HATA BİLDİRİMLERİNİZ İÇİN TIKLAYIN
سُورَةُالْكَهْفِ  ٣٠٣ 
الجزء ١٦

قَالَ هٰذَا رَحْمَةٌ مِنْ رَبّ۪يۚ فَاِذَا جَٓاءَ وَعْدُ رَبّ۪ي جَعَلَهُ دَكَّٓاءَۚ وَكَانَ وَعْدُ رَبّ۪ي حَقًّاۜ ﴿ ٩٨ ﴾ وَتَرَكْنَا بَعْضَهُمْ يَوْمَئِذٍ يَمُوجُ ف۪ي بَعْضٍ وَنُفِخَ فِي الصُّورِ فَجَمَعْنَاهُمْ جَمْعًاۙ ﴿ ٩٩ ﴾ وَعَرَضْنَا جَهَنَّمَ يَوْمَئِذٍ لِلْكَافِر۪ينَ عَرْضًاۙ ﴿ ١٠٠ ﴾ اَلَّذ۪ينَ كَانَتْ اَعْيُنُهُمْ ف۪ي غِطَٓاءٍ عَنْ ذِكْر۪ي وَكَانُوا لَا يَسْتَط۪يعُونَ سَمْعًا۟ ﴿ ١٠١ ﴾ اَفَحَسِبَ الَّذ۪ينَ كَفَرُٓوا اَنْ يَتَّخِذُوا عِبَاد۪ي مِنْ دُون۪ٓي اَوْلِيَٓاءَۜ اِنَّٓا اَعْتَدْنَا جَهَنَّمَ لِلْكَافِر۪ينَ نُزُلًا ﴿ ١٠٢ ﴾ قُلْ هَلْ نُنَبِّئُكُمْ بِالْاَخْسَر۪ينَ اَعْمَالًاۜ ﴿ ١٠٣ ﴾ اَلَّذ۪ينَ ضَلَّ سَعْيُهُمْ فِي الْحَيٰوةِ الدُّنْيَا وَهُمْ يَحْسَبُونَ اَنَّهُمْ يُحْسِنُونَ صُنْعًا ﴿ ١٠٤ ﴾ اُو۬لٰٓئِكَ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا بِاٰيَاتِ رَبِّهِمْ وَلِقَٓائِه۪ فَحَبِطَتْ اَعْمَالُهُمْ فَلَا نُق۪يمُ لَهُمْ يَوْمَ الْقِيٰمَةِ وَزْنًا ﴿ ١٠٥ ﴾ ذٰلِكَ جَزَٓاؤُ۬هُمْ جَهَنَّمُ بِمَا كَفَرُوا وَاتَّخَذُٓوا اٰيَات۪ي وَرُسُل۪ي هُزُوًا ﴿ ١٠٦ ﴾ اِنَّ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ كَانَتْ لَهُمْ جَنَّاتُ الْفِرْدَوْسِ نُزُلًاۙ ﴿ ١٠٧ ﴾ خَالِد۪ينَ ف۪يهَا لَا يَبْغُونَ عَنْهَا حِوَلًا ﴿ ١٠٨ ﴾ قُلْ لَوْ كَانَ الْبَحْرُ مِدَادًا لِكَلِمَاتِ رَبّ۪ي لَنَفِدَ الْبَحْرُ قَبْلَ اَنْ تَنْفَدَ كَلِمَاتُ رَبّ۪ي وَلَوْ جِئْنَا بِمِثْلِه۪ مَدَدًا ﴿ ١٠٩ ﴾ قُلْ اِنَّمَٓا اَنَا۬ بَشَرٌ مِثْلُكُمْ يُوحٰٓى اِلَيَّ اَنَّمَٓا اِلٰهُكُمْ اِلٰهٌ وَاحِدٌۚ فَمَنْ كَانَ يَرْجُوا لِقَٓاءَ رَبِّه۪ فَلْيَعْمَلْ عَمَلًا صَالِحًا وَلَا يُشْرِكْ بِعِبَادَةِ رَبِّه۪ٓ اَحَدًا ﴿ ١١٠ ﴾

سُورَةُالْكَهْفِ  ٣٠٣ 
الجزء ١٦
Kehf Sûresi  303 
Cüz  16

98  (Bunun üzerine Zülkarneyn (Aleyhisselâm)) de di ki: “İşte bu (seddi yapmaya muvaffak olmam), Rab bimden (kullarına karşı) büyük bir rahmet (eseri) dir. Ama (kıyamete yakın o sed ardında kalan Ye’cûc ve Me’cûc’un insanlara musallat edilmesi hakkında) Rabbimin vaadi(nin gerçekleşme zamanı) gelince O onu yerle bir edecektir. Zaten Rabbimin vaadi dâima (yerini bulacak) bir hak olmuştur.”

99  İşte o (seddin arkasından çıkacakları) gün (ara larında vukû bulacak izdiham nedeniyle) Biz onların bir kısmını diğer bir kısmın içerisinde deniz dalga sı gibi çarpışmakta olduğu halde bırakmışızdır./ İşte o gün Biz o (cinler ve insa)nların bir kısmını (şaşkın vaziyette) diğer bir kısmın içerisinde dalga lanır bir halde bıraktık./ Derken Sûr içerisine üfürüldü de, artık Biz onları (hesap ve ceza için) tam bir toplayışla cem ettik!

