HATA BİLDİRİMLERİNİZ İÇİN TIKLAYIN
سُورَةُالْقَمَرِ  ٥٢٩ 
الجزء ٢٧

وَنَبِّئْهُمْ اَنَّ الْمَٓاءَ قِسْمَةٌ بَيْنَهُمْۚ كُلُّ شِرْبٍ مُحْتَضَرٌ ﴿ ٢٨ ﴾ فَنَادَوْا صَاحِبَهُمْ فَتَعَاطٰى فَعَقَرَ ﴿ ٢٩ ﴾ فَكَيْفَ كَانَ عَذَاب۪ي وَنُذُرِ ﴿ ٣٠ ﴾ اِنَّٓا اَرْسَلْنَا عَلَيْهِمْ صَيْحَةً وَاحِدَةً فَكَانُوا كَهَش۪يمِ الْمُحْتَظِرِ ﴿ ٣١ ﴾ وَلَقَدْ يَسَّرْنَا الْقُرْاٰنَ لِلذِّكْرِ فَهَلْ مِنْ مُدَّكِرٍ ﴿ ٣٢ ﴾ كَذَّبَتْ قَوْمُ لُوطٍ بِالنُّذُرِ ﴿ ٣٣ ﴾ اِنَّٓا اَرْسَلْنَا عَلَيْهِمْ حَاصِبًا اِلَّٓا اٰلَ لُوطٍۜ نَجَّيْنَاهُمْ بِسَحَرٍۙ ﴿ ٣٤ ﴾ نِعْمَةً مِنْ عِنْدِنَاۜ كَذٰلِكَ نَجْز۪ي مَنْ شَكَرَ ﴿ ٣٥ ﴾ وَلَقَدْ اَنْذَرَهُمْ بَطْشَتَنَا فَتَمَارَوْا بِالنُّذُرِ ﴿ ٣٦ ﴾ وَلَقَدْ رَاوَدُوهُ عَنْ ضَيْفِه۪ فَطَمَسْنَٓا اَعْيُنَهُمْ فَذُوقُوا عَذَاب۪ي وَنُذُرِ ﴿ ٣٧ ﴾ وَلَقَدْ صَبَّحَهُمْ بُكْرَةً عَذَابٌ مُسْتَقِرٌّۚ ﴿ ٣٨ ﴾ فَذُوقُوا عَذَاب۪ي وَنُذُرِ ﴿ ٣٩ ﴾ وَلَقَدْ يَسَّرْنَا الْقُرْاٰنَ لِلذِّكْرِ فَهَلْ مِنْ مُدَّكِرٍ۟ ﴿ ٤٠ ﴾ وَلَقَدْ جَٓاءَ اٰلَ فِرْعَوْنَ النُّذُرُۚ ﴿ ٤١ ﴾ كَذَّبُوا بِاٰيَاتِنَا كُلِّهَا فَاَخَذْنَاهُمْ اَخْذَ عَز۪يزٍ مُقْتَدِرٍ ﴿ ٤٢ ﴾ اَكُفَّارُكُمْ خَيْرٌ مِنْ اُو۬لٰٓئِكُمْ اَمْ لَكُمْ بَرَٓاءَةٌ فِي الزُّبُرِۚ ﴿ ٤٣ ﴾ اَمْ يَقُولُونَ نَحْنُ جَم۪يعٌ مُنْتَصِرٌ ﴿ ٤٤ ﴾ سَيُهْزَمُ الْجَمْعُ وَيُوَلُّونَ الدُّبُرَ ﴿ ٤٥ ﴾ بَلِ السَّاعَةُ مَوْعِدُهُمْ وَالسَّاعَةُ اَدْهٰى وَاَمَرُّ ﴿ ٤٦ ﴾ اِنَّ الْمُجْرِم۪ينَ ف۪ي ضَلَالٍ وَسُعُرٍۢ ﴿ ٤٧ ﴾ يَوْمَ يُسْحَبُونَ فِي النَّارِ عَلٰى وُجُوهِهِمْۜ ذُوقُوا مَسَّ سَقَرَ ﴿ ٤٨ ﴾ اِنَّا كُلَّ شَيْءٍ خَلَقْنَاهُ بِقَدَرٍ ﴿ ٤٩ ﴾

سُورَةُالْقَمَرِ  ٥٢٩ 
الجزء ٢٧
Kamer Sûresi  529 
Cüz  27

28  Bir de onlara haber ver ki; gerçekten o (kendi kuyularının) su(yu, bir gün onlara, bir gün deveye ait olmak üzere) aralarında bölüştürülmüştür. Her bir içim (hissesi, kendi nöbetinde sahipleri ta rafından) hazır bulunulmuştur. (Dolayısıy la herkes sırasına riâyet etsin, haddini ve hakkını aşmasın!)

