ‘Sakın ha ilâh larınız(a tapmay)ı bırak(ıp Nûh’un Rabbine ibadete başla) mayın; özel likle de (en büyük putlarınız olan) ne Vedd’i, ne Süvâ’ı, ne de Yeğûs’u, Ye’ûk’u ve Nesr’i asla terket meyin!’ dediler.
24 Böylece o (reis konumunda ola)nlar gerçek ten birçoklarını saptırdılar! (Ey Rabbim!) Artık o zâlimlerin sapıklıktan başka bir şey lerini artırma!”
25 (İşte Nûh (Aleyhisselâm)`ın kavmi) sadece o (şirk gibi) büyük hatalarından sebep suyla boğuldular, ardı sıra hemen (berzah â leminde, kabir azâbına çarpılmak üzere) büyük bir ateşe girdirildiler de artık kendileri için Al lâh’tan başka yardımcılar bulamadılar!
26 (Allâh-u Te`âlâ) Nûh ((Aley hisselâm)`a; o güne kadar inanan birkaç kişi dışında artık kimsenin ken disine iman etmeyeceğini bildirince, onların bedduayı hak ettiklerini anladı da) dedi ki: “Ey Rabbim! Yer üzerinde kâfirlerden gezip do laşan bir fert bile (sağ) bırakma!
27 Zira gerçekten Sen onları bırakırsan, (sayıları az da olsa inanmış olan) kullarını saptırırlar. Zaten onlar (bülûğa erdiğinde) çokça kâfir ve fâcir (; inkârcı ve günahkâr olacak) kimseden başkasını da doğurmazlar!
İbni Abbâs (Radıyallâhu anhümâ)`nın rivayetine göre; onlardan biri oğlunu alıp Nûh (Aleyhisselâm)`ın yanına getirerek, onu gösterip: “Aman bundan sakın! Bu büyük bir yalancıdır! Babam da beni bundan sakındırmıştı!” derdi. Sonra o öldüğünde, çocuğu da o şekilde inkârcı yetişirdi. (Hâzin)
28 Ey Rabbim! Beni de, (Şemhâ ve Lemk adların daki) anne-babamı da, evime/mescidime/ gemime /dinime/ imanlı olarak girmiş olan kimseleri de, (kıyâmet gününe kadar gelecek) imanlı erkeklerle imanlı kadınları da bağışla! O zâlimleri ise büyük bir helâkten (ve yıkıma uğ ratılmaktan) başka bir şey bakımından artırma!”
Nûh Sûresi | 570 | Cüz 29 |