100  İşte o gün cehennemi de, dehşet verici bir sunumla (açıkça görecekleri şekilde) kâfirlere arz ettik (böylece onun dehşetli azâbını bizzat gördüler)!

101  O kimselere ki; gözleri Benim zikrim(e ulaştıran âyetleri görmek)den büyük bir perde içindeydi ve (Benim kelâmım haykırılsa da) onlar (hakka kar şı sağırlıklarından dolayı onu) biraz (olsun) işitmeye bile güç yetiremezlerdi!

102  Yoksa o kâfir olmuş kimseler, Beni bırakıp da (melekler ve Îsâ gibi) kullarımı (ilâhlar ve) dost lar edindiklerini mi sandı? (Onlar asla o müşriklerin dostları olamazlar!)/O kâfir olmuş kimseler, Beni bırakıp da (melekler ve Îsâ gibi) kullarımı (ilâhlar ve) dostlar edinmelerini (kendilerine yarayacak bir şey) mi sandı?/ (Ne kötü bir zanna sahip oldular. Hâl buki onlar âhirette bunlardan tamamen uzak duracak lardır!) Şüphesiz ki Biz o kâfirlere, ilk ağırlama/bir konak/ olarak cehennem(e girer girmez uğrayacakları o müthiş azâbı) hazırladık (ki, orada dur dukları sürece karşılaşacakları azaplara nispetle, o çok hafif kalacaktır)!

103  (Habîbim!) De ki: “Biz size, (yaptıklar iyi işlerden hiçbir fayda göremeyecekleri için) ameller ba kımından en çok zarar edenleri haber verelim mi?

104  O kimseler ki; o en yakın (dünya) hayat(ın) daki çabaları(, Allâh katında tümüyle zâyi olup) kaybolmuştur. Oysa onlar gerçekten kendilerinin güzel bir iş yapmakta olduklarını sanmaktadırlar!
Nitekim Rasûlûllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)`e tâbi olmayan Ehl-i Kitab âlimlerinin kiliselerde ve havralarda Allâh’a kulluk adına tahammül ettikleri ağır riyâzetler ve hükümsüz kalmış birçok amellere harcadıkları mesâiler âhirette kendilerine yaramayacaktır. Ayrıca; Mu’tezile ve Hâricîler gibi, kendilerini “Tenzîh ehli” ve “Çok takvâ sahibi” sanan Ehl-i sünnet dışı fırkaların dünyadaki tüm gayretlerinin Allâh katında kendilerine bir şey kazandırmayacağı ve böylece en büyük zarara mahkûm olacakları âşikârdır.

105  İşte onlar öyle kimselerdir ki; Rablerinin âyetlerini ve (diriltilme suretiyle) O’na kavuş mayı inkâr etmişlerdir, bu nedenle de (iyilik adına tüm) yaptıkları (sevapsız kalarak) bâtıl olmuştur. Artık kıyâmet günü onlar için hiçbir (kıymet ve) ağırlık ortaya koymayacağız. (Bilakis onlara hakaret te bulunacağız!)/ Artık (terazinin iyilik kefesine kona cak bir şeyleri kalmadığından) kendileri için kıyâmet günü bir tartı tayin etmeyeceğiz./

106  İşte (olacağı) bu dur; onların cezası ancak cehennemdir! Şu sebeple ki onlar kâfir ol muşlardır, âyetlerimi ve peygamberlerimi de bir eğlence (malzemesi) edinmişlerdir!

107  Şüphesiz o kimseler ki (inanılması gereken şeylere) iman etmişlerdir ve (namaz, oruç hac, zekât gibi) sâlih ameller işlemişlerdir; gerçekten de Fir devs cennetleri onlar için (ilm-i ezelîde) bir konak/ ilk ziyafet/ olmuştur.

108  Orada ebedî kalıcılar olarak! Onlar (sahip oldukları nimetlerden çok memnun oldukları için) ora dan (başka hiçbir yere) geçiş (de) istemeyeceklerdir!

109  (Habîbim!) De ki: “Eğer denizler Rabbimin (sonsuz ilmini ifade eden) kelimeleri(ni yazmak) için birer mürekkep olsa, bir mislini de ilâve yardım olarak getirecek olsak, elbette Rabbimin (ilmi de, sınırsız ve sonsuz olan) kelimeleri (de) tükenmeksizin, o bütün denizler (bitip) tükenirdi.”
Bu âyet, Yahudilerin Rasûlûllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)`e: “Sen bize kitaplarımızda hikmet öğretildiğini itiraf etmekteyken, senin kitabında da: ‘Kendisine hikmet verilene, gerçekten pek büyük bir hayır verilmiştir!’ buyrulmaktayken, ya peki: ‘Size pek az ilim verilmiştir!’ âyeti ne anlama gelmektedir?” demeleri üzerine nâzil olmuştur.

110  (Habîbim!) De ki: “Ben ancak sizin gibi bir beşerim! (Dolayısıyla Rabbimin tüm ilimlerini kavradığımı iddiâ edemem! Lâkin sizden farklı olarak) bana; İlâhınızın ancak bir tek İlâh olduğu vahyedilmektedir. Artık her kim Rabbine (güzel bir şekilde) kavuşmayı ummakta olduysa, (O’nun rızasına uygun) sâlih bir amel işlesin ve (şirk koşarak yahut gösteriş yaparak) Rabbinin ibadetine hiçbir kimseyi ortak etmesin!”

Kehf Sûresi  303 
Cüz  16
cihanyamaneren