29  Derken onlar (bu nöbete bir süre riâyet ettiler, sonra bıkarak o deveyi kesmeye karar verdiler ve en cesurları olan Kudâr ibni Sâlif adındaki) arkadaşlarına çağrıda bulundular da, o (bedbaht kişi, kesim işinin büyük vebaline aldırış etmeyip) hemen cüretle (işi) üstlendi/( kılıcı) ele aldı/ ve boğazladı!

30  İşte (bak,) Benim azâbım ve uyarılarım nasıl olmuş?

31  Muhakkak Biz onlar üzerine (Cebrâîl (Aley hisSelâm)`ın kopardığı) çok dehşetli büyük bir nârâ yol ladık da, bu sebeple onlar ağılcının (topladığı) kuru çalı-çırpısı gibi (darmadağın) oluverdiler.

32  Andolsun ki; elbette Biz Kur’ân’ı (kendisiyle) öğütlenilsin diye gerçekten çok kolay ettik! Ama var mı hiç yeterli derecede öğüt alan?!

33  Lût kavmi (Lût (AleyhisSelâm)`ı inkâr ederek) bütün uyarıcıları yalanlamıştı.

34  Şüphesiz Biz onlar üzerine taş fırlatan bir kasırga yollamıştık. Ancak Lût’un (hanımı dışındaki) ailesi müstesna! Seher vakti onları kurtarmıştık.

35  Katımızdan büyük bir nimet olarak! İşte şükretmiş olan kimseyi ancak böylece (eşsiz bir karşılıkla) mükâfâtlandırırız.

36  Andolsun ki; elbette o (Lût (Aley hisselâm)) onları Bizim şiddetli yakalayışımızla gerçekten korkutmuştu, fakat onlar şüpheci bir tavır içerisinde uyarıcıları yalanlamışlardı.

37  Yemin olsun ki; elbette onlar, (aslında melek olup, genç ve yakışıklı delikanlılar şeklinde gelen) mi safirlerin(i çok beğendiklerin)den dolayı ondan (, mi safirleri kendilerine teslim etmesi) taleb(in)de bulun dular da, muhakkak Biz onların gözlerini(n çukur larını alınları gibi dümdüz yaparak) silme kör ettik. (O zaman melekler vasıtasıyla onlara:) “İşte azâbı mı ve uyarılarımı(n feci âkıbetini) tadın!” (buyurduk.)

38  Andolsun ki; elbette (üzerlerine) yerleşici (olup, onları cehenneme teslim edince ye kadar kendile rinden hiç ayrılmayacak) bü yük bir azap, gündüzün evvelinde sabah sabah gerçekten onları bastırmıştır.

39  İşte azâbımı ve uyarılarımı(n feci âkıbetini) tadın!

40  Yemin olsun ki; elbette Biz Kur’ân’ı (kendisiyle) öğütlenilsin diye gerçekten çok kolay ettik! Ama var mı hiç lâyıkıyla öğüt alan?!

41  Andolsun; elbette Firavun hâne dânına gerçekten uyarılar gelmişti.

42  Onlar Bizim (Mûsâ (Aley hisselâm) vasıtasıylaken dilerine göstermiş olduğumuz dokuz adet) âyetleri mizin tamamını yalanlamıştılar. Bu sebeple Biz de (hiçbir şey tarafından âciz bırakılamamış ve hiçbir ko nuda mağlup edilememiş) bir Muktedir olan Azîz’in yakalayışıyla onları yakalayıvermiştik!

43  (Ey müşrikler!) İşte size! (Kuvvet bakımından) sizin kâfirleriniz o (evvelce kâfir ola)nlardan daha mı iyidir (ki, onların başına gelen felâketlerin bir benzeri ne çarpılmayacaklarından emin olabiliyorlar), yoksa sizin için o (semâvî) kitaplarda (, yaptıklarınızdan sorumsuz olacağınıza dâir) bir beraat mi vardır?

44  Yoksa onlar: “Biz yenilmeyen/intikam alan /yardımlaşan/ bir topluluğuz!” mu demektedirler!

45  O topluluk muhakkak bozguna uğratılacaktır ve arka çevir(ip mağlup bir halde dönüp gid)e ceklerdir!

46  (Bununla da bitmeyecektir,) doğrusu o (kıyâmet) ân(ı) onlara vaad edilen (en büyük azâbın) za man(ı)dır. O (kıyâmet) ân(ı) ise, çaresi bulunama yacak derecede fecidir ve (dünya azâbından) daha acıdır!

47  Şüphesiz o (şirk gibi en büyük günahı işlemiş olan) suçlular büyük bir sapıklık ve şiddetle alev lendirilmiş ateşler içerisindedirler.

48  O ateş içerisinde yüzleri üzerine sürüklene cekleri gün (onlara): “(Bir adı) Sekar (olan cehennem tabakasın)ın dokunuşunu(n verdiği acıyı) tadın (ba kalım)!” (denilecektir.)

49  Biz, her şeyi; şüphesiz ki Biz onu (daha mey dana gelmeden önce Levh-i Mahfûz’da yazılmış) bir kaderle yarattık.

Kamer Sûresi  529 
Cüz  27
cihanyamaneren